by Tim Keown / Çeviri: Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 20 Haziran 2022 tarihinde ESPN‘de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Chet Holmgren, bazı anlar basketbol sahasında bir basketbolcudan çok hararetli bir hayal gücünün ürünü gibi duruyor. Bu anlar genelde Holmgren a) acımasız bir blok yaptığında, b) savunma ribaundu alıp sahayı dev adımlarla dikine kat etmeye başladıktan ve topu smaçlamadan durmadığında yaşanıyor.
Bu senenin draft sınıfının en eşsiz oyuncusu olan Holmgren; 20 yaşında, 213 santimetre boyunda ve 90 kilodan zayıf. Ellerini başının üstüne kaldırıp bir bahçe hortumuyla duş alabilecekmiş gibi duruyor. Kulaç açıklığı 228 santimetre uzunluğunda. Bu vücut, bir çemberden öbürüne hem zarafet hem de güçle hareket ediyor. Muhtemelen ona baktığınızda tahmin edeceğiniz son iki şey bunlar olurdu. İşte tam da bu yüzden o anlar yaşandığında sanki yer yarılıyor ve en nadir şeylerden biri açığa çıkıyormuş gibi hissediyoruz: Yepyeni bir şey.
Örnek olarak Holmgren’in Gonzaga’daki tek yılın sonlarındaki San Francisco Üniversitesi’ne karşı oynanan maç verilebilir. Ribaundu aldı ve büyük bir dribbling ile amacını terk etmeden parkeyi kat etmeye başladı. Kimsenin kendisini ciddiye almadığını görünce ivmelenmeye başladı ve bir anda dünyanın en sıska uzunu oldu. Limitsiz bir gücün varlığına inanmayan rakip takım oyuncuları, onu durdurmaya niyetli değil gibiydi. Hepsi sanki Holmgren’in yaptığı şeyin saçmalığını fark edeceğini ve kendi kendini durduracağını düşünüyor gibiydi. Yarı sahayı geçti, serbest atış çizgisini geçti, kendisini toparlamasını izlediler, topu iki eliyle kavradı, havaya zıpladı ve baskın bir güçle topu smaçladı.
Bu tarz anlar gerçekten büyüleyici, aynı zamanda tanımlamanın zor olduğu anlar oluyor. Holmgren’in kinetik enerjisi, “sürpriz” etkisiyle katlanarak çarpılıyor. Fizikteki hiçbir formül, bir davranışın cesurluğunu ölçemez. Holmgren’in kemikli ve zayıf yüzündeki ifade de asla değişmiyor.
Her zaman bir deneyim gibi hissettiriyor: Eğer sahadaki en uzun ve görünür oyuncu oyunu sanki salonda bir tek o varmışçasına oynarsa ne olur?
Gonzaga’da 14 sayı – 9.9 ribaund ve neredeyse 4 blok ortalamalarıyla oynayan Holmgren, Auburn’den Jabari Smith ile Duke’tan Paolo Banchero ile birlikte draftın tartışmasız ilk üçünde bulunuyor. Smith ve Banchero’ya benzeyen oyuncular her draftta bulunabiliyor. Fakat Holmgren gibisi yok -belki de daha önce hiç olmadı bile-. 213 santimetre boyunda üçlük atabilen ve topu bir oyun kurucu gibi sürebilen, hücumda kanat rolünde oynayabilen ve ligin uzun bir süre blok krallığını domine edecek bir oyuncu…
Endüstrinin tabiriyle Holmgren; tavanı yüksek/tabanı düşük bir oyuncu. Eğer yeteneğini sergileyebilirse jenarasyonel bir olacak fakat eğer ince vücudu ligteki diğer uzunlar tarafından ezilirse yetenekleri minimize edilmiş olur.
“Unicorn” kelimesini çok kez duyacaksınız. Holmgren’in eşsiz fiziğini ve yetenek setini tanımlamak için en kolay ve tembel yol bu. Unicorn, iltifat niyetiyle söyleniyor ancak aslında saygısız ve adil değil, çünkü -Kristaps Porzingis’ten özür dileriz- unicorn’lar gerçek değildir. Holmgren ise etiyle kemiğiyle burada.
Chet Holmgren’in bir basketbolcuya evrilmesi, geçtiğimiz sezonun beşinci sıra seçimi Jalen Suggs’ın babası Larry Suggs’ın bir arkadaşından “Tam olarak ihtiyacın olan şey var elimde: 1.80 boyunda, gerçekten basketbol oynayabilen bir üçüncü sınıf.” şeklinde bir mesaj almasıyla başlıyor.
“Daha fazla bilgi ver.” diye yanıtlıyor Suggs bu soruyu.
“Çocuk korkusuz. Ağaçlara tırmanabiliyor. Her zaman evinin çatısında. Bir futbol takımının ‘linebacker’ı. Hiçbir korkusu yok.”
“Benim seveceğim tarzda bir çocuğa benziyor. Onu görmeliyim.” diye yanıtlıyor Suggs.
Suggs, St. Paul’daki mahallesinde bahçede oturuyordu. Güldü ve gözlerini ovuşturdu. “Sonrasında o geldi.” dedi Suggs, ellerini birbirine vurup iyi bir hikayeye hazırlanırken. “İlk olarak çocuk o kadar da uzun değildi. İkinci olarak da hiç basketbol oynayamayan bir okul arkadaşınızı düşünün. İki turnike denemesinden sonra hemen anlıyordunuz. Bir turnike bile atamıyordu. Top süremiyor, çembere şut değdiremiyordu.”
Sadece bunlar değil, Chet Holmgren o antrenmana kargo şortuyla gelmiş de olabilir gelmemiş de olabilir ancak kesin olan bir şey vardı ki 8 yaşında bir çocuktu ve çok garip görünüyordu.
“İyi oynadığımı sanıyordum çünkü önceden deneyimim vardı ancak oraya gittiğimde gördüm ki herkes iyi. Yeterince iyi olmadığımı kısa sürede fark ettim.” diyor Holmgren.
Grassroots Sizzle takımı, 11-12 yaşlarındaki çocukları yenen 8 yaş grubu çocuklarla doluydu. Holmgren, kendi deyimiyle antrenman sırasında yapabileceğinin en iyisini yaptı. Cesareti kırılmış gibi gözükmüyordu ki bu bir diğer artı noktaydı. Suggs’ın dediğine göre Chet, Jalen gibi diğer oyuncuları izledi ve farkı anladı.
Bir noktada Suggs, büyük bir cüssenin farkına vardı. David Holmgren ve 2 metrenin üzerindeki boyu, kapının orada çocuğunu izlemek için duruyordu. Larry Suggs önce David’e, sonra da Chet’e baktı. Birkaç saniye önce mümkün gözükmeyen ihtimaller, bir anda olası gelmeye başladı.
Antrenman bittikten sonra Suggs, Chet’e “Bu çocukların oynadığı seviyede oynayabileceğini düşünüyor musun?” diye sordu.
Chet, gözlerine baktı ve “Hayır.” cevabını verdi.
Suggs, çocuğun kişisel farkındalığından etkilendi. “O noktada kendimin farkında olduğumu söyleyemem ancak olan biteni anlayabiliyordum.” diyor Suggs. Babasının odaya girmesiyle değişen havanın etkisiyle Suggs, çocuğa bir soru daha sordu:
“Bu çocuklar kadar iyi olmak istiyor musun?”
“Evet.”
“O zaman her gün buraya gel, sana basketbolu öğreteceğim fakat beni dinlemelisin.” diye yanıtladı Suggs.