by Doruk Karaca / info@eurohoops.net
2 milyon nüfusa sahip bir ülkeden adını dünyaya duyurmuş kaç tane sporcu çıkabilir? Slovenya, birçok sporda önemli başarılar elde etmiş sporcular yetiştirirken, yalnızca basketbolda bile çok önemli isimleri dünya sahnesine taşıyor.
Goran Dragic ve Luka Doncic belki de uzun yıllar bu listenin zirvesinde yer alacak ancak önemli yetenekler çıkmaya devam ediyor. Bu isimler arasında potansiyeli en yüksek oyunculardan biri ise, 2005 doğumlu Jan Vide.
Real Madrid forması giyen genç oyuncu, FIBA U17 Dünya Kupası’nda Slovenya Milli Takımı’nı 7.liğe taşırken turnuvanın da sayı kralı oldu. Vide ile çocukluğunu, 30 bin kişilik bir şehirden nasıl Madrid’in yolunu tuttuğunu ve gelecek hedeflerini konuştuk.
Öncelikle davetimi kabul ettiğin için teşekkürler. Şimdiye kadar çok yoğun bir yıl geçirdin. Nasıl hissediyorsun?
“Harika hissediyorum. Çok uzun bir sezonu geride bıraktım. Özellikle FIBA U17 Dünya Kupası bittikten sonra, her şeyin fiziksel olarak ne kadar ağır olduğunun farkına varıyorum. 10 günde 7 maça çıktık. Bu, mental olarak da üstesinden gelmesi zor bir süreçti. Aynı anda birçok şey yaşanıyordu. Maçlar, insanların reaksiyonları ve tüm duygular… Genel olarak, bu sezon benim için çok iyi bir tecrübeydi.”
FIBA U17 Dünya Kupası’na döneceğiz ancak öncelikle nasıl bir çocukluk geçirdiğini ve basketbol oynarken ki ilk anılarını merak ediyorum.
“Spora öncelikle memleketimde futbol oynayarak başladım. Yaşadığım şehirde neredeyse her çocuk spora futbol ile başlar. Babam eski bir basketbolcu olduğu için evimizin dışında küçük bir basketbol sahamız vardı. Babam sürekli basketbol maçı izlerdi, Slovenya Ligi ve diğer ligleri takip ederdi. Ben de ona katılırdım ve böylece maçları beraber izlemeye başladık. Okulumda çocuklar için basketbol antrenmanları vardı ve oraya gittikten sonra basketbol oynamaktan da büyük keyif aldım. Harika bir koçumuz vardı. Antrenmanlarımız tam olarak idman temposunda geçmiyordu. Diğer çocuklarla güzel vakit geçiriyor, şut atıyor ve eğleniyorduk. 9 yaşına geldiğimde, buradaki çocuklar arasında çok popüler olan Helios takımına girdim. O noktadan sonra benim için işler ciddileşti.”
Başka bir Sloven oyuncu ve arkadaşın Urban Klavzar da Helios forması giyiyordu. Urban Klavzar’ın 14 yaşında Real Madrid’e gitmesinden 1 yıl sonra, aynı yaşta sen de Madrid ekibinin yolunu tuttun. Takım ve Slovenya basketbolu birçok şeyi doğru yapıyor olmalı. Slovenya’daki rekabet ortamı nasıldı?
