by Andrew Lopez / Çeviri: Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 19 Nisan 2022 tarihinde ESPN‘de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Bir nisan akşamıydı. Miami Heat, Chicago Bulls‘a karşı maçın bitimine 1 dakika 36 saniye kala 18 sayı öndeydi. Zamanı gelmişti. Erik Spoelstra bençine baktı ve tanıdık bir ismi oyuna soktu.
Dağınık gri saçlarıyla 41 yaşında olduğunu belli eden Udonis Haslem ayağa kalktı, skor masasına doğru yürüdü ve oyuna girdi.
Haslem an itibarıyla 19. sezonunu geçiriyor. 2002 yılında draft’ta seçilmedi, sonrasında doğduğu yerde ligde girmeden önce bir sene Fransa’da forma giydi.
Haslem o gece Bulls karşısında oyuna girdiğinde sahada onla beraber 4 draft edilmeyen oyuncu daha vardı: Duncan Robinson, Haywood Highsmith, Ömer Faruk Yurtseven ve Gabe Vincent.
Çift yönlü kontratlar da dahil edildiğinde toplamda 510 kişilik kadro kontenjanı oluşan ligte her sene draft’ta 60 oyuncu seçiliyor. Bu da bütün takımların draft edilmeyen oyuncuları kullanmasına sebep oluyor. Miami ise, ESPN Stats & Information’ın araştırmasına göre en az 5 draft edilmeyen oyuncuyu toplamda 65 ya da daha fazla maçta kullanan tarihteki 4. takım oldu. Bu 4 takımdan galibiyet yüzdesi %50’den fazla olan tek takım ise Heat.
Heat, draft edilmeyen yeteneklerle kazanma işini mükemmelleştirdi – çünkü zorundalardı.
1995 yılından beri takımın başında bulunan Pat Riley, kendi dönemi boyunca serbest oyuncu dönemlerinde ve takaslarda büyük oyuncuların peşindeydi. Nitekim bu strateji 2006, 2012 ve 2013 yılında gelen şampiyonluklarla birlikte başarılı oldu.
Miami’ye ilk geldiğinde Alonzo Mourning ve Tim Hardaway için takas yaptı. 2000 yılında Eddie Jones ve Brian Grant, 2003 yılında Lamar Odom vardı. Sonrasında Odom ve Grant, 2004 yılında Shaquille O’Neal takasında kullanıldı. 2010 yılında LeBron James ve Chris Bosh’u getirmesi zaten hepimizin hafızalarında. Bir de 2019 yılındaki Jimmy Butler hamlesi var.
Bu tarz isimler genelde büyük bir maaş yüküyle beraber gelir. Bazı draft haklarınızı da feda etmeniz gerekir. Göreve geldiğinden beri 26 draft gören Riley, sadece 14 kere ilk tur seçimi yaptı ve bunlardan 3’ü draft gecesi takaslandı.
Bu tarz bir yol izleyip başarılı olabilmek için Miami, draft edilmeyen oyunculardan bir şey çıkarmak zorunda.
“Organizasyonun felsefesi bu.” diyor Spoelstra. “Uzun süredir bunu yapıyoruz. Ne aradığımızı biliyoruz. Herkese uygun değiliz evet ama hayalleri gerçekleştiren yer olmaktan çok mutluyuz.”
2018 baharıydı. Uzun süredir Heat‘in oyuncu personeli departmanında çalışan Chet Kammerer, Miami Heat‘in hiçbir draft hakkı olmadığı draft için oyuncularla çalışıyordu.
Los Angeles’taki özel bir çalışma esnasında çoğu draft tahmininde yer almayan ancak Heat için sürekli bulduğu şeylerin canlı bir örneği olan bir oyuncu gördü: Kimsenin beklemediği, belli bir rolü olan ve uzun yıllar takımda yer alabilecek bir potansiyel.
O oyuncu Duncan Robinson’dı.
Kammerer, 24 yaşındaki oyuncunun temsilcilerinden birine “Çocuğun planı nedir?” diye sordu.
“Bu, bizim ilk antrenmanımız. Bir planımız yok.” yanıtını aldı.
