by M. Bahadır Akgün & Semih Tuna / info@eurohoops.net
Vladimir Stimac, ülkemizde forma giymiş ve ikon hâline gelmiş yabancı oyunculardan biri.
Ülkemizde yedi sezonda yedi farklı takımın formasını giyen Stimac, ilk olarak 10 yıl önce geldiği Türkiye’de dili öğrendi, İstanbul’u avcunun içi gibi bilir hâle geldi ve ligin tecrübeli oyuncularından biri olmasına doğru giden yolda birçok farklı deneyim, sayısız başarı yaşadı.
Sırbistanlı yıldız, son olarak 2020-21 sezonunda Bahçeşehir Koleji forması giydikten sonra bu sezon Çin Ligi’nde kariyerini sürdürdü. Şimdilerde ise bir yandan basketbol kariyerini devam ettirirken bir yandan da NFT ve Kripto projesi Mercure ile ilgileniyor.
Türkiye kariyerini konuşmak için bir araya geldiğimiz Stimac, bizlere projesinden de bahsetti ve “daha önce görülmemiş bir şey yaptıklarını” belirtti.
Tecrübeli oyuncunun büyük heyecan duyduğu NFT projesine geri döneceğiz fakat gelin öncelikle Türkiye kariyerini onunla birlikte hatırlayalım…
İlk olarak 2011-12 sezonunda Olin Edirne formasıyla başladı Stimac’ın Türkiye kariyeri. Henüz 24 yaşında yeni yeni yükselen bir pivot olarak geldiği ülkemizde Edirne şimdilerde Basketbol Süper Ligi seviyesinde bir basketbol takımına sahip değil fakat Stimac, Edirne kariyerini çok güzel hatırlarla anıyor.
Kendisine orada geçirdiği günleri sorduğumuz Stimac, “Edirne muhteşemdi. Oradaki insanlar basketbolu çok seviyor. Orada olduğum için mutluydum. Benim için koç Gökhan Taştimuır ve tüm takımla harika bir deneyim oldu. Tüm şehir, basketbola odaklanmıştı. Antrenmanlarımızı bile izlemeye geliyordu insanlar. Harikaydı ve çok iyi vakit geçirdim” şeklinde konuşuyor ve Gökhan Taştimur’un da kendisi için ne kadar önemli bir isim olduğunu şöyle anlatıyor:
“Gökhan’ın ayrılığı ilginçti ama sonra geri döndü ve çok seviliyordu. Keza beni Türkiye’ye getiren de o’ydu. Bana çok yardımı oldu.”
Taştimur’un ayrıldığı dönemde takımın başına geçen isimlerden biri de şimdilerde Utah Jazz‘de yardımcı antrenörlük yapan Erdem Can olmuştu. Daha sonra başarılı koç ile Fenerbahçe‘de de kısa bir süre beraber çalışma fırsatı yakalayan Stimac’a göre Erdem Can’ın kariyerinde yakaladığı bu çıkış, hiç şaşırtıcı değil:
“Erdem Can o dönemde çok genç bir koçtu. Basketbolu biliyordu tabii ama yeni yeni başlıyordu. Daha sonra Fenerbahçe‘de Zeljko Obradovic‘in yardımcılığını da yaptı. Gerçekten iyi iş çıkarıyor. Orada da kendisiyle çalışma fırsatım oldu. Bence çok daha deneyimli artık. İş ahlakı, eşsiz. Tabii ki NBA’de çalışabileceğini bekliyordum.”
Olin Edirne ile sezonu 14.8 sayı, 9.9 ribaund gibi gösterişli istatistiklerle tamamlayan Stimac, ertesi sezon öncesinde uzun yıllar ülke basketbolumuzda çok önemli bir yer edinmiş Banvit’in yolunu tuttu.
Burada Orhun Ene yönetimindeki takımla çok başarılı bir performans sergileyen Stimac’ın takımı, Basketbol Süper Ligi’nde finale kadar yükseldi. Bandırma ekibi finalde Galatasaray‘a kaybetse de o sezon, Banvit tarihinde tek lig finali olarak hatıralara kazındı.
