Bison Dele: 7 Senelik NBA Kariyeri, Kaybolan Bir Tekne, Çözülemeyen Gizemli Ölüm

21/Tem/22 10:39 Temmuz 21, 2022

Bilal Baran Yardımcı

21/Tem/22 10:39

Eurohoops.net

Eurohoops Çeviri, Michael Jordanlı Chicago Bulls ile şampiyonluk yaşayan kadronun bir parçası olan, kişiliğiyle etrafındaki herkesi büyülemeyi başaran Brian Williams’ın dramatik bir sonla biten hayat hikayesiyle sizlerle…

by Chris Ballard / Çeviri: Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı Sports Illustrated‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

NBA oyuncusunun katamaranı Tahiti kıyılarında kaybolalı 11 sene oluyor. Pasifik’in ortasındaki bu küçük ada etrafında FBI; cinayet, şöhret ve aşk hakkında sorular soran gazetecilerle birlikte araştırmalar yapıyor. Televizyondaki yeniden canlandırmalar ve nefes kesen magazinsel haberler… 11 yıl oldu ve hala gizem çözülemedi.

Adadakilerin çoğu unuttu bile. Diğerleri de yaşananlar hakkında konuşmayı tercih etmiyor. “Çok zaman oldu” diyorlar gözlerini kaçırarak. “Bizimle hiçbir ilgisi yok.” Tahiti, dünya üzerinde cennet olarak bilinen ve turizme bağlı bir yer, neden ölüm hakkında konuşulsun ki?

Fakat daha da derinlere inerseniz hatırlayanları bulabiliyorsunuz. Sadece yaşananları değil, öncesini de.

“Her zaman iki yolumuz olduğunu düşündüm. Ya yaşayarak ölürsün, ya da sadece ölürsün.”

-Bison Dele, önceki adıyla Brian Williams

“Basketbol oyuncusu olan mı?”

dedi Dev Charlie. “Evet, onunla tanışmıştım.”

Dev Charlie uzundu. Polinezyalı birçok kişi gibi o da biradan anlıyordu, göbeği de bunu kanıtlar nitelikteydi. Güldüğünde kahverengileşmiş üç dişi göze çarpıyordu. Charlie, küçük bir ada yerleşkesi olan Tahiti’deki fiyakalı tatil yeri Sofitel’deki sahilde çalışıyordu. Balayına çıkmış zengin çiftlere hindistan cevizi kesmeyi öğretirdi.

Genç ve daha zayıfken ise Sofitel’de resepsiyonda çalışırdı. 10 yıl önce sudaki bungalovlarda kalan yakışıklı, yeşil gözlü devi hatırlıyor. Ona göre bu adam çok kibar bir insandı. Kalbi çok genişti. Orada üç hafta geçirmişti ve Charlie, onun ününün nereden geldiğini öğrenmemişti bile. Kız arkadaşı ise… Bu kadar güzel birini görmemişsinizdir hayatınızda. Charlie, çiftin kırmızı scooter üstünde adanın rüzgarlı yollarında gezdiğini hatırlıyor.

“Aralarındaki sevgiyi hissedebiliyordunuz.” diyor Charlie. Gülmesi kesiliyor sonra: “Yaşananlar çok üzücüydü.”

Charlie’ye göre konuşulması gereken kişi o değil. Teva adında başka biri var. Adanın batı tarafında, tabelaların bile ardında yaşayan bu kişinin telefonu bile yok ancak çevredeki kime sorsanız onu tanır. Teva, neredeyse bir ay boyunca basketbolcu ve kız arkadaşıylaydı her gün. Onların son arkadaşıydı. “Eğer cevapları bulmak istiyorsanız,” diyor Charlie, “Teva’da olabilir.”

1997 yılında Michael Jordanlı Chicago Bulls‘un son yedi senedeki beşinci şampiyonluğunda önemli bir rol oynayan Williams’ın basketbol kariyerinin en önemli anında bile kafası başka yerde gibiydi.

Cevaplar mı?

Sorduğunuz sorulara bağlı bu.

Takvimler 13 Haziran 1997’yi gösteriyordu ve Chicago’daki United Center’da kutlama vardı. Bulls, Utah Jazz‘i Flu Game ve iki son saniye basketinin bulunduğu efsane seride mağlup etmiş, son yedi senedeki beşinci şampiyonluğunu kazanmıştı.

Şimdi takım için parkenin üzerine kurulmuş portatif sahnede toplanma zamanıydı. Kırmızı-Beyaz konfetiler patladı ve 24.000 Chicago taraftarı susmuyordu. Her şeyin ortasında Finaller MVP’si ödülüne sarılan Jordan vardı. Solunda Phil Jackson, onun yanında da Scottie Pippen bulunuyordu. Dennis Rodman ve çocuğunu omuzlarında taşıyan Steve Kerr de uzak değildi.

Fakat Jordan’a en yakın olan oyuncu sağında duran Brian Williams’tı.

Bu ikili, Bulls‘un o sene nisan ayında Williams ile imzalamasının ardından arkadaş olmuştu. Jordan, Williams’ın yeteneklerini maksimize etmek, oyuna olan odağını arttırmak ve fiziksel durumunu geliştirmek için çabalamıştı. Williams da bu çabaların karşılığını vermişti. Neredeyse ilk 5 başlayan Luc Longley kadar dakika alan Williams, Bulls’un şampiyonluk yolunda önemli bir rol oynamıştı. Kerr, Williams olmadan o seriyi kazanabileceklerini düşünmüyor.

10. sınıfa kadar profesyonel basketboldan uzak kalan solak Williams, parkede alışılagelmişin dışında bir zariflikle oynuyordu. Harika outlet paslar atardı, hızlı hücumlarda sahayı hızlı kat ederdi, soğukkanlıydı… 1991 draftında Orlando Magic tarafından 10. sıradan seçilmeden önce ödüller kazanmıştı. Bulls’a katılmadan önceki sezon Clippers‘ta 15.8 sayı – 7.6 ribaund ortalamaları tutturmuştu.

Fakat United Center’daki o an gibi bir şeyi tecrübe etmemişti daha önceden.

İşte tam da bu yüzden garip bir görüntü çıkmıştı ortaya. NBC’nin kayıtlarına baktığınızda 28 yaşındaki Williams’ın sahnede Jordan’ın arkasında, soluk yeşil gözleriyle MJ’in omuzlarının üzerinden etrafı gözlediğini görüyorsunuz. Sanırsınız ki bu, Williams’ın ilk şampiyonluğu değil. Profesyonel kariyerinin en önemli anında Williams mesafeli, somurtkan ve sanki ruhu orada değilmiş gibiydi.

İki yıl sonra Williams, Pistons ile beş yıl – 36.45 milyon dolarlık kontratından vazgeçti, Çeroki ve Afrikalı köklerinden dolayı ismini Bison Dele olarak değiştirdi. Akıllara yukarıda bahsi geçen anlar geldi o zaman da. Kimse inanamamıştı. Kim 36 milyon doları elinin tersiyle iterdi ki?

Çoğu insan geri döneceğini düşünmesine rağmen bunu yapmadı. Bunun yerine kariyeri boyunca kazandığı 16 milyon dolara yakın parayla dünyayı gezdi; Avustralya’daki Outback bölgesini keşfetti, Pasifik Okyanusu’nun güneylerine açıldı. Maceraları onu eninde sonunda Fransız Polinezyası’na götürdü.

Birinden ya da bir yerden kaçmanın olayı budur. Nereye gidersen git, her şeyi arkada bırakman imkansızdır.