by Jayson Jenks, Rich Hoffman, Rustin Dodd / Çeviri: Bahadır Akgün / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 4 Nisan 2022 tarihinde The Athletic‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Philadelphia 76ers‘ın yıldızı Joel Embiid, NBA kariyerinin ilk MVP ödülü için mücadele ediyor. Bu süreçteki gizli silahı: Doymak bilmeyen bir arzu, amansız bir rekabet tutkusu ve NBA’in en büyük karakterlerden birini tanımlayan sayısız hikaye kaynağı…
Amir Johnson, 76ers forveti: Joel, bambaşka bir karakter.
Norvel Pelle, 76ers pivotu: JoJo, türünün tek örneği.
Justin Anderson, 76ers forveti: Farklı bir tür..
Billy Lange, 76ers yardımcı antrenörü: Eşim Alicia ile dört oğlumuz var. Araç tutuyor, geliyor ve Alicia ona da yemek yapıyor. Sırt çantası ile geliyor. Oğullarıma “Oyun oynamak ister misiniz?” diye soruyor. Tabii ki evet diyorlar. PlayStation’ı çantasından çıkarıyor.
Alicia Lange: Evimdeki asıl televizyona bağladı PlayStation’ı. Çocukları nasıl yendiğini herkes görsün istedi.
Billy Lange: Çocuklarımı patakladığını söylediğim zaman merhamet falan göstermedi. Bir Madden maçını 98-6 falan kazandı sanırım.
Alicia Lange: O dönemde çocuklarım daha 7, 9 ve 10 yaşlarındalardı.
Marc Lange, Billy ve Alicia’nın oğlu: Her top kaybı yaptığında bana bir şey söylüyordu, yüzüme. Bir keresinde tuvalete gitmek için kalktı, onun oyun kolu ile sayı aldım. Çok sinirlendi.
Alicia Lange: Hiç merhameti yok.
Billy Lange: Sonra NBA 2K oynamaya başladılar. Biliyorsunuz, farklı kamera açıları var. Çocuklar hep televizyonda maçı izlediğiniz kamera açısıyla oynuyordu oyunu. Joel ise saha kenarından bir kamera açısıyla oynuyor. 200 sayı civarında fark attı. Hiç merhamet göstermediği gibi konuşup durdu. “Beni savunamazsınız. Bunu durduramazsınız.” Böyle şeyler. Kıkırdayıp duruyor. İnanılmaz. Eşim de o sırada ona yemek yapıyor.
Alicia Lange: Çocukları mahvetti, gülüp durdu. Üç çocuğu da oyundan soğuttu.
Curtis Sumpter, 76ers oyuncu gelişim antrenörü: Onu bana da yaptı! Birlikte Katar’daydık. Madden’da ağzıma s*çtı ve sürekli trash talk yaptı. Her defasında da aynı oyunu oynadı. Aynısını. Aynı oyun. Her defasında.
Drew Hanlen, bireysel antrenör: Kamerun’a ilk gittiğimde gördüm, büyüdüğü evin karşısındaki sokakta boş bir arazi var. Futbol oynadığı yeri bana göstermesi için oraya gittik. Mahallenin çocukları da orada futbol oynuyordu, biz de katıldık. O sıralar sırt sakatlığı vardı ve 3-4 dakika sonra top havalandı, Joel röveşata denedi. Başka bir pozisyonda da top, 13 yaşındaki bir çocuğun ayağındaydı. Joel gidip çocuğa omuz koydu ve topu aldı.
Curtis Sumpter: Joel, en rekabetçi insanlardan biri. Bu yüzden bu seviyede.
Anderson: Poker oynuyoruz, adam en büyük blöfleri yapıyor.
Kim Caspare, 76ers fizyoterapisti: Joel’i okumanız mümkün değil.
Johnson: Pokerde her elde her şeyini ortaya koyuyor. Bazen kumarhanede insanlarla oynuyor, insanlar çok sinirleniyor çünkü her defasında All-in diyor.
Anderson: Size blöfünü bir güzel yediriyor, sonra da bunu size fark ettiriyor. Pokerde asıl mesele, sakinliğini korumaktır. Olmaz. Onda bu mümkün değil. Hemen der ki “Seni kandırdım, salaksın sen, hahaha tipe bak.”
Niko Roberts, kolejden takım arkadaşı: Her anlamda bir “troll”.
Anderson: Hepsi, oyununun bir parçası. Sonra güzel bir el geliyor. Az önce sizi kandıran adam, herkesi öfkeden tam da istediği noktaya getirmiş oluyor. Sonra birden yine her şeyini ortaya koyuyor. Bam. Joel yüzünden insanlar hayattan nefret ediyor. Joel’i tanıyor ve bir noktada ondan nefret etmiyorsanız onunla bir sorununuz var demektir. Joel’i yalnızca seviyorsanız ona o kadar yakın olduğunuzu ben bilmiyorum demektir. Sizi zorlayacak şeyler yapıyor. Bazen onu pataklamak istiyor insan.
