by Melikşah Bayrav / info@eurohoops.net
Turkish Airlines EuroLeague’de son derece hareketli bir yaz transfer dönemine hep birlikte şahitlik ediyoruz. Üst üste 2. kez Anadolu Efes şampiyonluğuyla noktalanan 2021-22 sezonunun ardından takımlar, en zirveye kendi adlarını yazdırabilmek için çok sayıda flaş hamleye imza attılar.
Son yıllarda transfer piyasasındaki NBA ve Çin Ligi etkisi, Avrupa ekipleri için mevcut oyuncu havuzunu bir hayli daraltmıştı.
Bu yaz NBA ve Çin’in yanına Japonya Ligi gibi bir etkenin daha eklenmesine rağmen EuroLeague takımları, kadrolarını güçlendirebilmek için ellerinden gelenin belki de en iyisini yaptılar.
Önümüzdeki süreçte belki de modern EuroLeague tarihinin en çekişmeli geçecek sezonuna tanıklık edeceğiz. Elbette bu durumun oluşmasını sağlayan faktörler arasında transferlerin olduğu kadar başantrenör değişiklikleri de önemli yer kaplıyor.
Tabii ki değişim her takım için aynı anlamı ifade etmiyor. Örneğin 11 yıllık Pablo Laso serüvenine nokta koymayı tercih eden Real Madrid, Chus Mateo’yla geçmiş yıllarda oluşturulan yapının üzerine koymaya çalışacak. Panathinaikos, Maccabi ve Fenerbahçe Beko gibi ekipler ise yepyeni bir yapılanmayla başarılara koşmanın hayalini kuracak.
Eurohoops Fırın, bugünkü serisinde EuroLeague’in başantrenör değişikliğine giden 6 takımına göz atıyor.
Fenerbahçe Beko – Dimitris Itoudis
8 yıllık efsanevi Zeljko Obradovic döneminin ardından Fenerbahçe Beko için işleri yeniden rayına oturtmanın kolay olmayacağını tahmin etmek pek de zor değildi. Önce Igor Kokoskov gibi bambaşka bir koç profiline yönelmeyi tercih eden Fenerbahçe, istikrarlı bir yapı ortaya çıkaramadı.
Geçtiğimiz sezon ise Sasha Djordjevic’in yönetiminde Basketbol Süper Ligi şampiyonluğu sevinci yaşayan sarı-lacivertli ekip, bu büyük başarıya rağmen Avrupa’da beklenen seviyenin epey uzağında kaldı. 8 yıl aradan sonra ilk kez playoffların uzağında kalınması, bir nevi Fenerbahçe için yine değişim sürecinin habercisiydi.
Son 2 sezonda da sürekli bir şeyleri yeniden inşa etmeye çalışan sarı-lacivertli ekip için Dimitris Itoudis, belki de olabilecek en doğru başantrenör profiliydi. CSKA Moskova’daki 8 yıllık serüveninde kazanmadık kupa bırakmayan Yunan çalıştırıcı, Andrey Vatutin gibi talepkar bir başkanın varlığına rağmen oluşturduğu son derece sağlıklı yapıyla da adını Avrupa’nın elit koçları arasına yazdırdı.
Yine de deneyimli çalıştırıcı için işler Fenerbahçe’de pek kolay olmayacaktır. CSKA Moskova’nın aksine çok fazla sayıda taraftara sahip olan sarı-lacivertli ekip, Obradovic‘li yıllarda Final Four’lara alışmış bir camia olarak son 2 sezondur bu prestijli organizasyonun uzağında kalıyor. Bu sebeple Dimitris Itoudis’in üzerinde önemli bir başarı baskısı olacak.
