By Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Basketbolseverler için Perşembe ve Cuma gecelerinin vazgeçilmezi Turkish Airlines EuroLeague!
En yakın arkadaşınızın doğum günü de olsa, yarın mutlaka yetiştirmeniz gereken bir işiniz bile olsa bu gecelerde gözünüzü EuroLeague’den ayırmak hiç kolay değil. Mesela geçen hafta… Hangi gerilim filmi bir basketbolseveri, Cazoo Baskonia – Partizan maçındaki kadar gerebilir ki? Hangi doğum günü, Markus Howard gibi süper yıldızı izlemek kadar keyifli olabilir?
Bu sebeple biz basketbolseverler için o geceler Ekim başlangıcından sezonun bitimine kadar rezerve edilmiş durumda…
Fakat bazı sorunlar var.
Gönlümüz elbette her maçı izlemek ister ama yeni sistemle birlikte EuroLeague’de her maça yetişmek kolay değil. Bazı geceler aynı anda beş veya daha fazla maç oynanıyor ve bu karmaşada insan, önemli detayları kaçırabiliyor.
Bu sebeple Eurohoops Fırın sizler için yeni bir yazı dizisi başlatmaya karar verdi. Bu yazıda ve gelecek haftalardaki yazılarımızda EuroLeague’de her hafta gözlerinizi ayırmamanız gereken 3 önemli maçı seçeceğiz.
Bu maçları da sezonun geneline etkisi ve takımların vermesi gereken sınavlara göre seçmeye çalışacağız.
Hazırsanız, işte EuroLeague’in 3. haftasında sizler için seçtiğimiz 3 maç…
1- Partizan – EA7 Armani Milano
Maçın saati: 21:45 / 18 Ekim Salı
İki takımın dereceleri: 0-2 / 1-1
İki takımın sıralamaları: 18. sıra / 7. sıra,
EuroLeague’de çift maç haftasındayız ve salı akşamı tam 6 mücadeleye sahne olacak. Üstelik EuroLeague’deki iki temsilcimizin karşılaşmaları bu 6 maçın içerisinde yer alıyor.
Dolayısıyla gözümüz kulağımız zaten bu iki maçta olacak ama bu maçlar bittiğinde ekranı kapatmamanız lazım. Çünkü EuroLeague tarihinin en büyük rekabetlerinden biri, Salı akşamı parkede can bulacak.
Zeljko Obradovic ve Ettore Messina tartışmasız modern EuroLeague döneminin en değerli iki koçu. İkisi de yıllarca bu kıtaya damgalarını vurdular ve daha da önemlisi ikisi de yükseliş dönemlerini hemen hemen aynı yıllar içerisinde yaşadılar. Bu yüzden de en büyük başarıları genellikle birbirleri karşısında aldılar. Özellikle Zeljko Obradovic!
Salı akşamı da bu büyük rekabette yeni bir sayfa göreceğiz.
Her iki takım da sezona pek iyi başlamadı ama galibiyete daha çok ihtiyacı olan taraf kesinlikle Partizan. Yıllar sonra EuroLeague’e geri dönen Sırp ekibi, ilk hafta aldığı farklı yenilginin ardından geçtiğimiz Cuma gecesi de Cazoo Baskonia deplasmanında elindeki maçı vererek sezona 2’de 0 ile başlamış oldu. Böylesine psikolojik olarak ağır bir yenilgiden sonra hemen ayağa kalkmaları gerekiyor çünkü Partizan taraftarı geri dönüyor.
Sırp ekibinin ateşli taraftarı, en son 4 Nisan 2014’te takımlarını EuroLeague’de izleyebilmişti. 8 yıllık büyük ve eziyetli geçen bir aradan sonra takımları ilk kez EuroLeague’de kendi sahalarında karşılarına çıkacak. Kombinelerin satışa çıktıktan sonra hemen tükendiğini düşünürsek, çok yoğun ve etkileyici bir atmosferin bizleri beklediğini söyleyebiliriz. Partizanlı oyuncular sezonun başında çok dağınık gözükse de böylesine bir atmosferde taraftarlarını üzmek istemeyeceklerdir.
