Basketbol ile Gelen Dev Servet, Ömürlük Yatırıma Dönüştüren NBA Yıldızları

03/Mar/22 11:58 Mart 3, 2022

Bugra Uzar

03/Mar/22 11:58

Eurohoops.net

NBA oyuncuları kazandıkları paralarla iş dünyasında neler yapıyor? Eurohoops Çeviri, başarılı yatırımlarla servetlerine servet katan isimleri sizler için derledi.

By Joe Vardon– Çeviri: Buğra Uzar / buzar@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı The Athletic’te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

900.000 dolarlık bir bahisti. Sahip olduğu her şey…

Ulysses “Junior” Bridgeman, 12 yıllık NBA kariyerinden kalan tüm parasını basit bir sorunun cevabını bildiği inancıyla bir bahse yatırdı.

Evet, patates kızartmalarınızı bununla seveceksiniz.

Bridgeman; “Bence bir şeye dahil olacaksanız herkesin yediği bir şey hakkında bir şeye dahil olun. Basketbolu bıraktığımda Wendy’s restoranlarını alabilecek kadar param vardı ve ben de tüm paramı bunları almak için kullandım. Başarılı olmak zorundasınız yoksa siz de sahip olduğu her şeyi kaybeden oyuncular kervanına katılırsınız” diyor.

68 yaşındaki Bridgeman, Chicago’nun doğusunda büyümüştü. Bu büyük bahsi yaptı ve sahip olduğu bütün çipleri masanın ortasına doğru iten her adamın yapacağı şeyi yaptı.

Önlüğünü giydi, eline bir pas pas aldı ve patatesleri kaynayan kızgın yağın içine attı. Yatırımını tam 667 kat artırmış oldu.

Bridgeman, Wendy zinciri, Chili’s lokantaları, Coca-Cola şişeleme operasyonları ve Afro Amerikalılara özgü Ebony ve Jet dergisinin sahibi olarak iş hayatında başarılı işler yapan NBA oyuncularının babası olarak görülüyor. 600 milyon dolarlık servetiyle bir dönem profesyonel basketbol oynamış oyuncuların sahip oldukları servetler listesinde sadece Michael Jordan’ın gerisinde yer alıyor. Üstelik bu alanda Magic Johnson’ı da geride bırakmış durumda.

Bridgeman’in başarı hikayesi Jordan’dan, Magic’ten ve hatta hala kariyeri süren LeBron James’inkinden çok daha farklı çünkü yüksek reklam gelirleri yoktu, yüzü her billboard’ın üzerinde değildi, reklamlarda yer almadı ve New York’la Los Angeles’ta basılı reklamları yoktu. “İyi” ya da “sağlam” diye nitelendirebileceğimiz bir NBA kariyeri vardı. Milwaukee Bucks ve Los Angeles Clippers formalarıyla ligde 12’den fazla yıl oynadı. Bu sürede 13.6 sayı, 3.5 ribaunt ve 2.4 asist ortalamaları yakaladı. Ama adı hiçbir zaman Michael, Magic ya da LeBron gibi isimlerin arasında yer almadı.

Ve bu yüzden muhtemelen iş dünyasında ikinci bir kariyer elde etmeyi uman NBA oyuncuları için “baba” olarak görülüyor. Ortalama bir NBA kariyeri 4.5 yıl sürüyor. Bu yüzden bu da birçok oyuncunun çok yüksek miktarlar kazanamayacağı anlamına geliyor.

Bridgeman, The Athletic’e verdiği röportajda; “Basketbol oynayan isimler, benim zamanımdaki isimlerin sadece hayalini kurabilecekleri işlere girebileceklerinin farkına varıyor. Şimdi nesilden nesile aktarılan mirasın ne olduğunu değiştirmeye başlıyor musunuz? Evet, tabii ki çocuklarının, torunlarının ve daha fazlasının geçimlerini sağlayabilecek kadar para kazanabiliyorlar. Ama ben çok büyük, milyar dolarlar değerindeki bir şirketi ellerinde bulundurmalarından bahsediyorum. Daha da önemlisi ülkede yaşananları etkileyebilecek konumda olmalarından bahsediyorum” diyor.

Bridgeman, Chicago’da doğmuştu. Babası, Chicago’dan Gary, Indiana’ya birçok yerde demir madenlerinde çalışmıştı. Bazı yıllar toplam 7,000 dolar kazandığı olmuştu. Junior büyürken hayali basketbol oynamak ya da büyük paralar kazanmak değildi. Eğitimdi. Junior, Louisville Üniversitesinden burs kazanmıştı.

