NBA Tarihinin En Kısa Oyuncusu Muggsy Bogues: Gerçek Bir “Underdog” Hikayesi

2022-08-24T10:44:01+00:00 2022-08-24T10:44:01+00:00.

Bilal Baran Yardımcı

24/Ağu/22 10:44

Eurohoops.net

Eurohoops Fırın, NBA tarihinde alışılagelmişin dışında bir şekilde yer edinmiş Muggsy Bogues’in hikayesiyle sizlerle…

by Eurohoops Team / info@eurohoops.net

Basketbol denince herhangi bir insanın aklına gelen ilk şeylerden biri boy olur. Fiziksel savaşın ve temasın çok yoğun olduğu bu sporda uzun boylu olmak, herkesin bir-iki kafa üstünde olmak büyük bir avantaj sağlar oyuncuya – bunu yetenekleriyle birleştirebiliyorsa…

Her ne kadar günümüzde bu durum değişmiş olsa da özellikle 2000’ler öncesinde basketbolun zirvesi NBA’i domine eden isimler genelde uzunlar oluyordu. Fizikli ve güçlü bir uzun olmak, direkt olarak size gösterilen muameleyi değiştiriyordu.

İşte tam da o dönemlerde, fiziksel basketbolun belki de zirvesinin yaşandığı 1990’lı yıllarda NBA’e 1.60 boyundaki bir adam damga vurmayı başardı.

Belki NBA tarihinin en iyileri arasına girecek kadar başarılı olmadı, belki MVP ödülleri ve şampiyonlukları olmadı ancak günümüzdeki yıldızlara kadar uzanan bir etki bıraktı basketbol dünyasına…

Bugün doğal engellerden dolayı basketbola birkaç sıfır geriden başlayan ancak asla pes etmeyerek NBA tarihinin en kısa oyuncusu unvanını elinde bulunduran Tyrone Bogues – ya da daha çok bilinen adıyla Muggsy Bogues’in ilham  verici hikayesiyle karşınızdayız.

“Küçük” Ty’ın NBA’e Uzanan Yolculuğu

Baltimore’da büyüyen Bogues, basketbola küçüklüğünden beri aşıktı.

Fakat her zaman kendini ekstra kanıtlaması gerekiyordu. Ciddiye alınmak, hak ettiği değeri görmek için hep elinden gelenin fazlasını ortaya koyması şarttı.

Diğer çocuklar boyundan dolayı onu görmezden gelirdi. “Ben ‘Küçük Ty’dım. Basketbol hakkında hep olumsuz geri dönüşler alırdım.” İnsanlar ona vaktini boşa harcadığını, asla başaramayacağını söyleyip duruyordu. Kendisi ise başarabileceğine dair muhteşem bir inanç duyuyordu.

Takım kaptanları sokak basketbolu maçları için oyuncuları seçerken Bogues hep dışarıda kalan isim olurdu.

“Önünüzde bir maç oynanıyor ve siz oturup izlemekle yetiniyorsunuz. Sadece izlemekten yoruluyorsunuz bir süre sonra.” diyor Bogues.

Fakat pes etmenin ve vazgeçmenin asla bulunmadığı Muggsy, bu durumdan kötü etkilenebilir miydi? Tabii ki hayır. Arkadaşlarıyla beraber bir çözüm yolu buldular.

Boş süt kasalarının altlarını keserek onları birer pota haline getiriyorlardı. “Süt kasalarını çitin iki ucuna takar ve kendi maçımızı oynardık. Eğlenceli geçerdi çünkü çitin üstünden atlayıp smaç basabiliyorduk. Oynamak için yaratıcı olmanız gerekiyor, ben de oynamak istiyordum.”

O zamanlar da Bogues her zaman oyun motorunu yüksek tutar, agresif savunma yapardı.

“O şekilde oynamak zorundaydım çünkü küçüktüm. Etrafta dolaşıp kaos oluşturmaya çalışan, rakibin işleriniz bozmaya çalışan küçük bir çocuk…”

Bogues’in oyuna olan bu aşkı eninde sonunda insanlar tarafından fark edilecekti. Mahalledeki büyük çocuklar bir anda Bogues’i de maçlarına davet etmeye başladı.

Bu sokak basketbolu maçlarında dayanıklılığı ve liderliği ile öne çıkan Ty, “Muggsy” takma adını da o zamanlar kazandı.

Ergenlik yılları boyunca Bogues, saha içindeki repütasyonunu duyurmayı başardı. Dunbar Lisesi’ne yazılan Bogues, okulun basketbol takımının yıldızlarından biri oldu.

“Ülkedeki en iyi takım bizdik.” diyor Bogues o günler için…

Fakat daha fazla tanınmak ve insanlara adını duyurmak, size inanmayan insanların sayısını azaltmaz. Bogues’in de basketbol oynamasını sorgulayan insanlar hala varlığını koruyordu.

