by Jerry Bembry / Çeviri: Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 21 Mayıs 2020 tarihinde Andscape‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Michael Jordan’ın yeteneği ve kararlılığının oluşturduğu kombinasyon, tarihte eşi görülmemiş bir seviyedeydi. Bunu zaten hepimiz biliyoruz. The Last Dance belgeseli yayınlanana kadar bilmediğimiz şey ise başarıyı kovalarken perde arkasında ne denli çılgın bir karakter olduğuydu – bazı takım arkadaşlarının ondan korkmasına sebep olacak kadar.
Tüm dünya The Last Dance‘i izledi, görünüşe bakılırsa Jordan ile karşılaşmış herkesin anlatacak bir hikayesi vardı. Biz de Jordan’ın terzisinden ondan önce North Carolina’da 23 numarayı giyen oyuncuya birçok insanın ağzından hikayeleri bu yazıda topladık.
Huzurlanırızda 23 numarayı giymiş en ünlü insan hakkında anılarını paylaşan 23 kişi ve hikayeleri…
1. Jordan ve Kılıç Ustası
The Michael Jordan Samurai Sword Storyhttps://t.co/cHNxpOu9Oi pic.twitter.com/C7zngBXAUm
— NBA Force (ACC FOR SALE) (@FW_Force) July 20, 2019
NFL’den emekli olmasının ardından Bill Glass, hapishanelere yoğunlaşan bir araştırma yapmaya başladı. 1982 yılında North Carolina’daki bir hapishaneye ziyaret planlamıştı ve yanında çevrede ismi olan bir oyuncu istiyordu. Bu hafta yapılan bir telefon konuşmasında özellikle UNC’den Sam Perkins’i istediğini hatırladı.
Onun yerine Jordan geldi.
Dean Smith, Glass’a “Müsait olan ismi büyük bir oyuncumuz yok ancak iyi şeyler vaadeden bir potansiyelimiz var.” demişti.
Ziyaretin zamanı geldiğinde Jordan, 1982 NCAA finalinde maçı kazandıran basketi atarak isim yapmayı başarmıştı.
Fakat Glass’ın mahkumları doğruya yönlendirme çabaları esnasında yardımına koştuğunda az daha kariyerini başlamadan bitirecek tehlikeli bir işin parçası oldu.
Jordan’ın midesine bir karpuz yerleştirildi. Gözleri bağlı bir kılıç ustası hedef aldı, hızlı kılıcını savurdu ve karpuzu bir nebze olsun kesmeyi başardı. Henüz işi bitmemişti, bu yüzden kılıç ustası kılıcını bir kez daha savurdu. Biraz ileriye gitmişti.
“Kılıç Michael’a geldi fakat derinden kesmedi. Michael’ı hastaneye yolladık ve orada tedavi gördü, dikişleri atıldı.” diyor Glass.
Bir kriz önlenmişti.
“Yıllar boyunca bizimle arkadaş kalmaya devam etti fakat bir daha asla geri gelmedi.” diyor şimdilerde 84 yaşında olan Glass.
2. Michael Jordan, Olive Garden’ı Neden Aradı?
Brad Sellers, 1986 NBA draftının ilk turunda Chicago Bulls tarafından seçildikten sonra Jerry Krause, kendisine NBA’in ilk 2.13 metre boyundaki 3 numarası olacağını söylemişti.
Fakat bir sonraki senenin ilk turundan seçilen Scottie Pippen ve Horace Grant’in varlığı, Sellers’ın dakikalarına ket vurdu. Sellers, rotasyondaki fazlalık olduğunu fark ettiğinde Chicago’dan ayrılmaya karar verdi ve Jordan’ı kendisine yardım edecek kişi olarak belirledi.
“MJ’ye ‘Benim için işlerin burada yürümeyeceğini onlara söylemelisin’ dedim.” diyor Sellers.