1975 NBA draftında sekizinci sırada Lakers tarafından seçilen Bridgeman’in bir sezonda kazandığı en yüksek miktar 350,000 dolardı. Bugünkü ortalamaya vurduğumuzda ise 7.9 milyon dolar ediyor ama bu parayı kazandığında o miktar iyi sayılabilecek bir miktardı. Bridgeman, 1987’de Bucks‘tan emekli olduğunda kazandıklarını saklayacak kadar zekiydi.

Bridgeman, emekli olduktan kısa süre sonra ortağı Paul Thompson ile birlikte Milwaukee’de beş adet Wendy’s restoranı aldı.

Bridgeman; “O zamanlar bunlar çok da iyi restoranlar değillerdi. Bu yüzden onları çekip çevirmeniz gerekiyordu. Daha sonrasında Milwaukee’de kar yağdığında bunun hiç de az olmadığını öğrenmem gerekiyordu. Kar yağdığında ve her yer kar olduğunda kimse bir buçuk gün boyunca dışarıda yemek yemek istemiyordu. Bu yüzden hiç müşteriniz olmuyordu. Ama yine de masraflarınız ve ödemeniz gereken maaşlar oluyordu. Bu yüzden başlangıçta işler çok zordu” şeklinde anlatıyor.

Bridgeman ve Thompson günde ortalama 18 saat çalıştılar. Üstelik bir ofisleri ya da genel merkezleri yoktu. Her zaman dükkandalardı. Tuvaletleri temizlediler. Çalışanlarının sadece isimlerini değil aynı zamanda hayatlarına dair şeyleri de öğrendiler. Kasada durup para aldılar, köfteleri çevirdiler. Bridgeman sık sık bir Bucks taraftarının tezgahın arkasında dururken kendisini tanıdığını ve bir yerel radyo kanalını arayarak bir eski NBA oyuncusunun bir fast food lokantasında çalışmak zorunda kalmasının ne kadar üzücü olduğunu söylediğini anlatır.

İlk satın alımı yapmalarından 18 ay sonra Bridgeman ve Thompson, Milwaukee’deki diğer Wendy’s restoranlarını da satın aldılar. Birkaç dükkan inşa ettiler. Madison’da, Wisconsin’de birkaç dükkan daha açtılar. Toplamda sahip oldukları dükkan sayısı da 16’dan 30’a yükseldi.

2016 yılında Bridgeman Yiyecek Şirketi, dünyada en çok Wendy’s restoranına sahip olan ikinci şirket oldu. 100’den fazla Chili’s restoranına da sahipler. Aynı zamanda Fazoli’s ve Blaze Pizza’nın da hissedarları durumundalar. Bu aile şirketi, 2017 yılında Coca Cola şişeleme işine, 2020 yılında da medya işine girdiler.

Bridgeman; “Birçok insandan gördüğüm, NBA’de şöyleydim, böyleydim diye düşünerek hangi işe girerlerse girsinler başarılı olacaklarını düşündükleri. Normalde işler pek de böyle gitmiyor. Bence eski oyuncular ‘NBA oyuncusu olmak için neler yapmam gerekti?’ diye düşünürlerse iş dünyasında daha çok oyuncu başarılı olabilir. Ben hiç kimseden daha zeki filan değildim. Ama Malcolm Gladwell’in kitaplarında yazdığı gibi, bunu başarmak için 10,000 saat harcamanız gerek” diyor.

Tarihin en iyi oyuncusu olarak gösterilen Michael Jordan, servetini Nike ile imzaladığı ayakkabı anlaşmasından kazandı. Şu anda bile bu anlaşmadan yıllık ortalama 100 milyon dolar kazanıyor.

Bulls için oynarken Nike dışında birçok büyük markadan reklam anlaşmaları da almıştı. Örneğin Gatorade ve McDonald’s gibi. Şu anda ise Charlotte Hornets‘in sahibi ve sahip olduğu servetin 2 milyar dolar civarında olduğu düşünülüyor.

MJ, bu noktaya gelene kadar cheeseburger pişirmek zorunda kalmadı. Sahada yarattığı markanın nimetlerinden faydalandı ve bu sayede emekli olduktan sonra servetini katladı.

Magic de bunu yapabildi. Ancak onun durumu biraz farklıydı. Servetini yaratması için basketboldan ayrılması gerekti. Johnson, Michigan State’te öğrenciyken iki siyahi iş adamıyla tanıştı. Joel Ferguson ve Greg Eaton, Magic’in tabiriyle “onun hayallerini değiştirdiler”.

