by Bilal Baran Yardımıcı / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Shaquille O’Neal, tartışmasız şekilde NBA sahnesinde yer almış en dominant oyunculardan biri. Sahip olduğu eşsiz fizik, saha içinde daha önce görülmemiş bir dominasyon kurmasına sebep olmuştu.
Dört kez Larry O’Brien kupasını kaldırmayı başaran ve üç kez Finaller MVP’si ödülünün sahibi olan Shaq, 2000’li yılların hemen başında üç kez üst üste şampiyon olan Los Angeles Lakers takımının da Kobe Bryant ile birlikte başrolüydü.
15 defa All-Star seçilen ve iki kez normal sezon MVP’si ödülüne layık görülen efsane pivot, basketbolcu kimliğinin yanında esprili ve sempatik karakteriyle de dikkat çekiyordu.
Hala TNT’de yayınlanan Inside the NBA programında yorumculuk yapan Shaq, medyatik kişiliğiyle NBA komünitesinde hala büyük bir yer kaplamayı başarıyor.
Fakat bu görkemli kariyeri ve basketbol yeteneklerinde adını bir savunma taktiğine verecek kadar belirgin, belki de oyununun tek eksiği olan bir nokta vardı: Serbest atışlarda isabet bulmak.
Shaq, bütün “mütevazılığıyla” bu durumu kendi cümleleriyle açıklamıştı zamanında:
“Mükemmel bir eşim, harika bir ailem ve arkadaş çevrem var. Çok zenginim, birçok yüzüğüm var ve yakışıklıyım.
Bu yüzden faul çizgisinden %40 ile isabet bulmam, Tanrı’nın ‘Kimse mükemmel değildir’ demesinin bir başka yolu bence. Eğer %90 ile isabet bulsaydım bir şeyler yanlış demek olurdu.”
Bugün, basketbol literatürüne “Hack a Shaq” olarak adını yazdıran bu meşhur savunma taktiğinin doğuşuna ve uygulanma sebeplerine odaklanacağız.
“Hack a Shaq” Nasıl Doğdu?
1997-98 sezonunda son şampiyon Chicago Bulls ile kozlarını paylaşan Dallas Mavericks, Michael Jordan ve Scottie Pippen gibi iki efsanenin liderliğindeki kadroya karşı zor dakikalar yaşıyordu.
Kazanma ihtimallerinin iyice azaldığı anlarda kariyeri boyunca ilginç taktikler bulma konusunda uzmanlaşan Don Nelson, çaresizliğin de verdiği yetkiye dayanarak cesur bir hamle yaptı.
Kadroda çok süre almayan isimlerden biri olan Bubba Wells’i oyuna süren Nelson’ın aklında başka şeyler vardı: Dennis Rodman’ı çizgiye yollamak.
O zamanlar Rodman, ligin en iyi savunmacılarından biriydi ve ribaund toplama makinesiydi. Serbest atış çizgisinden isabet bulmak ise onun oyununun güçlü noktalarından biri kesinlikle değildi.
Bubba Wells oyuna girdi, sahada üç dakika kaldı ve o sezon çizgiden %40 ile isabet bulan Dennis Rodman’a altı kez faul yaptı. Wells, bu yaptığıyla NBA tarihine geçmişti.
Fakat Wells, sadece en kısa süre sahada kalıp altı faulle oyun dışına atılan oyuncu olmakla kalmayacak, uzun yıllar boyunca belli koçların zaman zaman kullanacağı bir taktiğin de ilk aktörlerinden biri olacaktı.
Bulls‘u durdurmak için Rodman’a yapılan fauller nasıl mı sonuç verdi? 12 defa çizgiye giden Rodman, bu atışların dokuzunda isabeti bulacak ve stratejiyi boşa çıkarmayı başaracaktı.
Bulls’un galibiyetiyle sonuçlanan maçın ardından Nelson, “Sanırım Rodman’ın rekabetçi ruhunu dürttük. Neredeyse bütün atışlarda isabeti buldu ve stratejimizi boşa çıkardı. Yine de doğru bir stratejiydi.” açıklamalarını yaptı.
