by Stelios Toromanidis / info@eurohoops.net
Turkish Airlines EuroLeague’de kıyasıya bir rekabete sahne olan normal sezon tamamlandı ve artık sezonun en önemli kısmı playofflara geldik.
Temsilcilerimizden Anadolu Efes, son yıllardaki başarılı performansını sürdürürken bu sezon da playoff bileti almayı başardı. Fenerbahçe Beko ise sekiz yıl sonra ilk kez playoff dışı kaldı.
Modern EuroLeague’in başlangıcından bu yana, turnuvanın sistemi birçok kez değişti. İlk sezonda takımlar normal sezondan sonra sürekli playoff eşleşmesi şeklinde karşılaşırken daha sonrasında ise üç yıl playoff oynanmadı. 2004-2005 sezonunda playoff 3 maç üzerinden geri dönerken 2009’da ise playoff serileri 5 maça çıktı.
Eurohoops Fırın ise hem işin heyecan kısmını hem de zorluk kısmını düşünerek en iyi 17 playoff serisini sıraladı.
Huzurlarınızda EuroLeague tarihinin en iyi 17 playoff serisi:
Panathinaikos-Baskonia: 1-2
Sezon: 2005-06
Maç Skorları: 84-72, 79-85, 71-74
Baskonia, sezonun ortasında koç değişikliği yaptığı sezonda playoff’ta büyük bir sürprize imza attı. Scola, Splitter, Prigioni, Hansen, Jacobsen ve Serkan gibi yıldızlarıyla ev sahibi avantajı olmadan Panathinaikos‘un karşısına çıktı. Obradovic‘in Panathinaikos‘unda ise o zamanlar henüz genç olan Spanoulis ve Diamantidis’in yanında Alvertis ve Tomasevic vardı.
Serinin ilk iki maçında deplasman takımları şanslarını zorlasa da her iki maçı da ev sahibi taraf kazandı ve seri 3. maça gitti. Dananın kuyruğu da orada koptu.
Kritik Maç: Panathinaikos-Baskonia: 71-74 (Serinin 3. maçı)
Maça hücumda çok iyi başlayan Baskonia, ilk yarıyı 42-36 önde kapattı. 3. çeyrekte geri dönen ev sahibi Panathinaikos, son çeyreğe 53-52 önde girdi. Fakat son çeyrek Serkan Erdoğan’ın zamanıydı. Takımını tekrardan ayağa kaldıran milli yıldızımız, arka arkaya basketle Baskonia’nın son bölüme 74-70 önde girmesini sağladı. Panathinaikos, Diamantidis ile farkı 3’e indirse de Alvertis son topu kaçırdı ve Baskonia, ev sahibi avantajı olmadan Panathinaikos’u eledi.
Bu seri, EuroLeague tarihinde Zeljko Obradovic‘in takımının kaybettiği ilk seri olurken Serkan Erdoğan ise OAKA’da yaptığı şov ile akıllara kazındı.
Serinin MVP’si: Serkan Erdoğan (13.3 sayı, 2.3 ribaund, 11 PIR)
Harika bir sezon geçiren Serkan, serinin 3. maçında ise taraftarının gönlünde taht kuran bir performans sergiledi. 24 sayıyla maçın en skoreri olan Serkan, maçın son bölümünde Baskonia’yı öne taşıyan basketi de attı.
Malaga-Barcelona: 2-1
Sezon: 2006-07
Maç Skorları: 91-75, 58-80, 67-64
Sergio Scariola’nın Malaga’sı kulüp tarihinin en iyi sezonunu geçirirken playoff’ta yıldızlar topluluğu olan Barcelona’yı devirerek herkesi şok etti.
İki İspanyol takımının karşı karşıya geldiği seride iki takım da evlerindeki ilk maçları rahat kazanırken her şey son maça kaldı.
Kritik Maç: Malaga-Barcelona: 67-64 (Serinin 3. maçı)
Martine Carpena’da o gece Malaga’nın tarihi gecelerinden biri oldu. İlk iki maçın aksine iki takım da son maçta adım atmazken kazanan takım son bölümde belli oldu. Maçın kahramanı olan Pepe Sanchez, bitime 7 saniye kala üçlüğü atarken Katalanların deplasmanda kazanmasına izin vermedi ve Malaga’yı tarihinde ilk kez Final Four’a götürdü.
Serinin MVP’si: Μarko Τusek (8.7 sayı, 3.7 ribaund, 12.7 PIR)
Nefeslerin kesildiği son maçta büyük bir sorumluluk alan Tusek, 15 sayıyla oynarken Malaga’yı büyük bir zafere taşıdı.
Maccabi Tel Aviv-Partizan: 1-3
Sezon: 2009-10
Maçl Skorları: 77-85, 98-78, 73-81, 67-76
Seri öncesi Maccabi çok büyük bir favoriydi ancak Partizan’ın 12 yıl sonra Final Four’a gitmesi için harika bir ortam oluştu. Vujosevic’in öğrencileri mükemmel bir basketbol oynarken daha ilk maçtan sürpriz yapacaklarını ortaya koydular.
Kritik maç: Maccabi Tel Aviv-Partizan: 77-85 (Serinin 1. maçı)
Partizan, sürpriz bir şekilde playoff’a gelmişti ve Avrupa’nın en sert deplasmanlarından birinde daha ilk çeyreğin sonunda 27-12’ye geriye düştüler. Fakat Sırp ekibi, maçın devamında ne kadar savaşçı olduğunu bütün Avrupa’ya gösterdi. Büyük bir baş kaldırış ile geri dönen Partizan, son çeyrek 27-11’lik bir üstünlük kurdu ve Kecman’ın harika performansıyla maçı kazanarak Nokia Arena’yı susturdu.