Johnson, şunları söylüyor: “Bir siyahi insanın ya da Afro Amerikalı insanın bunları başarabileceklerini düşünmezdim. Bu yüzden sadece NBA’e girmeyi değil NBA’e girdikten sonra bir iş adamı olmayı da hedeflemeye başladım”.

Johnson, AİDS olduktan sonra 1991 yılında NBA’den emekli oldu ve Magic Johnson Kuruluşu’nu kurdu. Bunun içerisinde sinema salonları, yapım stüdyosu ve bir pazarlama firması var. Tüm bunların değeri 1 milyar dolardan fazla ediyor. Johnson bir Starbucks zincirine ve Lakers‘te küçük bir hisseye sahip. Bugün aynı zamanda Los Angeles Dodgers’ın sahibi olan grubun yönetimini de elinde tutuyor.

Johnson; “NBA’e girdiğimde çevremde iyi bir takım oluşturacak kadar akıllıydım. Bu isimler de benim iyi bir iş adamı olmamı sağladılar ve hala da benimleler. Hala işimizi yapıyoruz” diyor.

Eğer bir ortalama NBA oyuncusu kendine örnek arıyorsa Bridgeman’i örnek alabilir. Bir süper yıldız da Magic’i örnek alabilir. Ya da LeBron’u…

Johnson; LeBron, Kobe Bryant, Stephen Curry, Dwyane Wade ve Grant Hill gibi isimlerin iş dünyası hakkında kendisinden danışmanlıklar aldığını söylüyor: “Eğer birisi benimle buluşmak istiyorsa onlarla her zaman bilgimi paylaşacağım çünkü onların başarılı olmalarını istiyorum. Oyuncular olarak önce zengin olmamızı daha sonra da fakir kalmamızı istemiyorum. Anlıyor musunuz? Böyle çok fazla hikaye var”.

LeBron gibi kariyeri aktif olarak devam ederken iş dünyasında adından söz ettiren bir NBA oyuncusu hiç olmamıştı. İlk başlarda Nike’tan 90 milyon dolarlık bir kontrat aldı. Sprite ve McDonald’s la sözleşmeler imzaladı. Ama LeBron, kariyerinin başlarında Paul Wachter isimli yıldızlara finansal konularda danışmanlık yapan önemli bir isim ile tanıştı. Bu sayede McDonald’s ile yaptığı sponsorluk anlaşmasında Blaze Pizza’nın bir miktar hissesini satın almayı başardı.

LeBron aynı zamanda Boston Red Sox ve Liverpool FC gibi takımların sahibi olan Fenway Sports Grup’un bir hissedarı. Wachter onu bir TV yıldızı olan Tom Werner ile tanıştırdı.

LeBron, kariyeri devam ederken yakın arkadaşlarını da iş dünyasında önemli noktalara getirmeyi başardı. Maverick Carter’a ilk olarak şu anda değeri 1 milyar doları bulan Nike anlaşmasının günlük operasyonlarını devretti. Bunun dışında Carter, LeBron James’in medya şirketi olan SpringHill Entertainment’ın gelişmesini sağladı. Carter aynı zamanda Fenway’le imzalanan anlaşmanın bir parçası. Werner, James ve Carter arasındaki ortaklık büyüdükçe Fenway de SpringHill Şirketi’ne yatırım yaptı ve LeBron James’in medya dünyasındaki yerini sağlamlaştırdı.

LeBron’un uzun süreli arkadaşı olan ve aynı zamanda Klutch Sports menajerlik şirketini kurarak onun menajerliğini yapmaya başlayan Rich Paul şunları söylüyor: “NBA’de genç oyuncuların yaptığı her şeyi LeBron başlattı. LeBron’dan önce atletler kendi mesajlarını verebileceklerinin, kendi markalarına sahip olabileceklerinin ve yatırım yapabileceklerinin farkında değillerdi. Ve artık bunu yapabilen oyuncular var. Bu aynı zamanda büyük bir sıkıntı da yaratıyor çünkü herkes bunu başarabileceğini düşünüyor ama gerçekte durumun böyle olmadığını biliyoruz. Ama bu genelde pozitif bir etki yarattı çünkü atletler artık daha fazlasını yapmak istiyorlar”.

Paul çok haklı: Herkes LeBron gibi iş dünyasında, medyada ve kendi reklamını yapmada başarılı olamaz.