Markus Howard: EuroLeague’de İlk 3 Haftayı Kasıp Kavuran İsim

21/Eki/22 12:19 Ekim 21, 2022

Meliksah Bayrav

21/Eki/22 12:19

Eurohoops.net

Eurohoops Fırın, Baskonia’nın sezona alev alev giren yıldızını mercek altına alıyor.

by Melikşah Bayrav / info@eurohoops.net

Turkish Airlines EuroLeague’in yıllardır gediklilerinden Cazoo Baskonia, yeni sezona fırtına gibi girerek ligdeki ilk 3 maçını kazandı. Bu süreçte Bask ekibinin yeni transferi Markus Howard, etkileyici performansıyla tüm Avrupa’da dikkatleri üzerine çekti.

Özellikle oyuncu geliştirme konusunda ciddi bir üne sahip olan İspanyol temsilcisi, geçmiş yıllarda Mike James, Shane Larkin, Wade Baldwin, Darius Adams, Pierria Henry ve Luca Vildoza gibi etkili kısaların parlamalarına yardımcı olarak bu isimleri üst seviyelere çıkardı. Şu ana kadarki performansına bakılırsa bu yıl parlama sırası Markus Howard’a geldi.

Baskonia‘nin sırasıyla Valencia, Partizan ve Kızılyıldız’a karşı oynadığı üç maçta da çift haneleri bulan ABD’li yıldız, forma giydiği son 2 karşılaşmada 30 sayıyı bularak Avrupa basketboluna fırtına gibi bir giriş yaptı.

Geçtiğimiz hafta oynanan Partizan mücadelesini 33 sayıyla tamamlayan Howard, bunun yanı sıra attığı son saniye üçlüğüyle maçı uzatmalara götürdü ve uzatmalardaki performansıyla takımını galibiyete taşıdı.

Son olarak Kızılyıldız karşılaşmasında ise 30 sayı atarak maçın yıldızı olan ABD’li skorer, toplamda bulduğu 7 üçlük isabetiyle de izleyenleri etkileyecek türden bir oyun sergiledi.

Eurohoops Fırın, Markus Howard’ın harika performansına daha fazla kayıtlı kalamıyor ve oyuncuyu bu kadar değerli kılan saha içi detayları huzurlarınıza taşıyor.

Markus Howard Avrupa Basketbolu İçin Neden Çok Değerli?

Turkish Airlines EuroLeague’de geçmiş yıllardan bu yana çok sayıda yıldız oyuncuyu izleme şansına sahip olduk. Önceki senelerde Avrupa basketboluna damga vurmayı başaran isimler, kariyerlerini uzun yıllar boyunca Avrupa’da devam ettirerek ligin gücüne güç katıyorlardı. Son yıllarda ise tablo epey değişti.

NBA’de Avrupa’dan gelen oyuncu sayısının her geçen gün daha da artmasıyla birlikte EuroLeague’de yıldızlarını parlatan isimler, kısa süre içerisinde NBA ekiplerinin radarına girerek genellikle kariyerlerini orada sürdürüyorlar. Bu durum da ligdeki ekiplerin kadro kalitelerine olumsuz etki yapıyor.

Özellikle kısalarda transfer havuzunun her geçen gün daha da daraldığı bu dönemlerde Baskonia, bu yaz yaptığı Markus Howard eklemesiyle birlikte EuroLeague’in yetenek tavanı en yüksek yıldızlarından birine sahip oldu. NBA’deki 2 sezonluk serüveninde aradığını bulamayan 23 yaşındaki oyuncu, kariyerinde ilk kez ABD’nin dışına çıkmasına rağmen kısa sürede Avrupa basketboluna adapte oldu.

Genç yıldızın oyununu detaylıca incelemeye başlamadan önce oyuncunun profilinden ve fiziksel özelliklerinden bahsetmek gerek. 1.78’lik boyu ve ince fiziğine rağmen sahada oyun kurucu yetenekleriyle öne çıkmayan Howard, her ne kadar üst düzey skorer becerilerine sahip olsa da fiziksel dezavantajları ve oyuncu profili nedeniyle NBA basketboluna uyum sağlayamadı.

Markus Howard her ne kadar savunmada “tembel” bir isim olmasa da NBA standartlarına göre kısa boyu ve ince fiziği, rakipler için rahatlıkla açık hedef olarak belirlenmesine yol açtı. Üzerine bir de hücumda tam anlamıyla verimli olabilmesi için yanında bir oyun kurucuyla oynamaya ihtiyaç duyması, Howard’ın NBA serüvenin epey kısa sürmesiyle sonuçlandı.