Jordan, “Bunu gerçekten benim yapmamı mı istiyorsun?” diye sorduğunda Sellers, “Kesinlikle.” diye yanıtlamıştı.
Jordan da yapacağını söyledi.
Bir sonraki gün Jordan, Olive Garden’da tavuk parmesan tabağının keyfini çıkaran Sellers’ın nerede olduğunu öğrenip restoranın yöneticisini aradı.
Sellers, Minnesota Timberwolves‘un yolunu tutmadan önce Seattle SuperSonics ile yarım sezon geçirdi.
“Seattle’a geldiğimde ‘Ben ne halt yedim?’ diye düşünmüştüm. Genç ve aptaldım.” diyor 2011 yılından beri memleketi Warrensville Heights’ta belediye başkanlığı yapan Sellers.
Sellers, tam da Bulls‘ın hanedanlığının başladığı 1991 yılında ise Detroit Pistons‘ın yolunu tuttu.
3. MJ’in Tarzı Nasıl Oluşturuldu?
Tıpkı rekabetçi ruhunda olduğu gibi Jordan’ın takım elbiseleriyle de yarışılması imkansızdı. Bu elbilesel, Chicago’daki lüks bir İtalyan markası Burdi Clothing tarafından tasarlanıyordu.
“Jordan başlarda bizden kazak, gömlek gibi daha spor şeyler alırdı. Bir süre bizden alışveriş yaptıktan sonra babama (Markanın orijinal sahibi Alfonso Burdi) gelip geleneksel bir takım elbise için ölçü almasını söyledim.” diyor markanın güncel sahibi Rino Burdi.
Jordan, tutucuydu. Bu yüzden de o güne kadarki takım elbise deneyimleri başarısız olmuştu.
Fakat Burdis, Jordan’ın giymekten keyif aldığı şekilde ölçüler aldı ve bir sonraki gelişi için bir deneme ayarladı.
“Beklentisi yüksek değildi, yine de denemek için soyunma odasına gitti. Çıktığında adeta aşık olmuştu…
Onun istediği gibi daha konik ve sıkı bir takım elbise tasarlamaya çalıştık fakat o, orijinal ölçüleri geri istedi. Böylece tarzı da oluşmuş oldu.” diyor Burdi.
Jordan, daha büyük ve gereğinden fazla uzun bir ceket istiyordu çünkü ceketlerin çok kısa olduğuna inanıyor, sürekli aşağıya çekiştirmek zorunda kalıyordu. Ayrıca ince bacaklarına oranla çok büyük olan ayakkabılarını gizlemek için bacakları geniş bir pantolon istemişti.
“Müdavim bir müşteri haline geldikten sonra tamamen işbirliği yapmaya başladık. Açık renkleri, eğlenceli ve çılgın desenleri seviyordu. Bunlar sadece kıyafet değildi, onun kimliğini oluşturuyordu.” diyor Jordan’ın giyimini baştan aşağıya tasarlayan Burdi.
4. Jordan’ın Bowling Topunu Sanki Bir Meyve Tutuyormuş Gibi Kavradığı Gün…
Michael Jordan’s 11 3/8 inch hands would’ve been the biggest in the 2020 NFL Draft by a quarter inch pic.twitter.com/yOixIGXyvF
— Charles Power (@CharlesPower) May 19, 2020
Rex Chapman ile Jordan’ın hukuku ileride Kentucky’de forma giyecek olan guard’ın, UNC’ye dahil olduğu 1984 yılına dayanıyor. 1996 yılında ise Chapman, Miami Heat‘in Bulls‘u devirdiği maçta 39 sayıyla o tarihteki kariyer rekorunu kırmıştı. Bulls‘un o sezon sadece 10 maç kaybettiğini hatırlatırız.
Bundan birkaç hafta sonra Heat, Chicago’ya geldi. Hava atışı yapıldığı anda Jordan, dirseğiyle Chapman’ın göğsüne bir darbe indirdi.
