1992 Dream Team ve Kaybettiği Tek Maç: Medya, Skoru Neden Göremedi?

25/Nis/22 12:52 Nisan 25, 2022

Bilal Baran Yardımcı

25/Nis/22 12:52

Eurohoops.net
Altına uzanan Rüya Takım podyumda.

Eurohoops Çeviri, 1992 Olimpiyatları’nda mücadele eden “Rüya Takımı”nın “kaybettiği” tek maçın hikayesini anlatıyor.

by Titan Frey / Çeviri: Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı 16 Mart 22 tarihinde Fadeaway World‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Tarih 28 Eylül 1988’di ve Güney Kore’nin başkenti Seul’da düzenlenen Yaz Olimpiyatları büyük ses getiriyordu. Basketbolda da o zamanların en büyük ezeli rakiplerinden ikisinin arasında gergin bir karşılaşma oynandı.

Rekabet basketbol sahasında yaşananlar sebepli değildi. Soğuk Savaş’ın en yüksek noktasında politik farklılıklardan dolayı yaşanıyordu.

Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliği arasında yarı final müsabakası oynanacaktı.

O zamanlar NBA’de forma giyen oyuncular Olimpiyatlar’da oynayamıyordu. Diğer ülkelerde ise profesyonel liglerde mücadele eden oyuncular turnuvada forma giyebiliyordu.

Gururun tehlikede olduğu bu karşılaşmada ABD, Sovyetler Birliği’ne 82-76 mağlup oldu. Amerika üzgündü. 1992 Olimpiyatları geldiğinde ise ABD Milli Takımı, savaşmaya hazırdı.

1989 yılında FIBA, NBA oyuncularının da turnuvalarda mücadele edebilmesi için kural değişikliğine gitti.

Sovyetler Birliği, ulusal takımlarda maksimum 2 NBA oyuncusu bulunmasına yönelik bir istekte bulunsa da bu istek reddedildi.

21 Eylül 1991’de kadroya ilk 10 oyuncu seçilmişti:

– Michael Jordan

– Scottie Pippen

– Magic Johnson

– Larry Bird

– John Stockton

– Karl Malone

– Patrick Ewing

– David Robinson

– Charles Barkley

– Chris Mullin

Kalan 2 kontenjanın kimle doldurulacağına ise neredeyse 8 ay sonra, 12 Mayıs 1992’de karar verildi. Clyde Drexler, Detroit Pistons efsanesi Isiah Thomas’ın önünden seçilmişti.

Sonrasındaysa ABD basketbol komitesi, yıllarca ülkelerini Olimpiyatlar’da temsil eden amatörleri temsilen Duke Üniversitesi’nden Christian Laettner’i kadroya dahil etti.

Şimdi 1992 Olimpiyat takımı kurulduğuna göre karşılarında duran bütün rakipleri domine edeceklerdir, değil mi?

Yıldızlardan Oluşan Bir “Rüya Takımı”

Eğer 1992 Rüya Takımı kadrosuna bir göz atarsanız, yetenek seviyesinin sahaya çıkıp kolayca oynayabileceğini düşünürdünüz.

Ama durum öyle olmuyor. Eğer kadrolarına 3 ya da daha fazla All-Star doldurmuş NBA takımlarına bakarsanız, çoğu zaman işlerin istedikleri gibi gitmediğini görürsünüz.

Bunun en güzel örneği 2004 Los Angeles Lakers. Halihazırda Kobe Bryant ve Shaquille O’Neal gibi iki yıldıza sahip Lakers, Karl Malone ve Gary Payton gibi iki efsaneyi daha kadrosuna katmıştı.

Kağıt üstünde bu takım yenilmez gözüküyordu. Sezon başında açık ara favorilerdi.

Normal sezonda biraz zorlansalar da playofflar’da vites arttırarak kolayca NBA Finalleri’ne çıktılar. Karşılarında süper yıldız denilebilecek bir oyuncusu olmayan Detroit Pistons vardı.

O Pistons, Lakers’ı domine edecek ve finalleri 4-1 kazanarak Kobe-Shaq birlikteliğini sona erdirecekti.

Bu yüzden 1992’de ABD Milli Takımı’nın başında bulunan Chuck Daly, takımla antrenman yapmaya başladıktan sonra yıldızlarla dolu bu kadrosuna bir şey göstermek istedi.

Rüya Takımı vs. Kolej Oyuncuları

Başantrenör Chuck Daly, en iyi kolej oyuncularını biraraya getirerek Rüya Takımı’na karşı antrenman maçı düzenledi.

Oraya kolej oyuncusu olarak gelip ileride NBA yıldızına dönüşen birkaç isim de vardı: Chris Webber, Penny Hardaway, Allan Houston, Grant Hill, Jamal Mashburn ve daha fazlası…

Burada asıl amaç Rüya Takımı’nı maçlara hazırlamaktı. Medyanın çoğu takım kimyasının böylesine yetenekli bir kadro için önemli olmadığını düşünse de bir takım kimyası oluşturmak da hedeflerden biriydi.

İşte tam da burada Daly’nin mükemmelliği devreye girdi. Farkı yaratan en iyi kolej oyuncularını getirmesi değildi, hazırlık maçında kullandığı stratejiydi.

Rüya takımı maç başladığı anda bu bir grup genç adamın gerçekten de basketbol oynayabildiğini fark etti. Özellikle de pota altını domine eden Chris Webber’ı durdurmakta çok zorlandılar.

