by Eurohoops Team / info@eurohoops.net
Fenerbahçe Beko’nun yeni başantrenörü Dimitris Itoudis, kulüp televziyonuna açıklamalarda bulundu. Birçok konuda konuşan tecrübeli koç, sarı-lacivertlilerde transfer çalışmalarına ilişkin de bilgi aktardı.
Sözlerine konuk olduğu programın taraftara mesaj vermesi açısından önem taşıdığına değinerek başlayan Itoudis, “Benim için hem sizinle konuşmak hem de sizin aracılığınızla Fenerbahçe taraftarıyla konuşmak çok güzel. Böyle bir program yapmayı da bekliyorum” dedi.
Takımdan ayrılan Jan Vesely ve Ahmet Düverioğlu başta olmak üzere Fenerbahçe Basketboluna katkı yapan isimlere teşekkür eden tecrübeli koç, “Öncelikle oyunculardan başlayarak Jan ve Ahmet’i Fenerbahçe’ye yaptıkları katkılardan dolayı ve getirdikleri şampiyonluk için tebrik etmek istiyorum. Sezonu çok güzel bir şekilde bitirdiler. Aynı zamanda antrenörlere, Djordjevic’e, ondan önce Kokoskov ve Obradovic’e, Fenerbahçe Spor Kulübü’nü bu seviyeye getirdiği için ve bu kulüpte emeği olan herkese teşekkür ediyorum. Aynı zamanda sadece başantrenörleri değil ama bütün asistanlar, personel, taraftarlar olarak birlik halinde yapılan bir katkı bu ve paha biçilmez katkısı var” dedi.
İsminin Yunan mitolojisindeki karşılığına dair soruya ise başarılı koç, “İsmim ‘toprak ana’ anlamına geliyor. Bizde isimler şu şekilde, Yorgos mesala Yorgiya olunca dişi oluyor, Dimitris Dimitriya olunca dişi oluyor.” cevabını verdi.
Futbolla başlayan basketbolla devam eden kariyerinde müziğin de önemli bir yer tuttuğunu dile getiren Itoudis, “Futbol oynadım ama iyi ki oradan ayrılıp basketbola başladım ve basketbol antrenörü oldum. Babam gerçekten çok iyi bir futbolcu ve halen de çok iyi Buzuki çalıyor ama oğullar, babalarının tam tersini yapmak istediği için ben daha çok gitar ve armonikaya yöneldim ve şarkı da söylüyorum. Müziksiz bir hayat düşünemiyorum, müzik hayatımın çok önemli bir parçası. Bandırma’da görev yaptığım zamanlardan bu yana akustik olarak Türkiye’de çok hoşuma giden şeyler var. Kulağıma ne hoş gelirse onu dinliyorum. Hoş gelen her şeyi de seviyorum. Tabii başka yeteneklerim de var ama sizin onları değerlendirmeniz lazım (Gülüyor).” dedi.
Dimitris Itoudis, geçmiş yıllarda Türkiye’de görev yaptığı dönem çok güzel zamanlar geçirdiğini söylerken aynı zamanda Türk ve Yunan halklarının çok fazla benzer özelliklere sahip olduğunu dedi ve, “Bandırma’da 3 senelik bir anlaşmam vardı ama CSKA’dan dolayı erken bitmek zorunda kaldı. Orada bana yaklaşımlarından dolayı çok teşekkür ediyorum ve minnettarım. Orada inanılmaz bir sevgi var ve kendimi hep onların bir parçası gibi hissettim. Bana çok yakındılar ve çok güzel zamanlar geçirmiştim. Sadece iş ortamında değil dışarıda da herkes bana karşı çok iyiydi. Türklerin o kadar güzel özellikleri var ki… Misafirperverlik zaten en önemli özelliklerinden biri. Nereye giderseniz gidin beni tanıdıkları anda Yunan bir başantrenör olduğum için hemen Yunan müzikleri çalmaya başlarlardı. Bu tarz şeyler çok güzel. Yemek konusuna gelince de doğadan gelen her şeyi çok seviyorum, o yüzden mutfaklarımız da çok benziyor. Ağır yemekler de tercih edebiliyorsunuz, doğal şeyler de… Çok benzediğimiz şeyler olduğunu söyleyebilirim. Bunlar iki ülkeyi birbirine yakınlaştıran şeyler. Özellikle de Girit’e gittiğiniz zaman birini tanımıyorsanız bile bir restoran kapısında karşılaştığınızda hemen sizi içeri davet ederler.” ifadelerini kullandı.