EA7 Armani Milano‘da ise henüz işler rayına oturmadı.
İtalyan ekibi, yaz döneminde Kevin Pangos ve Brandon Davies gibi çarpıcı transferlerden sonra birçokları tarafından sezonun favorilerinden biri olarak ilan etmişti. Kadronun genişliği ve kalitesini düşünürsek bu düşüncenin çok da yanlış olmadığını söyleyebiliriz ama şu an için sahadaki oyun kalitesi bu seviyede değil.
Ettore Messina ve öğrencileri, ilk hafta LDLC Asvel deplasmanında zor da olsa kazanmayı başarsa da geçtiğimiz Cuma gecesi ALBA Berlin karşısında kötü bir basketbol oynayarak uzatmada kaybetti. Normal sezonda bu tarz yenilgiler artık kabul edilebilir bir durum oldu ama işin hücum tarafında akıcılıktan çok uzak olmaları ve Pangos ile Davies’in şu ana kadar pek etkili olamaması onlar adına bir sorun.
Yine de böylesine büyük iki basketbol insanın karşılaşması, takımlarının durumu ne olursa olsun hiçbir zaman kaçmaz.
Maçın kritik noktası:
Oyun hangi tarafın istediği sertlikte oynanacak?
Milano hücumda ne kadar zorun yaşarsa yaşasın savunmada hep sert bir takım. Kaybettikleri ALBA Berlin maçında bile durum böyleydi. İtalyan ekibi, ribaundları domine ederek tempoyu kendi belirlemeyi tercih ediyor ve bunu başardıklarında da tempo genellikle hep düşük oluyor.
Partizan ise tam tersi.
Bir Zeljko Obradovic takımı için bunu söylemek insana şaşırtıcı gelse de Sırp ekibi, özellikle kısa savunmasında çabuk dağılabiliyor. Hücumda bireysel yetenekler sayesinde üretmekte zorlanmıyorlar ama savunmada yaşadıkları sıkıntılar onların maç içerisinde büyük dalgalanmalar yaşamasına sebep oluyor.
Dolayısıyla sert bir EuroLeague maçından daha çok, kendi sertliklerinde geçen ve skorun yüksek olduğu bir maç onların daha çok tercih edeceği şey olacaktır.
Maçın tonunu kimin belirleyeceği en önemli faktör olacak.
2- ALBA Berlin – Panathinaikos
Maçın saati: 21:00 / 19 Ekim Çarşamba
İki takımın dereceleri: 2-0 / 1-1
İki takımın sıralamaları: 4. sıra / 9. sıra
Salı akşamı bizleri yoğun bir gece bekliyor ama çarşamba akşamı işimiz biraz daha kolay. Üstelik 3 maçtan ikisi seyir zevki olarak bizlere çok şey vaat ediyor. Onlardan ilki ALBA Berlin ile Panathinaikos karşılaşması…
ALBA Berlin, ilk iki hafta itibariyle sezonun takımı. Alman ekibi, geçtiğimiz sezonlarda da izlemesi keyifli bir basketbolu – özellikle hücumda- sahaya koysa da yeterli sertliğe sahip olmadıkları için yarışmacı olmaktan biraz uzak kalmıştı. Bu sezon daha farklılar.
İlk hafta kazandıkları Partizan karşılaşması onlar için klasik bir galibiyetti. Hücumda onların akıcılığına engel olamayan Sırp ekibi karşısında istedikleri her şeyi yaparak rahat bir şekilde kazandılar. Geçen haftaki Milano galibiyeti daha çarpıcıydı. İtalyan ekibinin sert savunması karşısında hücumda istedikleri seviyeye çıkamadılar belki ama dişe diş bir şekilde mücadele ederek sahadan zaferle ayrıldılar. Maodo Lo gibi onlar adına önemli çok önemli bir oyuncunun yokluğunda uzatmada mental olarak Milano‘dan daha güçlü kalmaları etkileyiciydi.
