Jan Vesely & Fenerbahçe Ayrılığı: Tutkulu Bir Aşkın ve İhtişamlı Bir Çağın Sonu

21/Haz/22 14:52 Haziran 21, 2022

Mehmet Bahadır Akgün

21/Haz/22 14:52

Eurohoops.net

Fenerbahçe Beko’da Jan Vesely ayrılığını açıkladı ve 8 yıllık koca bir dönemin sonuna gelindi. Eurohoops Fırın bu ayrılığın anlamını kaleme aldı…

by M. Bahadır Akgün / info@eurohoops.net

One more cup of coffee for the road
One more cup of coffee ‘fore I go

Tarih boyunca birçok ayrılık şarkısı yazıldı. Muhtemelen çok daha iyi birçok şarkı da bulunabilir fakat Jan Vesely ile Fenerbahçe‘nin 5 Ağustos 2014’te başlayan ve bugün itibarıyla son bulan ilişkisinde gelinen yol ayrımı için bu şarkıyı seçmemin küçük de olsa özel bir sebebi var.

Oraya geleceğiz fakat şimdilik Frazey Ford’un Bob Dylan’ın parçasına farklı bir yorum kattığı bu versiyon eşliğinde sizlere biraz Jan Vesely & Fenerbahçe birlikteliğini ve bu birlikteliğin özellikle sarı-lacivertliler için neler ifade ettiğini anlatmak istiyorum müsaadenizle.

Henüz 19 yaşında Partizan gibi önemli bir ekolün çatısı altında EuroLeague havasını soluma fırsatı bulan Jan Vesely, burada geçirdiği iki etkileyici yılın ardından NBA Draftı’nda altıncı sıradan seçilecek kadar dikkatleri çekmeyi başardı. Draftın ardından bavullarını toplayıp Amerikan başkentinin yolunu tutan Vesely için okyanus ötesinde ise işler Partizan’daki kadar parlak geçmemişti.

Wizards‘ta vasat sayılabilecek bir ölçüde geçen 2,5 sezonun ardından Şubat 2014’te Denver Nuggets‘a takaslanan Vesely, sezon sonunda aradığını bulamamış Avrupalı bir oyuncu olarak yeni sulara yelken açmayı umuyordu. Bu esnada devreye bir sezon önce takımın başına Zeljko Obradovic gibi bir efsaneyi getirmiş olan Fenerbahçe girdi.

Obradovic‘in liderliğinde Avrupa’nın zirvesine oynamak isteyen Fenerbahçe için 2013-14 sezonunda lig şampiyonluğu gelmiş olsa da EuroLeague’de bir anlamda geçiş sezonu yaşanmış ve takım henüz TOP 16 etabında sezona veda etmişti. Obradovic’in de daha önceki röportajlarında söylediği gibi Fenerbahçe, 2013-14 sezonu öncesi efsanevi koçun zihnindeki yapıyı kurabilecek vakte sahip değildi ama Obradovic 2014 yazı itibarıyla tamamen kendi kriterlerine uygun bir yapı ortaya çıkarmak istiyordu.

Bu doğrultuda farklı transferler yapan Fenerbahçe’nin hamlelerinden biri de Jan Vesely olmuştu. Vesely hamlesi o gün için aslında eleştirilen de bir hamleydi çünkü bilhassa NBA’de zayıf kalan fiziği ve şut defoları nedeniyle sık sık forvet olarak kullanılan Vesely, modern basketbolun çok uzağında bir isim olarak gözüküyordu. Dahası Partizan’da vadettiği şeyleri üst seviyede kanıtlamakta zorlanmış ve hakkında soru işaretleri uyandırmış bir oyuncu olarak görülüyordu.

Fakat Zeljko Obradovic, yeni uzununu bulduğuna inanıyordu ve Luka Zoric, Semih Erden, Oğuz Savaş gibi isimlerin de bulunduğu kadroya Jan Vesely eklemesini yapmakta tereddüt etmemişti.

İstanbul’da ilk dev adımlar

Vesely NBA’den gelen Avrupalı bir oyuncuydu ve Zeljko Obradovic‘in de kendisine güvendiği çok açıktı fakat Nemanja Bjelica gibi bir MVP ve Andrew Goudelock gibi bir skorer varken takımda en çok dikkat çeken isim değildi.

Bununla birlikte sezon boyunca üst düzey performanslara imza atan Vesely, sonraki yıllarda yapacaklarının gerçek habercisini playofflarda son şampiyon Maccabi Tel Aviv ile oynanan seride ortaya çıkardı. Fenerbahçe seriye her ne kadar saha avantajı ile başlamış olsa da Maccabi gibi yıllardır bu seviyeleri çok iyi bilen bir takıma karşı mevcut kadrodaki birçok oyuncunun böyle bir deneyimi yokken oynamak elbette hiç kolay değildi.

Vesely ise kadroda EuroLeague playofflarını daha önce tatmış az sayıdaki oyuncudan biriydi. Fakat bu aşamada Vesely’nin sadece tecrübesiyle Fenerbahçe adına fark yarattığını söylemek yanlış oldu.

Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim, basketbolda ve bilumum profesyonel sporda “yürek, motivasyon” ve hatta amiyane tabirle “gaz” olarak adlandırılan şeyin oyun aklı, doğru strateji ve doğru oyun ile kıyas götürmeyeceğini belirtmek gerekiyor. Tarihte yalnızca “yürek koyarak” başarılı olan bir takım yok fakat bizim “yürek koymak” olarak adlandırdığımız oyun konsantrasyonunun size büyük avantajları olabileceğini biliyoruz.

Jan Vesely, sarı-lacivertli takıma o seride Zeljko Obradovic‘in oyun dehası dahilinde böyle bir konsantrasyon sağlayınca ilk maçı alan isim oldu. Üçüncü maçta da benzer bir yoğunluk ile oynayan Vesely’nin performansının öncülüğünde Fenerbahçe, Tel Aviv’de maç çaldı ve Maccabi’yi süpürerek tarihinin ilk Final Four deneyimini yaşadı.

Final Four’da işler pek de parlak geçmedi fakat Real Madrid ile oynanan yarı finalde Fenerbahçe’nin ayakta kalan belki de tek oyuncusu olmayı başarmıştı Vesely. Bir kez daha tekrarlamakta fayda var: Vesely’nin sezonun bu en kritik bölümündeki performansı, daha sonraki yıllarda takıma vereceklerinin yalnızca başlangıcı, yalnızca bir habercisiydi.

Düştüğün yerden kalkmayı bilmek

Ertesi sezon MVP Nemanja Bjelica ve takımın yıldız skoreri Andrew Goudelock farklı rotalara dağılınca Fenerbahçe‘de de biraz daha farklı bir yapı ortaya çıktı. Bir önceki sezon Final Four’da özellikle sertlik olarak rakiplerine karşılık veremeyen Fenerbahçe‘de Zeljko Obradovic, takımı daha tecrübeli ve o sertliğe çok net cevaplar verebilecek isimlerle donatmaya karar verdi.

Bu doğrultuda takıma Kostas Sloukas, Bobby Dixon, Pero Antic, Nikola Kalinic ve Gigi Datome gibi isimler katılırken özellikle Ekpe Udoh eklemesiyle Vesely‘nin yeni rolünün ne olabileceği de büyük bir merak konusu hâline gelmişti.

Evet, bir önceki sezonu harika tamamlayan bir Vesely vardı ve Udoh da hayli eleştirilen bir transfer olmuştu fakat şut tehdidi olmayan iki uzunun aynı anda sahada kalması imkansız gözüküyordu ve bu da Vesely’nin rolünün azalması ya da Udoh transferinin tamamen fiyasko olarak sonuçlanması anlamına gelebilirdi.

Öyle olmadı.

Zeljko Obradovic şapkadan tavşan ordusu çıkardı ve Fenerbahçe artık Bjelica’nın yer aldığı yapıda olduğu gibi 4-5 ikili oyunları oynayabilen bir takım olmasa da iki muazzam pasör uzuna sahip, çok sert bir savunma takımı oldu.

Ekpe Udoh, Avrupa basketbolunu öyle bir domine etti ki Jan Vesely’nin harika performansları, bir kez daha ihtişamlı işlerin gölgesinde kaldı. Dahası Real Madrid ile oynanan playoff serisinde oynayamaması ve burada Udoh’un herkesi hayran bırakan performansı da üzerine eklenince Vesely, ismi daha az anılan uzun olarak kaldı.

Buna rağmen sezon içerisinde zaman zaman muazzam performanslara imza attı ve oyun konsantrasyonu ile oyun enerjisi, onu her zaman takımın vazgeçilmez isimlerinden biri yapmaya devam etti. Fakat o sezonun sonunda belki de Jan Vesely’nin tüm Fenerbahçe kariyerinin en kötü anısı vuku buldu.

Fenerbahçe, Berlin’de oynanan Final Four’da yarı finalde Baskonia‘yı zor da olsa geçmeyi başardı ve finalde CSKA Moskova ile karşı karşıya geldi. Jan Vesely, kariyerinde ilk kez topu çemberden geçirme sıkıntısı yaşamıyordu fakat muhtemelen daha önce hiç bu kadar önemli bir yükün altında ezilmemişti. Final maçında CSKA‘nın ona faul yapmayı taktik hâline getireceği kadar kötü bir serbest atış performansı ortaya koyan Vesely, eleştiri oklarının hedefine oturdu. Öyle ki kimileri kaçan şampiyonluğun sorumlusu olarak da onu gösteriyordu.

Her şeye rağmen, bugünden dönüp bakıldığında belki de Vesely’nin oyun karakterini, takım olmaya dair inancını ve pes etmeyen yapısını belki de en iyi özetleyen süreçlerden biriydi bu. Vesely, o kadar korkunç bir yükün altından kalkıp kulüp efsanesi olma yolunda yürüdü ki muhtemelen kimse bu kadarını beklemiyordu.

Onun dışında…