by Eurohoops Team / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 16 Haziran 2019 tarihinde The Detroit News‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
15 Haziran 2004 günü sabah 8.
Uzun süre Detroit Pistons‘ta çalışmış Mike Abdenour, Auburn Hills’te takımın antrenman salonuna doğru araba sürüyordu. Bir gece önce çok fazla düşünce kafasında dolaştığı için uyku tutmamıştı.
Detroit Pistons oyuncuları ve koç Larry Brown, NBA Finalleri 5. maçındaki galibiyeti kutluyordu. Düşünceleri gitti, yerine özgüven geldi. “1 ve 25 arasında bir sayı seçin, bu gece o kadar farkla kazanıyoruz.” diye düşündüğünü hatırlıyor.
18 yıl önce bir cumartesi günü Los Angeles Lakers‘a karşı alınan 100-87’lik galibiyet, takıma şampiyonluğu getirmişti. Abdenour’un tahmini de tutmuş oldu böylece. İleride bunun “açgözlülük” olarak düşünülmemesini umdu.
Ancak doğruyu söylemek gerekirse o sabah tesisteki herkesin hissettiği de buydu.
“Herkeste çok sık göremediğiniz tarzda bir heyecan vardı.” diyor Abdenour. “Yapmak üzere olduğunuz şeyin çok sık yaşanmadığının farkındaydınız.”
Neden öyle hissetmesinler ki? Pistons; 4 Hall of Fame’i bulunan, son 5 senedeki 4. şampiyonluğunu kazanmak isteyen Lakers‘ı devirmeye 1 maç uzaktaydı.
3-1’lik üstünlük aşılamaz gibi gözükse de Kobe Bryant ve Shaquille O’Neal gibi iki oyuncunun en iyi zamanlarındayken liderlik yaptığı bir Lakers takımı, hala 5. maçı kazanıp seriyi Los Angeles’a taşıyabilirdi. Ne de olsa karşınızdaki takım Lakers’tı.
Pistons’ın “Herkes İş Başına” adı verilen 5. maç galibiyetinden önce yaşanan heyecana The Detroit News, olayın aktörleri gözünden bakıyor.
Maç öncesi hazırlık
Metro Detroit’te Pistons forması giymeyen herkesi rahatsız edici bir gerginlik sarmıştı.
Pistons‘ın Koçu Larry Brown: “Oyunlarda çok iyi değilim. Her zaman takımımı maçta yaşanabilecek bir şeye çalıştırmadığımı düşünür, maç başlayana kadar karşılaşmayı kafamda oynardım. Maç başladığında rekabetçilik ruhu devreye giriyor ve neler olup bittiğini anlıyorsunuz ancak maçtan önceki o gerginlik benim için her zaman olmuştur.”
Maç Spikeri George Blaha: “Kulaklarım 4. maçın ardından hala ağrıyordu ancak ‘Bu gece şampiyonluk gecesi olacak, işinin başına geçsen iyi olur.’ diye düşünüyordum. Herkes biraz baskı hisseder. İşi batırmadığınızdan emin olmak istersiniz.”
Abdenour: “Kalbimizin, ruhumuzun, aklımızın derinliklerde oluşan o Lakers‘ın işini bitiriyoruz beklentisi gerçek dışıydı.
Yine de özgüven, çok önemli bir destekleyiciydi.
Chauncey Billups ve takım arkadaşları, şampiyonluğu getiren 100-87’lik galibiyetlerini kutluyordu.
Blaha: “Pistons’ın şampiyon olmasını bekliyordum. Seri başlamadan önce sürpriz olarak görülse de 5. maçı kazanacaklarını biliyordum.”
Abdenour: “Akşam olduğunda hala içimde bir gram şüphe yoktu. Oynamaya hazırdılar. Hangi saatte olursak olalım oynamaya hazırdık.”