O kadronun temel parçalarından biri olan Stimac, o günleri şöyle anlatıyor:
“Normalde benim gibi uzun oyuncular, ilerleyen yaşlarda daha etkili oynuyor. Ben o dönemde çok gençtim. Her antrenmanda yeni bir şey öğreniyordum. Orhun Ene ile harika bir deneyim oldu. Harika bir yıl geçirdik. Birçok galibiyet aldık. Finale de çıktık ama Galatasaray‘ı yenemedik. O dönem çok pahalı bir takımları ve çok iyi oyuncuları vardı. Onları yenmek çok zordu. Carlos Arroyo, Gordon ve Markoishvili gibi oyuncuları vardı. Keza Erceg de oradaydı. Çok güçlü bir takımdı. Savaştık ama çok zordu.”
O dönem birlikte oynadığı isimlerden Sammy Mejia ve Chuck Davis’i daha sonraları da ülkemizde izledik ve bilhassa Mejia, Türkiye basketbolunda efsanevi bir isim hâline gelirken basketbolu bıraktığı güne kadar Türkiye’de forma giymeye devam etti. Bu iki oyuncu ile ilgili insanların hoş hatıralara sahip olduğunu hatırlattığımız tecrübeli pivot, “Benden de hiç farklı bir şey duymayacaksınız. İkisi de harika insanlar ve iyi oyuncular. Çok iyi bir karakterleri var. Onları tanıdığım için çok mutluyum. Sammy ile daha sonra da görüştük” diyor.
Daha sonra yaklaşık üç yıl ülkemizden uzak kalan Stimac, çok uzun sürecek ikinci Türkiye macerasını Beşiktaş ile başlattı.
2016-17 sezonu öncesi takımın başantrenörü Ufuk Sarıca yönetiminde sezona hazırlanan Beşiktaş, Stimac ile iki aylık bir sözleşme imzalamıştı. Stimac’ın sezonun kalanında Beşiktaş’ta kalması pek de beklenmiyordu fakat o mücadele etmeden elindeki fırsatı bırakmaya hiç razı değildi.
O süreci anlatmasını rica ettiğimiz Stimac, şunları söylüyor:
“Ben kendimden asla şüphe etmiyorum. Başkaları şüphe edebilir ama ben kendi yeteneklerimden şüphe etmiyorum. Benim için sorun yoktu. Ben bir savaşçıyım, pes etmiyorum.
Ufuk Sarıca ile ilk görüşmemizde benim gibi oyuncuları sevmediğini, atletik oyuncuları sevdiğini söyledi. Benim için sorun yoktu. Çok açık konuştu. ‘İki ay burada olacaksın’ dedi. O dönem yardımcısı Engin Gençoğlu’ydu. O da Ufuk’a benim gibi bir oyuncuya ihtiyaçları olduğunu, ilk pivot olabileceğimi söylüyordu. Çok çalıştım o dönemde. Kazandığımız zaman da hatalarımı düzeltmeye çalışıyordum.
Tolga Altun ile de fiziksel durumum için sürekli çalışıyordum. Engin de Ufuk’a takım için uygun bir oyuncu olduğumu kanıtlamaya çalışıyordu. Ben de çok çalıştım tabii, bireysel çalışmalarıma devam ettim. Orada olmayı hak ettiğimi gösterdim. Türkiye’deki en iyi sezonlarımdan birini geçiriyordum. İki ay sonra bu sefer ben gidip şaka yaptım, ‘Belki kontratım bitince giderim’ diye. Onlar bırakmak istemedi tabii.”
Stimac sezonu harika geçirirken Beşiktaş, Basketbol Süper Ligi’nde finale kadar yükseldi. Fakat tecrübeli pivot, buna rağmen o sezon sonunda takımdan ayrıldı. Stimac, siyah-beyazlı takımda kalmayı çok istediğini fakat durumun kendisi dışında geliştiğini şöyle anlatıyor:
“Açıkçası o sezondan sonra bir yıl daha kalma teklifi alsa kesinlikle kalırdım. Teklif gelmedi. Gelse ve orta yol bulabilsek kesin kalırdım. Beşiktaş harika bir takım ama bazen zorluklar olabiliyor.