Yaz dönemine baktığımızda ise Fenerbahçe Beko, takımın en büyük yıldızı konumundaki Jan Vesely‘nin kulüpten ayrılarak Barcelona’ya transfer olmasıyla birlikte kadrosunda önemli bir kalite eksilmesi yaşadı. Uzun rotasyonuna geçtiğimiz sezon EuroCup’ta ortalığı tozu dumana katan Johnathan Motley’i ekleyen sarı kanaryalar, henüz resmi açıklama gelmese de Nemanja Bjelica’yı da kadrosuna katmaya hazırlanıyor.
Kısalara baktığımızda ise tablonun biraz daha farklılaştığını görüyoruz. Pierria Henry’nin beklenmedik şekilde takımdan ayrılarak ABD’ye dönmesi, Fenerbahçe için bir oyun kurucu takviyesini zorunlu hale getirmişti. Önce Maccabi Tel Aviv‘in yıldızı Scottie Wilbekin’i transfer eden sarı-lacivertli ekip, Barcelona’dan ayrılan Nick Calathes’i de resmen açıklamanın planlarını yapıyor.
Geçtiğimiz sezon Barcelona formasıyla kariyerinin en iyi yıllarından birini geride bırakmayan Calathes, sakatlık sorunları nedeniyle de belli bir istikrarı korumakta zorlanmıştı. Şutu konusunda ise yıllardır bariz sorunlar yaşayan Yunan oyun kurucu, yaşının ilerlemesiyle birlikte savunmada da bazı zaafiyetlere yol açmaya başladı.
Buna rağmen Calathes’in tecrübesi ve üst düzey oyun zekası, kısa rotasyonunun yeni yıldızı Scottie Wilbekin’in daha dengeli bir rolde kullanılmasını sağlayabilir. Topu sürekli domine etmek zorunda kalmadığı bir denklemde Wilbekin, özellikle topsuz perde aksiyonlarının yardımıyla yarı saha hücumlarında çok daha verimli bir şekilde kullanılabilir.
Uzun rotasyonunda ise potansiyelin çok yüksek olmasına rağmen bazı soru işaretleri de mevcut. Geçtiğimiz sezon Avrupa’da bir anda dikkatleri üzerine toplayan Johnathan Motley, hücumdaki tüm etkileyici özelliklerine rağmen verimli olabilmesi için yarı sahada kendisine alan yaratılması gereken bir isim. Bu noktada 7 yıl aradan sonra Fenerbahçe’ye geri dönmeye hazırlanan Nemanja Bjelica’nın performansı, Motley açısından da bir hayli belirleyici olacak.
NBA’de geçirdiği 7 yılda ağırlıklı olarak şutör yönüyle varolmaya çalışan Bjelica’nın sarı-lacivertli ekipteki dış şut performansı, sarı-lacivertli ekibin yarı sahada istediği alanları bulabilmesine direkt olarak etki edecek. Takımın ana oyun kurucusu rolüne geçmesi beklenen Nick Calathes’in de şutu sıkça riske edilen bir oyuncu olması, Sırp yıldızın perimetre gerisinden vereceği katkıyı çok daha önemli bir hale getiriyor.
Rotasyonunu da Nigel Hayes-Davis ve Tonye Jekiri gibi güvenilir parçalarla kuvvetlendiren Fenerbahçe, kurulmaya çalışılan yapının tam anlamıyla işlemeye başlaması için elbette belirli bir süreye ihtiyaç duyacak. Bu noktada Dimitris Itoudis kalibresinde bir başantrenörün takımın başında olması, geçtiğimiz sezonların aksine adaptasyon sürecinin daha sağlıklı şekilde atlatılmasına neden olacaktır.
Real Madrid – Chus Mateo
EuroLeague’de geçtiğimiz yılın finalisti Real Madrid, son 11 yıldır takımın başında bulunan Pablo Laso’nun sezonun son bölümünde kalp krizi geçirmesi nedeniyle sarsılmıştı. İspanya Ligi playofflarında takımı devralan asistan koç Chus Mateo, bu süreçte fazlasıyla başarılı bir performans sergileyerek İspanyol devini şampiyonluğa taşıdı.