Avrupa basketboluna baktığımızda ise durum daha farklı. Başta temsilcimiz Anadolu Efes‘ten Shane Larkin olmak üzere NBA’de fiziksel dezavantajları nedeniyle tutunamayan kısaların EuroLeague seviyesinde fark yaratabildiklerine defalarca kez şahit olduk. 1.78’lik boyu ve ince fiziğine rağmen Markus Howard, tıpkı Larkin gibi Avrupa kariyerinde fark yaratabilmek için çok değerli yeteneklere sahip.

Howard’ın parkede fark yarattığı başlıca nokta ise çok yüksek yüzdeyle isabet bulduğu dış atışları. Sahada mesafe fark etmeksizin denemekten asla çekinmeyen, dripling üzerinden kullandığı üçlüklerde bile vücut dengesini çok iyi ayarlayabilen ve çok çabuk bir şut mekaniğine sahip olan genç yıldız, şu ana kadar 3 maçta kullandığı 29 üçlük denemesinin 17’sinde isabet bularak müthiş bir yüzde tutturdu.

Elinde böylesine bir dış şut tehdidi olunca Baskonia koçu Joan Penarroya, haliyle oyuncusundan olabilecek maksimum katkıyı alabilmek için sadece toplu oyunda değil, topsuz oyunda da Howard’ı çok sık kullanıyor. NBA’de Golden State Warriors‘ın Steph Curry’i kullandığının benzeri şekilde koç Penarroya, ABD’li yıldızı sürekli sahada topsuz hareket ettirerek rakip savunmaları konfor alanından dışarı çıkartmaya çalışıyor.

Şu ana kadar Joan Penarroya’nın bu planı, alınan sonuçlara baktığımızda fazlasıyla işe yaradı. EuroLeague’deki ilk 3 maçını kazanan Baskonia, bu karşılaşmalarda ortalama 92 sayı atarak bu istatistikte ligin zirvesine yerleşti. Markus Howard’ın sahada topsuz hareket ettiği anlarda rakip savunmaların dikkatini neredeyse tamamen üzerine çekmesi, başta Darius Thompson ve Maik Kotsar olmak üzere takımdaki diğer parçaların hücum performansına son derece pozitif etki etti.

Yukarıda görmüş olduğunuz pozisyonda Markus Howard, takımın Estonyalı uzunu Maik Kotsar’dan topsuz perdeyi aldıktan sonra topla buluşmak için perimetre gerisine açılıyor. Buna karşılık olarak Kızılyıldız savunması, yıldız oyuncuya rahat pas aldırmamak için üç kişiyle birden bu aksiyonu kontrol etmeye çalışıyor. Kızılyıldız oyuncuları her ne kadar Howard’a rahat top aldırmasalar da Baskonia, hedeflenen ilk opsiyonda sonuç alamasa bile hücumun kalan kısmını oynamak için yarı sahada ciddi alanlara sahip oluyor.

Elbette ABD’li oyuncunun rakip savunmalar üzerine böylesine bir etki yaratmış olmasının tek sebebi keskin dış şut tehdidi değil. Özellikle topsuz perde çıkışlarında pas aldığı zaman birden fazla hücum opsiyonu yaratabilen Howard, çabukluğu ve aniden yön değiştirebilmesi sayesinde çembere atak edebiliyor. Bu ataklar sırasında dripling üzerinden orta mesafe atış şansı yakalayabiliyor, boyalı alana girerek kendisine sayı şansı yaratabiliyor veya pek sık olmasa da zaman zaman doğru pası çıkararak rakip savunmanın dengesini alt üst edebiliyor.

23 yaşındaki yıldızın sahada ne zaman ne yapacağının kolay tahmin edilemez oluşu, rakip savunmaların da ekstra bir konsantrasyonla oyuncuya önlem almalarına yol açıyor. Howard gibi topla becerileri üst düzey olan bir oyuncunun topsuz oyunda da böylesine etkili olabilmesi, kendisini EuroLeague seviyesi için değerli kılan başlıca detaylardan biri olarak öne çıkıyor.

