NBA’de All-Star: Ortaya Çıkışı ve Uğradığı Değişimler

04/Ağu/22 10:42 Ağustos 4, 2022

Bilal Baran Yardımcı

04/Ağu/22 10:42

Eurohoops.net

Eurohoops Fırın, NBA All-Star Haftasonu’nu ele alıyor.

by Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net

Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

NBA All-Star organizasyonu uzun yıllardır düzenleniyor ve NBA’in marka değerini arttırmak ve ligi dünyaya yaymak için kullandığı; ligin en iyi oyuncularının hünerlerini sergilediği etkinliklerden oluşuyor.

Tarihi boyunca birçok format değişikliğine uğrayan bu etkinlik, günümüzde daha çok eğlence amaçlı yapılsa da eskiden rekabetçi maçlar da işin bir parçasıydı.

Bugün birçok ikonik ana sahne olan, ligin bayrak taşıyan isimlerinin defalarca kez yer aldığı ve yön verdiği bu organizasyonu ele alacağız.

All-Star Fikri Nasıl Ortaya Çıktı?

Amerika’da en çok izlenen sporlardan biri olan beyzbolda halihazırda bir All-Star maçı düzenleniyordu.

O zamanlardaki NBA Başkanı Maurice Podoloff, NBA pazarlama direktörü Haskell Cohen ve Boston Celtics‘in sahibi Walter A. Brown’ın gerçekleştirdiği görüşme sonucu All-Star maçının düzenlenmesine karar verildi.

O tarihlerde basketbolseverler ülke genelinde izlenecek yeni etkinlikler arıyordu. Yeni yeni düzenli bir hâl almaya başlayan NBA’in de topluma yayılmak için yeni fikirlere ihtiyacı vardı.

Görüşme sırasında Cohen All-Star fikrini ortaya attı. Podoloff dahil birçok insan başlangıçta bu fikre olumsuz yaklaşsa da Brown da bu yeniliğin başarı getireceğinden emindi.

Celtics‘in sahibi, etkinliğe ev sahipliği yaparak bütün masrafları üstleneceğini belirtti.

Bunun üzerine NBA tarihindeki ilk All-Star maçı 2 Mart 1951 tarihinde Boston Celtics’in ev sahipliğinde oynanmış oldu. Maçı Doğu All-Star ekibi 111-94 kazandı ve Celtics’ten Ed Macauley, ilk All-Star Maçı MVP’si unvanını kazanarak tarihe adını yazdırdı.

Plan başarılı olmuştu. O sezon maçlara ortalama 3.500 civarı insan katılıyorken ilk All-Star maçı için 10.094 kişi tribünleri doldurmuştu.

İlk iki All-Star mücadelesine Boston ev sahipliği yaptı. Ardından en iyi dereceye sahip olan takımın yapmasına karar verildi.

Fakat bu, beraberinde sıkıntıları da getirecekti. Sürekli aynı şehirlerin organizasyonu düzenlemesi ve düzenlemeler esnasında hem zaman hem de para olarak masrafa girmesi lig genelinde endişe yaratmaya başladı.

NBA de düzenlenecek şehrin taliplere göre belirlenmesinde karar kıldı.

O günden beri NBA All-Star maçına ev sahipliği yapmak büyük bir pazar haline geldi. Ev sahipliği yapan takımlar hem çok para kazanıyor hem de takımının adını duyurma fırsatı elde ediyordu. Ne de olsa tüm gözler NBA’in en iyilerini izlemek için orada oluyordu All-Star sırasında.

Yaşanan Format Değişiklikleri

1951’de ilk kez düzenlenen All-Star maçı, oynayacak oyuncuların seçilmesi ve maçın formatı konularında birçok kez değişim yaşadı.

Başlangıçta kadrolarda beş ilk 5 oyuncusu, beş yedek ve bir alternatif oyuncudan oluşmak üzere 11 basketbolcu bulunuyordu. Pozisyon kısıtlamaları yoktu ve oyuncular, Amerika genelindeki spor yazarları tarafından seçiliyordu.