“İnsanlar hala inanmıyordu. ‘Tamam, lisede oynadı, başarılı oldu ancak kolej bambaşka bir dünya’ diyorlardı.”

Fakat herkes bu şekilde düşünmüyordu. Daha önceden NBA’e birkaç oyuncu göndermeyi başarmış Wake Forest Üniversitesi, Bogues’e dört yıllık bir basketbol bursu teklifi yaptı. Bogues’in cümleleriyle bu teklif onun hayatını değiştirmişti.

Yine de kendini tamamen kanıtlayana kadar eleştirilerin sonu gelmeyecekti. Zaman zaman maçın yayıncıları bile Wake Forest’in Bogues’e bu şansı vermesini eleştiriyordu.

Kaldırması zor bir psikoloji. Fakat eğer yeterli yeteneğiniz varsa ve yeteri kadar emek gösteriyorsanız insanlar bir noktada sizi kabullenmeye başlayacak ve emeklerinizi görüp karşılığını veren insanlar da karşınıza çıkacaktır.

Sonunda kendisini kanıtlama fırsatı eline geçmişti. North Carolina Üniversitesi ile karşılaşacaklardı ve maç, ulusal televizyonda yayınlanıyordu.

Maçı 20 sayı – 10 asistle tamamlayarak ilerideki NBA günlerine de güzel bir ışık tutan Bogues, “O andan itibaren bu repütasyonumu büyütmeye devam ettim.” diyor.

Bogues için profesyonel kariyer yolu tamamen açılmıştı artık. Önce mahallesindeki çocuklara, sonra lisedekilere, en son da üniversitede onun yeteneklerini sorgulayanlara neler yapabileceğini göstermişti. Mezun olduğu sene NBA’e girmek için artık her şey hazırdı.

NBA Kariyeri ve Bıraktığı Etki

1987 NBA draftı gecesi heyecanlı bir şekilde lige girmeyi bekleyen genç yeteneklerin arasında Muggsy Bogues de vardı.

NBA Komisyoneri David Stern sahneye çıktı ve Washington Bullets’in Wake Forest’tan Tyrone Bogues’i seçtiğini duyurdu.

Bogues’in küçüklüğünden beri kazıya kazıya kendi elleriyle oluşturduğu basketbol kariyeri varabileceği en yüksek yere varmıştı. “Omuzlarımdan bütün dünyanın yükü boşalmıştı.” diyor Bogues o anları tarif ederken.

“Bütün karşıt fikirler, asla oynayamayacağımı söyleyen insanlar… Benim boyumdaki bir çocuk, uzunların oyunu olması gereken bir sporda ilerliyor… Çok ama çok özel bir andı.”

Lige girişi ile rekor kırışı aynı anda gerçekleşti. 1.60 boyuyla Bogues, NBA tarihinin en kısa oyuncusu olmuştu. Günümüzde de hala bu unvanı koruyor. Uzunların domine ettiği bu ligde böylesine bir defekte sahip olması direkt olarak gözlerin ona çevrilmesini de sağlıyordu aynı zamanda.

Bullets taraftarları doğal olarak takımlarının yaptığı bu seçimi sorguladı.

Fakat hayatının her noktasında olduğu gibi burada da Bogues’in kendisinden şüphe edenleri yanıltması uzun sürmeyecekti.

Her ne kadar hiçbir zaman All-Star seçilmese de genelini ilk 5 oyuncusu olarak geçirdiği kariyeri 14 sene sürdü. Bu kariyerin en akılda kalıcı zamanları ise Charlotte Hornets ile geçirdiği 10 yıllık dönem olmuştu.

NBA’e olan zorlu yolculuğu ve mükemmel “underdog” hikayesi bir süre sonra basketbolseverlerin en çok sevdiği oyunculardan biri haline gelmesini sağladı. Oyun karakteri, bütün engelleri teker teker yıkarak gösterdiği başarı onu 1990’lar NBA’inin ikonik yüzlerinden biri haline getirdi.

Bogues’in saha içinde en çok öne çıkan özelliği ise pas yeteneğiydi. Bunu bir de top hakimiyetiyle kombinleyince ligin en kaliteli top yönlendiricilerinden biri haline gelmişti. Bir oyuncunun asist sayısının top kaybı sayısına bölünmesiyle ortaya çıkan asist/top kaybı rating’i genelde bize iyi karar verme sıklığını gösterir. Bogues bu konuda muhteşemdi.

NBA tarihinin en çok asist yapan ilk 100 oyuncusu arasında Bogues’in 4.69’luk asist/top kaybı rating’i açık ara farkla birinci konumda. Daha da etkileyici olanı ise ilk 100’de Bogues’e en yakın olan isim 4.0 rating ile tarihin en iyi oyun kurucuları arasında gösterilen Chris Paul.