Allan Houston yay gerisinden inanılmaz şut atarken NBA’de sadece 269 maç forma giyebilecek olan oyun kurucu Bobby Hurley, sürekli olarak boyalı alana atak etti.

“Rüya Takımı’nı yenen o kolej ekibinde ben de vardım.” diyor Grant Hill 2015’te verdiği bir röportajda. “Onlarla La Jolla’da antrenman yaptık. Ben, Chris Webber, Penny Hardaway, Allan Houston, Bobby Hurley, Eric Montross, Jamal Mashburn, Rodney Rogers… Onlarla antrenman yaptığımız ilk gün 20 sayıyla kazandık. Houston 10 tane üçlük attı. Webber’ı durduramadılar. Bobby Hurley’i boyalı alandan uzaklaştıramadılar. Hepimiz iyiydik.”

Grant Hill, kolej takımının 20 sayı farkla kazandığını söylese de o konu tartışmalara müsait. Rapor edilene göre final skoru 62-54’tü.

Koç Daly, medya içeri girmeden önce skorbordu kaldırdığı için gerçek skoru asla bilemeyeceğiz.

Bu hikayenin ardındaysa bir grup kolej basketbolcusunun dünyanın en iyilerini yenmesinden çok daha fazlası var.

Koç Daly’nin Rüya Takım’a Verdiği Mesaj

NBA TV’de yayınlanacak bir Rüya Takımı belgeseli için düzenlenen röportajda Larry Bird, o maçtaki kolej kadrosu hakkında ilginç bir şey fark etti:

“Harika oynuyorlardı… Sonradan Michael Jordan’ın oynamadığını fark ettim.”

Bu doğruydu. Koç Daly, maç boyunca Michael Jordan’ı sınırlı dakikalarda kullandı. Hatta bile bile kötü koç kararları verdi. Bu durumu Koç Daly’nin asistan koçu olarak görev yapan Mike Krzyzewski fark etti.

“Maçı sattı.” diyor koç Mike Krzyzewski. “Eğer Jordan’ın ne kadar oynadığına ve oyun giren çıkan oyunculara, herhangi bir müdahele yapmamasına bakarsanız, ne yaptığını bildiğini anlardınız.”

Bu, Mike Krzyzewski tarafından cüretkar bir açıklama ve Grant Hill buna katılmıyor:

“Koç K maçı sattıklarını söyledi. Koç K’yi seviyorum fakat ben buna inanmıyorum.”

Krzyzewski ya da Grant Hill, kime inanırsanız inanın bu takımların bir sonraki karşılaşmasında tamemen farklı bir sonuç ortaya çıkacaktı.

 

Rüya Takımı İntikamını Alıyor

En iyi kolej oyuncularından oluşan bir ekibe kaybettikten sonra 1992 Olimpiyatları kadrosundaki oyuncular, genç rakiplerine saygı gösterdiler ve övgüler yağdırdılar.

“O genç çocuklar bizi hırpaladı.” diyor Scottie Pippen maç hakkında. “Birbirimizle oynamayı bilmiyorduk.”

Larry Bird de Chris Webber’a övgüler yağdırdı:

“Chris Webber, tam bir erkekti. Aklımdan ‘Bu adam lige geliyor, derhal bu ligten gitmem lazım’ diye geçirmiştim.”

Michael Jordan bile kolej oyuncularına hakkını verdi:

“Bugün bizi hırpaladılar. Bizi yendiler ve iyi oynadılar. Uyum yakalayamadık ve normalde yapabildiğimiz şeyleri yapmakta şüphe duyuyoruz. Devamlılığımız hiç yok. Onlar Olimpiyat’ta mücadele etse gümüş madalya kazanırdı.”

Rüya Takımı her ne kadar övgülerini yağdırsa da derinlerde bir intikam da istiyorlardı.

Bu iki takım arasındaki ikinci ve son hazırlık maçındaysa Rüya Takımı, sonunda medyanın yükselttiği gibi oynuyordu.

Rövanş hakkında Grant Hill “Bir sonraki gün topu yarı sahadan ileriye geçiremiyorduk.” dedi.

Rüya Takımı, kolej oyuncularını resmi rakamlara göre 100 sayıyla yenmişti. Hill’in de dediği gibi, Rüya Takımı inanılmaz savunma yapmıştı.

İkinci maçtan sonra Rüya Takımı, sonunda bir takım haline gelebilmişti. Koç Daly’nin planı işe yaramıştı. Yenilebileceklerini anlamışlardı.

Rüya Takımı, karşılarındaki takım kim olursa olsun ayağını gazdan çekmedi.

Basketbolun mükemmelliğini tecrübe ettiren güzel bir deneyimdi bu Olimpiyat maçları. Rüya Takımı altın madalyayı kazandı ve maçları ortalama 44 sayı farkla kazandı..

“Satılan” bir hazırlık maçı, intikam alınan bir hazırlık maçı… Bunlar sayesinde dünya, basketbolun gerçekten en iyi oyuncuları kim görme fırsatı buldu.

Kolej oyuncularına karşı oynanan 2. maçta Jordan da ilk maça göre çok daha fazla forma giydi. Jordan’ın bu durumu “kişisel algıladığını” söyleyebiliriz.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!

NBA gündemindeki son gelişmeler için tıklayın!