Genel olarak günümüzde de benzer bir format uygulansa da pozisyon kısıtlamaları eninde sonunda getirilecekti. En son 2013’te iki arka alan, üç ön alan oyuncusu seçilmesi yönünde karar kılındı.

Günümüzdeki gibi iki konferansın da en iyi dereceye sahip takımlarının koçları All-Star takımlarına antrenörlük yapıyordu.

İnternetin yaygınlaşmaya başlaması ve organizasyonun gördüğü ilgiyi arttırmak üzerine All-Star oyuncular, taraftarların oylarına göre seçilmeye başlandı.

Fakat bu sistem az daha Gürcü pivot Zaza Pachulia’nın All-Star maçında forma giymesine yol açacaktı. Bunun üzerine NBA, seçim formatını yüzdelere böldü: %50 taraftar oyları, %25 oyuncu oyları, %25 medya oyları…

2018 yılında ise daha önce görülmemiş bir değişim yaşandı. Oyuncuları konferanslara göre ayırmak yerine kaptanlık sistemi getirildi ve konferanslardan bağımsız iki takım mücadele etmeye başladı.

İki konferansın da en çok oy alan oyuncusu takım kaptanı seçiliyor, sonrasında da oylamalar sonucu All-Star olmaya layık görülen oyuncuların arasından sıra sıra seçim yapıyordu artık.

Maçlar ise bir şov etkinliği olduğu için özellikle son yıllarda rekabetçi bir NBA maçına göre çok daha az yoğun geçiyor, normalde görülmeyen skorlar görülüyor.

Her sene farklı özel formalarla mücadele eden All-Star takımlarında belli zamanlarda oyuncuların kendi takımlarının formasını giymelerine de izin veriliyordu.

Maç formatındaki dramatik değişim ise 2020 yılında yaşandı. NBA tarihinin en özel oyuncularından biri olan Kobe Bryant’ın trajik vefatının ardından efsaneyi onurlandırmak için farklı bir yol izlenmeye başlandı.

Yeni formatta yine maç dört çeyrekten oluşuyor fakat ilk üç çeyrek ayrı ayrı değerlendiriliyor ve kazananı oluyor.

Son çeyreğe girilirken ise üç çeyrekte toplam atılan sayılar toplanıyor ve çeyrek süresi tamamen rafa kaldırılıyor.

Üç çeyrek sonunda önde olan takımın skoruna 24 ekleniyor, ulaşılan sayı hedef belirleniyor ve ilk hangi takım o hedefe ulaşırsa maçı da kazanmış oluyor.

Bu format özellikle All-Star maçlarına bir nebze olsun rekabet de katmak isteyen NBA için çok işe yaradı. Son izlediğimiz All-Star maçlarında karşılaşmanın illaki bir “maç kazandıran basket” ile bitiyor olması özel anlar da yaşattı.

Rekabetçi All-Star Maçları Bitti mi?

“Genelde insanlar All-Star maçlarında savunma yapılmadığı konusunda şikayetçi oluyor fakat bizim zamanımızda öyle değildi.” diyor 19 kez All-Star seçilme başarısı gösteren Kareem Abdul-Jabbar.

Gerçekten de eski zamanlarda All-Star maçları çok daha rekabetçi geçiyordu. Ligin ve oyuncuların kendilerini duyurması, pazarlaması lazımdı ve bunun için en önemli araçlardan biri All-Star maçlarıydı.

Abdul-Jabbar, All-Star maçlarına olan yaklaşımını “Kazanmak için oynuyordum ancak bunu yaparken aynı zamanda iyi görünmekti amacım.” cümleleriyle özetliyor.

1980’lerin başında ise olaya Detroit Pistons efsanesi Isiah Thomas da dahil oluyor. İki kez All-Star Maçı MVP’si seçilme başarısı gösteren Thomas, “Basketbolu geliştirmek için daha fazla insan ve taraftara ihtiyacımız olduğunu fark ettik.” diyor. “Oyuncular ve lig arasında bir ortaklık vardı ve o gün sponsorlar olaya dahil oluyordu. Taraftarlara normal sezonda göremeyecekleri muhteşem ve eğlenceli bir şov sunuyorduk.”

