by Jerry Bembry / Çeviri: Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 5 Mayıs 2020 tarihinde Andscapte‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Scott Burrell, 1997-98 sezonunda Chicago Bulls‘a katıldığında 26 yaşındaydı. O güne kadar Charlotte Hornets formasıyla halihazırda Larry Johnson, Kenny Anderson ve Glen Rice gibi birkaç yıldız oyuncunun yanında oynamayı tecrübe etmişti.
Ancak Burrell’in Bulls‘ta işlerin çok daha farklı olacağını anlaması uzun sürmedi. Antrenman kampı sırasında kadro için güvenlik atamaları yapıldığında gözleri açılmıştı.
“Charlotte’tayken takımın güvenliği olan bir kişi olurdu. Chicago’da herkesin ayrı bir güvenliği vardı. O kadar fazla yıldızımız vardı ki seyahat ederken rock grupları gibi oluyorduk. Benim gibi genç bir oyuncu için farklı bir deneyimdi.” diyor Burrell.
Michael Jordan deneyimi diyebiliriz buna kısaca.
1990’lı yıllarda Jordan, Bulls’un dünya üzerindeki en dikkat çekici spor takımlarından biri haline gelmesini sağladı. Bu durum, yolculuğun tadını çıkarma fırsatı bulan bir nebze daha düşük profilli oyuncular için de şok etkisi yaratmıştı.
“Hayatımızın en iyi günleriydi”
1986 draftının ilk turunda Bulls tarafından seçilen Ohio’lu Brad Sellers, lige girdiğinde 24 yaşındaydı. Jordan o zamanlarda halihazırda yükselen bir yıldızdı. 1985 yılında Yılın Çaylağı ödülünü kazanmıştı ve Air Jordan markası kuruluşunun ilk yılında ayakkabı satışlarından 100 milyon doları aşkın gelir elde etmişti.
Fakat eğlence yeni başlıyordu.
“Ben Ohio’daki küçük bir kasabadan geliyorum, Michael da North Carolina’daki küçük bir kasabadan geliyor. Scottie Pippen de Arkansas’ın arka planda kalmış yerleşkelerinden birinden katıldı aramıza. Resmen ‘köyden indim şehre’ konumundaydık, hiçbir şeyden haberimiz yoktu.” diyor Sellers.
Bulls kadrosunda oyunun gördüğü en büyük figür haline gelen bir isim kısa zamanda etkisini gösterince diğer oyuncular da gece kulüplerinde, Chicago’daki ve diğer şehirlerdeki restoranlarda VIP muamelesi görmeye başladı.
“20 yaşında Chicago’da yaşayan birkaç adam… Evet, gerçekten de özeldi.” diyor günümüzde Warrensville Heights’ta belediye başkanlığı yapan, Bulls formasını üç sezon terletmiş Sellers. “Detay verme niyetiyle söylemiyorum, hayatımızın en iyi günleriydi.”
Jordan’ın takım arkadaşları şehirdeki statülerinin tadını çıkarabiliyordu çoğu zaman.
Fakat The Last Dance bölümlerinde de gözüktüğü gibi Jordan’ın şöhreti büyüdükçe sıkıntılar da baş göstermeye başlıyordu.
“İlk bölümlerde MJ’in çamaşır yıkadığını falan görebiliyordunuz. O zamanlar öyleydi, ‘köylü’ parçası normal bir insan gibi yaşıyordu.” diyor Sellers. “Fakat basketbolda öylesine büyüdü ki geri dönülmeyecek bir noktaya ulaşmıştı. Bir gün ona ‘Hey M, yemeğini nasıl yiyorsun?’ diye sormuştum.
Zincir bir market olan Jewel-Osco’yu kapanmalarına 15 dakika kala arayıp geleceğini haber verdiğini, böylece o alışveriş yaparken geç saatlere kadar marketi açık tuttuklarını söylemişti bana.”
Jordan ekibe çalışma saatlerini esnettikleri için cömertçe bahşişini de verirdi.
“O zamanlar yılda 30 milyon dolar kazandığı filan da yoktu, bir milyondan az kazandığına eminim.” diyor Sellers. “Fakat o zamanlar için o para çok büyük bir paraydı, insanlara yardımcı olduğundan emin olmak istiyordu.”
Şehrin Jordan’a sahip çıkmasından takım arkadaşları da yararlanıyordu.
Polisler Jordan’ın yolculuklarına eşlik ederdi. Sellers da otobana gireceği saatleri Jordan’ın salona yolculuk ettiği saatlere göre ayarlardı.
Sebep ne miydi? Jordan’ın arabalarına hakim olan eyalet polisleri her zaman yola giriş yaptığı yerde beklerlerdi.
“Yolumuzu değiştirip onun evinin oradaki otobandan giderdik. Chevy Blazer’ımı onun Corvette’inin hemen arkasından sürerdim.” diyor Sellers.
Burrell’in de karlı bir günde takım uçağına yetişmek için havalimanına yaptığı yolculukta benzer bir hikayesi var.
“Endişeliydim, bu yüzden de beş araç önümde benimle beraber takılı kalmış Luc Longley’i aradım.” diyor Burrell. “Sonra sağ şeride bir baktık ki ne görelim? Kendisine eşlik eden bir polis arabasıyla MJ gidiyor. Biz de hemen arkalarına takıldık ve zamanında yetişmeyi başardık.”
Belgeselin dördüncü bölümünün sonunda Burrell için unutulmayacak bir sahne vardı: Jordan, ona “Dennis Rodman Jr.” demişti.
