by Melikşah Bayrav/ info@eurohoops.net
2000’li yılların başından itibaren ülke basketbolu, dikkat çekici bir yükseliş dönemine girdi. Anadolu Efes‘in (o zamanki adıyla Efes Pilsen) kazandığı Koraç Kupası’yla birlikte yatırımlarını iyiden iyiye arttırması, bir anlamda rekabetçiliği tetikleyen en önemli unsurlardan biri oldu.
2006 yazında Ülkerspor’la güçlerini birleştiren Fenerbahçe‘yi sponsorluk anlaşmalarının da büyük yardımıyla Beşiktaş ve Galatasaray gibi ülke sporunun diğer devleri takip etti.
Günümüzde bakıldığında ise ülke takımları, 1990’lı yılların başlarında pek kimsenin tahmin edemeyeceği şekilde Avrupa’nın en önde gelen organizasyonlarında istikrarlı olarak zirveyi hedefleyebiliyorlar.
Bu süreçte gelen başarılarının en önemli nedenlerinden biri de elbette ki kaliteli yabancı oyuncuların kulüplerdeki varlıklarıydı. Yıllar içerisinde yatırımların ve bütçelerin artmasıyla birlikte Avrupa’nın çok sayıda önde gelen yabancı oyuncusunu ülkemizde izleme şansını elde edebildik.
Dünya basketbolunun son yıllardaki değişim hızının da büyük etkisiyle ülkemize gelen yabancıların profillerinde de belli bir farklılaşma meydana geldi. Bu durumun en büyük örneklerinden birine de 3 numara pozisyonunda şahitlik ettik.
2000 ile 2010 yılları arasında ağırlıklı olarak atletik, güçlü ve kendi skorunu yaratabilen 3 numaralar Basketbol Süper Ligi ve Avrupa basketbolunda fark yaratabiliyorlardı. 4 numara ve pivot pozisyonundaki oyunculardan ise daha çok çember etrafında bitiricilik, ribaund ve savunma katkısı gibi özellikler bekleniyordu.
2010’lu yıllardan itibaren ise işler biraz değişti. 4 numaralardan gün geçtikçe daha çok hücum ve skor katkısı beklenmesi, 3 numara pozisyonunda süre alan isimlerden de farklı katkılar beklenmesine yol açtı. Skorerliklerinin yanı sıra gerektiğinde bir top yönlendirici gibi pasör özelliklerini sergileyebilen “kısa forvetler”, günümüzde en çok rağbet gören profiller oluyorlar.
Eurohoops Fırın, bugünkü serisinde ülke basketboluna bir dönem damga vurmayı başarmış yabancı 3 numaraları mercek altına alıyor.
NOT: Yazımızda yalnızca 2000 yılından itibaren Türkiye’de forma giymiş oyuncular yer almakta.
NOT 2: Yazımızda yer alan oyuncularda en az 2 basketbol yılına Türkiye’de bir takımda başlama kriteri aradık.
Antonio Granger
Ülke: ABD
Türkiye’deki En İyi Sezonu: 2003/04
İstatistikleri: 35 maç | 16.6 sayı | 4.5 ribaund | 1.1 top çalma
1996 yılında Koraç Kupası zaferiyle ülke basketbolunun ilk Avrupa Kupası şampiyonluğunu kazanan Anadolu Efes, modern EuroLeague’in kuruluşuna doğru giden süreçte basketbol yatırımlarını hız kesmeden sürdürdü.
Yerli rotasyonunda Ufuk Sarıca, Hidayet Türkoğlu, Mehmet Okur ve İbrahim Kutluay gibi büyük yıldızların kariyerlerine farklı formalarla devam etme kararı almaları, lacivert-beyazlı ekibin bu oyuncuların yerlerini en iyi şekilde doldurma zorunluluğunu ortaya çıkarmıştı.
Anadolu Efes formasını ilk olarak 2002-03 sezonunda sırtına geçiren Antonio Granger, lacivert-beyazlı ekibin mücadele ettiği tüm kulvarlarda rekabetçi olabilmek adına kadrosuna yaptığı en dikkat çekici eklemelerden biriydi. Saulius Stombergas gibi bir Avrupa basketbolu efsanesinin yerine transfer edilen ABD’li yıldızdan haliyle beklentiler de çok büyüktü.