Fakat Thomas’ın söylediği “şov” kelimesi tamamen günümüzde olduğu gibi alley-oop’lar, smaçlardan ibaret değildi.

“Hayal gücünü, yaratıcılığını konuşturman gerekiyordu.” diyor Thomas. “Fakat bunu yaparken rakibinizin de rekabetçi olması lazımdı. Karşınızda gerçek bir savunma olmalıydı.”

1990’larda ise kaçınılmaz isim Michael Jordan, Thomas ve Magic Johnson’dan meşaleyi teslim aldı. Birçok kişi tarafından “GOAT” olarak görülen Jordan, her an sahaya yansıttığı rekabetçi ruhunu All-Star maçlarında da esirgemiyordu.

Kariyeri boyunca yedi kez All-Star maçında forma giymeyi başaran Grant Hill, “Herkes Jordan’ın rekabetçiliğinden ve oynadığı tüm maçları kazanma isteğinden haberdar. Genelde maçın havasını belirleyen bu oluyordu. ‘Hadi rekabet edelim, hadi kazanan takımın alacağı parayı biz alalım’ diyorduk.”

Fakat günümüze geldiğimizde işler çok değişti. Artık oyuncular All-Star maçlarına rekabetten çok eğlence gözüyle bakıyor.

Bunun birçok sebebi var. NBA dünya üzerinde en çok izlenen spor organizasyonlarından biri haline geldiği ve halihazırda çok yoğun bir takvime sahip olduğu için oyuncular artık kendilerini tanıtmak için All-Star maçlarına ihtiyaç duymuyor – zaten yeterince tanınıyorlar.

Artık ligin kendini “satması” eskisi kadar önem arz etmiyor. NBA zaten belli bir popülariteye ulaştı.

“Günümüzde baktığınızda maç artık rekabetçilikten çok eğlence sunma işine dönüştü.” diyor Thomas. “Fakat işi asıl özel kılan ikisinin oluşturduğu kombinasyondu. Yeni oyuncular All-Star maçlarının önemini bilmiyor.”

All-Star Haftasonu zaman geçtikçe bir dolu yeni etkinliğe de sahne olmaya başladı. Yetenek Yarışması, Üç Sayı Yarışması, Smaç Yarışması, ilk ve ikinci senesindeki oyuncuların forma giyebildiği ve birbirleriyle çarpıştığı bir mücadele, ünlülerin karşılaşması, devre arası şovları ve daha nicesi…

Grant Hill de bu konudaki düşüncelerini “Eğlence sektöründeki her şey gibi bunda da yeni şeyler üretmek gerekiyor. Etkinlik zaman geçtikçe inanılmaz büyüdü. Ürün kalitesi, eğlence, devre arası performansları, oyuncu anonsları, sahne kurulumu… Artık her şey daha ince elenip sık dokunuyor ve daha sofistike.” cümleleriyle özetliyor.

NBA de her ne kadar All-Star organizasyonuna eskisi kadar bel bağlamasa da maçların bu denli “yumuşak” geçmesinden rahatsız olacak ki yukarıda bahsi geçen düzenlemeyi getirerek rekabetçiliği arttırmayı hedeflediler.

Genel olarak bir taraftar gözüyle baktığımda ligin en iyi oyuncularından oluşan iki kadronun birbiriyle kıyasıya çarpıştığı bir maç izlemek seyir zevkini zirveye çıkarırdı diye düşünüyorum.

Fakat oyuncuların gözünden bakınca All-Star maçını bir eğlence unsuru olarak kullanmaları da mantıklı geliyor.

Eklenen Yarışmalar ve Efsanevi Anlar 

NBA’de All-Star Haftasonu’na eklenen üç yarışma, büyük oranda izleyicilere en çok keyif veren anlara sahne oluyor.