“Oh, bu gece böyle mi olacak’ diye geçirmiştim içimden. Evet, tam da bu şekilde oldu.” diyor Chapman.
Jordan, maçı 40 sayıyla tamamladı.
Şu anda sosyal medyanın ünlü insanlarından biri olan Chapman’a göre Jordan’ın bu performansında yeterince hakkı verilmeyen yardımcıları vardı: İnanılmaz derecede büyük elleri.
“Elleri çok büyük. Tıpkı Dr. J’in, Kawhi Leonard’ın elleri gibi. Bu insanlar gerçekten farklı.” diyor Chapman.
Chapman, Jordan ve birkaç arkadaşıyla beraber bowling oynamaya gittikleri günü hatırlıyor. O gün Jordan, parmaklarını deliklere yerleştirmeden topu tutup fırlatmayı tercih etmişti.
“Yedi kiloluk topu sanki meyve tutarmış gibi kavradı.” diyor Chapman.
5. “Sen, beni izleyerek büyüdün; ben, seni izleyerek büyümedim”
Chicago’nun kuzeyinde büyüyen Vincent Yarbrough; küçükken Jordan’ın postlerlerini odasına asar, ayakkabılarını giyerdi ve altı şampiyonluğun hepsini adım adım takip etmişti. “Televizyonda Bulls maçı açıksa konuşmanız yasaktı.” diyor Yarbrough.
2002’de Denver Nuggets tarafından ikinci turdan seçilip NBA’e giriş yaptıktan sonra Yarbrough, takviminde 20 Ocak 2003 tarihini yuvarlak içine aldı: Jordanlı Washington ile oynayacaklardı.
Yarbrough ve bir diğer çaylak Junior Harrington, Jordan’ı görmek için erkenden salona gelmişti fakat güvenlik, Jordan’ın şut antrenmanı yaptığı kısmı çevreliyordu. Maç başladığında iki çaylak da idollerinin zor anlar yaşadığını görünce hayal kırıklığına uğradı.
“Kobe, o sezon bize karşı oynadığı maçlarda 44 sayı ortalama tutturmuştu, Tracy McGrady ise bize karşı 43 sayı atmıştı. Mike, o sezon emekli olacaktı. Bu yüzden de iyi oynamasını istiyorduk.” diyor Yarbrough. Jordan, ilk 14 şutunun sadece 5’inde isabet bulabildi ve Wizards, ağır şekilde mağluptu. “Ben ve Junior, onun damarına dokunmaya başladık. Her kaçırdığı şuttan sonra ‘Çöp!’ diye bağırıyorduk.” diyor Yarbrough.
Jordan, devre arasında ayakkabasını değiştirdi ve ikili, bunun bile lafını yapmıştı: “O çirkin ayakkabıları götür buradan!”
Jordan, sinirlendi.
“Orada dur bakalım seni küçük ş*refsiz. Sen, beni izleyerek büyüdün; ben, seni izleyerek büyümedim.”
Jordan, 25 sayısının 10’unu son çeyrekte buldu. Maçın kader anlarında üst üste dört basket attı. Maç bittikten sonra son söz, Jordan’ındı.
“Günün sonunda kazanmak, birçok insanın çenesini kapatabilir. Öne geçtiğimizde birçok ses ortadan kayboldu.” diyor Jordan.
Maçtan sonra soyunma odasında Jordan tişörtü giyen Yarbrough, yaptıklarından pişman değildi:
“Onun mükemmeliğinin ortaya çıkmasına sebep olduk.”
6. “Carolina’da senden önce o formayı giyen en son oyuncu bendim”
Ged Doughton, yıllar boyunca North Carolina’daki evinde 23 numaralı North Carolina Üniversitesi’ni sakladı. Bazı insanlar gelip “Neden Jordan’ın formasını elinde tutuyorsun?” diye soruyordu. “Benim hikayemi bilmiyorlar.” diyor Doughton.