Brown: “Ailemle birlikte Birmingham’da olduğumuzu hatırlıyorum. 3 maç üst üste kendi sahanızda maçınız olunca ailenizle vakit geçiriyorsunuz. Yolda Pistons taraftarlarıyla dolu arabalar, Piston bayrakları, ailemi yolda durdurup şans dileyen insanlar… Her şeyi görüyordunuz.”
Abdenour: “The Palace park yerinde arabalar dipdibeydi. Jurrasic Park’ı biliyor musunuz? 2004’te o park yeri, resmen Jurrasic Park’ın bir yansımasıydı.”
Blaha: “5. maçtan önce Lakers‘ın otobüsü geldi. Bir tarafta büyük bir Ben Wallace, öbür tarafında Rasheed Wallace karikatürü vardı. Resmen ‘WallaceVille’e hoş geldiniz.’ göstergesiydi. Böyle bir atmosfere girmek, böyle adamlarla oynamak birazcık kanınızı dondurabilir. Kim olduğunuz hiç önemli değil.”
The Palace’ın 2 mil kadar güneyinde, 3. şampiyonluğu bekleyen taraftar grubu toplanmıştı.
Hoops’un Sahibi Mike Allen: “İnsanlar ateşliydi. Enerji seviyesi inanılmazdı. Herkes çok eğleniyordu. Yüksek yoğunluk, güzel zamanlar.”
Hoops Çalışanı Katheryn Mitchell: “Maçı izlemek için binamızın önünde ezilen insanlar vardı. İşletmemiz anca 200 civarı insan alabiliyor, bu yüzden hoparlörler dışarıda da insanların toplanmasını ve izlemesini sağladık. Maç kazanıldığında biz de işin bir parçası haline geldik. Enerji muhteşemdi.”
“Palace” etkisi
Sonuç ne olursa olsun o maç, Detroit’in o sezon The Palace’taki son maçıydı.
Bir mağlubiyet seriyi sadece uzatmayacaktı. Aynı zamanda ev sahibi avantajı da kaybedilecekti. 2. maçta Staples Center’da Kobe Bryant’ın son saniye üçlüğüyle uzatmaya taşıdığı maçta 99-91 mağlup olmalarına rağmen Pistons‘taki hiçbir oyuncu bunu dert etmiyordu.
Brown: “O zamanlar format 2-3-2 şeklindeydi. Kolay değildi. 2. maçtan sonra kısa bir ara oluyordu. Onlara Shaq’a faul yapmamız gerektiğini söylemiştim. Kobe’nin 3’lüğe gideceği belliydi. Bunu yapmadık, takımdan özür dilerim. Bunun üzerine bana yine de Los Angeles’a geri dönmeyeceğimizi söylediler.”
Blaha: “Rip Hamilton bana 2. maçtaki yenilgiye rağmen ‘Los Angeles’a geri dönmeyeceğiz. Taraftarlarımızın önündeyken mi maç kaybetmek mi? Şaka mı yapıyorsun?’ demişti. Detroit’teki o insanlar arkamızdayken kaybetmeyecektik tabii ki de.
Pistons Oyuncusu Tayshaun Prince: “Taraftarın enerjisi playoff’un başından beri çok güçlendirici bir etkiye sahipti. Pacers‘a karşı 2. maçı Indiana’da Reggie Miller’ın son pozisyondaki hareketiyle kaybettikten sonra 3. maçtaki atmosferi hayal edin.”
Brown: “Palace’taki enerji adım attığım ilk günden son güne kadar inanılmazdı. Diğer spor takımlarını da destekleseler de Detroit bir basketbol şehriydi.
Blaha: “Daha önce bu kadar gürültülü bir yapı görmüş müydüm hatırlamıyorum. Salon çok büyük inşa edilmişti ki konserlerde ses yalıtımı sağlanabilsin.
Abdenour: “Salondaki kalabalıktan gelen duygu yoğunluğu resmen vahşi bir canavar gibiydi. Ortada neyin olduğunu, kimle oynadıklarını ve ne kadar güzel bir gecenin onlara beklediğinin farkındalardı.”
