by Mirin Fader / Çeviri: Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 29 Haziran 2022 tarihinde The Ringer‘da yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Düdükler, zil sesleri ve spor ayakkabıların parkeye sürttüğünde çıkardığı sesler spor salonunda yankılanıyordu. Tanıdık bir soy isme sahip olan genç, saha genelindeki kameraman sürüsünden uzakta bir köşede basketbol topunu sektiriyordu. Compton Magic’ten bazı arkadaşlarının kamerada gözükmek için birbirleriyle yarıştığını görebiliyordu.
2 metre boyundaki uzun bacaklı ve ince bu çocuk, bu tarz şeylerle ilgilenmiyordu. Bir yandan öbür yana top sürüyor, bunu yaparken hep önüne bakıyordu. Yüz ifadesi değişmiyor, ağzından tek bir kelime çıkmıyordu. Sahne ışıklarının üzerinde olduğunu hissedebiliyordu. İnsanlar onun kim olduğunu biliyor, gerçekten de iyi olup olmadığını merak ediyorlardı. Ne de olsa Kentucy, Kansas ve UCLA’den burs kazanmıştı bu çocuk.
Bazen hakemlerin onun kim olduğunu anlaması vakit alıyordu. “Stojakovic… Bu isim bana nereden tanıdık geliyor?”.
“O, Peja Stojakovic’in oğlu.” diye fısıldadı Magic koçu; üç kere All-Star olmuş, Kings ile yıldızlaşmış ve 13 yıllık kariyerinde Mavericks ile şampiyonluk yaşamış efsanevi Sırp şutöre referans yaparak.
Bu çocuğun ismi Andrej. Genelde Drej olarak kullanıyor ismini. Maçın başlamasıyla birlikte 17 yaşındaki gencin babasından farklı bir oyun tarzı olduğu anlaşılıyor. Forvette topu yakaladıktan sonra sağa hamle yapıyor, sonrasında hızla soluna gidiyor ve çemberde bitiyor. Sürekli atak etmeye, açık sahaya kullanıp savunmacıların arasından geçmeye çalışıyor. Topu bir potadan öbürüne taşırken sarı-kırmızı Adidasları dikkat çekiyor.
İnsanlar, bu yaptıklarının hiçbirini beklemiyordu ondan. Babası gibi keskin bir set şutörü olduğunu düşünüyorlardı. Andrej’de de o ipeksi şut stili var, Peja’nınki biraz daha ekstrem ve alışılagelmemiş olsa da ikisi de topu yüksekten çıkarıyor.
Fakat Andrej, babasından daha atletik, daha versatil ve daha hızlı olduğunu kanıtlamak için can atıyor. “Her sahaya çıktığımda daha fazlasını yapabildiğimi göstermeliyim.” diyor Andrej.
Kendi ismini babasının ününden sivriltmek onu motive ediyor. Kendisinin en iyi versiyonu olmak için çalışıyor ancak bir nebze babasının modern versiyonu olduğunun da farkında. Bildiği neredeyse her şeyi babasından öğrendi. O şut stili, o ayak hareketleri, karmaşık savunmaları çözebilen o hızı…
Andrej babasını çok seviyor. Babası her zaman yanında olduğu, tutkulu olduğu için çok şanslı olduğunu biliyor ancak Andrej, diğer insanların ona nasıl yaklaştığının da farkında. Küçük görüyorlar. Onlara göre Andrej’in hikayesi kesinlikle ama kesinlikle babasıyla bağlantılı. Öyle de gerçekten.
Fakat Andrej, kendi hikayesini yazmak istiyor.
“Onlara Andrej olabileceğimi kanıtlamak istiyorum, ‘Peja’nın çocuğu’ değil.”
45 yaşındaki Peja emekli olalı 11 sene geçti. Son olarak Kings‘te asistan genel menajerlik yapan Stojakovic, 2020 yılında uzun süredir arkadaşı olan Vlade Divac’ın istifasından bir gün sonra görevinden ayrıldı. O günden beri o ve Andrej resmen yapışık ikiz gibiler. Neredeyse her gün antrenman yapıyorlar. Çocuğunun sahip olduğu tutkuyu ve adanmışlığı görebiliyor, bu da ona bildiği her şeyi öğretmesi yönünde motivasyon sağlıyor.
Andrej; ilham aldığı, onu sürekli daha iyi olmaya iten babasını etkilemek istiyor. Bazen antrenmanlar esnasında babası onu topu alıp dikmek isteyecek seviyeye kadar sinirlendirse de Andrej, babasının her sözünü dikkatle dinliyor. Çoğu ergen gibi bunu babasına itiraf etmeyecek olsa da zaman zaman özel hayatında Peja’yı örnek aldığını hissedebiliyor.
“Yorulmak tamamen kafada biten bir şey.”
“Eğer hayallerin büyükse ona göre çalışmalısın. Aksi halde başarılı olamazsın.”
“Çalışmak her şeydir. Kendi potansiyelini ulaşmak senin görevin.”
Andrej, mayıs ayında oynanan maçta bir kez olsun babasına bakmadı ancak orada olduğunu biliyordu. İkili neredeyse her haftasonu Sacramento’daki evlerinden California’ya seyahat ederdi. Bir eli cebinde duran Peja, gri pantolonu ve bordo New Balance tişörtüyle tam bir baba modundaydı. Diğer ebeveynlerin biraz arkasında dururdu. Bunun sebebi zaten boyunun yeterince uzun olması değil, halihazırda baskı altında olan çocuğuna ekstra baskı eklememekti.
“Onun kendi hikayesini yazmak istediğini görebiliyorum.” diyor Peja.
Peja oğlunun yaptığı ekstra pasları, takım arkadaşlarına hazırladığı pozisyonları izlerken her ne kadar gözleri ışıldasa da alkışlamak ya da tezahürat yapmaktan alıkoyuyor kendini. Hata yaptığında da bağırmıyor aynı zamanda. Andrej’in koçlarına saygı duyuyor, sınırlarını biliyor.
Fakat bu, aklında düşüncelerin uçuşmasına engel olmuyor tabii. Bazen Andrej’e daha agresif olmasını haykırası geliyor ancak içinde tutuyor. Oğlunun bunu kendi kendine halletmesi gerekiyor. “Öğrenmek” bu şekilde gerçekleşecek.