Doughton, 1975 yılında North Carolina’dan basketbol oynaması için burs kazandı. Smith, kendisine kaç numaralı formayı istediğini söyledi. Doughton da halihazırda okul numarası olan 22’yi istedi ancak o numara, Dudley Bradley tarafından giyiliyordu.
“23’e ne dersin?” diye sordu Smith.
Doughton kabul etti.
O forma altında Doughton, üç sezon boyunca belli aralıklarla oynayarak 2.3 sayı ortalaması tutturdu. Son yılında da yedek oyun kurucu rolünde oynamaya devam etti. Bundan iki yıl sonra North Carolina için 23 numaralı formayı giyecek olan oyuncu Jordan olacaktı.
“İkimiz, Carolina basketbolu için bir kitabın başı ve sonu gibiyiz.” diyor Doughton, gülerek. “Carolina’da oynamış en iyi oyuncu o, ben ise muhtemelen en kötüsüyüm…
“Bu adamı tanıyorsun değil mi?” diye sordu Whitfield.
Jordan’ın kafası karışmış gibi gözüküyordu.
Doughton, “Senden önce Carolina için o formayı giyen son oyuncu benim.” dedi.
Jordan, birkaç dakika boyunca düşündü.
“İsmin Ged Doughton mıydı?” dedi sonra.
Haklı olduğunu öğrenince Jordan, ellerini birbirine vurdu, yerinden kalktı ve “Bulacağımı söylemiştim!” dedi.
7. Beyzbolda da Sarılmak Vardır
Michael Jordan ile 1994 yılında Birmingham Barons’ta bir sezondan az bir süre boyunca takım arkadaşlığı yapan Scott Tedder, yine de kendisine dair birkaç anı biriktirmeyi başardı.
Bir hikaye beyzbol sopaları hakkında. Tedder, Chicago White Sox tarafından serbest bırakıldıktan hemen sonra Chicago Cubs’ın Orlando’daki takımıyla imzaladı. Hemen bir sonraki gün Barons ile Cubs karşılaşacaktı. Tedder, seyahate ekipmanlarını getirmemişti ancak sorun yoktu. “Antrenmandan sonra soyunma odasına bir baktım ki Michael Jordan, bana üç tane beyzbol sopası bırakmış.” diyor Tedder.
Bir de doğum günü hikayesi var. “Doğum günümden bir gün önce ertesi gün sabah 6’da kendisiyle lobide buluşmamı istedi. Arabaya bindik ve TPC Southwind’e giderek golf oynadık. Golften sonra beni Nike’ın deposuna götürdü ve doğum günüm için istediğimi almamı, sonra da onun hesabına yazdırmamı söyledi.” diyor Tedder.
Favori hikayesi ise şu: Tedder’a Non-Hodgkin lenfoma kanseri teşhisi konulduğunda Jordan da Washington Wizards ile NBA’deki son sezonunu geçiriyordu. Durumu öğrenen Jordan, Tedder’ı Atlanta’daki Wizards maçına davet etti. Tedder, Atlanta’ya gitti ve maçtan sonra soyunma odasına çağrıldı. “Michael’ı gördüm ve bana sarıldı. Benim ve ailemin iyi olduğundan emin olmak istiyordu.” diyor Tedder.
“Bir beyzbol oyuncusu olarak harika bir takım arkadaşıydı. Yıllar sonra bile beni merak etmesi, durumumu öğrenmek istemesi benim için çok fazla anlam ifade ediyor.”
8. “Michael’ın aşil topuğu şutuydu”
Aaron Watkins, babasından acil bir telefon geldiğinde Chicago’nun güneyindeki evinde oturuyordu.
“Hemen spor salonuna git.”
14 yaşındaki Watkins otobüse atladı. Bir saat sonra Illinois Center’daki Athletic Club’a vardı ve 1993’teki ilk emekliliğinden iki ay sonra basketbol oynayan Jordan’ı izlemek için toplanan kalabalığı gördü. Watkins, babasıyla birlikte spor salonuna girdi ve kahramanını izledi.