Şimdi de kendi evlerinde Panathinaikos‘u mağlup ederek sezona 3’te 3 gibi beklentilerin çok üstünde bir başlangıç yapmanın eşiğindeler!
Panathinaikos’ta ise durum biraz daha farklı.
Yunan ekibi, geçen seneki felaket performansının ardından bu sene çok daha iyi durumda. Tabii ki eski şaşaalı günlerinden çok uzaktalar ama Marius Grigonis, Mateusz Ponitka ve Arturas Gudaitis gibi eklemelerin ardından en azından sahada izlemeye değecek bir takımları var.
İlk iki haftadaki performansları biraz garipti. İlginç bir şekilde kaybettikleri Real Madrid maçında, kazandıkları Kızılyıldız maçına göre çok daha iyi bir basketbol oynadılar ama o gün dış şut sokamamaları yenilgiyi getirdi. Kızılyıldız maçında o şutları soktular ama oynadıkları basketbol pek tatminkar değildi. Özellikle guard rotasyonun performansı onlar için dengeyi bir araya getirmeyi zorlaştırıyor. Yine de bu deplasmandan da bir şekilde zaferle ayrılabilirlerse onlar da sezona beklentilerin üstünde bir giriş yapmış olacak.
Maçın kritik noktası:
Panathinaikos’un 4 numarada büyük bir sorunu var. Ellerindeki tek gerçek 4 numara Derrick Williams ve Amerikalı oyuncu isim olarak büyük olsa da sahadaki verimi kesinlikle aynı ölçüde değil.
Adeta bir lise takımı gibi olan ALBA Berlin’de ise bir yıldız, lider seçeceksek bu isim kesinlikle Luke Sikma. Eğer bu oyunu seviyorsanız, Sikma’yı de seviyorsunuzdur ve tecrübeli oyuncu, Derrick Williams’ın aksine çok daha verimli bir oyuncu!
Sikma’nın oyunu sürüklediği bir akşamda ALBA’yı hücumda yavaşlatmak çok zorlaşıyor. Derrick Williams’ın savunmadaki sıkıntılarını da düşünürsek bu pozisyonda ev sahibi ekibinin büyük bir avantajı olduğunu söyleyebiliriz.
Eğer bu avantaj saha içerisinde de ortaya çıkarsa maçın ivmesi doğal olarak ALBA Berlin’e doğru kayacaktır. Bakalım koç Dejan Radonjic, elindeki kısıtlı imkanlarla buna engel olabilecek mi?
3- Real Madrid – Olympiakos
Maçın saati: 21:45 / 19 Ekim Çarşamba
İki takımın dereceleri: 1-1 / 2-0
İki takımın sıralamaları: 8. sıra / 2. sıra
İsim olarak 3. haftanın en büyük maçı bizleri kapanışta bekliyor.
Sezona Barcelona deplasmanında çarpıcı bir galibiyet alarak başlayan Olympiakos, bir benzerini Katalanların ezeli rakibi olan Real Madrid karşısında yapmaya çalışacak. Geçtiğimiz hafta El Clasico’da kaybeden Real Madrid ise Olympiakos’u devirerek ritim bulmaya çalışacak.
Sezon başı itibariyle daha iyi basketbol oynayan taraf Yunan ekibi!
Geçtiğimiz sezon Final Four’a dönen Olympiakos, yaz dönemi bittiğinde birçokları tarafından güç kaybetmiş olarak gösteriliyordu. Sahada öyle bir takım görmedik. Özellikle Sasha Vezenkov sezona çok formda bir giriş yaptı. Bu yaz bir adım daha ileriye atan Bulgar oyuncu, şu anda hücumda takımını sürüklüyor. Üstelik hücumdaki skorerliliğin yanında Olympiakos şu ana kadar rol oyuncularından da iyi bir katkı almayı başardı. Savunmada geçen seneki kadar iyi değiller ama şu ana kadar rakiplerine işin hücumda tarafında baskı kurdular.