Bu önemli başarının ardından gelen yaz dönemi ise Real Madrid için epey hareketli ilerliyor. Pablo Laso’nun koçluğa geri dönüş için tümüyle onay aldığını söylemesine rağmen eflatun-beyazlı ekibin doktor raporlarını öne sürerek deneyimli çalıştırıcıyla yollarını ayırması, özellikle taraftarların ciddi tepkisini çekmişti.
Başarılarla dolu geçen Pablo Laso döneminin sona ermesiyle birlikte İspanyol devi, yola geçtiğimiz sezon başarılı bir performans ortaya koyan Chus Mateo’yla devam etme kararı aldı. Zaten halihazırda oturmuş olan kadrosunu birkaç önemli takviyeyle güçlendiren eflatun-beyazlı ekip, EuroLeague’in önümüzdeki yılda en iddialı takımlarından biri olacak.
Walter Tavares, Vincent Poirier, Gabriel Deck ve Guerschon Yabusele gibi yıldızların varlığıyla Avrupa’nın açık ara en iyi 4-5 numara rotasyonuna sahip olan Real Madrid, bir süredir kısalarından istediği katkıları pek alamıyordu.
Facu Campazzo’nun ayrılığının ardından yerine gelen Nigel Williams-Goss ve Thomas Heurtel gibi eklemelerden beklenen katkının alınamaması, Sergio Llull, Rudy Fernandez ve Fabien Causeur gibi deneyimli isimlerin omuzlarındaki yükün tahmin edilenden çok daha fazla artmasına neden olmuştu.
Daha önce uzun yıllar Real Madrid formasını terleten Sergio Rodriguez’i “yuvaya” döndüren eflatun-beyazlı ekip, Mario Hezonja ve Dzanan Musa gibi çok önemli eklemelerle de takımın hücum potansiyelini bir hayli yukarı çekmeye çalıştı. Artık kısa rotasyonunda da bir hayli kaliteli isimlere sahip olan eflatun-beyazlı ekipte Chus Mateo, kariyerinin belki de en ciddi sınavına tabii tutulacak.
Real Madrid’in bu yaz yaptığı eklemelerde Mario Hezonja ismi fazlasıyla öne çıkıyor. Gençlik yıllarını Barcelona’da geçirmiş bir yıldız olarak bu yaz Barça’nın ezeli rakibine transfer olan Hezonja, geçtiğimiz sezon UNICS Kazan formasıyla VTB Ligi’nin en değerli oyuncusu seçilmişti.
Hırvat yıldızın eflatun-beyazlı ekipteki rolü, haliyle UNICS Kazan’dakinden çok daha farklı olacak. Koç Velimir Perasovic‘in ekibinde topu sürekli domine etme özgürlüğüne sahip olan Hezonja’nın maç başına kullandığı top adedi, gelecek yıl yanındaki değerli yıldızların varlığı nedeniyle azalacaktır.
Mario Hezonja her ne kadar çok değerli bir yıldız olsa da topsuz oyundaki becerileri hep bir soru işareti oldu. Tam da bu nedenle Chus Mateo, oyuncusundan olabilecek en yüksek katkıyı alabilmek için doğru hücum kurgusunu oluşturmak zorunda.
Öte yandan geçtiğimiz sezon İspanya Ligi’nin MVP’si seçilen Dzanan Musa da topu domine edebildiği anlarda verimliliğini üst düzeye çıkaran bir isim. Real Madrid gibi başarısızlığın pek kolay kabul görmediği bir ortamda Chus Mateo, takımını başarılara taşıyabilmek için elinden gelenin en iyisini yapmak zorunda.
Panathinaikos – Dejan Radonjic
Avrupa basketbolu tarihinin en başarılı kulüplerinden Panathinaikos, son yıllarda taraftarlarına ciddi hayal kırıklıkları yaşatıyor. Özellikle son 2 sezonda playoff yarışının bir hayli uzağında kalan Yunan devi, ekonomik sorunların da büyük etkisiyle yarışmacı kadrolar kurmakta zorlanıyordu.