Hikaye daha da ilginçleşiyor. Eğer bu listeyi ilk 100 değil de ilk 200, 300, hatta 400 yapsak bile Bogues hala zirvede yer alıyor. Gerçekten de etkileyici bir istatistik.

“Basketbol topuna sahip çıkıp skor üretmek için daha fazla imkan bulmamızı sağlamaktan gurur duyuyorum. Bir oyun kurucu olarak topa sahip çıkmak sizin sorumluluğunuzdur.” diyor Bogues.

Ayrıca Bogues, geçtiğimiz sezona kadar 10 sayı – 0 top kaybı istatistiklerine en fazla ulaşan oyuncu olarak tarihe yer ediniyordu.

Fakat bu istatistikler asla hikayenin tamamını anlatmıyor.

1990’lardaki birçok oyuncu gibi Bogues de Michael Jordan ile karşı karşıya gelme talihsizliğini yaşadı.

Ancak o, bu görevi karşılamaya son derece hazırdı. Hayatı boyunca insanların ne dediğini dinlememiş, kendi hedeflerinin peşinden koşmuştu. Neden Michael Jordan karşısındayken geri adım atsaydı ki?

1995 playofflarıydı. Muggsy Bogues, Majesteleri’ni savunma görevini büyük bir özgüvenle göğüslemişti ve geri adım atmıyordu.

Jordan, Bogues’e sırtını döndü. İttirmeye başladı ancak Bogues her temasta agresifliğini arttırıyordu. En sonunda topa doğru hamle yaptı, tekrarında faul gibi gözükmeyen bu pozisyona hakemler faul çaldı ancak Bogues’in bu çabası tribünleri çok memnun etmişti.

“Temiz bir müdehaleydi. Jordan biraz ‘trash talk’ yapıyordu. Bana sırtı dönük oyun oynayacağını söyledi. Ben de ‘gönder gelsin’ dedim.” diyor Bogues o pozisyon hakkında.

Tek bir pozisyona bu kadar anlam yüklemeyi bir tık abartı bulabilirsiniz, haklısınız da.

Fakat bu pozisyon aslında Bogues’in bütün NBA kariyerini, bütün hayatını özetliyor. Karşısında aşılmaz, yenilmez gözüken engeller, görevi bütün cesurluğuyla üstlenen küçük bir adam, üstesinden gelmeyi ve herkesi yanıltmayı başaran Bogues…

Washington Bullets, Charlotte Hornets, Golden State Warriors ve Toronto Raptors forması giydiği 14 senelik kariyerini 2000-01 sezonunun ardından noktalayan Bogues, hiç All-Star unvanı kazanmadan, hiç şampiyon olmadan, hiç MVP olmadan bitiriyordu kariyerini… Fakat onun için tatmin edici şeyler bunlar değildi. Gelecek nesillere bıraktığı etki, onun misyonu için yeterliydi.

“En havalı şey bu. Çocukların bakış açısını değiştirmek…” diyor Bogues bu konu hakkında.

Bahsi geçen “çocuk”ların arasında son Finaller MVP’si Stephen Curry de var. “Küçükken (Bogues’i görüp) tamam, 1.60 olmam için ne kadar daha uzamam lazım? Bu olduğunda belki ben de NBA’de oynayabilirim.” diyor dört kez NBA’in zirvesine oturmuş süper yıldız.

Sporda her zaman belli efsaneler vardır ve yeni gelecek efsaneler onları örnek olarak büyür, onları örnek alarak kendini geliştirir. Kimi efsanenin başarıları, kimi efsanenin politik duruşu, kimi efsanenin ise oyuna olan bağlılığıdır çekici olan…

Bogues ise hayatta pes etmenin en anlamsız şey olduğunu kanıtlayan en güzel örnek. Kendi elinden olmayan sebeplerden dolayı basketbol oynaması çok zordu, çevresindeki neredeyse herkes ona bu işi bırakmasını söyledi fakat o dinlemedi. Kendine olan inancı, insanların ne düşündüğünden çok daha önemliydi.

Onun gibi doğal dezavantajları olan oyunculara sadece bir rol model olmakla kalmadı, hayal kurmalarını sağlayan en büyük unsur oldu aynı zamanda…

NBA tarihinin en kısa oyuncusunun bu rekoru korumak gibi bir derdi ise asla yok. Bir gün kendisinden daha kısa bir oyuncunun bunu başarmasını dört gözle bekliyor.

“Rekorlar kırılmak için vardır… Sabırsızlanıyorum, bu yaşandığında kutlama yapacağım.” diyor Bogues gülerek. “Umarım ben hayattayken yaşanır.”

Eğer gerçekten de o an gelir ve daha kısa bir oyuncu lige giriş yaparsa, doldurması gereken mirasın ağırlığı çok büyük olacak…

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!

NBA gündemindeki son gelişmeler için tıklayın!