by Curtis Harris / Çeviri: Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 21 Ocak 2022 tarihinde The Washington Post‘ta yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
NBA, 2021-22 sezonuyla beraber 75. yılını kutluyor.
1946 yılında Amerika Basketbol Birliği’nin (BAA) kurulumu milat alınıyor. BAA’in NBA tarihinde yeri olduğu su götürmez bir gerçek olsa da 1937 yılında kurulan Ulusal Basketbol Ligi'(NBL) de bu tarihin bir parçası. BAA ve NBL, 3 yıl süren karşılıklı rekabetin ardından 1949 yılında birleşti ve NBA’i oluşturdu. Bu yüzden ligin asıl 75. yılı, 2024 sezonunda yaşanacak diyebiliriz.
Kuruluş tarihini 1946 alarak NBA, NBL’i ve o dönemlerde yaşanan gelişimi bir nebze yok saymış oluyor. BAA istatistikleri ve o dönemdeki 5 organizasyon ise tarih kitaplarında yer alıyor.
NBA’in tarihini anlatan internet sitesi, NBL-BAA birleşimini bir “kaynaşma” olarak nitelendiriyor: “1949 yazı, NBL’de mücadele eden 6 takımın BAA’e katılması ve bu karışımın NBA olarak adlandırılmasıyla ülkedeki basketbol konjonktörünü belirginleştirdi.”
Gel gör ki NBA’in kendi adı bile bu birleşimin iki eşit lig tarafından yapıldığını kanıtlıyor: NBL + BAA = NBA
NBA’in kendi tarihi bile 1949-50 yılında yaşanan birleşimi şöyle anlatıyor: “1949-50 sezonunda basketbol, ülke genelinde yankılanan yeni bir isim aldı – NBA. Bu, 12 yıllık NBL ve 4 yıllık BAA’in birleşimi sonucu gerçekleşti.”
Karşınızda NBL’in kaydadeğer etkisinin gözardı edilmediği bir NBA tarihi…
NBL ve NBA’in temelleri
NBL, başlangıçta savruk şekilde 1935 yılında düzenlenen Ortabatı Basketbol Konferansı’nda kuruldu. 2 yılın ardından yöneticiler işlemleri ciddileştirdi, fikstür konusunda daha resmi kurallar koydu ve işin ucuna daha cafcaflı bir kupa koydu.
İsminde “Ulusal” ibaresi geçse de NBL, Ortabatı ve Great Lakes bölgelerinden dışarı çok çıkamadı. Coğrafi limitlerine rağmen NBL, döneminin en istikrarlı ve birincil basketbol ligiydi. NBL’de mücadele eden başlıca organizasyonlar Oshkosh All-Stars, Sheboygan Red Skins ve Fort Wayne Zollner Pistons‘tı. İkinci Dünya Savaşı’nın hakim olduğu yıllarda bile bu takımlar, bütün NBL sezonlarına katılım göstermişti.
Savaşın ardından lig genişledi ve NBL, 12 takımlı bir lig haline gelerek kendi tarihinde zirve yaptı.
Bu eklemeler arasında Rochester Royals, Minneapolis Lakers, Tri-Cities Blackhawks ve Syracuse Nationals vardı. Bu isimler size tanıdık geliyor olabilir. Bunun sebebi bu organizasyonların farklı konumlarda olsalar da günümüz NBA’inde bulunuyor olması.
- Bahsi geçen Pistons, şu anda Detroit’te
- Royals, şu anki Sacramento Kings
- Lakers, Los Angeles’a taşındı
- Blackhawks, Atlanta Hawks‘a dönüştü
- Nationals, Philadelphia 76ers‘ın ilk hali
İşte o 1946-47 sezonunda Doğu Yakası’ndaki Amerikan Hokey Ligi NHL yöneticilerinin boş tarihlere basketbol maçları koyma isteğiyle birlikte BAA kurulmuş oldu.
BAA’in ilk 11 takımının arasından günümüze ulaşan takımlar ise Boston Celtics, şu anki adıyla Golden State Warriors olan Philadelphia Warriors ve New York Knicks.
Sadece bir sezon geçtikten sonra 5 BAA takımı iflas etti. Bunun ardından BAA, Amerikan Basketbol Ligi ABL’den Baltimore Bullets’ı organizasyona katarak 1947-48 sezonuna 8 takımla girdi. Aynı dönemde NBL’de 11 takım mücadele ediyordu.
Her şeye rağmen BAA, NBL ve ABL’e rağmen basketbolün yüzü olmak istiyordu. Bu da 1948 yılındaki yüksek riskli hamleyi yapmalarına sebep oldu. Zamanla beraber gelişmek yerine BAA, NBL’deki organizasyonların aklını çelmeye çalışıyordu. 4 kulüp, bu yeme atladı. Lakers, Pistons, Royals ve Indianapolis Kautskys artık BAA’de mücadele edecekti.
