by Berkay Terzi / info@eurohoops.net
Bugüne kadar NBA’de birçok oyuncu yüksek beklentilerle karşılaştı. Kimisi bu beklentilerin altında ezilirken kimisi karşılık vermeyi başardı.
Bugünkü yazımızda yakın tarihte bir dönem insanları heyecanlandırmayı başaran ancak asla beklenilen düzeye ulaşamayan isimlere yer vereceğiz. Listedeki oyuncuların ileride bir gün “büyük yıldız” olacağına dair genel kanı oluşmuştu. Fakat şimdilerde bu seviyenin uzağında bulunuyorlar. Buna rağmen NBA’de faydalı olmayı başardılar.
Anlayacağınız üzere, buradaki kastımız Anthony Bennett gibi “bust” oyuncular değil. Ya da Markelle Fultz gibi sakatlığa kurban giden gençleri dikkate almayacağız. Bu noktada bizi saha içi sebepler ilgilendiriyor. Dilerseniz yazıya geçip daha anlaşılır şekilde aktaralım.
Eurohoops Fırın, NBA’de yüksek beklentiler karşısında yetersiz kalan gençleri derliyor.
Lonzo Ball | Chicago Bulls
2017 NBA Draftı’nın iki numaralı seçimi Lonzo Ball, özellikle kariyerinin ilk bölümünde sözünü ettiğimiz beklentilerle karşılaşmıştı. Los Angeles Lakers gibi bir takımda forma giymesi de bunda etkili oldu tabi ki. UCLA kolejinde 14.6 sayı – 7.6 asist – 1.8 top çalma – %41.2 üçlük yüzdesiyle harikalar yaratan Lonzo, aslında kolejde yaptığı birçok şeyi NBA’e taşımayı başardı.
Fakat Lakers yönetiminin ve Lakers taraftarının ikinci sıra seçiminden beklentileri bununla sınırlı değildi. Lonzo Ball, ileride bir gün NBA’in en iyi oyun kurucularından birisi olacağı düşünülerek takıma seçilmişti. 1997 doğumlu oyun kurucunun, yeni Lakers yapılanmasının saha içi lideri olması bekleniyordu. Ancak hiçbir zaman oralara ulaşamadı. Sarı formayla geçen iki sezonun ardından Lonzo, Anthony Davis takasında New Orleans Pelicans‘a takaslandı.
Lonzo Ball, beş yıllık kariyerinde All-Star seçilmeyi dahi başaramadı. Fakat günümüzde (sağlıklı olduğu dönemde) mükemmel bir ilk beş parçasına dönüştü. Ligdeki en kaliteli kısa savunmacılardan birisi haline gelen 25 yaşındaki basketbolcu, geçen yıl sakatlanana kadar Chicago savunmasının en önemli iki parçasından biriydi. Aynı zamanda hücumda top yönlendirip maç başına %42 ile 3.1 üçlük isabeti buluyordu. Büyük bir yıldız olamadı belki ama kendi rolünün yıldızı olmayı başardı.
Peki neden Lonzo’dan olmadı? NBA kariyerine sakatlıklar da etki etti tabi ki ama saha içi sebepler kadar değil. Lonzo Ball, sahada yıldız karakterinden uzak bir oyuncuydu. Evet, harika pasör özelliklerine sahipti ancak bir yıldıza göre skor üretme bakımından fazla pasif kalıyordu. Bir kere oyunu çok fazla dış şuta bağımlıydı. Lonzo’nun çembere atak yapma eğilimi oldukça düşük. Çembere gittiğinde de isabet bulmakta zorlanıyor. Bireysel yaratıcılığı yetersiz kalan ve çembere baskı üretemeyen bir kısanın yıldız mertebesine ulaşması bir hayli zor. Nitekim öyle oldu.
Eğer NBA’i takip etmeyi 2018 – 2019 civarında bıraktıysanız Lonzo’yu hala abartılmış bir oyuncu olarak görebilirsiniz. Ancak günümüzde bunu tamamen aştı. Los Angeles şehrinden çıkıp üstündeki baskıyı azalttıkça NBA’de kendine uygun rolü buldu ve faydalı bir oyuncuya evrildi. Şimdilerde Lonzo’nun önündeki tek büyük engel sakatlık. Geçen sezonun ortasında dizinden sakatlanan Lonzo’nun sahalara dönüş tarihi hala net değil. Umuyoruz, bir an önce sahalara döner ve iki yönlü hünerlerini sergilemeye devam eder.
Ben Simmons | Brooklyn Nets
2016 NBA Draftı’nın 1 numarası Ben Simmons, son dönemde lige girerken insanları en çok heyecanlandıran gençlerden birisiydi. Fiziği, pasör becerileri ve atletik özellikleri sebebiyle LeBron James’e bile benzetiliyordu. Hatta uzunca bir süre “Prens” lakabıyla anıldı. O dönemde en azından boyalı alan çevresinden şutlar deneyebiliyordu.
Fakat Ben Simmons’ın NBA kariyeri daha ilk günden hayal kırıklığıyla başlamıştı. Genç yıldız, sakatlığı sebebiyle 2016-17 sezonunda kenarda oturacaktı. Sahalara döndüğündeyse başarılı bir çaylak sezonu geçirdi. Ancak hiçbir zaman beklenen seviyeye ulaşamadı. Yaygın olan bir görüşe göre, Ben Simmons’ın en iyi sezonu çaylak senesiydi ve o günden beri oyununa hiçbir şey katamadı. Bu argümanın biraz olsun haklılık payı var sanki.
Son olarak 2021-22 sezonunda Philadelphia’daki sorunlar sebebiyle kenarda oturan Ben Simmons, kariyerinde toplam iki sezon kaçırdı. Simmons, sağlıklı kaldığı dört senede üç kez All-Star kadrolarına seçildi. Fakat bu, Simmons’ın beklentileri karşıladığı anlamına gelmiyor. Genç yıldız, bir dönem herkese yeni LeBron olduğunu inandırmıştı. Şu anda kariyerinin ve basketbolunun aldığı hal LeBron James’ten çok ama çok uzak.
Peki neden Simmons’tan olmadı? Bu noktada asıl problemlerinden birisi Simmons’ın mental gücüydü bana kalırsa. Saha dışındaki örnekler bir kenara dursun, saha içinde bile Simmons’ın pasif kaldığı ve oyundan düştüğü çeşit çeşit örnek var. 26 yaşındaki oyuncu, herhangi bir süper yıldız gibi takım taşıyacak kapasitede değildi. Günümüz basketbolunda şut tehdidi 0 olan guard karakterli bir oyuncudan bunu bekleyemezsiniz. Simmons’ın gelişim sürecinin 5 yıl boyunca stabil kalması da bir etken tabi.
Şimdilerde Brooklyn Nets‘e uyum sağlamaya çalışan Ben Simmons, her şeye rağmen faydalı bir oyuncu. Yanında Kyrie Irving ve Kevin Durant gibi iki yıldızla oynarken onların çekim gücünden yararlanıp kendisine daha fazla alan bulabilir. Simmons’ın Philadelphia’daki kadar topu eline almaması muhtemel aslında. İşin özü, Ben Simmons bir LeBron olmadı belki ama yeni bir rol bulmak için hiç geç değil. Simmons’ın savunmasıysa takdir edilmeli.