Geçtiğimiz sezonun ortasında kötü gidişata bir dur diyen takım sahibi Dimitris Giannakopoulos, kulüpte önemli değişikliklere imza atmıştı. Şubenin başındaki iki isim Dimitris Diamantidis ve Fragiskos Alvertis’le yolları ayıran Giannakopoulos, genel menajerlik görevine de Argyris Pedoulakis’i getirmişti.
Bu değişikliklerin ardından bu yaz yepyeni bir yapılanmaya giden Panathinaikos, takımın başına Kızılyıldız’da elindeki bütçeye göre dikkat çekici işlere imza atan Dejan Radonjic’i getirdi. Kadrosunu da neredeyse baştan aşağı yenileyen yeşil-beyazlı ekip, şu ana kadar çok sayıda dikkat çekici transfere imzasını attı.
Paris Lee, Artusar Gudaitis, Andrew Andrews, Panagiotis Kalaitzakis, Georgios Kalaitzakis, Derrick Williams, Nate Wolters ve Marius Grigonis’i kadrosuna katan Panathinaikos, geçtiğimiz sezonun yıldızlarından George Papagiannis’i de NBA ilgisine rağmen takımda tutmayı başardı.
Bu noktada Yunan devinin planlarını bir nebze olsun bozan gelişme ise takım kaptanı Ioannis Papapetrou’nun beklenmedik şekilde takımdan ayrılarak Zeljko Obradovic‘in Partizan’ına transferi oldu. Yine de bu duruma karşı çabuk reaksiyon gösteren Panathinaikos, NBA patentli forvet Georgios Kalaitzakis’i yeniden kadrosuna dahil ederek krizi çabuk atlattı.
Son yıllarda ciddi hayal kırıklıkları yaşayan Panathinaikos taraftarları, gelecek sezon için belki de uzun süredir olmadıkları kadar heyecanlılar. Gerçekten de çok sayıda kaliteli ismi kadrosuna katmayı başaran Yunan devi için elbette ki belli başlı soru işaretleri mevcut.
Bu soru işaretlerinden ilki de koç Dejan Radonjic’in daha önce Sırbistan ve ülkesi Karadağ dışındaki kariyerinde beklenen başarılara ulaşamaması. Kızılyıldız’la yaşadığı ilk serüvenin ardından 2018 yazında Bayern Münih’le anlaşan Radonjic, 1.5 yıllık Almanya serüveninde beklenen etkiyi yaratamamıştı.
Her ne kadar memleketi Karadağ’dan pek uzaklaşmasa da deneyimli çalıştırıcı, beklentilerin ve baskının çok yüksek olduğu bir Panathinaikos’un başına geçti. Kadronun da baştan aşağı yenilendiğini düşünecek olursak Karadağlı başantrenörü zorlu bir adaptasyon süreci bekliyor olabilir.
Tüm bu soru işaretlerine rağmen Panathinaikos’u yeniden iddialı bir şekilde görecek olmak Avrupa basketbolunu takip eden herkesi eminim ki heyecanlandırıyordur. Yunan devinin bir süredir hasret kaldığı playofflara dönüp dönemeyeceği, gelecek sezonun en ilgi çekici hikayelerinden biri olacak.
Maccabi Tel Aviv – Oded Kattash
Avrupa basketbolu tarihinin köklü kulüplerinden Maccabi Tel Aviv, tıpkı az önce Panathinaikos‘u anlatırken bahsettiğimiz gibi uzun süredir beklenen seviyelerin bir hayli uzağında kalıyor. Son EuroLeague şampiyonluğunu 2014 yılında yaşayan Maccabi, geçtiğimiz sezona kadar 7 senedir playoff bileti alamıyordu.