“Doğru Basketbolu Oynayın”
Lakers 5. maça temposu yüksek şekilde başladı ve 14-7’lik skorla öne fırladı. Sonrasında ise Pistons, resmen şut kaçırmayı bıraktı. İlk yarıyı saha içinden %60’la isabet bularak 10 sayılık üstünlükle bitirdiler.
Detroit News Yazarı Bob Wojnowski: “Seri 3-1 olduğunda bitmiş gibiydi. ‘Lakers‘ın bir cevabı var mı?’ sorusunu Pistons, çok çabuk yanıtladı.
Abdenour’un favori huddle anı olarak tanımladığı olayda Brown, Pistons’ın ikinci yarıya alev alev girmesini sağlayan bir konuşma yaptı.
Abdenour: “Konuşmadaki sözleri birebir hatırlamıyorum. Sadece hislerin yoğun olduğu bir konuşma olduğunu hatırlıyorum.”
Brown: “Ne söylediğimi tam hatırlamıyorum, sadece kalbimden gelenleri söylemiştim.”
Abdenour: “Böyle bir fırsat elinize sık sık gelmiyor. Adınızı tarihe yazmak için 24 dakikanız var, çıkın ve şu ana kadar nasıl oynadıysanız öyle devam edin’ tarzı bir konuşmaydı.”
Brown: “Eğer onlara şampiyonluğa 24 dakika uzaklıkta olduğumuzu söylediysem bunu gerçekten inanarak söylemişimdir.
Abdenour: “Sözlerini ‘Doğru basketbolu oynayın.’ diyerek bitirmişti. Tam da onu yaptılar.
Detroit direksiyonu eline aldı ve üst üste bitirici yumruklarla 3. çeyreğin sonunda 82-59’luk bir üstünlük yakalamışlardı. Pistons’ın bulduğu her basket tribünlerden kat kat daha fazla gürültüyle karşılık buluyordu.
Blaha: “İkinci yarının başlarında Pistons’ın maçı domine edeceği belli olmuştu, taraftar da bundan hiç sıkılmadı. Taraftar, maçın kazanılacağı garanti olduktan sonra bile sesini asla kısmadı.”
Abdenour: “Sürecin ilerleyişini izlemek resmen madde kullanmış bir insanın yaşadığı tatmini sağlıyordu.”
Duygusal yükü taşıyan isim tabii ki de Ben Wallace’tı. 18 sayı – 22 ribaundun yanında tatlı niyetine takip smaçları, bloklar yaptı.
Prince: “Diğer insanlar Ben Wallace’ın süper yıldız olmadığını söyleyebilir ancak o, öyleydi. Çok farklı yollarla başarıyordu, biz de onun liderliğini takip ettik.”
Brown: “Ben’i her anons ettiklerinde karakteri, oyun eforu, içi dışı birliği sebebiyle resmen bir takdir töreni gerçekleşiyordu. Muhtemelen ligin en iyi savunmacısı olan Ben, size takımın bile en iyi savunmacısının Rasheed olduğunu söylerdi.”
Blaha: “Seri ilerledikçe daha iyi olma çabasını hatırlıyorum. Shaquille O’Neal gibi oyuncuların yanında durduğunuzda büyük bir cesaret örneği sergilemelisiniz. Ben Wallace’ta da bu cesaret ve özgüven mevcuttu. Joe Dumars onu Detroit’e getirdiği için minnettarım. Skorer olmadan oyuna nasıl etki edilir, nasıl süper yıldız olunur onu gösteriyordu resmen.”
Ethan Daniel Davidson, Pistons’ın Eski Sahibi Bill Davidson’ın Oğlu: “O adam, daha önce hiçbir oyuncuda görmediğim kadar güçlüydü. Kendi sikleti için tarihin en iyi pivotu olduğunu söyleyebilirim. Bir daha asla karşınıza çıkmayacak bir şeydi.”