Eve gitme vakti geldiğinde Jordan, Watkins’e yöneldi ve “Hey, küçük adam. Benimle oynamak ister misin?” dedi.
Watkins hemen sahaya girdi ve oynamaya başladı. Sonra da forvette konumlanan Jordan’ı buldu ve Jordan, isabeti yakaladı.
“CV’me yazabileceğim şeylerden biri: Mike’a asist yaptım.” diyor Watkins.
İsabet gelmişti.
Babası çığlıklarla parkeye koştu ve menzilindeki herkese “çak” yaptı. Watkins de Jordan’ın yanına gitti, idolünden övgü bekliyordu. “İyi iş çıkardın’ demesini bekliyordum. Onun yerine kafamın arkasını hafifçe vurdu ve ‘Daha iyi savunma yap’ dedi.”
Maçtan sonra muhabire “Michael’ın aşil topuğu şutu.” demeçlerini veren Watkins, haber olmuştu. “Onu sadece yayın gerisinde tutmanız gerekiyor. Hamlesini yaptığında aşırı tepki göstermemelisiniz.”
27 yıl sonra bile bu anı, Watkins’i güldürmeye yetiyor.
“Bir önemi yoktu çünkü Mike, emekli olmuştu. Onun sırlarını açığa çıkarmak istiyordum sadece.” diyor Watkins.
Watkins, Jordan ile dört kez basketbol oynadığını söylüyor.
“Diğer seferlerde bu kadar iyi oynayamamıştım ama hiç sorun değil. Onunla oynarken Mike, sürekli şut atmamı istiyordu. Maçı kazandıran basketi atarak Mike’ın kazanmasına yardımcı oluyordum.”
9. Jamal Crawford, Michael Jordan Olmaya Çalışırsa
2000-01 senesinde çaylak sezonunun ortalarındayken Jamal Crawford, sabahın altısında Jordan’ın antrenörü Tim Grover’dan bir telefon aldı: “MJ ile tanışabilirsin.” Sabah 10’da takımla antrenmanı bulunan Crawford, hızlıca giyindi ve iki senedir NBA’de olmayan fakat yine de savunmasına çalışan Jordan’ın yanıan gitti. Bir mola sırasında konuştular. “Beni beğendiğini söyledi. O yaz kendisiyle çalışmak isteyip istemeyeceğimi sordu.” diyor Crawford.
Bu olay, uzun süreli bir arkadaşlığın temellerini attı. Hatta bir Gatorade reklamında Crawford, Jordan’ın gençliğini oynamıştı.
İkilinin arası iyi olsa da bu konu hakkında Crawford ile konuşan menajeri olmuştu.
“Bana MJ’in beni United Center’da çekilecek Gatorade reklamında görmek istediğini söyledi. İnanılmazdı. Bulls zamanlarındaki Jordan’ın giyindiği gibi giyinmiştim.” diyor Crawford.
Beş saatlik çekim süreci boyunca ikili sürekli birbirlerinin üzerine gitti, trash talk yaptı. Bir noktada yönetmen, Crawford’dan smaç basmasını istedi.
“MJ bana baktı ve ‘Bütün smaçları basmaya çalışma’ dedi. Bu durumdan paçayı sıyırdığım için çok mutluyum çünkü gerilmiştim, ben öyle smaç basamam ki.” diyor Crawford.
10. Jordan, Kızının Ayakkabılarına Acımıyordu
Jasmine Jordan, 1992 yılında Bulls, 90’lardaki altı şampiyonluğundan ikincisinin peşindeyken dünyaya geldi. Babasının her zaman yanında olduğunu söylese de geçtiğimiz günlerde The Undefeated’tan Aaron Doson’a evde onaylamadığı bir davranıştan bahsetti:
“Çocukken çok fazla Skecher giyiyordum ve babam bu durumdan hoşnut değildi. ‘Lütfen Skechersları giymeme izin ver’ diye yalvarırdım. Bir günlüğüne izin verirdi, ertesi gün bir bakmışım ayakkabılar çöpe gitmiş…
Hangi çift olduğu, kimin aldığı önemsizdi. Eğer benim ayağımda onları görürse, ertesi gün çöpte olurdu.”