1984’te Smaç Yarışması, 1985-86 sezonuyla birlikte Üçlük Yarışması ve 2003 yılından itibaren Yetenek Yarışması etkinliğin bir parçası haline geldi.

Özellikle smaç yarışmasında birçok efsanevi rekabet izledik. 1988 yılında Michael Jordan ve Dominique Wilkins arasındaki yarış, Jordan’ın serbest atış çizgisinden bastığı o mükemmel smaçla taçlanmıştı.

2000 yılındaki smaç yarışmasında ise Vince Carter, hem değirmen hem de 360 smaçlarını aynı anda harmanlayınca seviye başka yerlere çıkmıştı. O smaç yarışmasına harika performanslar gösteren Steve Francis ve Tracy McGrady, Carter’ın efsanesinin gölgesinde kalmaktan kurtulamamıştı.

2010’larda ise All-Star Haftasonu’nun en çok keyif veren anları 2016 yılında Zach LaVine ile Aaron Gordon arasında yaşanan rekabet sırasında yaşanmıştı. İki oyuncu da inanılmaz smaçlar basıp sürekli çıtayı yükseltti, birbirini daha iyisine zorladı. Çoğu kişi kazanması gereken kişinin Aaron Gordon olduğuna inansa da Zach LaVine yarışmayı galip bitirmişti.

Üçlük Yarışması’na ise beklenildiği gibi NBA’de bu konuda yaşanan devrimin başrolü Stephen Curry’nin performansları damga vurdu. “Splash Brothers”ın diğer ismi Klay Thompson da harika performanslara imza attı.

Efsanevi All-Star maçlarında ise yakın geçmişten çok fazla seçenek bulamıyoruz fakat geçmişte gidebileceğimiz birkaç örnek var.

2003 All-Star Maçı, Michael Jordan’ın All-Star’da son kez yer aldığı maç olmasıyla halihazırda büyük öneme sahipti. Bunun yanında Yao Ming, Grant Hill’den sonra çaylak sezonunda All-Star seçilen ilk oyuncu olmayı başardı. Maç da böylesine önemli kriterleri tamamen karşılayacak şekilde gerçekleşti.

Kevin Garnett’in 37, Allen Iverson’ın 35, Tracy McGrady’nin 29 sayı ürettiği karşılaşma iki uzatmaya gitti ve NBA tarihinde iki uzatmaya giden ilk ve tek All-Star Maçı olarak tarihe geçti. Jordan da son All-Star maçında ilk uzatmanın sonundaki clutch basketiyle birlikte 20 sayı kaydetti fakat 155-145’lik mağlubiyeti engelleyemedi.

Saha dışı etkenleri de katınca NBA tarihinin en çok etki bırakan oyuncuları sıralamasında önünde çok fazla kişi bulunması imkansız olan Allen Iverson da bir All-Star maçına imzasını bırakmaya başardı.

Hayatı boyunca bir underdog hikayesinin başrollüğünü oynayan Iverson, 2001’deki All-Star Maçı’nda Doğu Konferansı son çeyreğe 21 sayı geride girmişken ipleri eline alıyor ve 15 sayıyla muhteşem bir performans ortaya koyuyordu.

Stephon Marbury de Doğu Konferansı 110-108 gerideyken maçın sonucunu belirleyen üçlüğü yollayarak belki de tarihin en iyi All-Star Maçı’na noktayı koyuyordu.

2004 yılında Detroit Pistons formasıyla NBA şampiyonluğu kazanan tek Türk oyuncu unvanını kazanan Mehmet Okur, All-Star Haftasonu’nda ülkemizi temsil eden tek oyuncu unvanını da elinde bulunduruyor.

2007 yılında Las Vegas’ta düzenlenen All-Star Maçı kadrosuna sakatlanan Allen Iverson yerine davet edilen Mehmet Okur, mücadelede forma giyerek tarihe geçmişti.

Zamanla daha fazla temsilcimizi de görmeyi umduğumuz NBA All-Star Haftasonu’nun geçmişten günümüze yaşadığı değişimler böyleydi…

NBA gündemindeki son gelişmeler için tıklayın!