Yaz döneminde bence onlar için çok büyük bir kayıp olan Pablo Laso’yu kaybeden Real Madrid ise sahada iyi olduğu şeyleri korusa da sorunlarını çözmekte başarılı olamadı.
İspanyol devinin gerçekten inanılmaz bir uzun rotasyonu var. Hem kalite hem de oyuncu sayısı olarak onlarla 4-5 numara rotasyonunda başa çıkabilmek gerçekten çok zor. Özellikle de savunmada bu avantajlarını çok iyi bir şekilde kullanıyorlar fakat guard rotasyonunda aynı yeterliliğe sahip değiller.
Hem Sergio Llull hem de Sergio Rodriguez isim olarak çok büyük iki oyuncu ama ikisi de yaş olarak çok ilerledi. Elbette bazı maçlarda sahaya yeteneklerini koyacaklardır ama bu ikilinin tüm sezon boyunca Real Madrid’i sürüklemesini beklemek bana çok mantıklı gelmiyor. Hele hele işin savunma tarafında ikisi de şu anda büyük bir zafiyet durumunda.
Koç Chus Mateo da bu sorunun farkında ki, Dzanan Musa ve Mario Hezonja gibi kariyerleri yükselişte olan iki yetenekli oyuncuyla bu problemi çözmeye çalışıyor. Tabii Mateo’nun bu tercihi hemen etki edebilecek bir şey değil. İki oyuncu da çok değerli ama henüz Real Madrid seviyesinde bir takımın sürükleyicisi olabileceklerini – en azından tam bir sezon – kanıtlamadılar. Dolayısıyla bir transfer gelmediği sürece Madrid adına bu sorun sezon boyunca hep ortada olacak.
Maçın kritik noktası:
Olympiakos, Real Madrid’in korkutucu uzun rotasyonu karşısında durabilecek en iyi takımlardan biri. Belki sayısal olarak İspanyol rakipleriyle mücadele edemezler ama Vezenkov’un da formda girişiyle birlikte işleri burada biraz olsun dengelemeyi başarabilirler. En azından Walter Tavares gibi oyunu değiştiren bir oyuncu karşısında Moustapha Fall gibi başka bir devi koyma opsiyonuna sahipler.
Bu sebeple de maçın kritik noktası kısalarda kimin daha baskın olacağı olacak.
Guard rotasyonunda Olympiakos daha avantajlı. Walkup, Sloukas, Canaan üçlüsü şut olarak çok formda olmasa da takımın sahadaki organizasyonunu düzenleme açısından şu ana kadar başarılı bir performans sergiledi. Madrid’in kısalardaki sorununu da düşünürsek konuk ekibinin burada daha ağır bastığını söyleyebiliriz.
Fakat kanatlarda da Real Madrid’in hem nicelik hem de nitelik olarak büyük bir üstünlüğü var. Hezonja ve Musa bir kenara Gabriel Deck orada dengeleri fena halde bozuyor ve Kostas Papanikolaou 5 yıl önceki fiziksel haline bir maçlığına da olsa geri dönemeyecekse Olympiakos için Deck’i tutmak zor bir sınav olacak.
Dolayısıyla da maçın kaderini iki takımdan hangisinin avantajlı olduğu eşleşmelerde o üstünlüğü kuracağı belirleyecek.
Üçüncü Haftanın Programı:
18 Ekim Salı
20:00 Anadolu Efes – Valencia Basket
20:00 Zalgiris Kaunas – Virtus Bologna
20:45 Fenerbahçe Beko – LDLC ASVEL
21:05 Maccabi Playtika Tel Aviv – AS Monaco Basket
21:30 FC Bayern Münih – FC Barcelona
21:45 Partizan – EA7 Armani Milano
19 Ekim Çarşamba
21:00 ALBA Berlin – Panathinaikos
21:30 Cazoo Baskonia – Kızılyıldız
21:45 Real Madrid – Olympiakos
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!