Yeni takımındaki ilk yılında Marcus Brown ve Kaspars Kambala gibi iki büyük yıldızın yanında süre bulan Granger, yüksek üçlük yüzdesi ve agresif savunmacılığıyla koçu Oktay Mahmuti tarafından daha tamamlayıcı bir rolde kullanılmıştı. ABD’li yıldızın asıl büyük sıçramayı yaptığı sezon ise Efes‘teki 2. yılı oldu.
CSKA Moskova’ya transfer olan skorer kısa Marcus Brown’un yerine kadroya dahil edilen Trajan Langdon ile müthiş bir uyum yakalayan Granger, rolünün ve kullandığı top adedinin artması ile hücum becerilerini daha rahat şekilde sergileme fırsatını buldu.
Koçu Oktay Mahmuti’nin kendisine olan güveninin boşa çıkarmayan ABD’li yıldız, Skipper Bologna deplasmanında EuroLeague Final Four’unun eşiğinden dönen Anadolu Efes kadrosunun en büyük iki yıldızından biri oldu. Başarılı performansını Basketbol Süper Ligi’ne de taşıyan Granger, takımının kazandığı lig şampiyonluğundaki en büyük pay sahiplerinden biriydi.
2004 yazında takımdan ayrılarak CSKA Moskova’ya transfer olan Antonio Granger ile lacivert-beyazlı ekibin yollarının tekrardan kesişmesi ise pek uzun sürmedi. Sakatlıklar nedeniyle CSKA’da bekleneni pek veremeyen Granger, yalnızca 1 sezon sonra Anadolu Efes’e geri döndü.
Geri dönüşünün ilk yılında yine lacivert-beyazlı ekibe büyük katkılar sağlayan ABD’li forvet, ikinci yılında ise artık iyice kronikleşmeye başlayan sakatlıklarının etkisini çok hissetti. 2006-07 sezonunda çok az karşılaşmada sahada kalabilen Antonio Granger, yıl sonunda henüz 31 yaşındayken basketbol kariyerini noktaladığını açıkladı.
Preston Shumpert
Ülke: ABD/Türkiye
Türkiye’deki En İyi Sezonu: 2007/08
İstatistikleri: 36 maç | 16.7 sayı | 4.1 ribaund | 1.9 asist
Ülke sporunun en köklü kulüplerinden biri olan Beşiktaş, 2000’li yılların ortalarına kadar basketbolda düzenli olarak zirveyi zorlayabilen bir takım değildi. 2005 yılında önemli bir sponsorluk anlaşması imzalayarak Beşiktaş Cola Turka ismini alan siyah-beyazlı ekip, yatırımlarını arttırarak rekabetçi kadrolar kurmaya başladı.
2005 ile 2007 yılları arasında EuroCup’ta mücadele eden (o zamanki adıyla ULEB Cup) Beşiktaş, üst üste iki senede de organizasyona normal sezonda veda etmişti. 2007 yazında Avrupa ve Basketbol Süper Ligi için iddialı bir kadro oluşturmak isteyen siyah-beyazlı ekip, birbirinden önemli transferlere imza attı.
Daha önce İtalya’nın Fortitudo Bologna, Olimpia Milano ve Benetton Treviso gibi önde gelen ekiplerinin formasını terleten ABD’li forvet Preston Shumpert, 1 sezonluk TAU Ceramica macerasının ardından Türkiye’ye geri dönen Kaya Peker’le birlikte Beşiktaş’ın en önemli 2 transferinden biri olarak göze çarpıyordu.
Forvet pozisyonunda oynayan bir oyuncu için komple hücum tehditlerine sahip olan Shumpert, o dönemler ligimizde fark yaratma potansiyeli fazlasıyla yüksek bir isimdi. Yüksek yüzdeyle attığı üçlüklerinin yanı sıra çembere ataklarıyla da bolca skor üreten ABD’li forvet, kısa sürede lige damgasını vurdu.
Ergin Ataman yönetimindeki Beşiktaş, normal sezon boyunca harika bir performans sergileyerek liderliği alırken Preston Shumpert da üst düzey skorer becerileriyle takımın bir numaralı yıldızıydı. ULEB Cup’ta ise tarihinde ilk kez çeyrek final bileti alan siyah-beyazlı ekip, bu turda her ne kadar ezeli rakibi Galatasaray‘a elense de fazlasıyla başarılı bir Avrupa serüvenini geride bıraktı.
Basketbol Süper Ligi playofflarında ise yarı finalde elenen Beşiktaş’ta koç Ergin Ataman, sezon sonunda Anadolu Efes‘in yolunu tuttu. Kariyerinde yeni bir maceraya atılmaya hazırlanan deneyimli çalıştırıcı, yanında sezonun flaş yıldızı Preston Shumpert’ı da götürdü.