JJ Redick, 76ers guardı: Jo, bizimle kart oynamaya başladığı zaman nasıl oynanacağını bilmiyor gibi davranıyordu ama bildiği çok barizdi. Ama masum, şaşkın çocuk gibi oynadı ve birden bire büyük miktarlar kazanmaya başladı. Tam numaracı.
Georges Niang, 76ers forveti: Kansas’ta Kansas ile oynuyorduk. Maçın büyük bölümünde öndeydik ama rakip geri dönüp öne geçti. Serbest atış çizgisine gittik. Ben de yanında dikiliyordum. Andrew Wiggins, serbest atışı soktu. Joel bana dönüp “İşte bu kadar!” dedi. Aklımdan “Şerefsiz” diye geçirdim.
Redick: Sürekli insanlarla uğraşmanın bir yolunu buluyor.
Jerryd Bayless, 76ers guardı: Joel ile ilgili onu birçok diğer insandan ayıran şey, kaba olması. Oynadığı zaman çok kaba.
Billy Lange: İlk kez temaslı oynamasına izin çıktığında Cleveland’daydık.
Curtis Sumpter: İnanılmaz bir çalışmaydı o. Yaklaşık 1.5-2 saat boyunca oynadık. Her yerde, sahanın her yerinde çalıştık. Cleveland güvenlik görevlileri, koçlar, hepsi izlerken “Ne oluyor yahu?” diyorlardı.
Lange: Bence Joel, Sumpter’ın canını yakmaya çalıştı. Bir noktada Curtis, “Jo, bunu yapmana gerek yok” diyordu.
Curtis Sumpter: Ağzıma s*çtı.
Lange: Rekabet etmek için çok istekliydi. Sumpter ile uğraşıp durdu.
Curtis Sumpter: Benimle sanki küçük bir çocukmuşum gibi konuşuyordu. “Serseri seni, çok küçüksün” diyordu. Beni iğneledi.
Lange: Zavallı adamcağıza hiç merhamet etmedi. Hiç.
Curtis Sumpter: Şutumu bloklayıp tepemde dikiliyordu. “Joel” diyordum, “S*ktir git başımdan.” Ama bu hâlini çok sevmiştim.
Lange: Orada otururken “Elimizde başka tarz bir çocuk var” diye düşündüm.
Anderson: Her şeyi domine etmeye çalışıyor.
Caspare: Tenis oynuyoruz, ayakkabılarını çıkarıyor ve tenis kortunda herkese ders veriyor. Çıplak ayak, oraya buraya atlıyor, yıllardır tenis oynamış insanları mahvediyor.
Bayless: Antrenmanda “Aynı takımdayız. Bu da antrenman. Aynı takımdayız. Beni dövmeye çalışma” diye hatırlatmak zorunda kalıyordum.
Lange: Sizi ortadan kaldırma çabası, onu başkalarından ayırıyor.
Bayless: Başarmak istediği şeyle konusunda çok tutkuluydu. Bir keresinde antrenman tesisinde kenarda otururken önümüzdeki birkaç yıl içerisinde MVP olacağını söylemişti bana.
Norm Roberts, kolej koçu: Korkunç bir midesi var. Korkunç.
Niko Roberts: Her deplasman dönüşünde bir hanımefendi gelir bizi karşılar, son sınıf öğrencilerine veya en iyi oynayanlara brownie verirdi. Sonra da son sınıf öğrencileri, canları isterse onları paylaşırdı. JoJo ise o brownieleri çalmasıyla biliniyordu. Otobüsün arkasına geçerdi, kafasını saklar, mümkün olduğunca çok brownie zulalardı.
Norm Roberts: Hot Box kurabiyelerini çok seviyordu. Bugün bile eşimi arıyor, eşim ona buradan Hot Box kurabiyelerinden gönderiyor.
Johnson: Her şeyin aşırı, aşırı iyi pişmiş olması gerekiyordu. Tavuk kanadının da iyi pişmiş olmasını isterdi. Takım uçağına bindiğimiz zaman uçuş görevlilerinden yemeğini uçaktaki fırına koymalarını istiyordu ama o fırın, bir şeyi pişirmiyor; sadece ısıtıyor. Beş saatlik uçuş boyunca onun yemeği sürekli fırında kalırdı.
Tyrese Maxey, 76ers guardı: Bu yılın başlarında benim şefim, uçakta yanıma almam için tavuk kanadı yaptı. Önünde oturuyordum. Jo döndü bana “Tyrese, çok bencilsin” dedi. “Nasıl bencilim?” dedim. “Bana kanat getirmemişsin” dedi. Artık uçağa her binişimde ona da kanat getiriyorum. 25-30 tane. Hep yanmış olmalarını istiyor.
