NBA Notları #2: Bucks’ta Savunma Değişimi, Bojan Bogdanovic ve Diğerleri…

31/Eki/22 13:13 Ekim 31, 2022

Berkay Terzi

31/Eki/22 13:13

Eurohoops.net

NBA’in ikinci haftasında dikkatimizi çeken konu başlıkları sizlerle…

by Berkay Terzi / info@eurohoops.net

NBA’de merakla beklenen 2022-23 sezonu başladı ve biz basketbolseverleri uykusuz geceler bekliyor.

Yoğun NBA programında her maçı ve her takımı detayına kadar takip etmek neredeyse imkansız. Bu yüzden Eurohoops olarak yardımınıza koşuyor ve kendi notlarımızı huzurunuza taşıyoruz.

Haftalık yayınlayacağımız bu yazı serimizde o hafta NBA’de dikkatimizi çeken konu başlıklarını listeliyoruz. NBA’in ikinci haftasında ne tür gelişmeler oldu? Neler ön plana çıktı? Kendi perspektifimizden yorumluyoruz…


Milwaukee Bucks‘ta Savunma Değişimi

Milwaukee Bucks koçu Mike Budenholzer, 2022-23 sezonuyla birlikte savunma anlayışında değişime gitti. Bucks savunması, geçtiğimiz yıllarda boyalı alanı ve çemberi korumaya en fazla öncelik tanıyan takımdı. Bu yüzden rakibin çembere atakları karşısında topsuz savunmacılar içeri gömülüyordu. Bucks savunması, ortalama üstü şutörleri bile sonuna kadar riske ediyordu. Boyalı alan savunmasını her zaman ilk sıraya koyuyorlardı. Brook Lopez sağlıklıyken de sakatken de bu durum değişmiyordu. Bazı takımlar, Milwaukee’nin bu savunma anlayışından faydalanabiliyordu.

Ancak 2022-23 sezonunda savunmada bazı farklılıklar dikkatimi çekti. Milwaukee Bucks, artık yayın gerisindeki oyunculara bu kadar alan tanımıyor. Milwaukee’nin ana savunma stratejisi hala aynı. İkili oyun savunmasında Brook Lopez’e drop yaptırıp boyalı alana gömüyorlar. Ancak çevredeki topsuz savunmacılar kendi adamlarına eskisi kadar boşluk vermiyor. Boyalı alan savunmasında Brook Lopez’e ve Giannis Antetokounmpo’ya güveniyorlar.

Bu değişim istatistiklere de yansıdı tabi ki… Milwaukee Bucks, geçen sezon rakiplerine en fazla boş şut imkanı tanıyan takımdı. 2020-21 sezonunda ise 2. sırada; 2019-20 ve 2018-19’da ise ilk sırada yer alıyorlardı. 2022-23 sezonunda şu ana kadar oynanan maçlarda rakiplerine en az boş üçlük fırsatı veren 2. takım Milwaukee. Bu, bahsini ettiğim köklü değişimi daha net şekilde gözler önüne seriyor.


De’Aaron Fox: Çift Yönlü Etki

Sezona her zaman olduğu gibi playoff umutlarıyla başlayan Sacramento Kings, ilk 5 maçında 4 kez mağlup oldu. Ancak işler göründüğü kadar berbat değil. Yeni koç Mike Brown, Sacramento Kings‘in uzun zamandır hasret olduğu bir şeyi başardı. Saha içinde tartışmaya açık tercihleri var ancak bu takıma bir amaç kazandırdı. Bu takım kaybettiği maçlarda bile mücadeleyi bırakmadı.

Mike Brown’un takımda neleri değiştirdiğini görmek için De’Aaron Fox’a bakmak yeterli olacak. 24 yaşındaki oyuncu, sahanın savunma tarafında yıllardır yoktu. Zaman zaman iyi savunma yapıyor ancak hiçbir zaman süreklilik sağlayamıyordu. Bu sezon işler değişti. Fox, ilk 5 maç özelinde muazzam işlere imza attı. Eskiden Fox’un savunma eforunda bolca iniş, bir miktar da çıkış vardı. Ancak bu yıl adeta All-Defensive seviyesinde savunma yapıyor.

