By Semih Tuna & Buğra Uzar / info@eurohoops.net
Türkiye’nin kendi evinde düzenlenen 2001 EuroBasket’inde gümüş madalya kazanıp tarih yazmasının üzerinden tam 22 sene geçti. Bu turnuvayı birçok hikayeyi içinde barındıran ve Türkiye’ye belki de basketbolu en çok sevdiren turnuva dersek yanılmış olmayız. 12 Dev Adam’ın EuroBasket’teki en iyi derecesi de 2001’de gelmişti.
Eurohoops olarak bu önemli turnuvayla ilgili sözü o turnuvanın kahramanlarına vermek istedik.
Teknik ekipten Murat Özyer ve Tolga Öngören, hırsıyla turnuvaya damga vuran Mirsad Türkcan, takımın liderlerinden Orhun Ene ve Haluk Yıldırım, o takımın genç yıldızları Kaya Peker, Kerem Tunçeri ve Ömer Onan, turnuvaya dair unutamadıkları anılarını ve 12 Dev Adam’ın başarılı olma sırlarını Eurohoops’a anlattı.
MİRSAD TÜRKCAN
“Turnuvada başarılı olmamızın en büyük nedenlerinden birisi takımın içerisindeki arkadaşlıktı. Turnuvaya gittiğimizde bir jenerasyon değişimi yaşanıyordu. Ben 25, Hidayet ise henüz 22 yaşındaydı. Orhun Ene ve Harun Erdenay bu noktada çok önemli görevler üstlendiler, takıma abilik ettiler ve üstlendikleri görevleri başarıyla yerine getirdiler. Bu da takımın başarısında çok önemli bir sebepti. Onun dışında antrenör konusunda da oldukça avantajlıydık. Aydın Örs çok iyi bir basketbol koçuydu.
O yaz takım olarak yaklaşık 2 buçuk, 3 ayı birlikte geçirdik. Almanya ve İtalya’da kamplar yaptık, 90 gün beraber olduk ve kaynaştık. Bu sayede başarılı olduk ve gümüş madalya kazandık.”
“Bizim için her anlamda özel bir turnuva oldu. Unutamadığım bazı anılar var. Hırvatistan karşısında aldığım hücum ribaundunu unutamıyorum. Benim için turnuvanın en güzel hareketlerinden birisiydi. Maçı kazanmamızı sağlamıştı. Yarı finaldeki Almanya maçında ise Hidayet’in Nowitzki üzerinden yaklaşık dokuz metreden attığı üçlüğü unutamıyorum. Çok kritikti.”
MURAT ÖZYER
“Başarılı olmamızın birkaç tane sebebi vardı. Teknik kadro oluşturulurken eşine belki de rastlanmayan, o güne kadar olan 10 senede sürekli final oynamış iki koç bir araya geldi. Başantrenör olarak o dönemki Efes Pilsen koçu Aydın Örs ve yardımcı antrenör olarak Ülkerspor’un koçu Çetin Yılmaz. Basketbol camiasında çok ender rastlanan bir staff’tı. Bu, hem oyunculara hem de kamuoyuna büyük bir mesajdı. Buraya şampiyon olmuş bir koç olarak Tolga Öngören’i de eklemek gerek. Dolayısıyla 3 başantrenörün bir amaç uğruna bir araya gelmesi pek görülen bir birliktelik değildi. Genel Menajer olarak Doğan Hakyemez ve Türkiye Basketbol Federasyonu’nun Yönetim Kurulu’ndaki Kemal Dinçer’i düşündüğümüzde teknik ve idari ekibi çok kuvvetli hale gelmişti.
İkinci olarak ise; 1979 jenerasyonun hedeflenen başarıları için de burası önemli bir basamaktı. Yatırım yapılan oyuncular da değerli bir şekilde buna cevap verdiler. Dolayısıyla bu başarıya uzun dönemli yatırımı da koymak lazım.
Maçların Türkiye’de oynanması da başarının çok önemli faktörlerindendi. Özellikle Ankara’da, grubun çıkma adına önemli noktalarında seyirci yalnızca çıkma noktalarında değil, otelden takımı salona getirecek süreçte de, maçın dışındaki zamanlarda da Türkiye’de oynamanın avantajını oyunculara hissettirdiler. Oyunculara devamlı pozitif baskı yarattılar. Bu da oyuncuların maksimumlarıyla oynamalarını sağladı.”
“Yarı finaldeki Almanya maçıyla alakalı bir anım var. Kaldığımız Ataköy’deki otelden Abdi İpekçi Spor Salonu’na giderken, otobüsümüzün etrafında büyük bir konvoyla gittik. Şu anki Federasyon Başkanımız Harun Erdenay’ın bile pencereye bakıp tüylerinin diken diken olduğunu hatırlıyorum. Takımımız otelden çıkarken o maçı oynamaya hazırdı. Gözümün önüne geliyor… Sanki şampiyon olmuş bir takımı kutlama yerine götüren bir kalabalık vardı.”