Her ne kadar yeni durağında Beşiktaş’taki etkinin birebir aynısını yapamasa da skorer oyuncu, yine koçu Ergin Ataman’ın en güvendiği isimlerden biriydi. 2 sezonluk Anadolu Efes serüveninde 1 Basketbol Süper Ligi şampiyonluğu sevinci yaşayan Shumpert, 2010 yazında bir diğer iddialı ekip Galatasaray‘ın kadrosuna katıldı.
Artık ilerleyen yaşıyla birlikte daha tamamlayıcı bir rolde süre almaya başlayan Preston Shumpert, bu süreçte Türk vatandaşlığına da geçerek “Mert” ismini aldı. 2 yıllık Galatasaray serüveninin sonunda yine ülkemizde kalmaya devam eden Shumpert, 2012-13 sezonudaki 1 senelik Aliağa Petkimspor macerasının sonunda kariyerine nokta koyduğunu açıkladı.
David Hawkins
Ülke: ABD
Türkiye’deki En İyi Sezonu: 2011/12
İstatistikleri: 13.4 sayı | 4.0 ribaund | 3.5 asist
2011 yazında Beşiktaş, tarihinin belki de en iddialı kadrosunu kurmak için yola koyuldu.
Bu süreçte Milangaz’la sponsorluk anlaşması imzalayarak Beşiktaş Milangaz adını alan siyah-beyazlı ekip, başantrenörlük görevine de bir önceki sezonun ortasında Ergin Ataman’ı getirmişti. NBA’deki lokavtın nedeniyle Semih Erden’i kadrosuna katan Beşiktaş, asıl bombayı ise Utah Jazz‘i yıldız oyun kurucusu Deron Williams’la patlattı.
İtalya’nın Virtus Roma, Olimpia Milano ve Montepaschi Siena gibi önemli takımlarının formalarını terleten ABD’li forvet David Hawkins de bu süreçte yapılan flaş hamlelerden biriydi. Adaptasyon sürecini çok çabuk atlatan Hawkins, kısa sürede takım kaptanlığına bile getirildi.
Sahada tam anlamıyla komple bir hücumcu olan David Hawkins, özellikle dripling üzerinden yarattığı orta mesafe atışlarıyla durdurulması çok zor bir oyuncuydu. Pozisyonu için bir hayli belirleyici top yönlendirme özelliğiyle de koçu Ergin Ataman’ın sisteminde parlayan ABD’li forvet, Beşiktaş taraftarının sevgililerinden biri haline geldi.
Deron Williams ve Semih Erden’in sezon ortasındaki ayrılıklarına rağmen siyah-beyazlı ekip; Carlos Arroyo ve Pops Mensah-Bonsu gibi takviyelerle iddiasını sürdürdü. Sezon sonunda Basketbol Süper Ligi, EuroChallenge ve Türkiye Kupası’nı müzesine götüren Beşiktaş, tarihinin açık ara en başarılı yılını geride bıraktı.
Tarihi başarıların yaşandığı 2011-12 sezonunun ardından koç Ergin Ataman, beklenmedik şekilde Galatasaray‘ın yolunu tuttu. ABD’li forvet David Hawkins de Pops Mensah-Bonsu, Zoran Erceg ve Carlos Arroyo’yla birlikte sarı-kırmızılı ekibin kadrosuna katıldılar.
Hücumdaki üst düzey yeteneklerini Galatasaray formasıyla da sergilemeye devam eden Hawkins, her şey kendisi ve takımı açısından çok iyi giderken bir anda flaş bir gelişmeyle sarsıldı. Yapılan doping testlerinin sonucunda “keyif verici madde” kullandığı tespit edilen ABD’li forvet, 4 yıl boyunca basketboldan men edildi.
Skorer yetenekleri, atletizmi, gücü ve lider karakteriyle David Hawkins, kısa süre ülkemizde forma giymesine rağmen adını hafızalara kazımayı başardı. Cezasının sona ermesiyle birlikte İtalya 3. Ligi ekiplerinden Fortitudo Roma ile anlaşan Hawkins, kısa süreli İtalya macerasının ardından 36 yaşında kariyerini noktaladı.
Hawkins, bu listede Türkiye’de en az oynamış oyuncu. Ancak bıraktığı etki yıllar sonra bile hala hatırlanıyor ve bu yüzden listede kendisine yer buluyor.