1987 yılında Yunanistan’ın ev sahipliği yaptığı EuroBasket’in basketbola bakışında meydana getirdiği değişikliği ilişkin de konuşan Itoudis, “O dönem 17 yaşındaydım ve organizasyonu takip ediyordum. Hatta Selanik’te bir arkadaşımla birlikte izlemiştim. Kazanıldığında binlerce kişi sokağa çıkmıştı. İnanılmaz bir ortamdı. Yunanistan basketbolu adına bir devrim gibiydi diyebilirim, tarihini değiştirdi. İnsanlar gerçekten basketbola ilgi duymaya başladı. Ben daha çok ilgi duymaya başladım ki biraz oynamışlığım olmasına rağmen daha ciddiye aldım. Bu jenerasyona şunu gösterdiler, ‘rüyalarınızın peşinde koşup çok çalışırsanız hiçbir şey imkansız değildir.’ işte bunu gösterdiler.” sözlerini söyledi.
Genç yaşta bir antrenör olarak Zagreb’den bir teklif aldığının hatırlatılması üzerine başarılı koç, “Düşündüğünüzde aslında çok karma bir şey, çok kolay değildi. Ben, çok varlıklı bir aileden gelmiyordum ve her şey için çalışmamız gerekiyordu. Örneğin bir ayakkabı istediğimizde biz hemen gidip onu alamıyorduk ve babam derdi ki ‘Bir hafta çalışmamız lazım, belki alabilme olanağımız olabilir,’ diye. Ben böyle yetiştirildim ve her şey için çalışıp hak etmem gereken bir ortamda büyüdüm. Zagreb benim için gerçek anlamda bir hayat okuluydu, üniversite gibiydi. İnanılmaz hocalarım vardı ve çok güzel dostluklar edindim. Orada arkadaşlarımın hepsi antrenör, kondisyoner, futbol antrenörü oldular ve farklı dallarda çok iyi durumdalar. 21 yaşında basketbol oyunculuğunu bıraktım, hiçbir zaman yüksek seviyede bir oyuncu değildim. En önemli hocalarımdan, öğretmenlerinden biri de Dušan Ivković oldu. 1989-1990’lı yıllardan itibaren onunla devam eden bir dostluğumuz var ve aynı şekilde Zeljko Obradovic gibi, Božić gibi… Bunlar hep birlikte çalıştığım insanlar ve gurur duydum. Ben aslında bir bilgi mıknatısı gibiyimdir. Böyle insanlardan bir şeyler öğrenebildiğim için çok şanslı ve onurluyum.” dedi.
Özellikle aile desteğinin öneminden söz eden Dimitris Itoudis, “Bu sektörde çalışan insanların aileleri gerçekten verdikleri destekten dolayı birer kahraman! Eşim Maria ve kızım Aleksandra’nın inanılmaz destekleri var. Annem ve babamın benim bu mesleğe başladığımda verdikleri öğütler, kazandığım her kuruşu nasıl harcamam gerektiği, yurt dışında okumam için verilen destek… Bunlar çok büyük şeyler ve çok önemliler. İyi bir aile ve destek olmadan bunları başarmak gerçekten imkansız. Bir toplum var ve herkes o toplumda önemli olmak istiyor. Ancak ortak anlayış ve saygı olmadan bu mümkün değil. Tabii basına yansımayan büyük mücadeleler var. Örneğin bizim koçların odasında yaşananlar dışarı yansımıyor. Bunlar çok önemli ama sinerjiyi bulduğunuz zaman da başarılı olabiliyorsunuz.” şeklinde konuştu.