“Urban’ın Slovenya’daki evi ile benim büyüdüğüm ev arasında yalnızca 3 ev var, yani komşu sayılırız. Onu uzun yıllardır tanıyorum ve tüm çocukluğumuz beraber geçti. Artık işler benim için çok zor olacak çünkü Urban Real Madrid’den ayrılıyor. Hayatımda ilk kez o olmadan yaşayacağım bir döneme giriyorum. Okullarımız farklı olduğu için o okulların takımlarında oynayarak basketbola başlamıştık. Bu yüzden rakip olarak mücadele ediyorduk. Sonra Helios’ta takım arkadaşı olduk ve bu arkadaşlık Real Madrid’de de devam etti. Basketbol, Slovenya’da 1 numaralı spor diyebilirim. Özellikle EuroBasket 2017’deki şampiyonluktan sonra tüm ülke çılgına dönmüştü. Helios ve Real Madrid’in antrenman seviyesini kıyaslamak gerekirse, bence seviyeler aynı. Tabii ki Real Madrid kulübü her şeye sahip, daha iyi tesislere ve imkanlara sahipler ama Slovenya’daki basketbol seviyesi etkileyici. Sadece 2 milyon nüfuslu bir milletiz ve bu gelişmemizi zorlaştırıyor. Bazı köylerden ve küçük yerlerden oyuncu çıkarmak, başarılı basketbolcular bulmak kolay değil ama seviye hala üst düzey. Helios var, Cedevita Olimpija burada harika bir iş çıkarıyor. Zorlu bir rekabet ortamı var.”
Kariyerinin başlarında gelişmene yardımcı olan birçok isim vardır. Özel olarak koç Gasper Papez ismini duydum. Kendisinin senin için önemi neydi?
“Gasper yalnızca bir koç değildi, o benim için bir mentordu. Okulum ve derslerim konusunda beni teşvik ederdi ve hayatım hakkında mutlaka her şeyi bilirdi. Neler yediğimi, arkadaşlarımla ve takımdakilerle ilişkimin nasıl olduğunu hep bilmesi gerekirdi. Onun büyürken yanımda olması muhteşemdi. Gasper bana yalnızca iyi bir basketbolcu olmayı değil, iyi bir insan olmayı öğretti. Helios’ta oynadığım son yılı hatırlıyorum. Sabah antrenmanından sonra beni arabayla okula bırakır, okuldan sonra beni alıp öğleden sonra antrenmanına götürürdü. Covid sürecinde de Urban ile beraber tüm yaz Gasper ile antrenman yaptık. O harika bir koç, beraber çok özel anılarımız var.”
Başka bir ülkeye taşınmak kimse için kolay değil, bu durum özellikle çocuklarda daha da zor oluyor. Real Madrid’e transferin ve Slovenya’dan daha kalabalık bir nüfusa sahip olan Madrid şehrine adaptasyon sürecin nasıl geçti?
“Madrid’in bir caddesi Slovenya’nın yarısından daha kalabalık olabilir. Her şey 2018 yılında başladı. Bazı scoutlar bana mesajlar gönderdi ve 4 günlük bir denemeye çağrıldım. Sonrasında beni gelecek sezon için transfer etmeyeceklerini ama Real Madrid formasıyla turnuvalarda oynamamı istediklerini söylediler. Önce kendime inanılmaz sinirlenmiştim çünkü beni transfer etmeyeceklerine inanıyordum. Real Madrid formasıyla 2 turnuvaya çıktım. Biri Barcelona’daydı, diğeri ise şampiyon olarak tamamladığımız Mini Copa’ydı. O turnuvalardan sonra benimle daha ciddi bir şekilde ilgilenmeye başladılar. Madrid’de yaşamaya hazırlanmak için 1 senem vardı. Orada Dan Duscak, Urban Klavzar ve bazı Sırp çocukların olmasının da bana çok faydası dokundu, hepsi alışmama yardımcı oldu. 30 bin nüfuslu bir yerden 6 milyon kişinin yaşadığı bir şehre taşınmak farklı bir deneyim. Ancak dediğim gibi Slovenya’daki son senemi buna hazırlanarak geçirdim. İspanyolca dersleri almaya başladım ve konuşma becerilerimi geliştirdim. Ayrıca İspanya’nın kültürü hakkında da çok şey öğrendim. Şu an İspanyolca’yı gayet iyi konuşuyorum ve bu çok önemli çünkü İspanya’da yaşayan herkesin İngilizce’si o kadar iyi sayılmaz.”