Öte yandan 1.78’lik boyu ve ince fiziğiyle ABD’li oyuncu, beklenebileceği üzere topla çok çabuk süratlenebilen ve aniden yön değiştirerek karşısındaki savunmacıyı çaresiz bırakabilen bir yıldız. Patlayıcı diyebileceğimiz bir ilk adım çabukluğuna sahip olmasa da Howard, driplinge başladığı anlarda aniden hızlanarak savunmacısından kurtulabiliyor.

Ayrıca etkileyici bir fundamental’a sahip olan 23 yaşındaki oyuncu, üst düzey kısalarda görmeye alışkın olduğumuz şekilde topla hareketine başladığı sırada bir anda açı değiştirerek kendisine büyük avantaj sağlayabiliyor. Bunu başarıyla uyguladığı anlarda ise Howard, direkt olarak çembere gitmek yerine genellikle şutuna güvenerek pozisyonu şutla tamamlıyor.

Şu ana kadar saydığımız üst düzey yetenekleri sayesinde Markus Howard, kısa sürede kıtamızdaki basketbola adapte olarak basketbolseverlere son derece keyifli anlar yaşattı. Oyuncunun bundan sonraki performansının nasıl olacağını bilemesek de şu bir gerçek: ABD’li yıldız, EuroLeague tarihinde kendisine özel bir yer edinebilecek türden bir yetenek.

Bundan Sonrası Ne Olur?

Markus Howard’ın ne denli yetenekli bir isim olduğundan ve sahada nasıl bu kadar etkili olabildiğinden az önce detaylıca bahsettik. Genç oyuncunun üst düzey hücum yeteneklerine sahip olması, elbette tamamen eksiksiz bir isim olduğu ve daha fazla gelişime açık olmadığı anlamına gelmiyor.

Howard’ın yeteneklerini överken doğal olarak öncelikle keskin dış şut tehdidinden bahsettik. Hem toplu, hem de topsuz aksiyonlarda kullandığı üçlüklerde çok yüksek yüzdeyle isabet bulan ABD’li oyuncu, şu ana kadar oyununu neredeyse tamamen dış şutları üzerine kurgulamış durumda. Yine de sahip olduğu yetenek setiyle Howard, keskin bir şutörden daha fazlası olabilme potansiyeline fazlasıyla sahip.

Özellikle şu ana kadar sıklıkla kullanıldığı topsuz perde çıkışı aksiyonlarında pas aldığı zaman rakip savunmanın dikkatini neredeyse tamamen üzerine çeken ABD’li yıldız, çabukluğu sayesinde uzunun topsuz perdesiyle cebelleşmek durumunda kalan savunmacısından rahatlıkla kurtulabiliyor. Bu senaryonun gerçekleştirdiği zaman aksiyonları genellikle şutla tamamlamayı tercih eden Howard, bundan daha fazlasını yapabilme potansiyeline sahip.

Genç yıldız her ne kadar etkileyici bir dış şut yüzdesiyle oynasa da bir oyuncunun her maç attığı şutlarda düzenli olarak isabet bulması imkansıza yakın bir durum. EuroLeague’de ilk hafta oynanan Valencia karşılaşmasında denediği 7 üçlükten yalnızca 2’sini isabete çeviren Howard, 12 sayıda kalarak nispeten etkisiz bir performans ortaya koydu.

Rakip savunmaların dikkatini bu denli üzerine çeken ve takım arkadaşları için bolca alan açan bir oyuncunun mutlaka pasörlüğünü de bir noktada devreme sokması gerek. Şu ana kadar çıktığı maçlarda yalnızca 0.3 asist ortalamasıyla mücadele eden Howard, zaman zaman topu elinden çıkarması gerektiği anlarda da zorlama atışlara yönelerek takımının hücumuna zarar verebiliyor.

Şu bir gerçek ki haftalar ilerledikçe Baskonia‘nın rakipleri, Markus Howard’ın oyununu daha iyi analiz etmeye başlayarak oyuncuyu durdurabilmek için farklı alternatif planlar üretmeye başlayacaklar. Bu gibi anlarda Howard’ın topu basitçe elinden çıkararak hücumun akışkanlığını devam ettirebilmesi, takımının hücumdaki verimliliğinin yanı sıra kendisinin oyundaki etkisini de arttıracaktır.

Öte yandan Markus Howard, şu ana kadar Darius Thompson gibi bir oyun kurucuyla birlikte oynamanın avantajlarından da sıklıkla yararlandı. Geçtiğimiz sezon kariyerini Rus ekibi Lokomotiv Kuban’da sürdüren Thompson, üstün oyun kuruculuk meziyetleri sayesinde ülkemizden yakından tanıdığımız Errick McCollum‘un kariyerinin en skorer performanslarından birini sergilemesini sağlamıştı.