Büyüdükçe akıllandı ve Jordan marka ayakkabıları giymeye başladı.
“Jordan 1’leri çok seviyordum. Sonra Jordan 5’leri çok sevdim ancak bunlardan önce sürekli Skechers giyerdim.” diyor Jasmine.
11. “Şu anda yanıyorum, yapabileceğin hiçbir şey yok”
1995’te 18 aylık emekliliğinden döndükten sonra Jordan, Madison Square Garden’da ilk kez parkeye çıkacaktı. Maçtan bir günce New York Knicks‘in oyun kurucusu Derek Harper, Manhattan’a geldi ve şehrin nabzını tutmak istedi.
“New York’tak insanlar basketbolu gerçekten çok seviyor. Maçtan önce daha önce New York’ta hiç karşılaşmadığım düzeyde bir hava vardı.” diyor Harper.
Taraftarlar, bir şova tanıklık ediyordu. Jordan maça hızlı başlamış, henüz ilk çeyrekte 20 sayı atmıştı. John Starks’a karşı üstünlük kurduktan sonra bu sefer karşısına Anthony Bonner geldi. İlk yarı bittiğinde Jordan’ın 35 sayısı vardı ve denediği 19 şutun 14’ünde isabeti bulmuştu.
Jordan’ın durdurulmaz gözüktüğü o anlarda Harper, kaybedecek bir şeyi olmadığını düşünerek onu yavaşlatma görevini üstlenmek istedi.
Onu savunmak için yaklaştığında Jordan adeta kendisini görmezden gelmişti.
“Bana ‘Şu an yanıyorum, yapabileceğin hiçbir şey yok’ demişti.” diyor Harper.
Jordan, maçı 55 sayıyla tamamladı ve yakın geçen karşılaşmayı Bulls 113-111 kazanmayı bildi.
“Ona karşı hiçbir cevap üretemiyorduk. Maçların sonunda bu büyüklüğün ortaya çıktığı anlar oluyor. Michael Jordan da bu sporu oynamış en ‘büyük’ isim.”
12. Antrenman Maçı mı, Playoff Maçı mı?
The Last Dance’in çıkışından sonra 1997 playofflarında Bulls‘a karşı oynadığı bir maçı paylaşan Tracy Murray, takipçilerininin takdirini toplamıştı.
Fakat yıllardır çocuklarının takdirini Jordan ile beraber Space Jam’daki performansından alıyordu.
“Komik buluyorlar. Sadece iki kez ekranda görünmüştüm.” diyor Murray.
Murray’in filmin çekildiği süreçte en çok hatırladığı anlar ise setin yakınlarındaki Jordan Dome’da oynanan antrenman maçlarındandı. Bu maçlar öylesine ün kazandı ki NBA oyuncuları bile oynamak için şehre geliyordu.
“Her gün bir All-Star maçı oynanıyordu.” diyor Murray.
Jordan ve Reggie Miller arasındaki rekabet; en yoğun, en trash talk barındıran ve hatta zaman zaman saygısızlıkların yapıldığı rekabetti Murray’e göre.
“Onlar böyle anlaşıyor, böyle rekabet ediyordu. Genelde başlatan Mike oluyordu ancak Reggie de hiç geri adım atmıyordu. Bir noktada herkes sadece o ikisine topu veriyor, etrafı boşaltıyor ve izlemeye başlıyordu.
Muhteşem bir rekabetti. Bir antrenman maçında playoff maçı gibi mücadele eden iki NBA oyuncusunu izlemek harika bir deneyimdi.” diyor Murray.