Ne yapacağımızı bilmiyordum ve Beşiktaş ile herhangi bir temasımız yoktu. Beşiktaş, Efes‘ten aldığım teklife yakın bir teklif getirse kesinlikle Beşiktaş’ta kalırdım. Ertesi sezon için Earl Clark ile sözleşme uzatmışlardı. Kesin kalırdım çünkü onunla nasıl oynayacağımı da biliyordum. Ama teklif gelmedi. Sorun buydu.”
Beşiktaş, o sezon Basketbol Şampiyonlar Ligi’nde ise Son 16 turunda Pınar Karşıyaka ile eşleşmişti. İlk maçı deplasmanda 75-70 kaybeden Beşiktaş, evinde oynadığı rövanş maçında ise farkı bir ara 20 sayıya kadar çıkarmıştı. Stimac‘ın da üst düzey bir performans ortaya koyduğu maçta siyah-beyazlı takım, oyunun kontrolünü elinde tutamadı ve mağlup oldu.
Stimac, kaybedilen o maç ile ilgili şöyle konuşuyor:
“O sezon oyun kurucumuz yoktu. Asıl sorunumuz buydu. O dönem Pooh Jeter geldiğinde ona lisans çıkarabilmiş olsak daha ileri safhalara geçebilirdik ama o dönemde oyun kurucu pozisyonunda sorun yaşıyorduk. Ufuk harika bir iş çıkardı. O gün, Karşıyaka’nın günüydü ve biz pek bir şey yapamadık. Oyun kurucu olmadan zordu hâliyle.”
Sertaç Şanlı, daha sonraları kariyerinde büyük bir sıçrama yaparak EuroLeague şampiyonluğunda kilit rol oynayacak seviyeye geldi.
Daha sonrasında Barcelona ile sözleşme imzalayan milli pivot ile ilgili Stimac’ın görüşleri şu şekilde:
“Sertaç muhteşem biri. Birbirimizin gelişiminde çok yardımcı olduk. Birlikte çok çalıştık. Sahada ciddi bir mücadele veriyorduk. Sertaç çok nazik, iyi biri. Muhteşem biri. Her konuda yardımcı oluyor. Yaşadığı şeylerden ötürü çok mutluyum çünkü bunu hak ediyor. İş ahlakı ve gördüklerimi düşünürsek bu kadarını başarması sürpriz değil. Beşiktaş’ta oynadığı o dönemde de çok çalışıyordu. Salona erken gelip çalışırdı. Çok iyi biri. Harika bir karakter. Her şeyden önce iyi bir insan.”
34 yaşındaki oyuncu, Beşiktaş sezonunun ardından siyah-beyazlı takımdan beklediği teklifi alamadı fakat yine de İstanbul’da kaldı. Anadolu Efes ile sözleşme imzalayarak Turkish Airlines EuroLeague’e geri dönen Stimac, Efes ile geçirdiği sezonun ilk bölümünde üst düzey bireysel performanslara imza atsa da özellikle Velimir Perasovic‘in takımdan ayrılmasının ardından beklediği süreleri almadı.
Stimac, Efes ile imza süreci ve geçirdiği sezonu sorduğumuzda şöyle anlatıyor:
“Mali açıdan kolay bir tercihti. Keza benim için de iyiydi çünkü EuroLeague sezonunun ilk kısmında Luka Doncic ve Nando De Colo ile birlikte sezonun en iyi üç oyuncusundan biriydim. Elimden geleni yaptım ama yine oyun kurucu rotasyonunda sorun yaşıyorduk. Sonra koç ayrıldı. Ergin Ataman geldi ve benim için de durum değişti.
