Ergin Ataman ve Siena Basketbolu: Uzun Ömürlü Bir Aşk, Gösterişli Bir Başarı

07/Mar/22 08:54 Mart 7, 2022

Mehmet Bahadır Akgün

07/Mar/22 08:54

Eurohoops.net

Ergin Ataman, Toscana günlerinde gerçek bir başarı öyküsü yazdı ve o öykü, Siena’da bugün bile dilden dile aktarılıyor… Eurohoops, tanıklarının ağzından bu öyküye ışık tutuyor!

by M. Bahadır Akgün & Semih Tuna / info@eurohoops.net

Ergin Ataman, şüphesiz ülke basketbol tarihimizin en büyük antrenörlerinden biri. Ataman, kazandığı kupalar, sayısız başarılar, kendisine has üslubu ve takım yönetme tarzı ile daha şimdiden Avrupa basketbolu kitaplarına kazınmayı başardı.

Kariyerinde yaşadığı sayısız başarıyı kupalar ile taçlandıran Ataman, son olarak Anadolu Efes baş antrenörü olarak 2021 yılında koleksiyonuna yeni bir kupa eklemiş ve Turkish Airlines EuroLeague şampiyonluğu ile Avrupa basketbolunun zirvesine çıkmıştı.

Fakat Ataman’ın ne başarıları ne de Avrupa’da kaldırdığı kupalar 2021 yılında başladı. 56 yaşındaki çalıştırıcı, kariyerinde EuroLeague’in yanı sıra Saporta Kupası, EuroChallenge ve EuroCup gibi üç farklı Avrupa kupası zaferi daha yaşadı. Bu kupaların ilkini ise bir İtalya takımı olan Montepaschi Siena ile henüz 21. yüzyılın başlarında yaşamıştı Ataman.

Kısa süreli sayılabilecek bir deneyime rağmen Siena tarihine geçen bir baş antrenör olmayı başaran Ataman’ın Toscana günlerini anlatacağız bugün. Fakat deneyimli çalıştırıcının Siena’daki başarılarını takdim etmeden önce gelin daha öncesine kısa bir bakış atalım…

Genç takımlar ve hızlı yükseliş

Ergin Ataman, baş antrenörlük kariyerinde ilk olarak Eczacıbaşı ve -o dönemki adıyla- Efes Pilsen’in genç yaş kategorilerinde baş antrenör görevini üstlendi. Daha sonrasında 30 yaşına geldiğinde A Takım seviyesinde ilk baş antrenörlük deneyimini başkent ekiplerinden Türk Telekom ile yaşadı ve bu süreçte aynı zamanda Türkiye Milli Takımı’nda yardımcı antrenörlük de yaptı. Ataman daha sonrasında kısa bir Pınar Karşıyaka deneyiminin ardından 1998-99 sezonunda Stanford University bünyesinde basketbol antrenörlüğüne dair gözlemler yapmak üzere yer aldı.

Stanford’dan dönüşte ise Efes Pilsen’in başına geçtiğinde artık daha tecrübeli bir Ergin Ataman vardı. 2000 yılında takımının başında ilk sezonunun sonunda Efes Pilsen ile FIBA Euroleague’de Final Four deneyimi yakalayan Ataman’ın takımı, yarı finalde Panathinaikos‘a kaybettikten sonra üçüncülük maçında FC Barcelona’yı mağlup edip ilk Final Four’unu üçüncü sırada tamamladı. Ertesi sezon bu kez Suproleague bünyesinde boy gösteren Efes Pilsen, Final Four’da yine Panathinaikos ile eşleşti ve sonuç maalesef temsilcimiz için yine aynı oldu. Üçüncülük maçında bu kez CSKA Moskova’yı mağlup eden Efes, başarılı bir sezonu daha geride bırakmış oldu.

Çok kısa bir süre içerisinde Ataman, Avrupa’da ismi bilinen, Avrupa basketbolunun zirve dört takımı arasına iki kez çıkmış bir takımın antrenörü olarak anılan bir figür olmayı başarmıştı. Yakaladığı başarıların yanında çantasında yer alan İtalya ve İtalyan kültürüne dair hakimiyetini de yanına alan Ataman, soluğu İtalya’nın iddialı fakat o zamana kadar büyük bir başarıya ulaşamamış ekibi Montepaschi Siena’da aldı.

2001 yılında Toscana temsilcisine imza atan deneyimli çalıştırıcı, önceki iki sezonda aldığı tekliflere rağmen o imzayı, “hayatının kırılma anı” olarak tanımlıyordu:

“Hayatımın kırılma anı, henüz 34 yaşındayken Siena’dan aldığım transfer teklifiydi. Bu, beni enternasyonal bir antrenör haline getirdi. Açıkçası çok genç yaşta beklediğim bir teklif değildi.”

