Scottie Pippen: Bir İkinci Seçenek, “Yancı” Olma(ma) Hikayesi

28/Şub/22 08:36 Şubat 28, 2022

Mehmet Bahadır Akgün

28/Şub/22 08:36

Eurohoops.net

Scottie Pippen, özellikle The Last Dance belgeselinden bu yana sürekli Michael Jordan’ın gölgesinde kalmaktan duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor… Eurohoops Çeviri onun öyküsünü anlatıyor!

by Jon Greenberg / Çeviri: Bahadır Akgün / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı 6 Ocak 2022 tarihinde The Athletic‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

28 Ekim 1993 günü Scottie Pippen, kendisine ait olan şeyi aldı.

O gece Pippen, Michael Jordan’sız ilk maçına çıktı. Los Angeles Clippers ile önemsiz bir sezon önü hazırlık maçıydı. Maçtan önce soyunma odasında basın mensupları varken Pippen, Jordan’ın geniş çift kişilik dolabını boşalttı, mizahi bir tavırla efsaneden kalanları deşti.

Pippen, bir Jordan tişörtünü çıkarıp basın mensuplarına “Gözyaşlarını silmek isteyen var mı?” diye sordu. Eski şekerler buldu, Jordan’ın büyülü güçlerine sahip olup olamayacağını görmek için bu şekerleri deneyebileceği konusunda bir şaka yaptı.

Fakat her şeyin ötesinde spor dünyasında bir krala ayrılan birinci sınıf mülkü devralmaktan ötürü mutlu gözüküyordu. Taht, artık Pippen’a aitti.

Eski Bulls yazarı Melissa Isaacson’ın Jordan sonrası Bulls dönemini anlattığı Transition Game isimli kitabına göre “Michael seni çok seviyorum ama gittiğin için mutluyum” diyordu Pippen, gülerek.

1993-94 sezonunda Jordan, Southern League’de beyzbolun gizemlerini çözmeye çalışırken Pippen, onun dolabını almış; Bulls’u NBA finalinin kıyısına taşımış, MVP yarışını üçüncü sırada tamamlamış ve All-Star maçının MVP’si olmuştu. Bulls, Doğu Konferansı’nda üst üste altıncı kez final oynamaya Hue Hollins’in Pippen’a çaldığı bir faul kadar uzaklıktaydı. Fakat Pippen da olabilecek en kötü zamanda devrelerini yakmıştı. Bugün bile kötü hatırlanmasına sebep olan kara bir leke bıraktı bu durum onun kariyerinde.

Pippen, ışıkların kendi üzerinde olduğu o kısa sürede hem zafere uçtu hem de büyük sorunlar yaşadı. Onu yakından takip edenler, Pippen’ın dünyasındaki gerginliği görüyorlardı. Zaman zaman Jordan’ın otoriter tavrından ötürü rahatsızlık duyuyordu fakat yine de yetenekli takım arkadaşı için mükemmel bir partner -yancı demeyin- rolünü oynuyordu.

 “O dönemden ve Jordan’ın Batman’ine Robin olarak anılmaktan nefret ediyordum” diyor Pippen.

Pippen artık “Birinci Adam”dı ve sonsuza dek çok büyük gelecek birinin yerini almaya çalışıyordu. Bugün bile nereden bakarsanız bakın 33 numaranın 23 ile ilişkisi, Pippen’ın mirasını tanımlıyor.

Öyleyse nedir Pippen’ın mirası?

Altı NBA şampiyonluğu? Şöhretler Müzesi’ne girecek bir kariyer? En iyi 75 oyuncudan biri olması? Yalnızca Amerika’da görülecek türden bir sıfırdan gelip zenginliğe uzanma öyküsü?

Kendi başına da bir yıldız mı? Yoksa “yalnızca” NBA tarihinin en iyi tamamlayıcı oyuncularından biri mi?

Elbette bunların hepsi. Scottie birçok şeyi bünyesinde barındırıyor. Bu durum, her zaman güçlü ve zayıf yanı oldu.

Bir forvet vücuduna sahip bir oyun kurucuydu. Skorerdi, ribaund alabiliyordu, savunma yapıyordu, liderli ve sürekli şikayet ediyordu.

Saha dışında gizemli bir yapıya bürünebiliyordu. Sahada yeri doldurulamıyordu.

“Basketbolu ve bugünkü oyun tarzını değiştiren oyunculardan konuşuluyor” diyor Bulls yayıncısı Stacey King. (King, beş sezon boyunca Pippen ile birlikte oynamıştı.) “Wilt Chamberlain’e bakıyorsunuz, Wilt Chamberlain basketbolu değiştirdi. Kareem (Abdul-Jabbar) basketbolu değiştirdi. Michael basketbolu değiştirdi. Scottie, basketbolun değişiminde verdiği katkının karşılığını almıyor. Scottie’nin oyun tarzı ağacı, Grant Hill’lere, Kevin Durant’lere uzanıyor.

Bu oyuncuların savunma yapabileceğini, sayı atabileceğini biliyorsunuz. Ribaund alabiliyor, asist yapabiliyorlar. Bu anlamda Scottie Pippen’ın forvetten oyun kuran tarzına yakın bir sürü oyuncu geldi.”

The Athletic’in NBA 75 listesine 32. sıradan giren Pippen, Arkansas, Hamburg’un kırsal bölgesinde fakirlik içinde, bir düzine kardeşten biri olarak büyüdü. Ağabeyi Ronnie, 13 yaşındayken felçli kalıyor. 10 yıl sonra ise babası, Pippen henüz 13 yaşındayken vefat ediyor.

“1960’ların sonu ve 1970’lerin başında Amerika’nın küçük kasabalarında sık sık görülen huzurlu çocukluklardan birini yaşasaydım keşke” diyor kitabında. “Fakat öyle olmadı.”

Pippen zorluklara göğüs gerdi ve University of Central Arkansas’a gitti. Küçük bir üniversiteydi ve NBA’e çıkan yolları kayıp gözüküyordu. Özellikle de Pippen, uygulamada takım menajeri olarak başlamıştı kariyerine. Fakat alışılmadık başarı hikayesi de tam olarak burada başladı aslında. Boyu iki metreye çıktı ve NBA’e adım atabilmek için çok çalıştı.

Tags NBA