Son dönemde kurduğu iddialı kadroların karşılığını bir türlü alamayan İsrail devi, geçtiğimiz sezonun ikinci yarısında dikkat çekici bir çıkış yakalasa da playofflarda eşleştiği Real Madrid‘e karşı hiçbir varlık gösteremeyerek 3-0’la süpürülmüştü. İsrail Ligi playofflarına ise beklenmedik şekilde yarı finalde veda eden Maccabi, sezon sonunda yepyeni bir yapılanmaya gitmeyi tercih etti.
2014 yılında takımı EuroLeague şampiyonluğuna taşıyan David Blatt, bu sefer danışmanlık rolünde Maccabi’ye geri döndü. Başantrenörlük pozisyonunda ise Avi Even’le yollarını ayıran sarı-lacivertli ekip, koçluk görevine kulübün geçmişteki simge oyuncularından Oded Kattash’ı getirdi.
Kulübün gittiği bu büyük değişimin elbette eldeki oyuncu bütününe da büyük bir yansıması oldu. Scottie Wilbekin, James Nunnally ve Ante Zizic gibi önemli yıldızlarıyla yollarını ayırarak kadrosunu neredeyse baştan aşağı yenileyen Maccabi, şu ana kadar EuroLeague’de yaz dönemini en hareketli geçiren ekiplerden biri.
Kısa rotasyonunda Lorenzo Brown ve Wade Baldwin gibi EuroLeague’de geçtiğimiz sezonu bir hayli formda geçiren iki yıldızı kadrosuna katan İsrail devi, uzun rotasyonuna ise Josh Nebo ve Alex Poythress gibi yükselişte iki ismi ekledi. Tamamlayıcı parçalar olarak ise Bonzie Colson, Darrun Hilliard, Austin Hollins ve Jarell Martin hamleleri öne çıktı.
Koçluk kariyerinin ilk yıllarında da Maccabi Tel Aviv’i çalıştırma fırsatını elde eden Oded Kattash için o dönemlerde işler pek de yolunda gitmemişti. 2007 yazında Neven Spahija’nın yerine başantrenörlük görevine getirilen Kattash’ın Maccabi serüveni yalnızca 6 ay sürmüştü.
EuroLeague seviyesinde bir şans daha elde edebilmek için tamı tamına 13 yıl bekleyen İsrailli çalıştırıcı, 2021 yılının Ocak ayında yine eski kulüplerinden Panathinaikos ile anlaşmıştı. Yunan devinin içerisinde bulunduğu kaotik ortamdan nasibini alan Kattash, yine kendini gösterme fırsatı elde edemeden kısa sürede görevden alınmıştı.
Geçtiğimiz sezonu takım çalıştırmadan geçiren Oded Kattash için Maccabi Tel Aviv’den gelen teklif, belki de koçluk kariyerinin en büyük fırsatı oldu. Yeni görevinde David Blatt gibi bir efsaneyle de çalışma şansı elde edecek olan 47 yaşındaki çalıştırıcı, belki de Maccabi’nin son yıllarda kurduğu en kaliteli kadroyla başarıya ulaşmaya çalışacak.
İsrail devinin kurmuş olduğu kadro her ne kadar kağıt üzerinde fazlasıyla kaliteli gözükse de parçaların birbirlerine uyumu açısından belli başlı soru işaretleri mevcut. Bu soru işaretlerinin ilki de kısa rotasyonundaki Wade Baldwin – Lorenzo Brown ikilisi.
2021-22 sezonunu UNICS Kazan’da geçiren Lorenzo Brown, başantrenör Velimir Perasovic‘in sisteminde topu bolca domine elde etme fırsatı elde etmişti. Koçunun kendisine olan güvenini boşa çıkartmayan başarılı oyun kurucu, EuroLeague kariyerinin en iyi dönemini geride bırakmıştı.