Bu yazı için kendisiyle görüştüğümüz Ataman, Siena deneyimini şöyle özetliyor:

“Siena’nın benim kariyerimde çok özel bir yeri var. Bir kere bir Türk basketbol antrenörü olarak, profesyonel düzeyde ilk kez Avrupa’da bir takımda çalışma şansı buldum. Siena’ya gittiğimde henüz kariyerimin başında, 34 yaşındaydım. O takımla ilk kez Avrupa’nın iki numaralı kupasını kazandık, bir sonraki sene de Final Four yaptık. Bunlar, Siena için hayal bile edilemeyecek başarılardı.

O açıdan tabii ki Siena’da çok önemli bir misyon üstlendim, bunu hâlâ sürekli söylüyorlar. Hâlâ eski günlerle alakalı, Siena ile ilgili gazete yazıları çıktığında bunlardan bahsediyorlar. Benim için tabii ki bir Türk spor adamı olarak çok güzel. O dönem İtalya basketbolu da Avrupa’nın en üst basketbolu, dünyanın ve Avrupa’nın en ünlü antrenörlerinin görev yaptığı bir alandı. Ben de orada çok başarılı oldum. Hâlâ da bunun orada anımsanması benim için çok önemli.”

Peki neler yaşandı Ataman’ın “kırılma anı” gibi üst perdeden bir ifadeyle tanımladığı o dönemde?

Ataman, “beklemediği” o teklifi aldıktan kısa süre sonra Siena’nın başında ne kadar başarılı olabileceğini gösterdi aslında. Buna rağmen Ataman, kendi ifadesine göre bu başarının kendisinden beklenmediğini geçen yıl verdiği bir röportajda şöyle ifade etmişti:

“İlk yıllarımda çok başarılı olunca, bu sefer de İtalya’dan teklif geldi. 2000 yılında Siena’ya gittim. Oraya gittiğim zaman da Türkiye’de başarmış bir antrenör olarak gittim. Daha 34 yaşındaydım ve orada ‘Ben buraya geldiysem, şampiyon olmak için geldim.’ dedim. Onlar için bir şeydi bu. Yani hayalci koç falan dediler. Hatta ertesi gün gazetelerde çıktı. Hayalci koç ne kadar kalacak burada? İlk kez bir Türk koç yurt dışında antrenörlük yapıyordu.”

Backdoor Podcast‘ten Simone Mazzola’ya o günleri sorduğumuzda bize Ataman’ın ifadelerini destekleyerek “Çok doğru. İyi hatırlıyorum, Mens Sana’nın Avrupa kupasını kazanacağını söylediğinde herkes onun sıradan, kibirli ve kendisini çok büyük gören bir antrenör olduğuna inandı. Açıkçası o dönemde biraz güçlü bir iddiaydı bu…” şeklinde konuşuyor.

Aynen de öyle oldu. İlk günlerinde pek de inanılmayan Ataman, kısa sürede takımına yakalattığı ivme ile dikkatleri çoktan üzerine çekmişti fakat kupa için önünde hâlâ uzun bir yol vardı.

Kendisine basında hakkında yazılan “hayalci koç” ifadeleri ile ilgili sorduğumuz soruya şu yanıtı veriyor Ataman:

“Ben nereye gitsem iddialı bir insanım. Öncelikle bu büyük vizyonu, iddiayı ortaya koyacaksın ki ondan sonra da insanları, o hedefe gidecek takımı kurmaya motive edeceksin. Ben Siena’ya gittiğimde evet, belki ilk kez oraya giden bir Türk antrenördüm, çok gençtim ama sonuçta bir yıl önce Efes Pilsen ile 2000 yılında, henüz 33 yaşında Final Four oynamış bir antrenördüm. O takımda Hidayet (Türkoğlu) gibi, Drobnjak gibi, Hüseyin Beşok gibi Avrupa basketbolunun yıldız oyuncuları vardı.

Onları idare ederek Final Four oynamıştım. Kendime güveniyordum. Ayrıca sadece İtalya’ya transfer oldum diye değil, ben burada kendimdeki gücü göstermem gerektiğini düşündüğüm için onlara ilk günden bu hedefi koymuştum. Nitekim koymuş olduğum hedef doğrultusunda her geçen gün Siena basketbolu daha da büyüdü.”

Il Palio için kaleme aldığı yazıda Ataman’ın Siena’da geçirdiği birkaç ay ile ilgili Fabio Fineschi şu ifadeleri kullanıyordu:

“Ataman… Bu Türk’ün Siena topraklarında bir iz bırakacağını anlamak için birkaç gün yetti. Aradan geçen birkaç aydan sonra Ataman’ın İtalya’da da bir kupa kazanacağını rahatlıkla söyleyebiliriz: neticede o, ilklerin insanı. 14. galibiyetini alan beyaz-yeşilliler, Ataman’ın liderliğinde ilerlemeye devam ediyor ve bu, kendisinin hedeflerinin sonu değil…”