by Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Boston Celtics denince akla geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Bill Russell, 1980’leri Magic Johnson ile beraber domine eden Larry Bird, 2000’lerde takımın modern dönemdeki tek şampiyonluğunun başrolleri Paul Pierce ile Kevin Garnett gibi efsaneler geliyor.
Fakat NBA tarihinin en başarılı takımlarından biri olan Celtics‘in tarihinde adı unutulmaya yüz tutan, sahne ışıklarından uzak kalmış birçok efsanevi oyuncu bulunuyor.
Ne de olsa 17 kere NBA’in zirvesine oturmak için takımınızda sürekli ligin en iyilerinin forma giymiş olması gerekiyor.
Bugün NBA’in 75. yılına özel hazırladığı Tarihin En İyi 75 Oyuncusu listesinde 57. sırada kendine yer bulan, sayılı oyuncuya nasip olan Şöhretler Müzesi’nde yer edinen, Bill Russell sonrası Celtics’in yeni bayrak taşıyan uzunu olan Dave Cowens’in kariyerine odaklanacağız.
NBA’e Girmeden Önce
Dave Cowens 25 Ekim 1948 tarihinde Newport’ta dünyaya geldi. Ailesiyle birlikte mütevazı bir çocukluk yaşayan Cowens, Newport’un güzelliklerinin tadını da sonuna kadar çıkarıyordu.
Küçük yaşta sporla haşır neşir olmaya başlayan Cowens, henüz sekiz yaşındayken bir basketbol takımında mücadele etmeye başladı. Birçok spora yatkın şekilde geçirdiği küçüklük günleri hakkında Cowens şunları söylüyor:
“İkinci Cadde’de bulunan Beech Street Park’a giderdim. Orada bir havuz, basketbol sahası ve hem amerikan futbolu hem de beyzbol sahası olarak kullanılabilen bir açık alan vardı. Arkadaşlarımın hepsi benden bir ya da iki yaş büyüktü, bu yüzden maçlarda genelde ilk seçilen ben olmuyordum.
Fakat yine de beni de seçmeden bırakmazlardı.”
Lisede Newport Katolik Lisesi’nin yolunu tutan Cowens, ilk senesinde okulun basketbol koçuyla bir tartışma yaşadı ve yüzme ile atletizme odaklanmaya başladı.
O zamanlar 1.85 boyunda olan Cowens’in bir daha basketbol oynamaya dönmesi zor gözüküyordu. Eğer üçüncü senesine geçerkenki yazda yaklaşık 13 santimetre uzamasa şu an Cowens’i tanımıyor olabilirdik bile.
Üçüncü senesinin başında Cowens’in boyu 1.98 olmuştu ve takımın başına yeni bir koç getirilmişti. Cowens o günleri şu şekilde açıklıyor:
“İkinci ve üçüncü senem arasındaki yazda koç tarafından antrenmanlara çağrılmıştım. O seviyede oynamak için kondisyonumun yeterli olmadığını fark ettim fakat çalışmaya devam ettim ve büyüklerin yanında oynamak için yapmam gerekenleri öğrendim.
İlk maçıma yedek başlamıştım. Koç ilk çeyrekte beni oyuna aldı ve maçın sonuna kadar çıkarmadı. O günden sonra ilk 5 başladım. Gerisi zaten tarih…”
O günden sonra Cowens bir daha arkasına bakmadı. Son senesinde Newport ile 29 galibiyet – 3 mağlubiyet aldı ve takımı eyalet turnuvasına taşıdı. Gelecek yıllarına bir ayna olacak şekilde 13 sayı – 20 ribaund ortalamalarıyla mücadele etmişti.
Üniversiteye geçerken bölgedeki neredeyse her kolej Cowens ile ilgileniyordu – Kentucky Üniversitesi hariç. Cowens hakkının yendiğini hissetti, babasının bütün ısrarlarına rağmen Kentucky’den ayrılmayı tercih etti.
Cowens, Florida State Üniversitesi’ni seçti. Bu tercihi biraz garipti çünkü Florida, NBA’e oyuncu göndermek konusunda en iyi üniversiteler arasında sayılmazdı.
Fakat Florida’nın koçu Hugh Durham, Cowens’a ikinci senesinde ilk 5 başlayacağının sözünü vermişti. Durham, Cowens için “Muhteşem bir skorer değildi ancak ribaund alabiliyordu, bizim de buna ihtiyacımız vardı.” diyor.
Florida’daki kariyerinde 19 sayı ortalama tutturan Cowens, takımın son senesinde 23 galibiyet – 3 mağlubiyet almasında da aslan paylarından birine sahipti. Cowens, Florida’nın tempolu oyununa uyum sağlamayı başarmıştı.
Ayrıca 17 ribaund ortalama tutturduğu kolej kariyerinin son senesinde ülke genelinde ribaund krallığında yedinci sırada yer almıştı. Ribaundlar, kendi deyimiyle onun “özel yeteneği” haline gelmişti.
Artık NBA’e girmeye hazırdı.