Mike Krzyzewski: Sezar’ın Hakkı Sezar’a

23/Mar/22 11:09 Mart 23, 2022

Bilal Baran Yardımcı

23/Mar/22 11:09

Eurohoops.net

Kolej basketbolunun efsanevi koçu Mike Krzyzewski’nin hayatını, düşüncelerini ve yaptıklarını Eurohoops Çeviri anlatıyor…

by Susan Hines-Brigger / Çeviri: Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı franciscan media‘da yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Çoğu insanın aklına Mike Krzyzewski ismini duyduğunda basketbol geliyor, ki bunun için gayet geçerli sebepleri de var. 42 yıldır Duke Üniversitesi’nin erkek kolej takımını çalıştıran Krzyzewski, 5 kere şampiyon oldu ve NCAA turnuvalarında 12 kez Final Four’a kaldı. Krzyzewski, 12 defa Yılın Koçu ödülüne layık görüldü.

Ancak gerçek şu ki, “Coach K” adıyla bilinen koç, galibiyetlerden ve şampiyonluklardan çok daha fazlası. Geçtiğimiz haziran ayında yardımseverlik, inanç ve oyuncularına bir koçtan fazlası olduğunu hissettirmek hakkında  St. Anthony Messenger’la konuşmuştu.

Güçlü bir temel

Mike Krzyzewski’nin hikayesi Chicago’nun kuzeylerinde 13 Şubat 1947’de başladı. Ebeveynleri Bill ve Emily, Polonya göçmenleriydi. 1969 yılında vefat eden Bill, asansör operatörüydü. 1996’da hayata gözlerini yuman Emily ise aileye yardımcı olmak için temizlik işleri yaptı. Mike Krzyzewski sık sık bu iş etiğinin, azmin ve ruhunun ona annesinden geçtiğinden bahseder.

Bu etkinin bir kısmı inanç sayesinde gerçekleşmişti. Ebeveynleri onu da abisi Bill’i de bu şekilde büyüttü. Hatta Mike, hala her maça gömleğinin cebinde annesinin tehbisiyle gelir.

“Tanrıya inanan ebeveynlere ve akrabalara sahip olmak en büyük şansımdı. Bana ve ailedeki diğer küçüklere büyürken bunu aşıladılar. Bunu katolik eğitimiyle yaptılar.” diyor Krzyzewski.

 

Basketbola olan ilgisi Columbos diye bilinen bir yakın arkadaş grubunun mahallesindeki sahalarda basket oynamasıyla başladı. O zamanlar Mike, “Mickey” diye anılırdı.

Lisede bir erkek katolik lisesi olan Archbishop Weber Lisesi’ne gitti. Oradaki rahibeler ve rahipler, Krzyzewski’ye inancı aşılayan bir diğer insanlar oldular.

Özellikle bir rahip sonsuza kadar sürecek bir etki bıraktı: “Peder Rog bana lisede dini öğreten isimdi. Sadece inancınızla değil, inancınızı nasıl yaşayacağınızla da alakalı bir sürü soru sorduğunu o ergen yıllarınızda o, bana hep bir ergenin anlayabileceği şekilde cevaplar verdi. Benim inanca olan bakış açımı genişletti.”

Spora her zaman ilgisi bulunan Krzyzewski, Weber’deyken basketbolu da 1 numaralı sporu olarak belirlemişti. Bob Knight’ın altında Batı’daki Amerika Askeri Akademisi’nde basket oynaması sağlanmıştı.

“Oraya gittiğimde inancımı kaybetmedim çünkü temellerim çok sağlam atılmıştı.” diyor Krzyzewski.

 

Bir koçun doğuşu

3 yıl boyunca ordu için oynadıktan sonra Krzyzewski 1969’da mezun oldu ve orada çalışmaya başladı. Aynı zamanda mezun olduğu gün Carol “Mickie” Marsh ile evlendi.

O sıralar Virginia’daki Amerika Askeri Akademisi Hazırlık Okulu dahil birçok takıma koçluk yaptı.

5 yılın ardından koçluk kariyerine odaklanmak için oradan ayrıldı ve eski koçu Bob Knight’ın yanında Indiana Üniversitesi’nde çalışmaya başladı. Krzyzewski, 2 yıl boyunca Knight’a asistanlık yaptı.

West Point’teki ilk başantrenörlük görevinde ise 5 sene geçirdi ve takımla toplam 73 galibiyet – 59 mağlubiyet yaşadı. Sonrasında ise Duke Üniversitesi’nin koçu olmak için görüşmelere girdi.

