Michael Jordan: “23” Hakkında Az Bilinen 23 Hikaye

11/Tem/22 13:16 Temmuz 11, 2022

Bilal Baran Yardımcı

11/Tem/22 13:16

Eurohoops.net

Eurohoops Çeviri, Michael Jordan efsanesinin az bilinen 23 hikayesiyle karşınızda.

by Jerry Bembry / Çeviri: Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı 21 Mayıs 2020 tarihinde Andscape‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Michael Jordan’ın yeteneği ve kararlılığının oluşturduğu kombinasyon, tarihte eşi görülmemiş bir seviyedeydi. Bunu zaten hepimiz biliyoruz. The Last Dance belgeseli yayınlanana kadar bilmediğimiz şey ise başarıyı kovalarken perde arkasında ne denli çılgın bir karakter olduğuydu – bazı takım arkadaşlarının ondan korkmasına sebep olacak kadar.

Tüm dünya The Last Dance‘i izledi, görünüşe bakılırsa Jordan ile karşılaşmış herkesin anlatacak bir hikayesi vardı. Biz de Jordan’ın terzisinden ondan önce North Carolina’da 23 numarayı giyen oyuncuya birçok insanın ağzından hikayeleri bu yazıda topladık.

Huzurlanırızda 23 numarayı giymiş en ünlü insan hakkında anılarını paylaşan 23 kişi ve hikayeleri…

1. Jordan ve Kılıç Ustası

NFL’den emekli olmasının ardından Bill Glass, hapishanelere yoğunlaşan bir araştırma yapmaya başladı. 1982 yılında North Carolina’daki bir hapishaneye ziyaret planlamıştı ve yanında çevrede ismi olan bir oyuncu istiyordu. Bu hafta yapılan bir telefon konuşmasında özellikle UNC’den Sam Perkins’i istediğini hatırladı.

Onun yerine Jordan geldi.

Dean Smith, Glass’a “Müsait olan ismi büyük bir oyuncumuz yok ancak iyi şeyler vaadeden bir potansiyelimiz var.” demişti.

Ziyaretin zamanı geldiğinde Jordan, 1982 NCAA finalinde maçı kazandıran basketi atarak isim yapmayı başarmıştı.

Fakat Glass’ın mahkumları doğruya yönlendirme çabaları esnasında yardımına koştuğunda az daha kariyerini başlamadan bitirecek tehlikeli bir işin parçası oldu.

Jordan’ın midesine bir karpuz yerleştirildi. Gözleri bağlı bir kılıç ustası hedef aldı, hızlı kılıcını savurdu ve karpuzu bir nebze olsun kesmeyi başardı. Henüz işi bitmemişti, bu yüzden kılıç ustası kılıcını bir kez daha savurdu. Biraz ileriye gitmişti.

“Kılıç Michael’a geldi fakat derinden kesmedi. Michael’ı hastaneye yolladık ve orada tedavi gördü, dikişleri atıldı.” diyor Glass.

Bir kriz önlenmişti.

“Yıllar boyunca bizimle arkadaş kalmaya devam etti fakat bir daha asla geri gelmedi.” diyor şimdilerde 84 yaşında olan Glass.

2. Michael Jordan, Olive Garden’ı Neden Aradı?

Brad Sellers, 1986 NBA draftının ilk turunda Chicago Bulls tarafından seçildikten sonra Jerry Krause, kendisine NBA’in ilk 2.13 metre boyundaki 3 numarası olacağını söylemişti.

Fakat bir sonraki senenin ilk turundan seçilen Scottie Pippen ve Horace Grant’in varlığı, Sellers’ın dakikalarına ket vurdu. Sellers, rotasyondaki fazlalık olduğunu fark ettiğinde Chicago’dan ayrılmaya karar verdi ve Jordan’ı kendisine yardım edecek kişi olarak belirledi.

“MJ’ye ‘Benim için işlerin burada yürümeyeceğini onlara söylemelisin’ dedim.” diyor Sellers.

Jordan, “Bunu gerçekten benim yapmamı mı istiyorsun?” diye sorduğunda Sellers, “Kesinlikle.” diye yanıtlamıştı.

Jordan da yapacağını söyledi.

Bir sonraki gün Jordan, Olive Garden’da tavuk parmesan tabağının keyfini çıkaran Sellers’ın nerede olduğunu öğrenip restoranın yöneticisini aradı.