O başkasını oynatmaya karar verdi. Sorun değil tabii. Sonuçta koç o’ydu ve neyin iyi olacağına karar vermek, onun sorumluluğunda. Sezonu kötü tamamladık ama her zaman dürüst olmayı tercih ederim, tabii durumdan hoşnut değildim ama ertesi sezon EuroLeague finali oynadı; sonra da şampiyon oldu. Hâliyle yaptığı işe saygım var. Dolayısıyla tercihiyle ilgili hiçbir şey söyleyemem. Bazen gerçekçi olmak lazım. Belki benim hoşuma gitmedi ama o, neden yaptığını kanıtladı.”
Takımda yaşanan sorunların temelini de sorduğumuz Stimac, o süreci şöyle anlatıyor:
“Avrupa basketbolunda tecrübeli oyun kurucunuz olmadığı zaman böyle oluyor… Bu oyuncular kötü değildi ama bu seviyede deneyimleri yoktu. Böyle olunca durum farklı oluyor. Tabii sonra durum değişti ve sonuçta iyi değildi.”
Anadolu Efes, o sezonu EuroLeague’de büyük bir hayal kırıklığı ile tamamlamış olsa da daha sonraki yıllarda EuroLeague’in en dominant ekiplerinden biri oldu. Stimac’a takımda forma giydiği dönemde böyle bir değişimi bekleyip beklemediğini sorduğumuzda şu yanıtı veriyor:
“Böylesi yatırımlarla beklenebilir. En iyi oyuncuları getirdiler, harcama yapmaktan çekinmediler. Hâliyle bu başarıyı bekliyordum. Her şeyin parayla hallolmadığını biliyorum ama bütçe de tabii temel bir rol oynuyor.”
Daha sonrasında ise Stimac, Türkiye’den ayrılmadı ve ilk kez başkentin yolunu tuttu. Türk Telekom formasıyla 2017-18 sezonunda da kariyerine ülkemizde devam eden Sırp pivot, etkili kadroya rağmen ligde çeyrek finalde biten sezonu şöyle anlatıyor:
“Güzel bir kadromuz vardı gerçekten. Türk Telekom, organizasyon olarak da çok iyi ve çok güçlü. Bence biraz daha fazlasını yapabilirdik. Kaybetmeyi hiçbir zaman sevmiyorum. Sırbistanlıyım ben, kaybetmeyi sevmiyorum. En kötüsü kaybetmek. Ben bunu yapamam. Zordu ama böyle oldu.”
2019-20 sezonu öncesi Fenerbahçe ile antrenman kampı için anlaşan Stimac‘ın aslında daha önce de sarı-lacivertli takım ile anlaşma ihtimali varmış… Sırp yıldız, Beşiktaş ile oynadığı final serisinden sonra da bu ihtimalin konuşulduğunu şöyle anlatıyor:
“Beşiktaş‘tan ayrıldığım zaman da böyle bir ihtimal konuşuluyordu. Fenerbahçe ile finalde oynamıştık. Gidip gitmeyeceğim gibi bir net bir durum yoktu ama bir şeyler konuşuluyordu çünkü Ekpe Udoh’un durumu belli değildi.”
Onun tecrübesi ve yetenek seviyesinde oyuncuların Avrupa basketbolunda kolay kolay antrenman kampı için alınmadığını hatırlattığımız Stimac, kendisini bu karara neyin teşvik ettiğini ise şöyle aktarıyor:
“Neticede her Sırp oyuncu, Zeljko Obradovic‘in takımında oynamak ister. Kızılyıldız taraftarı olmanız da fark etmez. Ben Sırbistan’da Kızılyıldız’dan başka bir takımda oynamadım ama Fenerbahçe’de Zeljko varken Kızılyıldızlı birçok oyuncu oraya gitti. Ben de onlardan biriydim. Taraftarlar falan da düşünülünce harikaydı. Ben Zeljko için denemeye çıkmaya da razıydım. Ona da Fenerbahçe’ye de saygım çok büyük.