Zafer Anı
Eğer Detroit ve Lakers‘ın prensip farklılığını çok iyi açıklayacak bir istatistik varsa o da şuydu: Lakers, her çeyreğin ve maçın en skorer oyuncusuna sahipti ancak 23 sayı geride girdikleri son çeyrek hariç hiçbir çeyreği galip kapatamadılar.
Bu sırada Pistons‘ın bütün ilk 5 oyuncuları çift haneye çıkmıştı. Hamilton 21 sayıyla takımın en skorer ismi olurken Prince 17, daha sonradan Finaller MVP’si seçilen Chauncey Billups 14, Rasheed Wallace ise 11 sayı atmıştı.
Prince: “Kimin övüleceği gerçekten önemli değildi. Oraya çıktık ve oyunu doğru şekilde oynadık. Herkes kazanmak için üzerine düşeni yaptı. All-Star’larımız, büyük anları oynayabilen oyuncularımız vardı.”
Brown: “Kadroyla tanıştığım ilk an anlamıştım ki bu adamların hiçbirinde bencilliğin en ufak kırıntısı yoktu. Bütün olayımız boğucu savunma yapmak, ribaund toplamak ve iyi şutlar yaratmaktı. Bunu sadece başarmaya gönüllü bencil olmayan oyunculardan kurulu bir kadro yapabilir.”
Abdenour: “En iyi yaptığı işi, liderliği yapan Chauncey vardı. En iyi yaptığı işi, sayı atmayı ve savunmayı yapan Rip vardı. En iyi yaptığı işi, savunmayı ve ribaund almayı yapan Tayshaun vardı. Her şeyi toparlayan Ben vardı. Bir de bütün hepsini birleştiren, ne gerekiyorsa yapan Rasheed vardı.”
Blaha: “Bu adamların arasında güçlü bir bağ vardı. Sadece ilk 5 oyuncularından değil, tüm rotasyondan ve takımdan bahsediyorum. Bu gerçekleştiğinde bir takımı mağlup etmeniz çok zor.”
Detroit, 4. çeyrek boyunca Lakers’ı belli uzaklıkta tutmayı başardı.
Brown: “Bitime 5-6 dakika kala büyük farkla öndeydik. Bütün bençimiz kutlama modundayken asistan koçumuz Mike Woodson’a ‘Sence bu maçı kazanma şansımız var mı?’ diye sorduğumu hatırlıyorum. Mike, güldü ve ‘Koç, 7 çeyrektir bir periyotta 20 sayıyı aşamadılar, bu yüzden bence iyi durumdayız.’ dedi. ‘Sus, daha kazanmadık.’ diye yanıtladım.”
Sonunda, 2:56 kala 21 sayı öndeyken Brown, ilk 5 oyuncularını kenara aldı ve hepsi ayakta alkışlandı.
Prince: “O maçta kenara gelirken kalabalığı dinlemek… Sene boyu oluşturmaya çalıştığımız şey, onca ağır çalışma karşılığını vermişti oyundan çıkarken.”
Brown: “Bir koç olarak oyundan aldığım her oyuncunun hakkının verilmesi hep yapmaya çalıştığım bir şeydi. Bir koç her zaman oyuncularının taraftardan o minneti görmesini ister.”
Blaha: “Larry Brown, oyuncuları tamamen kontrol eder. Eğer bundan hoşnut değilsen Larry Brown için oynamamalısın. Bütün oyuncuların ‘Ne zaman değerimi verecek bana?’ diye düşündüğüne eminim. Ancak tekne kıyıya yaklaştığında, şampiyonluk kazanıldığında; emek gösteren, koçluğuna izin veren bütün oyuncuların ayakta alkışlandığından emin olmalıydı.”
Brown: “Kazandığınız kesinleştiğinde karşı bençe bakıyor ve Lakers’ın ne kadar inanılmaz bir sezon geçirdiğini düşünüyorsunuz. Takımınız için ne kadar heyecanlı olursanız olun içten içe rakip olma şansı elde ettiğiniz o mükemmel ekibe de takdir gösteriyorsunuz.”