Aslında bir oyun kurucu fiziğine sahip olan Markus Howard, kısa rotasyonundaki partneri Darius Thompson’ın varlığı nedeniyle ağırlıklı olarak parkede kendi skoruna odaklanabiliyor. Yine de kariyerinin ilerleyen yıllarında da aynı etkiyi sürdürebilmesi için Howard, mutlaka 0.3’lük asist ortalamasından çok daha fazlasını yapmak durumunda. Bunun gerçekleşmediği bir senaryoda ise ABD’li oyuncu, rakip savunmalar için çok daha kolay tahmin edilebilir bir isme dönüşebilir.

Öte yandan Markus Howard’ın oyununda değinebileceğimiz bir diğer soru işareti ise sahada kendi şutuna çok odaklı olması. Özellikle uzundan perde geldiği anlarda çabukluğu sayesinde savunmacısından rahatlıkla kurtulabilen ABD’li yıldız, kolayca çembere atak edebileceği pozisyonlarda bile genellikle şutuna gitmeyi tercih ediyor. Henüz yalnızca 23 yaşında olan genç yetenek, ilerleyen dönemlerde çembere ataklarına da ağırlık verirse çok yönlü bir yıldıza dönüşebilir.

Markus Howard’ın şu ana kadarki performansıyla MVP adayı olduğu, hatta yaz transfer dönemi için birçok EuroLeague devinin iştahını kabarttığı bir gerçek. Tüm üst düzey yeteneklerine rağmen oyununda geliştirmesi gereken bazı noktalar olan genç yıldız, gelişimini sağlıklı şekilde sürdürebildiği takdirde uzun yıllar boyunca EuroLeague devlerinin vazgeçilmesi olabilir.

Bu noktada Markus Howard’ın ana oyun kurucu olarak kullanılıp kullanılamayacağı, oyuncunun geleceğini şekillendirecek bir numaralı soru işareti olacak. Her ne kadar Howard’a savunmada tembel bir oyuncu diyemesek de ince fiziği ve yardımlarda yeterince agresif olamayışı, her daim kendisinin bir açık hedef olarak görülmesine yol açacaktır.

Bu durumu ülkemizden bir örnekle açıklamak gerekirse Anadolu Efes‘in ABD’li yıldızı Shane Larkin, Baskonia tedrisatından geçmesi ve ince fiziğiyle Markus Howard’ı andıran bir isim. Howard’dan farklı olarak ise Larkin, özellikle topa baskı konusunda Avrupa’nın en önde gelen oyun kurucularından biri. Bu sayede koç Ergin Ataman, kendisini Vasilije Micic gibi bir oyun kurucunun yanında kullanarak Avrupa basketbolunun gelmiş geçmiş en unutulmaz hücum kurgularından birini ortaya çıkardı.

Markus Howard’a baktığımızda ise şu ana kadar benzer bir savunma etkisinden söz edebilmemiz mümkün değil. Öte yandan forma giydiği maçlarda yalnızca 0.3 asist ortalaması tutturan Howard, ilerleyen dönemlerde tek oyun kurucu olarak oynayabileceğine yönelik bir sinyal de vermedi. Savunma zaaflarını göz önünde bulundurduğumuz zaman ABD’li yıldız, şampiyonluk hedefleyen ekiplerde ana oyun kurucunun yanında oynadığı zaman ciddi savunma problemlerine yol açacaktır.

Bu nedenle genç yıldız, kariyerini EuroLeague’in en üst düzeyinde sürdürebilmek istiyorsa mutlaka oyun kuruculuk meziyetlerine ağırlık vermek durumunda. Oyuncunun sahada kendisine rahatlıkla alan yaratabildiğini ve henüz 23 yaşında olduğunu düşünecek olursak Howard, gelişimini sürdürerek tam anlamıyla bir süper yıldıza pekala dönüşebilir.

Etkileyici düzeydeki şut tehdidinin yanına çembere atak ve pas becerilerini de bir nebze olsun ekleyebildiği takdirde Markus Howard, tıpkı yazımızda sıklıkla kıyasladığımız Shane Larkin gibi Avrupa’da iz bırakabilme potansiyeline fazlasıyla sahip bir yetenek.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!