Ben kalbimde bunu hissettiğim sürece başkalarının ne düşündüğü çok önemli değil. Ayrıca teklif vardı ama hoşuma gitmemişti diğer teklifler. Bu yüzden kariyerimde bu kadar takım değiştirdim. Çünkü çok fazla takım sezon sonunda bana saygısızlık yaptı ve ben de böylece ayrıldım. Umurumda değil. Ben böyleyim. Bazı takımlarda kalmamak benim hatam olabilir. Ben hatam olduğu zaman söylüyorum. Bazıları için böyle değil. Bana saygısızlık ediyorsanız Lakers‘ta da oynuyor olsam ayrılırım. Karakterim aksine izin vermez.”
Daha sonra antrenman kampı bitse de sezona Fenerbahçe ile başlayan Stimac, bu sürecin gelişimini ise şöyle anlattı:
“Ne olacağını tam bilmiyorduk takımda ama sonra Jan Vesely sakatlandı. Joffrey Lauvergne’in de sakatlık sorunu olunca yer açıldı. Ama oradaki bazı oyuncular 3-4 yıldır takımdaydı ve benden daha fazla oynama fırsatı buluyorlardı. Bunu da anlıyorum. Sadece üç aylık kontratım vardı. Bazı oyuncuların uzun vadeli kontratları vardı. Hâliyle böyle bakılması gerektiğini anlıyorum.
Ama tabii savaştım. Yer bulmak için mücadele ettim. Bulur bulmaz da sahaya çıktım. Ben asla pes etmiyorum. Ben hiçbir konuda pes etmiyorum. Köpeğimle yürüyüşe çıktığım zaman bile sonuna kadar yürüyorum. Hayatım böyle. Benim için bir sınır yok.”
Son olarak geçen sezonu da Bahçeşehir Koleji ile geçiren Stimac, sezon bitiminde takımıyla devam etmedi. O süreçte Türkiye’de Bahçeşehir formasıyla yola devam etme ihtimalini sorduğumuz Stimac, şöyle konuşuyor:
“Bahçeşehir’den teklif gelmedi. Konuşuldu ama teklif gelmedi. Daha önce teklif almış olsam muhtemelen kalmayı düşünürdüm. Bahçeşehir, muhteşem bir organizasyona sahip harika bir takım. Organizasyon seviyesi, neredeyse EuroLeague seviyesinde. Bunu direkt söyleyebilirim, söylerken de tereddüt etmiyorum. Çünkü EuroLeague kulüplerinde oynadım, EuroLeague’i de çok iyi biliyorum.”
Bu kadar uzun süreli bir Türkiye kariyeri olunca hâliyle ligimizi hayli yakından tanıyan tecrübeli oyuncuya ayrıca ligimizde karşısında oynamaktan en çok keyif aldığı rakibini, en iyi takım arkadaşını, en iyi ve en kötü anlaştığı koçları da sorduk.
Stimac, karşılıklı oynamaktan keyif aldığı oyuncular için çok da düşünmesine gerek kalmadan şu yanıtı verdi:
“Ekpe Udoh’a karşı oynamaktan keyif aldım. Savunmada çok iyi. Dolayısıyla en iyi performansınızı sergilemek zorundasınız. Keza Vesely de öyle. Çünkü bunu yapmadığınız zaman sahada yeriniz yok. Gidip oturuyorsunuz. Tabii en çok zorlandıklarım da bunlar oldu.”
En iyi takım arkadaşı konusunda ise temkinli yıldız oyuncu:
“Çok var. Fakat birini söylersem başkasını unutacağım için bir şey demek istemiyorum ama harika takım arkadaşlarım oldu. Harika arkadaşlarım var Türkiye’de. Şimdi birini söylerim, başkasını unuturum ve arayıp Türkçe kötü şeyler söylerler. O yüzden söylemek istemiyorum.”
Öte yandan en iyi anlaştığı koç konusunda net bir yanıtı var:
“Kesinlikle Ufuk Sarıca. Çünkü %100 dürüst biri. Her şeyi yüzünüze söylüyor. Hoşunuza gitmeyecek olsa da yüzünüze söylüyor. Keza Engin Gençoğlu ile de hala görüşüyoruz. Kardeşim gibi. Türkiye’de birçok kardeşim var.”