Öte yandan sezonu Baskonia‘da tamamlayan Wade Baldwin ise takımının mutlak yıldızıydı. Kadro kalitesi bakımından bazı dezavantajlar yaşayan Bask ekibinde fazlasıyla geniş bir karar verme özgürlüğüne sahip olan ABD’li oyun kurucu, tıpkı Lorenzo Brown gibi topu bolca domine ederek parkede fark yaratmıştı.
Önümüzdeki sezon koç Oded Kattash’ın elinde bolca sorumluluk vermesi gereken Wade Baldwin ve Lorenzo Brown gibi iki oyun kurucu olacak. Bu iki oyuncunun da mutsuz olmayacakları bir hücum kurgusu oluşturması gereken İsrailli çalıştırıcının işi elbette hiç kolay olmayacaktır.
Şunu da çok net olarak hatırlıyoruz ki bir dönem Fenerbahçe Beko formasını da terleten Lorenzo Brown, koç Igor Kokoskov’un sisteminde ana oyun kurucu değildi. Çoğu zaman kendisinden Nando De Colo’yu tamamlaması beklenen Brown, özellikle topsuz oyundaki yetersizlikleri nedeniyle beklenen verimliliğe ulaşamamıştı.
Her ne kadar kadroda birbirinden kaliteli isimler yer alsa da Maccabi Tel Aviv, doğru bir yapı ortaya çıkmadığı takdirde beklentilerin bir hayli altında kalma potansiyeline de sahip. Bu nedenle başantrenör Oded Kattash, önümüzdeki sezon elinden gelenin en iyisini yapmak zorunda olacak.
Cazoo Baskonia – Joan Penarroya
Avrupa basketbolunun önde gelen kulüplerinden olan Cazoo Baskonia, özellikle parlattığı çok sayıda oyuncuyla öne çıkan bir ekip. Geçtiğimiz yaz kadronun iki yıldızı Pierria Henry ve Achille Polonara’yı Fenerbahçe Beko’ya uğurlayan Bask ekibi, bu oyuncuların yerlerine ise önemli takviyeler yapmıştı.
Bir önceki yıl Bayern Münih’le dikkat çekici bir çıkış yakalayan Wade Baldwin ve ALBA Berlin’in yükselen skoreri Simone Fontecchio’yu kadrosuna katan Baskonia için sezon beklentilerin bir hayli uzağında başlamıştı. Özellikle yan parçalarından düzenli katkı almakta çok zorlanan Bask ekibi, tahmin edilenin aksine playoff hattının uzağında kaldı.
Her ne kadar sezon ortasında takımın başına Neven Spahija’nın geçmesiyle birlikte çıkışa geçse de Baskonia, beklentilerin altında geçen bir yılı geride bıraktı. Yaz döneminde ise Spahija’yla yollarını ayıran Bask ekibi, İspanya Ligi çeyrek finallerinde elemeyi başardığı Valencia‘nın başantrenörü Joan Penarroya’yı takımın başına getirdi.
Daha önce EuroLeague seviyesinde herhangi bir başantrenörlük deneyimi olmayan Penarroya, Valencia‘dan önce çalıştırdığı San Pablo Burgos‘u üst üste 2 kez Basketbol Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuna taşıyarak dikkatleri üzerine toplamıştı. Bu sayede İspanya’nın yüksek bütçeli ekiplerinden Valencia’yla sözleşme imzalayan İspanyol çalıştırıcı, fena olmayan bir yılı geride bıraksa da sezon sonunda görevinden ayrıldı.
San Pablo Burgos döneminde uzunlarını hücumda çok aktif kullanan Penarroya, özellikle takımın Kübalı uzunu Jasiel Rivero’nun adını tüm Avrupa’ya duyurmasında büyük rol oynamıştı. Rivero’yu Valencia’ya giderken de yanında götüren İspanyol çalıştırıcı, elindeki Mike Tobey, Bojan Dublijevic ve Jasiel Rivero gibi uzunlardan değerli katkılar aldı.