Tobias Harris, 76ers forveti: Etini yanmış seviyor. Çok büyük saygısızlık. Çok bilinen bir et restoranına gittik. Etin yanmış olmasını istedi, yanmış. Şef çıktı geldi, eti yakmayacağını, bunun şeflik kuralına aykırı olduğunu söyledi. Joel hayal kırıklığına uğradı ve “Artık burada yemek istemiyorum” dedi.
Johnson: Shirley Temple siparişini sürahiyle veriyordu.
Anderson: Bir bardak değil, bir sürahi (pitcher).
Johnson: Bir keresinde bir sürahi Shirley Temple istedi. Garson, Shirley Temple fotoğrafı (picture) getirdi. Joel’in yüzünü ve şaşkınlığını görseydiniz keşke…
Niko Roberts: Sadece bu kadar içiyordu ve sarhoş gibi davranıyordu. Sanki birinin üzerine düşüyor gibi yapıyordu. Üzerine düştüğü insan da ondan 80 santimetre kısa. Ama onu galiba hiç sarhoş görmedim.
Danny Green, 76ers guardı: Odasından çıkmıyor, hiçbir yere gitmiyor, parti yapmayı sevmiyor, onu odasından çıkarmak zor.
Redick: Bir keresinde Capital Grille’e gelmesi için ikna ettik. Ben vardım, Todd Wright ve T.J. (McConnell) vardı. Biz bir şişe şarabı paylaştık. Jo tabii ki Shirley Temple içti.
Anderson: FIFA’da lig oynuyor. Sıralama maçlarına giriyor. Her şeyi de çok kişiselleştiriyor. Sırf maçını bitirmesi gerektiği için geç kaldığı durumlar oluyor.
Hanlen: Ben evinde takılıyorum, o FIFA oynuyor. Farklı farklı rozetleri almak için de sürekli para harcıyor. FIFA’nın nasıl işlediğini bile bilmiyorum ben. O ise en iyi takıma sahip olmak için sürekli rozet alıyor. “Bir noktada oynayacak mısın?” diye soruyorum. “Hayır, en iyi takıma sahip olana kadar oynamayacağım” diyor.
Billy Lange: Miami’de ilk turun dördüncü maçından sonraydı. Hatırlarsanız normal sezonun bitimine 10-15 maç kala göz çukurunda kırık meydana gelmişti ve Miami ile iç sahada oynadığımız iki maçı kaçırmıştı. Sonra deplasmandaki üçüncü ve dördüncü maçlar için geri döndü. Operadaki Hayalet maskesi vardı yüzünde. Maça etki edecek kadar iyi oynadı ama harika değildi. Çok korkuyordu ve gergindi. Cumartesi günü Miami’de dördüncü maçı oynadık. Pazar günü saat 4’te bana mesaj attı: “Dua etmek istiyorum.” Cevap verdim: “Tamam, seni aramamı ister misin? Birlikte mi dua etmek istiyorsun?” “Hayır” dedi. “Kiliseye gitmek istiyorum.”
Rob Hagan, Villanova takım papazı: Springfield’daki St. Kevin kilisesinde ayine katılmadan önce Villanova’da bir beyzbol maçındaydım. Billy mesaj attı: “Bu akşam ayin var mı?” dedi. Cevap verdim. İki dakika sonra cevap geldi: “Joel de gelebilir mi?”
Lange: Jo, Katolik ayininin bitmesine 15-20 dakika kala geldi. Gidip arkada oturdu.
Hagan: Sonra komünyon zamanı geldi. En son Joel geldi. Kilisede onun nefes sesini duyabiliyordunuz.
Lange: Ayin bitti, herkes Jo’nun etrafındaydı. Her biriyle uzun uzun zaman geçirdi. Artık ayinde bile olmayan insanlar çıkıp geliyordu.
Alicia Lange: Galiba Peder Rob, kiliseyi kilitlemek zorunda kaldı.
Billy Lange: Kapılar kapandı ve Joel, Peder Rob’a “Kusura bakmayın geç kaldım. Vaazı duymayı çok isterim” dedi.
Hagan: Villanova, yeni bir seri yakalamıştı. Takımdaki kültürü ve birbirleri için nasıl böyle oynadıklarını merak ediyordu. Bu konuda, tevazu ve inançla yaşamak konusunda konuştuk. Topu paylaşmaya istekli, her şutu atmak istemeyen, tüm bu görkemin peşinde koşmayan, birlikte daha güçlü olduğunuzu fark eden insanların gerektiğini konuştuk. Bu konuda bilgi almak istiyordu.
Billy Lange: Sonra Joel bana mesaj attı: “Sana gelebilir miyim? Peder Rob da gelsin.” Bir hayal etsenize: Bir rahip, bir NBA yıldızı ve bir Sports Illustrated modeli evime giriyor.
Anderson: Canı istediği zaman bir şeyler yapıyor. Kafasına göre takılıyor.
Alicia Lange: Özel biri. Onunla tanıştığınız an bunu görüyorsunuz.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!