Rodman ise bu oyun planına çok sıcak bakmıyordu: “Ona saygı duyuyorum ancak bence bu strateji çılgıncaydı.”
Peki bu taktik neden Hack a Rodman değil de Hack a Shaq olarak literatüre geçti? Çünkü Nelson, her ne kadar başarısız olsa da 1999 yılında bu stratejiyi tekrar denemekten çekinmeyecekti.
O sezon Lakers ile oynadıkları üst üste iki maçta Shaquille O’Neal’a karşı aynı stratejiyi kullanan Nelson, sadece Shaq açısından istediğini bir nebze olsun almıştı. Efsane pivot ilk maçta 23 faulün 10’unda, ikinci maçta ise 14 faulün sadece üçünde isabet bulabilecekti.
Peki ya Dallas Mavericks, maçları kazanmayı başarabilmiş miydi? O sezonu şampiyon tamamlayacak Los Angeles Lakers, iki maçta da bu stratejiye rağmen kazanan taraf olmayı başarmıştı.
Bu taktiği ilk kullanan kişi olarak tarihe geçtiği için gururlu olan Nelson, bir canavar yarattığının da farkındaydı aynı zamanda. Hack a Shaq’in kullanıldığı maçlar, seyirciler için seyir zevkini sıfıra indiriyor ve basketbolu katlediyordu. Nelson da “Bir taraftar gözüyle bakıp her şeyi tarttığınızda kuralın değişmesi gerektiğini fark ediyorsunuz. Maçların süresini çok uzatıyor.” diyerek farkındalığını belirtti.
Bu taktiğe başvuran tek koç Nelson, tek takım da Mavericks olarak kalmayacaktı tabii. O sezonun playofflarında Portland Trail Blazers da Indiana Pacers da Shaq’a karşı bu yönteme başvurdu ancak Lakers’ın şampiyonluğunu engelleyecek bir etki yaratamamışlardı.
Fakat bu stratejiyi bir de NBA tarihinin belki de en iyi koçu Gregg Popovich’in ellerinde tecrübe etme fırsatı bulduk. 2008 playofflarının ilk turunda Phoenix Suns ile karşılaşan San Antonio Spurs, artık kariyerinin zirvesinden çok uzaklarda olan Shaq’e karşı Hack a Shaq’i kullanıyor ve başarılı oluyordu. Beşinci maçta 20 defa çizgiye giden O’Neal, sadece dokuz kez isabet buluyor ve Spurs, maçı 92-87 kazanarak bir üst tura yükseliyordu.
Her ne kadar Rodman ile başlasa da yaygınlaşmasının Shaquille O’Neal sayesinde olması ve Shaq’in tartışmasız şekilde NBA genelinde daha medyatik bir figür olması bu taktiğin de zamanla Hack a Shaq olarak anılmasına yol açtı.
Stratejiden Nasibini Alan Diğer Oyuncular
İlk olarak Dennis Rodman üzerinde uygulanan, sonrasında Shaquille O’Neal ile özdeşleşen ve Hack a Shaq adını alan bu savunma stratejisi, yıllar boyunca çeşitli oyuncular için kullanılmaya devam edecekti.
Taktiğin belki de Shaq’tan sonra en çok özdeşleştiği isim ise Lob City Clippers zamanlarından Deandre Jordan olmuştu.
2015 playoffları ilk turunda San Antonio Spurs ile Los Angeles Clippers karşı karşıya gelmişti. Rakip takımın zaaflarından yararlanma konusunda hiç geri adım atmayan Gregg Popovich de tarihin en kötü faul atıcılarından Deandre Jordan’a seri boyunca nefes aldırmayacaktı.
Serinin dördüncü maçında bir devrede 28 kez çizgiye giden Jordan, Shaq’ın rekoruna ortak oluyordu.
“Hack a Jordan” serinin belli bölümlerinde işe yarasa da Clippers, eninde sonunda son şampiyon Spurs‘ü elemeyi başaracaktı.
O zamanlar özellikle sosyal medyanın da toplum genelinde büyük bir faktör haline gelmesiyle birlikte Jordan’a defalarca kez taktik faul yapıp çizgiye gönderen ve oyun temposunu, seyir zevkini tamamen öldüren Popovich, eleştirilerin odağı haline gelmişti.