Ancak Kammerer kendi kafasında kurmuştu bile her şeyi. Telefonunu açtı ve bir arama yaptı.
“Az önce hayatımda şahit olduğum en iyi şut antrenmanını izledim.” dedi Spoelstra’ya.
Başantrenör heyecanl kim olduğunu sordu. Kammerer ona Duncan Robinson yanıtını verdi.
“Michigan’daki 6. adamı mı diyorsun?” diye sordu Spoelstra kuşku içinde.
Böylece Heat, 2017-18 sezonu Big Ten Altıncı Adamı’na gözlerini dikmiş oldu.
Draft’ta seçilemedikten sonra Robinson, Miami’nin yaz ligi kadrosunun bir parçası olmak üzere anlaşma imzaladı. Sacramento ve Las Vegas’ta oynanan 7 maçta Robinson 12.4 sayı ortalama tutturdu, yayın gerisinden denediği 38 şutta 21 isabet buldu.
Bu performansı onun Heat’le çift yönlü bir kontrat imzalamasına yol açtı. Sonrasında Robinson, Miami’nin G League takımı Sioux Falls Skyforce’ta görev almaya başladı. 2019-20 sezonunda ise Robinson, kendine ilk 5’te bir yer edinmişti.
Geçtiğimiz yaz Robinson, draft’ta seçilmemiş bir oyuncunun imzaladığı en yüklü kontratı imzaladı: 5 yıl – 90 milyon.
Robinson’ın hikayesi, Miami organizasyonu için tanıdık. 1. Adım: Bir potansiyel bul. 2. Adım: Ona bir şans ver. 3. Adım: Başarılı olmasını izle.
“1. sıradan seçtiğimiz oyuncuya da sana da aynı şansı vereceğiz.” diyor Haslem. “Sıkı çalışmalısın. Biz herkese o özgüveni sağlıyoruz. Bütün seviyelerde liderliğe inanıyoruz.”
Heat’in başarı tarifi bu kadar basit. Heat’in bulduğu her oyuncu bir başarı hikayesine dönüşmese de organizasyonun belli bir istikrar yakaladığını söylemek yanlış olmaz.
“Sürece ve çalışmaya bağlanan insanlar, koç ekibimiz, takımımızın büyük bir bölümü ve oyuncu geliştirme programımız… Hepsi inanılmaz bir iş yapıyor.”
Max Strus, her şeyin takımın oyunculara verdiği ilgiden başladığını söylüyor.
“Sizinle beraber çalışmak ve gelişiminizi görmek istiyorlar. Kendinizi kültüre ve çalışmaya tamamen adadağınızda sizi bütün emekleriniz için ödüllendiriyorlar. Bu, Heat’i diğer birçok organizasyondan ayıran nokta: Oyunculara verdikleri önem ve gelişimleri için çabaları.” diyor Strus.
Spoelstra, oyuncu geliştirme işinin Haslem gibi veteranlarla da alakalı olduğunu düşünüyor.
“Bizim olayımız bu. İstediğiniz her şeyi yapabilirsiniz ancak veteran oyuncularınız olayı kolaylaştırmadığı sürece genç oyuncuların ligde tutunması çok zor. Bizim veteranlarımız bu konuda inanılmaz.” diyor Spoelstra.
Ve en büyük veteran, bu görevi üstleniyor.
“Bu oyuncuların çok çalışmasını sağlayabilme sebebimiz, onlara basketbolla alakalı konuşmadan önce ailenin bir parçası olduklarını hissettirmemiz.” diyor Haslem.
“Kariyerin hayalindeki kadar uzun sürmeyebilir ancak buradayken en iyi halini gösterebilmen için senin üzerine düşeceğim, kariyerin nerede devam ederse etsin.”
Onlar da kulak veriyor.
“Draft edilmeyen bir oyuncu olarak bu organizasyona girdiğinizde Haslem’den fazlasını aramanıza gerek yok. O, başarma şansı düşük gösterilenlere bayılıyor. Omuzlarında yük olan oyuncuları seviyor. Bu, mükkemel bir uyum sağlıyor.” diyor Robinson.