By Bahadır Akgün / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Anthony Parker, Avrupa basketbol tarihinin gördüğü en büyük yıldızlardan biri. Kazandığı Turkish Airlines EuroLeague şampiyonlukları, EuroLeague Final Four ve sezon MVP ödülleri ve daha birçok yerel başarı ile kendisine gerçek bir efsane yazmayı başardı Anthony Parker. Dahası yazdığı o efsane, bugün bile dilden dile anlatılıyor; nesiller arasında bıraktığı miras paylaşılıyor.
Eurohoops Fırın da bugün Parker’ın yarattığı bu efsanenin Eski Kıta basketbolu üzerindeki etkisini ele alıyor. Fakat daha öncesinde gelin, Parker’ın ilk olarak Avrupa’ya adım atana kadar neler yaşadığına, onu Avrupa kıtasına taşıyan faktörlerin neler olduğuna bir bakalım.
Kendi şehri Naperville’in lise takımında basketbol kariyeri başlayan Parker, daha sonrasında gittiği Bradley University’de kolejin büyük yıldızlarından biri olduğunu gösterdi. Burada özellikle üçüncü yılında gösterişli işlere imza atan Parker, o yıl %42 ile üçlük atıp 18.9 sayı ortalaması yakalayınca Missouri Valley Konferansı’nın en değerli oyuncusu seçilmeyi başardı. 1996’da ABD 22 Yaş Altı Milli Takımı’nda da boy gösteren Parker, burada Tim Duncan ve Paul Pierce gibi efsanelerle takım arkadaşlığı da yaptı.
Bu dönemde çok başarılı bir akademik kariyeri de sürdüren Parker, ertesi yılın sonunda artık NBA Draftı için hazırdı.
1997 NBA Draftı’na kolejin önde gelen yıldızlarından biri olarak giren Parker, lotaryayı kaçırsa da ilk turdan New Jersey Nets tarafından seçildi fakat henüz Nets formasıyla maça çıkmadan iki takımdan dörder oyuncunun yer değiştirdiği bir takas ile Philadelphia 76ers kadrosuna katıldı. Philly’deki ilk sezonunda yalnızca 37 maça çıkan Parker, maç başına yalnızca 5.3 dakika süre alabildi ve 1.9 sayı, 0.7 ribaund, 0.5 asist ortalamalarında kaldı.
Aslında o sezon, Parker’ın NBA’deki ilk denemesinin ne kadar zayıf kalabileceğinin habercisiydi fakat ikinci sezonda da Sixers kadrosunda bulunuyordu ve ikinci sezon, onun için daha da korkunç bir hâl aldı. Yalnızca iki maça çıkan ve toplamda üç dakika süre alan Parker için Sixers deneyiminin o kadar parlak olmayacağı açıklık kazanmıştı. Sezon sonunda Orlando Magic‘e takaslandığında yeni bir umut ışığı belirmişti fakat ligdeki üçüncü sezonunda da işler çok farklı olmadı.
Orlando’da yalnızca 16 maça çıkan Parker, bu maçlarda ortalama süresini yukarıya çekse de maç başına 3.6 sayı ve 1.7 ribaund ortalamaları ile oynadı ve NBA hayalini başka baharlara bırakma vakti gelmiş gibi gözüküyordu. Bu yol, onu neticede Avrupa’ya çıkardı ve Parker, 2000-01 sezonu öncesinde Maccabi Tel Aviv ile ilk kontratını imzaladı. Fakat bu kontratı imzaladığı dönemde Parker’ın aklında Avrupa’da böyle bir efsane yazma fikri yoktu.