“Mike’in benim için dediği ‘partiliyordu, sürekli takılıyordu’ iddialarının aksine şehir merkezine çok sık uğramazdım. Aileme bu sahnenin varlığını önceden haber vermiştim ki hazırlık olsunlar. Gördüklerinde kahkahalara boğuldular.” diyor Burrell.
O sahneye gülenlerden biri de Burrell’in New York’ta spor sunuculuğu yapan eşi Jeane Coakley’di.
“Eşimin bu konuda ne düşündüğünü soruyor insanlar bana. İkimiz de gülmüştük. Eğer eşim 22 yaşındayken yaptığım bir şeyi sıkıntı ediyor olsaydı muhtemelen doğru çift olmazdık zaten.” diyor Burrell.
Burrell’in Chicago’da geçirdiği bir yıl, kariyerinin en harika sezonu olmuştu.
“Bulunduğum açık ara en yetenekli, en odaklı takımdı. Lideri asla bir gün bile mola vermeyen biriydi, bu onun genlerinde yoktu. Her gün şahit olması inanılmaz bir insandı.” diyor Burrell.
“Mike, her zaman sizi test ederdi”
Takım arkadaşları için Jordan deneyiminin bir kısmı da test edilmekti.
“Liderlik olayını ciddiye almayan oyuncularla birlikte oynadığınız da oluyor ancak Michael; sürekli herkesin bu işe bağlı olduğundan, kendini adadığından ve odaklandığından emin olmak isterdi.” diyor 1990-91 sezonunun başında Bulls‘a giden Dennis Hopson. “Mike, şampiyonluk kazanmak istiyordu. Bunu başarmak için doğru takım arkadaşlarına sahip olduğundan emin olmak istiyordu.”
Sellers, Jordan’ın takım yolculuklarında özenle birçok dergiyi elden geçirdiğini hatırlıyor.
“Onun hakkında söylenen çılgınca bir şeyi bulmak için her gazeteyi, her dergiyi okurdu.” diyor Sellers. “Bilgiye her zaman açtı ve sürekli bir motivasyon sebebi arardı.
Bir şey mi buldu? Bunu size karşı kullanırdı. Herkes onun namlusunun ucundaydı.”
Takım arkadaşları bile. 10 Mayıs’ta yayınlanan bölümde 1995 yılındaki bir antrenmanda Jordan’ın Steve Kerr’ün yüzüne yumruk attığı hatırlatılıyor.
1990-91 yıllarındaki kısa süreli Bulls macerasında Hopson buna benzer bir şey yaşamasa da herkesin Jordan tarafından meydan okumalara maruz kaldığına şahit olmuştu.
“Mike her zaman sizi test ederdi, ne kadar sert olduğunuzu, üstünüze geldiğinde geri adım atıp atmayacağınızı görmek isterdi.” diyor Hopson. “Durumu sizin için ne kadar zorlaştırırsa zorlaştırsın geri adım atamazdınız. Eğer atarsanız size üstünlük kurduğunu bilirdi.”
Burrell, 1997 yılında takımla yaptığı ilk antrenmanda fark etmişti bunu.
“İlk gün yanıma geldi ve ‘Hey, Scott Burrell’ dedi. Bir takım arkadaşımın bana tam ismimle seslenmesi hiç iyi bir işaret değildi, benim hakkımda hiçbir şey bilmediğini ve başımın belada olduğunu gösteriyordu. ‘Buraya gelerek senede 4-5 kez benimle karşılaşmayacağın için şanslı hissediyorsun ancak bundan sonra her gün benimle karşılaşacaksın’ dedi bana. Beni germişti bu söyledikleri.” diyor Burrell.
Burrell’e Hornets forması giyerken Jordan ile hiç muhabbeti olup olmadığı sorulduğunda şöyle yanıtladı:
“Hayır, hayır, hayır, hayır… Akıllı bir insandım. Onunla göz göze gelmek bile istemiyordunuz çünkü kafasında size karşı dolacağı bir şeyler uydurabilirdi her an.”
Burrell, bazı rakiplerin cesurca davrandığını hatırlıyor. Bir tanesi Philadelphia 76ers forması giyiyordu, Jordan’ın ameliyatından sadece birkaç gün sonra oynanan 1997 sezonu öncesi hazırlık maçlarında Jordan’a trash talk yapmıştı.
“Jordan biraz zorlanıyordu, harika bir maç çıkarmıyordu. Sonrasında MJ bu adamın yanına gitti ve ‘Benim ayakkabılarımı giyiyorsun şu an, ne diye konuşuyorsun ki?’ dedi.
Başka bir zamanda ise Denver’daydık ve biri MJ’e yaşlandığını söyledi. Bu durum onu ateşlendirmişti.” diyor Burrell.
Burrell’e kredi vereceğimiz bir konu varsa o da antrenmanlarda Jordan ile birebir oynamayı isteyen nadir Bulls oyuncularından biri olması. Yoğun geçen ve Jordan’ın 7-6 kazandığı bir maçın ardından Burrell rövanş istemişti. Jordan ise bu teklifi reddetti.
Sebebini sorunca Jordan, acımasız bir cevap verdi:
“Sonra gidip bütün arkadaşlarına, ailelerine, tanıdıklarına Michael Jordan’ı yendiğini söyleyeceksin değil mi? Ben kazanırsam gidip aileme ne diyeceğim? ‘Scott Burrell’i yendim’ mi diyeceğim?”
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!