4 Mayıs 1980’de Duke’un öğrenci gazetesi The Chronicle, Krzyzewski’yi şu başlıkla duyurdu: “Krzyzewski: Bu bir yazım hatası değil.”. O zamanlar Krzyzewski tanınmayan ve kendini henüz kanıtlamamış bir koçtu. Bugün ise o, herkesin sevgilisi Coach K.

Saha içinde de dışında da “aile”

Son 42 yılın kanıtladığı bir şey varsa o da Coach K’in kolej basketbolu için elit bir isim olduğu. 2001 yılında Timemagazine ve CNN onu “Amerika’daki en iyi koç” olarak tanımladı. Aynı yıl Hall of Fame müzesine de ismi alındı.

Ama Krzyzewski, kendini oyuncularına her zaman bir koçtan fazlası olarak tanımlamayı seçti. Yüksek notla mezun olan öğrencileriyle çok gurur duyar, iletişimde kalmaya devam ederdi.

Krzyzewski’nin inançları onun koçluğunda büyük rol oynasa da asla oyuncularına bu inançları dikte etmeye çalışmadı.

“Her oyuncum Katolik değildi. Bazıları daha farklı şekilde büyüyebiliyor ancak herkes için ortak olan değerleri aşılamaya çalışıyordum. Dini değerlerden bahsetmiyorum. Dürüstlük, sorumluluk bilinci, iyi bir insan olmak… İnanç da zaten iyi bir insan olup çevrenizdekilere yardımcı olmanızdır, tıpkı takım çalışması gibi.” diyor Krzyzewski. 

Grant Hill dahil birçok eski oyuncusu ondan hep hayranlıkla bahseder. Timemagazine’e verdiği röportajda Hill, Krzyzewski hakkında “Sırtını sıvazlamak ve k*çına vurmak arasında sadece birkaç santim vardır. O, bir ebeveyn olarak ikisni de çok iyi yaptı.” demişti. Dediğine göre Coach K, oyuncular için bir ebeveyn gibiydi.

Krzyzewski gerçek hayatta da bir ebeveyn. O ve Mickie’nin 3 kızı dünyaya geldi: Debbie Savarino, Lindy Frsaher ve Jamie Spatola. Aynı zamanda 4 de torunları oldu: Joey, Michael, Carlyn ve Emilia Savarino. 2004’ün Haziran ayında Coach K ve Mickie, evliliklerin 35. yıl dönümünü kutladılar.

Mickie Krzyzewski, 3. kız çocuğu dünyaya geldikten sonra kocasına bir kızlarının daha olmasının “okey” olup olmadığını sormuştu. Coach K de oyuncularını kastederek “Mickie, benim zaten 15 tane oğlum var.” demişti.

Krzyzewski bir keresinde karısı ve kızlarının onu daha iyi bir koç haline getirdiğini söylemişti: “Yıllar geçtikçe kızlarım beni içlerini dökmeye, hislerini anlatmaya alıştırdı. Ben de oyuncularıma da bunu aşılamaya çalıştım. Onlara her zaman sarılmanın, ağlamanın, gülmenin, paylaşmanın ‘kızca’ bir şey olmadığını; bunların insani duygular olduğunu anlatmaya çalıştım. Böyle bir kültür oluşturabildiğinizde bir bakıyorsunuz ki kadroyla çok bağ kurmuşsunuz.”

Dengeyi kurmak

Ancak bazen başarı, iki ucu da keskin bir kılıca dönüşebiliyor. Örneğin 1994 senesinde Krzyzewski, sırt ameliyatının ardından sahalara çok çabuk dönmüştü. Acı ve yorgunluğun çok bastırmasının ardından sezonun geri kalanında takımdan ayrı kalmak zorunda kalmıştı. Bir sonraki sezon ise yeni bir enerjiyle geri döndü.

Olduğu konum düşünülünce inancı dahil her şeye vakit ayırabilmesi hala çok zorlayıcı. Yine de deniyor, bunu başarmaya çalışıyor.

“Bence inancınız meşgul olsanız da olmasanız da sizinledir. Sürekli sizin içinizde bulunur. İnanç, her gün kiliseye gitmek değildir, inancı içinde ve günlük yaşarsın.

Bazen pazarları kiliseye gitmek bütün o seyahat vs düşünülünce problem olabiliyor ancak eğer gidemezsem kendimi suçlamıyorum. Göstermeden de her gün dua edebilir, şükranlarını sunabilirsin. İnancımın daha bana özel bir şey olduğunu düşünüyorum.

Tanrıya olan inancımı hiç sorgulamadım çünkü her gün neden tanrının var olduğuna dair kanıtlarla karşılaşıyordum.” diyor Krzyzewski.