Serinin MVP’si: Dusan Kecman (15.3 sayı, 12/18 üçlük, 15 PIR)
Herhalde bir playoff serisinde onun kadar iyi şut olan bir başka oyuncu olmadı. İlk maçtaki performansıyla seriyi çalan Kecman, genç Partizan’ın sürpriz yapmasını sağladı.
Real Madrid – Valencia: 3-2
Sezon: 2010-2011
Maç Skorları: 71-65, 75-81, 75-66, 72-81, 66-58
Bazen sezon içerisinde yaşanan hayal kırıklıkları takımın kaderini değiştirebilir.
EuroLeague tarihininde en çok şampiyonluk kazanan takım olsa da Real Madrid, 1998’ten itibaren yaşanan süreçle Avrupa’nın büyük takımları arasında yerini kaybetti. İspanyol devi, hatta bu süreçte EuroLeague’den bile düştü.
2009’la birlikte yatırımların artırmaya karar veren Madrid, bunun için Messina’yı Moskova’dan bile getirdi. Fakat Messina – Real Madrid hikayesi iyi gitmedi. İlk sezonunda playoff’ta Barcelona’ya kaybeden Madrid, 2. sezona da kötü başlayınca büyük koçla yollarını ayırdı. Bu hayal kırıklığı ise belki de sezonun kaderini değiştirdi.
Normal sezon gruplarında kötü bir performans sergileyen Madrid, Top-16’yı domine etti ve playoff’a kaldı. Playoff’ta ise karşılarında Valencia vardı. Seri hiç kolay geçmedi ama sonu Madrid için mutlu bitti.
Kritik maç: Valencia-Real Madrid: 66-75 (3. maç)
Omar Cook’u durduramadığı için evindeki maçı kaybeden Madrid, bir anda kendisini krizde bulsa da 3. maçta serinin kaderi bir kez daha değişti. Madrid, son çeyreğe geride girse de son çeyrekte pota altında kurduğu büyük üstünlük sayesinde maçı değiştirdi ve maçı kazanarak avantajını geri aldı. Valencia 4. maçı kazanarak seriyi eşitlese de evindeki son maçı kazanan Madrid, 96’dan sonra ilk kez Final Four’a kaldı.
Serinin MVP’si: Ante Tomic (12.8 sayı, 5.0 ribaud, 11.6 PIR)
Messina döneminde oldukça eleştirilen Ante Tomic, playoff’ta ise serinin kaderini değiştirdi. Madrid’in pota altında büyük bir üstünlük kurmasını sağlayan Hırvat pivot, özellikle 3. maçtaki performansıyla serinin kaderini değiştirdi.
Barcelona-Panathinaikos: 1-3
Sezon: 2010-2011
Maç Skorları: 83-82, 71-75, 74-76, 67-78
İşte Zeljko Obradovic‘in taktik dehasının konuştuğu ve imzasını attığı o meşhur seri.
2010’da şampiyon olan Barcelona, bir sonraki sezon da playoff’a Top-16’da hiç maç kaybetmeden geldi. Panathinaikos ise kadro kalitesi olarak eski günlerinden çok uzaktı. Fakat Obradovic‘in böylesine yüksek bir seviyede box-and-one deneyecek kadar çılgın olması her şey değiştirdi. Navarro’nun üzerine Calathes’i bırakan Obradovic, Xavi Pascual’i tuzağa düşürdü ve kaybedilen ilk maçtan sonra oynanan üç maçı da kazanarak Panathinaikos‘u Final Four’a taşıdı..
Kritik Maç: Panathinaikos-Barcelona 76-74 (Serinin 3. maçı)
Serinin bütün maçları epikti ancak OAKA’da serinin 3. maçı turun galibini belirledi. O maçın son bölümünde Barcelona, farkı bir sayıya kadar düşürse de lider Diamantidis, çizgiden hata yapmayınca maçı Panathinaikos kazandı ve turun kapısı aralandı.
Serinin MVP’si: Dimitris Diamantidis (18 sayı, 4.8 asist, 18.8 PIR)
Spanoulis ya da Jasikevicius yok iken bütün sorumluluk ona aitti ve Diamantidis, bizlere harika bir liderin nasıl olacağını gösterdi. O sezonun MVP’si seri boyunca kendisinden ne bekleniyorsa fazlasıyla yaptı ve büyük bir zaferi getirdi.
Olympiakos-Siena: 1-3
Sezon: 2010-11
Maç Skorları: 89-41, 65-82, 72-81, 76-88
Playoff tarihinin en garip serilerinden birisiyle karşınızdayız. Olympiakos, ilk maçta Siena karşısında 48 sayı farkla kazanarak birçok EuroLeague’ı rekorunu kırdığında herkes onların kolayca Final Four’a kalacağını düşünüyordu.
Ama öyle olmadı. Ağır yenilgiden ayağa kalkan İtalyan ekibi, büyük bir direnç koydu ve üst üstte 3 maç kazanarak kulüp tarihinde dördüncü kez Final Four’a kaldı.
Kritik Maç: Olympiakos-Siena: 65-82 (Serinin 2. maçı)
Seriyi tamamen değiştiren maçtı. Olympiakos ilk maçın büyük zaferinden sonra hipnotize olurken Siena, maçın başından itibaren kendi oyununu dikte etti ve hiç beklenmedik derecede kolay bir galibiyetle seride avantajı ele geçirdi.
Serinin MVP’si: Μalik Hairston (14.0 sayı 6.0 ribaund, 17.0 PIR)
Serinin ikinci maçında 31, üçüncü maçında ise 32 sayı atan Hairston, seriye tam anlamıyla damgasını vurdu ve Siena’yı Final Four’a taşıdı.