Uzun rotasyonunda Steven Enoch ve Matt Costello gibi iki değerli oyuncuyu bulunduran Baskonia, koç Joan Penarroya’nın takımın başına geçmesinin ardından önemli bir hamleye imza attı. Geçtiğimiz sezon Almanya Ligi’nin parlayan yıldızlarından Maik Kotsar, Bask ekibiyle sözleşme imzalayarak EuroLeague sahnesine adım attı.
Özellikle çember etrafında fazlasıyla değerli bir bitirici olan Estonyalı uzun, pasörlük becerileri bakımından da pozisyonu için fark yaratabilecek türden bir isim. Koç Joan Penarroya’nın sisteminde adını daha da sık duyurması muhtemel olan Kotsar’ın gelişimi, gelecek sezonun ilgi çekici hikayelerinden biri olacaktır.
Uzun rotasyonundaki değerli parçalara rağmen Cazoo Baskonia, kadroda yaşanan iki önemli ayrılık nedeniyle sarsıldı. Takımın geçtiğimiz sezonki yıldızı Wade Baldwin’in beklenmedik şekilde Maccabi‘nin yolunu tutmasının ardından Simone Fontecchio’nun da NBA yolcusu olması, kalite açısından bariz bir eksilmeye yol açtı.
Geçtiğimiz günlerde kısa rotasyonuna NBA patentli Markus Howard’ı ekleyen Baskonia, Lokomotiv Kuban’la EuroCup’ın parlayan oyun kurucularından Darius Thompson’ı da kadrosuna katmak istiyor. Wade Baldwin’in yerine tempolu ve kendi skorunu yaratabilen iki kısayı bir araya getirmeyi planlayan Bask ekibi, gelecek sezon EuroLeague’in keyifli basketbol oynayan ekiplerinden biri olabilir.
Baskonia’nın son yıllarda parlattığı Mike James, Darius Adams, Pierria Henry ve Luca Vildoza gibi kısaları da düşünecek olursak kısa rotasyonunda olması muhtemel bir Darius Thompson – Markus Howard ikilisi, gelecek sezon adlarından bolca söz ettirebilir.
EuroLeague seviyesinde ilk koçluk deneyimini yaşayacak olan Joan Penarroya’nın işinin pek kolay olmayacağı kesin. Yine de elindeki potansiyelli kadroyu bir üst seviyeye çıkarabildiği takdirde İspanyol çalıştırıcı, üzerinde yoğun bir başarı baskısının da olmadığını düşünecek olursak başarılı bir iş çıkarmış olacaktır.
Kızılyıldız – Vlada Jovanovic
EuroLeague’de geçtiğimiz sezon kısıtlı bütçesine rağmen başarılı bir sezonu geride bırakan Kızılyıldız, özellikle agresif savunmasıyla son haftalara kadar playoff yarışının içerisinde kalmayı başarmıştı. Her ne kadar playoff bileti alınamamış olsa da ezeli rakibi Partizan’ı Adriyatik Ligi finallerinde devirerek şampiyonluğa ulaşan kırmızı-beyazlı ekip, gelecek sezon yine EuroLeague’e katılım hakkı elde etti.
Yakalanan bu başarının en büyük mimarı ise hiç şüphesiz ki başantrenör Dejan Radonjic’ti. Elindeki kısıtlı olanaklara rağmen yenilmesi çok zor bir yapı ortaya çıkaran Karadağlı çalıştırıcı, kontratının 1 yıl daha devam etmesine rağmen bu yaz beklenmedik şekilde takımdan ayrıldı.
Panathinaikos‘un yolunu tutan Dejan Radonjic’e ek olarak takımın mutlak yıldızı konumundaki Nikola Kalinic‘in de Katalan devi Barcelona’ya transfer olması, ortaya karamsar bir tablo çıkardı. Buna rağmen çabuk reaksiyon göstererek arka arkaya önemli transferlere imza atan Kızılyıldız, başantrenörlük görevine ise beklenmedik bir ismi getirdi.