Yıldızının pek barışmadığı koç ise Ergin Ataman olmuş:
“Tabii kendi açımdan Ergin Ataman ile pek anlaşamadım ama dediğim gibi sonuçta neden böyle bir hamle yaptığını kanıtladı ve onu tebrik ederim. Gerçekçi bakıyorum.”
Türk basketbolu ve ülkemiz ile ilgili genel görüşlerini merak ediyoruz Stimac’ın. Şunları söylüyor:
“İnsanlar, basketbol konusunda çok tutkulu. Tabii futbol kadar değil ama her takımın her maçına giden taraftarlar oluyor. Sadece Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor maçlarına taraftarın gitmesi gibi değil. Her takımın belli bir taraftar kitlesi oluyor. Türk Telekom’un da vardı. Anadolu Efes‘in taraftarı yok denebilir ama salon her maçta dolu. İnsanlar geliyor. Efes, halkın takımı gibi. Basketbolu seven herkes geliyor. Türkiye’yi düşündüğüm zaman sadece iyi şeyler düşünüyorum.
Çok seviyorum Türkiye’yi ve halkını. Türkiye’de olmaktan büyük keyif alıyorum. Muhteşem insanlar. İstanbul’u da çok seviyorum. Türkiye ile ilgili anılarım hep mükemmel. İstanbul’a geldiğim zaman evimden uzak kalmış gibi gelmiyor. İstanbul’a dair her şeyi, her köşeyi biliyorum. Benim için muhteşem. Etiler, benim için en iyi yerlerden biri. Balat keza öyle. Birçok güzel restoran var. Bebek’e gidiyordum. O bölgede ihtiyacım olan her şey var.”
Kariyeri boyunca birçok şehirde birçok farklı takımın formasını terleten Stimac, bunlar arasında en çok sevdiği şehri sorduğumuzda İstanbul’u ayrı bir yere koyuyor:
“İstanbul. İstanbul, benim ikinci evim. 5-6 aydır Türkiye’ye gelmedim ama hâlâ Türkçede her şeyi anlıyorum. 6-7 gün Türkiye’de geçirsem konuşmaya da başlarım. İngilizce konuşmayan Türk takım arkadaşlarım oldu. Onlarla Türkçe konuşmam gerekiyordu. Ama tabii konuşma hep kötü kelimeler ile başlıyor. Mesela Bahçeşehir’in koçu Erhan Ernak, bazen molalarda Türkçe konuşuyordu. Bana açıklamaya geldiği zaman ‘Gerek yok, anladım hepsini’ diyordum.”
Konu damak zevki olunca da tercihi çok uzakta değil:
“Sırp mutfağı ve Türk mutfağı neredeyse aynı. Ama siz daha çok baharat kullanıyorsunuz. Ama en sevdiğim mutfak Adana. Geldiğim zaman onu yiyorum.”
Son olarak kariyer planlarını ve mevcut NFT projesini sorduğumuz Stimac, şunları söylüyor:
“Oynamaya devam edeceğim. Fiziksel olarak harika durumdayım. Büyük bir sakatlığım yok, ameliyat olmadım. Oynamaya devam ediyorum. Bacaklarım izin verdiği sürece oynamaya devam edeceğim çünkü basketbolu çok seviyorum. Muhtemelen Nigbo’ya geri döneceğim. Ligde yeniler. Aslında ordunun takımıymış ama yeni takım sahipleri ile lige girdiler. Karşılıklı taleplerimizi ilettik ama görüşmelerin devamını bekleyeceğiz. Pek konuşmadık. Ben de kalmak isterim, onlar da kalmamı istiyor. Kesin devam edeceğim demiyorum ama göreceğiz.
İnsanların Mercure projeme bakmalarını istiyorum. Bir NFT projesi. Kripto ve NFT dünyasında eşsiz ve daha önce görülmemiş bir şey yaratıyoruz. İsterlerse gidip bakabilirler. Muhteşem ve eşsiz bir şey. Okudukları zaman anlayabileceklerdir.”
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!