Deneyimli koç, eleştirilere karşı şu ifadeleri kullandı: “Fauller konusunda tartışmalar olmalı, olacaktır da. Belli prensipleri işin içine katınca bu taktiğin kullanılabileceğini düşünüyorum. Eğer biri serbest atışları sokamıyorsa bu onun problemidir.
Daha önceden de söylediğim gibi; eğer rakibin zaaflarından yararlanamayacaksak maçtan önce oturup konuşmalı ve ‘Biz sizin oyuncunuza faul yapmayacağız, siz de bizim şutlarımızın hiçbirini bloklamayın’ diye anlaşmaya varmalıyız.
Eğer benim takımımda böyle bir oyuncu olsaydı, onu kenara alırdım.”
Popovich her ne kadar kendi açısından haklı olsa da sürekli oyunun durması ve maçın bir serbest atış savaşına dönmesi, özellikle playoff gibi taraftarların kaliteli basketbol izleme umuduyla televizyonun başına oturduğu bir sahnede göze çok batıyordu.
Bir sonraki turda karşı karşıya gelen Clippers ve Rockets arasındaki seri, tam olarak bu serbest atış savaşının bir örneği olmuştu. Takımların birinde Dwight Howard, öbüründe Deandre Jordan vardı. (Birbirlerinigösterenspidermanler.jpeg)
2010’lu yılların başında NBA’in en dominant uzunlarından biri olan Dwight Howard da birçok pivot gibi serbest atış çizgisinden sorun yaşıyordu.
12 Ocak 2012 tarihinde Golden State Warriors, Orlando Magic ile karşı karşıya geliyordu ve bu durdurulamaz güç için ellerindeki en büyük kozu kullanmaya karar verdiler. Galiba biraz fazla kullandılar.
Howard, o maçta 39 defa çizgiye geldi ve 1962 yılından beri kırılmayan rekoru kırdı. Magic maçtan 117-109 galip ayrılıyor, Howard da maçı 45 sayı – 23 ribaund gibi inanılmaz istatistiklerle tamamlıyordu.
Bir sonraki sezon takasla Lakers‘ın yolunu tutan Howard, Orlando’ya döndüğü ilk maçta eski takımı tarafından aynı muameleye maruz kalacaktı. 39 kere çizgiye gidip 25 defa isabeti bulan Howard, iki alanda da Lakers tarihine geçmişti. Daha da önemlisi Howard, Magic tarafından bilerek çizgiye gönderildiği 20 ziyarette 16 defa isabet bulmuştu.
Stratejinin günümüzdeki en büyük kurbanı ise Ben Simmons oldu. Lige girdiğinden beri şut mekaniği ve isabet oranı konusunda sıkıntılar yaşayan Simmons, serbest atış çizgisinden de tatmin edici isabet oranları yakalayamıyordu. Özellikle playoff ortamında daha da düşen yüzdesi, takımlar için de saldırılabilecek bir zaaf haline geliyordu.
2021 playoffları ikinci turunda sürpriz bir şekilde Philadelphia 76ers‘ı elemeyi başaran Atlanta Hawks, yıldız oyuncunun zaaflarından sonuna kadar yararlanmıştı.
Belki de serinin kaderini belirleyen beşinci maçta Hawks, ikinci ve dördüncü çeyrekte Simmons’ı çizgiye yollayarak kendisine meydan okudu. Simmons, bu meydan okumaya cevap veremedi ve Sixers‘ın 109-106 mağlup ayrıldığı karşılaşmada çizgiden 4/14 ile isabet buldu.
36 kez çizgiye gittiği Rockets maçında 23 defa isabeti bulamayarak NBA rekoru kıran Andre Drummond, 2016 playofflarında yine Rockets’a karşı seri boyunca çizgiden 3/21 ile isabet bulan Andre Roberson, Josh Smith ve Tiago Splitter gibi şutlarıyla ünlü olmayan birçok isim, son yıllarda bu stratejinin kurbanları oldular.