Sellers, Minnesota Timberwolves‘un yolunu tutmadan önce Seattle SuperSonics ile yarım sezon geçirdi.

“Seattle’a geldiğimde ‘Ben ne halt yedim?’ diye düşünmüştüm. Genç ve aptaldım.” diyor 2011 yılından beri memleketi Warrensville Heights’ta belediye başkanlığı yapan Sellers.

Sellers, tam da Bulls‘ın hanedanlığının başladığı 1991 yılında ise Detroit Pistons‘ın yolunu tuttu.

3. MJ’in Tarzı Nasıl Oluşturuldu?

Tıpkı rekabetçi ruhunda olduğu gibi Jordan’ın takım elbiseleriyle de yarışılması imkansızdı. Bu elbilesel, Chicago’daki lüks bir İtalyan markası Burdi Clothing tarafından tasarlanıyordu.

“Jordan başlarda bizden kazak, gömlek gibi daha spor şeyler alırdı. Bir süre bizden alışveriş yaptıktan sonra babama (Markanın orijinal sahibi Alfonso Burdi) gelip geleneksel bir takım elbise için ölçü almasını söyledim.” diyor markanın güncel sahibi Rino Burdi.

Jordan, tutucuydu. Bu yüzden de o güne kadarki takım elbise deneyimleri başarısız olmuştu.

Fakat Burdis, Jordan’ın giymekten keyif aldığı şekilde ölçüler aldı ve bir sonraki gelişi için bir deneme ayarladı.

“Beklentisi yüksek değildi, yine de denemek için soyunma odasına gitti. Çıktığında adeta aşık olmuştu…

Onun istediği gibi daha konik ve sıkı bir takım elbise tasarlamaya çalıştık fakat o, orijinal ölçüleri geri istedi. Böylece tarzı da oluşmuş oldu.” diyor Burdi.

Jordan, daha büyük ve gereğinden fazla uzun bir ceket istiyordu çünkü ceketlerin çok kısa olduğuna inanıyor, sürekli aşağıya çekiştirmek zorunda kalıyordu. Ayrıca ince bacaklarına oranla çok büyük olan ayakkabılarını gizlemek için bacakları geniş bir pantolon istemişti.

“Müdavim bir müşteri haline geldikten sonra tamamen işbirliği yapmaya başladık. Açık renkleri, eğlenceli ve çılgın desenleri seviyordu. Bunlar sadece kıyafet değildi, onun kimliğini oluşturuyordu.” diyor Jordan’ın giyimini baştan aşağıya tasarlayan Burdi.

4. Jordan’ın Bowling Topunu Sanki Bir Meyve Tutuyormuş Gibi Kavradığı Gün…

Rex Chapman ile Jordan’ın hukuku ileride Kentucky’de forma giyecek olan guard’ın, UNC’ye dahil olduğu 1984 yılına dayanıyor. 1996 yılında ise Chapman, Miami Heat‘in Bulls‘u devirdiği maçta 39 sayıyla o tarihteki kariyer rekorunu kırmıştı. Bulls‘un o sezon sadece 10 maç kaybettiğini hatırlatırız.

Bundan birkaç hafta sonra Heat, Chicago’ya geldi. Hava atışı yapıldığı anda Jordan, dirseğiyle Chapman’ın göğsüne bir darbe indirdi.

“Oh, bu gece böyle mi olacak’ diye geçirmiştim içimden. Evet, tam da bu şekilde oldu.” diyor Chapman.

Jordan, maçı 40 sayıyla tamamladı.

Şu anda sosyal medyanın ünlü insanlarından biri olan Chapman’a göre Jordan’ın bu performansında yeterince hakkı verilmeyen yardımcıları vardı: İnanılmaz derecede büyük elleri.

“Elleri çok büyük. Tıpkı Dr. J’in, Kawhi Leonard’ın elleri gibi. Bu insanlar gerçekten farklı.” diyor Chapman.

Chapman, Jordan ve birkaç arkadaşıyla beraber bowling oynamaya gittikleri günü hatırlıyor. O gün Jordan, parmaklarını deliklere yerleştirmeden topu tutup fırlatmayı tercih etmişti.

“Yedi kiloluk topu sanki meyve tutarmış gibi kavradı.” diyor Chapman.