Bu 4 NBL organizasyonunun albenisi, Madison Square Garden ve Boston Garden gibi majör spor salonlarından George Mikan ve Bob Davies gibi oyuncuların sahne almasından geliyordu.
Bu değişimin yarattığı zarara rağmen NBL, BAA’e karşı olan direncini sertleştirdi. Veteran oyuncu Al Cervi, yıllar sonra Robert W. Peterson’ın “Cages to Jump Shots” kitabında geçene göre BAA’in bu hamlesinden hoşnutsuzdu:
“Asıl güç NBL’di! BAA bir lise ligiydi. Eğer NBL’deki 4 takımı ‘çalmasalardı’ işleri bitmişti.”
Blackhawks’ın kurucularından Leo Ferris ise eşzamanlı olarak bu hamleyi “savaş ilanı” olarak değerlendirdi ve BAA’i birleşmeye zorlamak üzerine bir yol çizdi.
NBL, 1948-49 sezonuna başlarken giden takımların yerini doldurmuştu. Dayton, Ohio’da konumlanan New York Renaissance artık ligde mücadele eden ekiplerden biriydi.
Ferris aynı zamanda NBL’i kurtarmaya çalışıyordu. Blackhawks’ın sahibi, Syracuse Nationals’ın GM’i ve NBL’in yönetiminde çalışan biri olarak bunun için birçok fırsatı da vardı.
1948 yazında yaptığı majör hamlelerden biri BAA’i en üst seviye yeteneklerinden mahrum bırakacak imzalardı. Ferris, Cervi’yi BAA ekibi Royals’ı bırakıp NBL takımı Nationals’a katılma konusunda ikna etmişti. Sonrasında ise Ferris’in Nationals’ı, BAA’in New York Knicks‘inin elinden daha sonra 12 kez Syracuse formasıyla NBA All-Star’ı olacak çaylak Dolph Schayes’i almasıyla bombayı patlattı.
1949’un baharında ise Ferris’in sürekli unutulan ama asla hafife alınmaması gereken o en cüretkar hamlesi gerçekleşti.
Ferris, Kentucky Üniversitesi’nden 5 oyuncuyla anlaştı ve onlara NBL’de kendi organizasyonlarını oluşturdu: Indianapolis Olympians. Süper yıldız pivot Alex Groza’nın önderliğindeki bu 5 oyuncu, Kentucky’i iki kez NCAA şampiyonu yapmıştı ve Amerika Milli Takımı’yla 1948 Olimpiyatları’nda altın madalya kazanmıştı. Bu hamle, BAA’in Indianapolisi ekibi Kautskys’in işinin bitmesine ve NBL’in tekrardan ana basketbol pazarı olmasına yol açtı.
NBL’in bu direnişi karşısında sersemleyen BAA, masaya oturmak zorunda kaldı. 3 Ağustos 1949 yılında iki lig, birleşerek NBA’i oluşturma yolunda imzaları attı.
NBL’in etkisi
Birleşim sonucu biraraya gelen 17 organizasyondan günümüzde sadece 8’i varlığını sürdürüyor. Bunların 5’i NBL’den, 3’ü BAA’den gelen ekipler.
Birleşimden önceki oyuncuların çoğunlukta olduğu ilk 6 yılda NBA’i, eski NBL takımları domine etti. Final oynayan iddialı ekiplerin neredeyse hepsi NBL’dendi. O yıllarda finallerde boy gösteren tek BAA takımı Knicks’ti.
Kariyerlerine NBL’de başlayan oyuncular, All-NBA takımlarının çoğunluğunu oluşturdular. Yapılan 61 oyuncu seçiminin 30’u NBL orijinli, 18’i BAA orijinli, 13’ü ise birleşimden sonra lige giren oyunculardan oluşuyordu.
NBL’in etkisi ise NBA’in ilk zamanlarındaki yetenek havuzunu domine etmekten çok daha fazlası.
Yazının başlarında bahsi geçen yönetici Leo Ferris’i hatırlıyor musunuz? O ve Syracuse Nationals’ın sahibi Daniel J. Biasone, 24 saniyelik hücum süresi olayını 1954 yılında hayata geçirdi. O iki NBL veteranı, modern basketbolda bile geçerliliğini koruyan ve oyunu çok daha heyecanlı hale getiren bu kuralı yaratan isimler oldular.
Bir de olayın ırsi yönü var. 1930 ve 40’lı yıllarda Beyaz ve Siyahi oyuncular birbirlerine karşı mücadele etseler de bu, genelde gösteri maçlarında yaşanıyordu ve takımlar genellikle ya sadece beyaz ya da sadece siyahi oyunculardan oluşuyordu. Irklar arasında birleşim, nadir görünüyordu.
1949’da NBA kurulduğunda lig, beyazların ligiydi. BAA’in 3 yıllık tarihinde forma giymiş tek bir siyahi oyuncu vardı. O oyuncu Wataru Misaka da New York Knicks için 3 maçta forma giydi sadece.