Bu performansın sürdürülebilirliği hala soru işaretleri barındırıyor. Nihayetinde bu oyuncu takımın hücum yükünü çekiyor ve tüm enerjisini savunmaya aktarmasını bekleyemeyiz. Ancak kimse Fox’tan All-Defensive takımlarına girmesini istemiyor zaten. Eskiye kıyasla daha fazla efor sergilemesi yeterli. Çünkü geçtiğimiz 2 sezonda sık sık oyundan düşüyordu. Sahip olduğu savunma malzemelerine ve potansiyeline ihanet ediyordu. Şimdiye kadar kusursuz bir görüntü çizdi.

İşin hücum tarafında ise De’Aaron Fox’un elit kategoride olduğu bir istatistik göze çarptı. 24 yaşındaki yıldız, pota etrafındaki şutlarda (turnike, smaç vs.) %84 ile isabet buluyor. Boyalı alanda yarım daire dışındaki kısımda ise %69 ile isabet buluyor. Bununla birlikte, maç başına 19 kez çembere atak yapan Fox, bu pozisyonların %72’sinde (paslar dahil) sayı çıkarıyor.

De’Aaron Fox’un ne kadar iyi bir delici olduğunu biliyorduk. Bitiricilik istatistiklerinde uzun süredir elit kategorideydi ancak şu anda ortaya koyduğu rakamlar 190 cm boyundaki birisi için çılgınca. Fox’un bu deliciliği, savunmaların da kapanmasına sebebiyet veriyor.


Trae & Dejounte: Hangi Taraf “Feda” Dedi?

Dejounte Murray’nin Atlanta Hawks‘a takaslanmasının ardından guard ikilisinin performansı merakla bekleniyordu. Trae ile Dejounte’nin uyumu büyük tartışmalara neden oldu. Sonuçta her iki oyuncu da bugüne kadar takımlarında ana top yönlendirici/karar verici olmuşlardı. Bir kişinin alışkanlıklarından vazgeçmesi gerekiyordu.

Fedakarlıkta bulunan o kişi Dejounte Murray oldu. Geçen sezon maç başı 21 tane ikili oyun yönlendiren Dejounte, bu rakamı 13’e kadar düşürdü. Dejounte, topsuz oyuna daha fazla adapte olan isim oldu. Dejounte, geçen sezon şut isabetlerinin yalnızca %27’sini başka bir oyuncunun asisti üzerinden yaratıyordu. Bu sezon bu rakam %47’ye kadar yükseldi. Nate McMillan, Trae Young’ı kenara aldığı dakikalarda ikinci beşe liderlik etmesi için topu Dejounte’ye emanet ediyor. Ancak ikili sahada olduğunda topu bırakan kişi Dejounte oluyor.

Tabi Dejounte’nin gelişi Trae Young’ın istatistiklerine de yansımadı değil. Geçen sezon ortalama 26 kez P&R yöneten Trae, bu sezon 22 tane yönlendiriyor. Bunun yanı sıra, başka bir oyuncunun asisti üzerinden attığı sayılar %16’dan %26’ya yükseldi. Trae Young, geçen yıllara kıyasla daha fazla topsuz oynuyor. Ancak Stephen Curry gibi değil. Birçok kişi, Trae’in perdelerden çıkıp şut atabileceğini ve yeni Curry’e evrilebileceğini düşünüyordu.

Atlanta Hawks, Trae Young’ın perde çıkışında şut atmasını değil, pası aldıktan sonra curl yaparak potaya yönelmesini daha çok tercih ediyor. Çünkü perde çıkışında potaya kıvrıldığında Trae’i takip edebilecek çok az oyuncu var.

Trae Young, topsuz oyunda hiçbir zaman bir Stephen Curry olmayacak. Ancak bu sezon olumlu yönde parıltılar gösterdi. Fakat asıl ilerlemeyi Dejounte kaydetti. Dejounte’nin dış şutunda yaşadığı gelişim, bu ikilinin birbirine uyumunu arttırdı. Fakat Dejounte bu şut formunu kaybederse, topsuz oyunda savunmaların risk alabileceği bir oyuncuya dönüşebilir. Yine de bu ikili gayet iyi görünüyor.


Jordan Clarkson: 30’unda Gelen Değişim

2014 NBA Draftı’yla birlikte lige giren Jordan Clarkson, sahaya çıktığı ilk günden itibaren bireysel yaratıcılığıyla kendine isim yaptı. Skorer özellikleri sayesinde Yılın Altıncı Adamı ödülünü bile kazanan Clarkson, açık olmak gerekirse NBA’in en olgun oyuncusu değildi. Soru işareti yaratan bazı şut tercihleri ve bireysel oyunuyla zaman zaman verimsiz günler geçiriyordu. Ancak 2022-23 sezonunda çok daha farklı bir Clarkson izliyoruz.