13. 2001 Yılında Jordan’ın Duygu Dolu Dönüşü
2001’in Eylül ayında Jordan, Wizards ile imzalayarak basketbola döneceğini açıkladı. Bu açıklama, 11 Eylül’deki terörist saldırısından iki hafta sonra gelmişti.
Takımın basketbol operasyonlarının başındaki Jordan, Etan Thomas’ı haziran ayında Mavericks‘ten kadroya katmıştı. Thomas, o günü çok net hatırlıyor.
“Soyunma odasına oturuyorduk ve televizyondan hayatını kaybeden insanların ailelerini izliyorduk. MJ’e baktığımda ekrana kilitlendiğini gördüm. Gözleri doldu, ağlamamak için dudaklarını ısırıyor gibiydi. O gün orada Wizards‘ın görevlilerine o yılki tüm maaşını 11 Eylül saldırısının kurbanlarına bağışlamak istediğini söyledi.”
Jordan, bağışın aracı bir firma yoluyla değil, direkt olarak kurbanlara gitmesi konusunda ısrarcıydı.
“Herkes Jordan’ın umursamaz olduğunu söylüyor ancak benim gördüğüm bu değildi. Ali gibi bir politik duruş sergilemedi ya da Craig Hodges gibi toplum adına çok fazla konuşmadı ancak umursamaz olduğunu da söyleyemem çünkü benim kendi gözlerimle gördüğüm şey bu değildi.” diyor Thomas.
14. “İşte şimdi şampiyon bir takım nasıl olur tam olarak biliyorum”
Jordan, Steve Kerr’e yumruk attı. LaBradford Smith’e adeta işkence etmek için kafasında bir hikaye oluşturdu. Gary Payton ile hiçbir problemi olmadığını söylerdi.
Fakat Jordan’ın The Last Dance’te sürekli namlunun ucunu yönelttiği isim, kariyerinin ilk yıllarını Charlotte Hornets‘ta geçirdikten sonra 1997-98 sezonunda Bulls‘un yolunu tutan Scott Burrell olmuştu.
Burrrell’in gözünde Jordan, bir zorba mıydı?
“Hayır, zorba değildi. Bir lider gibiydi ve söylediklerini dikkate alıyorduk. Bugünün NBA’inde belki biraz fazla agresif kaçabilir fakat biz, bu durumdan hoşnuttuk. Keyif alıyordum ve buna ihtiyacım vardı.
İyi takımlarda oynamıştım ancak şampiyon bir takımda oynamamıştım. İşte o zaman şampiyon bir takımın nasıl olur, onu görmüştüm.” diyor Burrell.
Bir keresinde Burrell, antrenmanda Jordan ile birebir oynamayı kabul etmişti. Jordan da Burrell’ı ezmek için önüne gelen fırsatı geri çevirmemişti. Yakın geçen ve 7-6 Jordan galibiyetiyle biten mücadelenin ardından Burrell, rövanş istedi. Jordan bu teklifi reddetti.
Burrell sebebini sorduğunda Jordan “Bütün tanıdıklarına, ailene ve akrabalarına Michael Jordan’ı yendiğini söyleyebil sonra, değil mi? Eğer ben kazanırsam aileme ne diyeceğim ‘Scott Burrell’i yendim!’ mi diyeceğim?.” diye cevapladı.
Burrell’e göre Jordan’ın herkes tarafından bilinen bu “deliliği” için belli bir yöntemi vardı.
“Herkes Mike’a saygı duyardı. Belki de korktuğunu bile söyleyebilirsiniz. Her bağırışının altında bir sebep yatardı ve haklı olurdu. Muhtemelen bir seti unutmuş olurdunuz ya da savunmada bir hata yapmış olurdunuz.
Eforunuzu, bütün odağınızı her gün göstermek zorundaydınız.” diyor Burrell.