Normalde NBL de beyazların oluşturduğu bir ligdi fakat beyazlar ve siyahilerin yanyana oynayamama geleneğini kıran da NBL oldu. Bu, istikrarlı bir şekilde ya da tüm lig genelinde harika bir şekilde uygulanamadı ancak denendi.
1935-36 senesinde hala Ortabatı Basketbol Konferansı olarak bilinirken NBL takımlarından Buffalo Bisons, siyahi pivot Hank Williams’ı kadrosuna kattı.
1942-43 sezonunda ise Chicago Studebakers ve Toledo Jim White Chevrolets, birden fazla siyahi oyuncuyu kadrosuna kattı ve birkaç siyahi oyuncunun da beyazlarla birlikte forma giyebileceğini ilk kez gösterdi. Hatta o Chicago takımının çoğunluğu siyahiydi. 1960’ların ortasına kadar NBA’de siyahilerin çoğunlukta olduğu bir takım olmamıştı.
1992 yılında United Auto Workers’ Solidarity Magazine’e konuşan Studebakers’ın siyahi oyuncusu Tony Peyton, bu karma kadroya değindi:
“Yaptığımızdan gurur duyuyorduk. Ev sahibi olduğumuz maçları Cicero’da oynamak çığır açıcı bir gelişmeydi. O zamanlar Cicero’da siyahi insanların sokakta dolaşmasına bile izin yoktu.”
Bir diğer siyahi oyuncu Bernie Price da beyaz-siyahi oyuncular arasındaki herhangi bir anlaşmazlık iddiasını reddetti:
“Sahada kaç siyahi kaç beyaz oyuncunun oynadığının bir önemi yoktu. Takımca mücadele ediyorduk. Bu, bizim için bir fark yaratmıyordu.”
Beyaz takım arkadaşları Dick Evans da “Birlikte olmaktan gururluyduk. Hepimiz birbirimize hayrandık.” diyor.
1946-47 NBL sezonunda gelecekte NBA’de bulunacak iki organizasyon daha ilk siyahi oyuncularını kadroya kattılar. Rochester Royals, William “Dolly” King ile imzalarken Ferris yönetimindeki Tri-Cities Blackhawks, William “Pop” Gates’i kadroya kattı.
NBL’in son sezonu olan 1948-49 yıllarında ise New York Renaissance, organizasyona katıldı. O takım, NBA’de ya da NBA’i oluşturan liglerde tamamen siyahilerden oluşan tek takımdı. St. Kitts’ten göçen bir Afrika-Amerikalı Bob Douglas’ın sahibi olduğu takım; NBA, NBL ya da BAA’de bir siyahi tarafından yönetilen tek organizasyondu. 2004 yılına kadar da bu, böyle devam etti.
Bu entegrasyonların hiçbiri mükemmel değildi. Hepsi sadece bir sezon dayanabildi. Her şeye rağmen bu denemeler, ırklar arası kaynaşma için büyük önem arz ediyor.
NBL’i araştırdıkça şu anki NBA’in büyümesindeki ana akım medya dışındaki toplulukların önemini fark ediyorsunuz.
1930’lu ve 40’lı yıllarda metropol şehirlerdeki sporseverler öncelikli olarak beyzbol, amerikan futbolu ve kolej basketbolu takip ediyordu. Profesyonel basketbol ilgi çekemiyordu. Oshkosh, Syracuse, Moline, Rochester ve Akron gibi şehirledeyse basın, profesyonel basketbola çok daha fazla ilgi gösteriyordu. Oshkosh All-Stars ve New York Renaissance gibi takımlar, o şehirlerin spor topluluklarının gururuydu. Dominant olarak Ortabatı’daki beyaz kasabalarında ve bazı büyük şehirlerin Harlem gibi siyahi mahallalerinde, yıllar geçse de NBA’de oluşmayacak bir adanmışlık ve ilgi oluşmuştu. Bu bölgeler, profesyonel basketbola ve ilk yıllarındaki NBA’e yıllar geçtikçe üzerine bir kuruluş inşa edilecek orantısız bir ilgi gösteriyordu.
All-Stars ve Renaissance gibi organizasyonlar hiçbir zaman NBA’de tam anlamıyla barınamadı. İş profesyonel liglere geldiğinde onlar için önemli olan NBL’deki tarihleriydi. Lakers ve Pistons gibi bazı organizasyonlar ise NBA’de barınabildi ve tarihlerinin bir kısmı resmen kayboldu. Örnek olarak Lakers’n 1948 yılında yaşadığı NBL şampiyonluğu, NBA tarafından tanınmıyor ancak Warriors’ın 1947 yılında kazandığı BAA kupası hala NBA tarafından kabul görüyor.
75. yıl dönümü ligin BAA’e bağlanmasıyla kutlansa da NBA’in günümüzdeki bildiğimiz uluslararası kuruluşa olan yolculuğunda NBL’in katkısı olmazsa olmazdı.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!