by Melikşah Bayrav / info@eurohoops.net
Turkish Airlines EuroLeague’de heyecan dolu karşılaşmalara sahne olan bir normal sezonu daha geride bıraktık. Şimdi ise sırada basketbolseverler için yılın en keyifli süreçlerinden biri var.
Normal sezonu 6. sırada tamamlayan son şampiyon Anadolu Efes, Playoff etabında ligi 3. sırada bitirerek saha avantajını elde eden 4 takımdan biri olan Olimpia Milano ile eşleşti.
Sezona kadrosunu büyük ölçüde koruyarak başlayan temsilcimiz, şampiyonluğun mimarlarından biri olan Sertaç Şanlı‘nın yazın takından ayrılmasının da büyük etkisiyle uzun rotasyonunda önemli sorunlar yaşadı.
Büyük beklentilerle başladığı sezonda zaman zaman istikrarsız performanslar ortaya koyan temsilcimiz, ligin ikinci kısmında toparlanmayı başardı ve Playoff biletini bir şekilde kaptı.
Öte yandan geçtiğimiz yıl uzun zamandır beklenen Final Four başarısını elde eden Olimpia Milano, Ettore Messina önderliğinde sezona daha da iştahlı bir başlangıç yaptı.
Kısa rotasyonuna büyük beklentilerle eklenen Troy Daniels ve Jerian Grant’in bir türlü beklenen seviyeye çıkamaması, yıldız transfer Nicolo Melli‘nin istikrarsız görüntüsü, Dinos Miroglou’nun önce yaşadığı sakatlık, sonra da doping testinin pozitif çıkması gibi sorunlara rağmen İtalyan temsilcisi, ligin en başarılı ekiplerinden biri olmayı başardı.
Özellikle savunmadaki dominant performansıyla öne çıkan İtalyan temsilcisi, normal sezonu ligin en az sayı yiyen takımı olarak tamamlayıp adını Playoff etabına yazdırdı.
Hücumuyla fark yaratan Anadolu Efes‘e karşı savunmasıyla öne çıkan Olimpia Milano’nun mücadelesi, Playoff etabının en çekişmeli geçmesi beklenen eşleşmelerinden biri.
Eurohoops Fırın, Anadolu Efes-Olimpia Milano serisinin saha içi şifrelerine göz atıyor.
2021-22 Anadolu Efes: Artılar ve Eksiler
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Ergin Ataman yönetimindeki Anadolu Efes, EuroLeague’in son 4 yılına damga vuran ekiplerden biri.
Elde edilen başarıların yanı sıra oynadığı basketbolla izleyenlere keyif veren lacivert-beyazlı takım, Shane Larkin ve Vasilije Micic gibi iki yıldızının önderliğinde Avrupa basketbolu tarihinin durdurulması en zor takımlarından biri oldu.
Bu noktada yıllardır Anadolu Efes‘in sahada neleri doğru yaptığını az çok hepimiz ezberlemiş durumdayız. Larkin ve Micic’in yanına Krunoslav Simon, Rodrigue Beaubois, Adrien Moerman gibi doğru profilde parçaları eklemeyi başaran temsilcimiz, hücumda oynadığı akıcı basketbolla fark yarattı.
Geçtiğimiz sezon Ergin Ataman’ın ekibini şampiyonluğa götüren en önemli nokta da bu oldu. Şu bir gerçek ki Larkin ve Micic, günümüzde EuroLeague’in geldiği noktada bir takım için fazlasıyla belirleyici olabilecek nitelikte iki yıldız.
Sahada rakip savunmacıları hızlarıyla ve oyun zekalarıyla eksiltebilen, çembere gidebilen, kendi şutunu yaratabilen, kritik anlarda sorumluluk almaktan çekinmeyen ve pasörlük seviyesi üst düzey iki adet yıldızınız olduğu zaman kadronun kalanını inşa etmek de o kadar zor olmayabiliyor.
Yine de bu durum Ergin Ataman’ın 4 yıllık süreçte yaptıklarını küçümseyebileceğimiz anlamına gelmiyor. Oyuncularına sahada bolca karar verme özgürlüğü tanıyan ve taktiksel açıdan da yeteneklerini sergileyebilecek alanları sağlamaya çalışan deneyimli koç, oluşturduğu kurguda neredeyse kadronun tüm parçalarını da bir üst seviyeye çıkarmayı başardı.
56 yaşındaki çalıştırıcının takımının oyun stilinden bahsederken daha önce defalarca kez “NBA tarzı basketbol” tanımını kullandığını gördük.
Hücumda olabildiğince basit şekilde doğru çözümü üretmeye çalışan, yarı saha setlerinin büyük kısmının top yönlendiricilere alan sağlamaya yönelik olduğu ve koşabildiği zaman geçiş hücumlarını zorlayarak pozisyon sayısını arttırmaya çalışan Anadolu Efes, gerçekten de günümüz NBA takımlarını andıran bir basketbol oynuyor.
Kadrodaki birbirleriyle uyumlu doğru profillerin de etkisiyle temsilcimizi hücumda tam anlamıyla çaresiz bırakabilen bir takıma pek rastlamamıştık, ta ki geçtiğimiz sezonki Real Madrid serisine kadar.
Yazının bu sezonki Anadolu Efes kadrosuyla alakalı olduğunun farkındayım. Yine de temsilcimizin geçtiğimiz yıl Real Madrid serisinde karşılaştığı problemlerin büyük çoğunluğuyla bu sezonda da karşılaştığını düşünürsek bence meşhur seriye bir atıfta bulunmakta fayda var.
Playoff’lara adeta bomba gibi giren Anadolu Efes, saha avantajına sahip olduğu Real Madrid serisinde eşleşmenin açık ara favorisiydi. İlk iki maçı zorlanmadan kazanan temsilcimiz, İspanya deplasmanına seriyi bitirip Final Four biletini kapmak için gidiyordu. Devamı ise pek beklenildiği gibi olmadı.
Üçüncü maçtan itibaren savunmada neredeyse her pozisyonda switch (perde sonrası oyuncu değişimi) yapan Real Madrid, bunun yanı sıra yetenekli uzun Usman Garuba’nın tepede Vasilije Micic’le kaldığı eşleşmeli bir alan savunmasına döndü.
Pablo Laso’nun belki de son çare olarak başvurduğu bu hamle, serinin gidişatını neredeyse tamamen değiştirdi. Eşleşmeli alan savunmasına karşı çembere atak edip pas trafiğini sağlamakta çok zorlanan Anadolu Efes, hücumda neredeyse tamamen Shane Larkin ve Vasilije Micic’in birebirdeki tercihlerine kaldı.
Deplasmanda oynanan iki maçta da sahadan mağlup ayrılan temsilcimiz, serinin 5. ve son maçını Krunoslav Simon‘un mucizevi üçlüğüyle kazanmış olmasına rağmen Final Four’a bazı soru işaretleriyle gidiyordu.
Hikayenin devamını hepimiz biliyoruz. Yaşanan tüm sorunlara rağmen sezonu şampiyon olarak tamamlayan Anadolu Efes, kulüp tarihinin en büyük başarısına imza attı.