Geçtiğimiz sezon Adriyatik Ligi ekiplerinden Cibona Zagreb’i çalıştıran Vlada Jovanovic, daha önce uzun yıllar Kızılyıldız’ın pilot takımı konumundaki FMP’de görev yapmış bir isim. Yani bir süredir Sırp temsilcisinin radarında olan 38 yaşındaki genç çalıştırıcı, beklediği fırsatı elde etti.
Kadrosunu John Holland, Nemanja Nedovic, Ben Bentil, Dalibor Ilic ve Hassan Martin gibi önemli isimlerle takviye eden Sırp temsilcisi, başkan Nebojsa Covic’in ifadelerine göre Milos Teodosic ve Miroslav Raduljica’yla da ciddi şekilde ilgileniyor. Bu transferlerin de gerçekleşmesi durumunda Kızılyıldız, yakın tarihinin belki de en iddialı kadrolarından birine sahip olacak.
Elbette kurulan bu kadro bazı önemli soru işaretlerini de yanında getiriyor. 10 yıllık aranın ardından Kızılyıldız’a geri dönen Nemanja Nedovic’ten kadronun yeni lideri olması bekleniyor. Bu görevi Nikola Kalinic‘ten devralacak olan Sırp skorer, her ne kadar yetenek kalibresi bakımından üst düzey bir isim olsa da son yıllarda yaşadığı sakatlıklarla da dikkat çekiyor.
Nemanja Nedovic, son yılların aksine düzenli olarak sağlıklı kalabilirse Kızılyıldız kadrosunda fark yaratacaktır. Oyuncunun sıkça sakatlandığı bir denklemde ise Sırp temsilcisi, hücumdaki tavanı fazlasıyla sınırlı bir ekip haline gelebilir.
Öte yandan Avrupa basketbolunun son dönemlerdeki en büyük yıldızlarından biri olan Milos Teodosic, halen çok önemli bir yetenek olsa da artık 35 yaşına geldi. Geçtiğimiz sezon yaşadığı sakatlıklardan dolayı bir süre formasından uzak kalan Sırp yıldız, transferinin gerçekleştiği takdirde her maç uzun dakikalar sahada kalamayacaktır.
Uzun rotasyonuna baktığımızda ise Olympiakos’ta takımın yedek uzunu konumundaki Hassan Martin, Kızılyıldız formasıyla muhtemelen çok daha merkezi bir rolde kullanılacak. ABD’li oyuncunun alternatifleri ise Anadolu Efes‘te beklentileri karşılamaktan epey uzak kalan Filip Petrusev ve son dönemde savunma defoları iyice belirginleşen Ognjen Kuzmic olacak.
Koç Vlada Jovanovic’ten gelecek sezon için yarışmacı bir takım ortaya çıkarmasının yanı sıra Filip Petrusev ve Dalibor Ilic gibi gençlerden performans alması beklenecek. EuroLeague’de iyice artan kaliteyi de düşündüğümüzde genç çalıştırıcının işi hiç kolay olmayacak.
Kızılyıldız’da Jovanovic’ten önceki son genç başantrenör, hepimizin şu sıralar epey yakından tanıdığı Dusan Alimpijevic’ti. Sırp temsilcisiyle kadro kalitesinin ölçeğinde kötü denmeyecek bir EuroLeague sezonu geçiren Alimpijevic, Adriyatik Ligi’nde ise takımının kupayı Buducnost’a kaptırmasına engel olamayınca görevine de devam edememişti.
Bu yıl Kızılyıldız’ın Adriyatik Ligi’ndeki en büyük rakibi olan Partizan’ın da kadro kalitesi bakımından kırmızı-beyazlı ekibin bir hayli önüne geçtiğini düşünecek olursak 38 yaşındaki Vlada Jovanovic, 5 yıllık başantrenörlük kariyerinin en zor sınavına tabii tutulacaktır.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!