30 yaşına bastığı için mi bilinmez ancak kariyerinin en olgun basketbolunu oynuyor. Gerek şut tercihleriyle gerekse top dağıtımıyla her zamankinden daha derli toplu gözüküyor. Clarkson’ın skor üretmekten yana bir sıkıntısı hiçbir zaman olmadı. Ancak Donovan Mitchell’ın gidişiyle birlikte pasör becerilerini de sergilemeye başladı. Zaten beni en çok şaşırtan da bu oldu.

Clarkson, geçen sezon yönettiği P&R oyunlarının %70’inde şut kullanıyordu. Bu rakam 2022-23 sezonunda %52’ye kadar düştü. Artık takım arkadaşlarını oyuna dahil etmenin yollarını arıyor. Geçen yıl yalnızca 21 pas atan Clarkson, bu sezon maç başına 34 tane pas atıyor. Herkes top kullanımı artınca onun skor yönüne daha fazla ağırlık vermesini bekliyordu. Ancak adeta şapkadan tavşan çıkardı. Maç başına 5 asist ortalamasıyla kariyerinin en yüksek rakamını yakaladı.

Yukarıdaki klipte de görebileceğiniz üzere, topu eline aldığında çok soğukkanlı oynuyor. İkili oyunlarda pozisyonu son derece sabırlı yönlendiriyor. Savunmacısını sırtına alıyor, pozisyonun olgunlaşmasını bekliyor. Yalnızca devrilen uzunu değil, ikinci opsiyonu da görebiliyor. Drive&kick paslarıyla takım arkadaşlarını besliyor. 30 yaşındaki başarılı oyuncu, eğer sezon ortasında takaslanırsa umarım yeni adresinde de bunları sürdürür.


Devin Vassell: Spurs‘ün Yeni Orta Mesafe Silahı

San Antonio Spurs, bugüne kadar sayısız oyuncuyu NBA dünyasına kazandırdı. Kimisini yıldız adayı olarak alıp başarıya giden yolda ellerinden tuttular. Kimisini de sıradan bir yan parçadan önemli bir oyuncuya evrilttiler. Devin Vassell ikinci kategoride yer alan isimlerden. 2020 NBA Draftı’nın 11. sırasında seçilen iki yönlü kanat, benim kolejden beri takip ettiğim bir oyuncuydu. Bu yüzden gelişimine şahit olmak çok daha zevkli bir hale geldi.

Vassell, lige girdiğinde 3&D profilindeydi ve tamamlayıcı yan parça olarak görülüyordu. Florida State döneminde orta mesafe yaratıcılığından zaman zaman esintiler sunuyordu ancak hiçbir zaman süreklilik sağlamadı. San Antonio tedrisatından geçince farklı bir oyuncuya dönüştü. Aslında şöyle de diyebiliriz: Bu potansiyel Vassell’de vardı ancak Spurs bunu çok iyi işledi. 22 yaşındaki oyuncu, sezona 19.5 sayı ortalamasıyla başladı ve yaratıcılık gelişimini gözler önüne serdi.

Genç oyuncu, topu yayın gerisinde aldığında birkaç driblingle sevdiği şut noktalarını seçmekte usta… Özellikle orta mesafedeki başarısı San Antonio Spurs kültürüyle örtüşüyor diyebiliriz. Bu sezon 4 maçta 11 tane orta mesafe şut deneyen Vassell, bunların 8’inde isabet buldu. Hücumda hem şutunda hem de skorer becerilerinde yıldan yıla gelişim sergiledi. Vassell’in gelişim eğrisi bu şekilde devam ederse ligin en önde gelen iki yönlü oyuncularından birisi olacak.

Vassell hala büyük bir skorer değil. Sayılarını da ikili oyunlardan ziyade topsuz oyun ve close-out hücumu üzerinden çıkarıyor. Şu anki haliyle bir takımın ana opsiyonu olamaz ancak başarılı bir ekibin ikinci veya üçüncü opsiyonu haline gelebileceğine inancım tam. İkili oyunları yönlendirmek hücum gelişimi adına bir sonraki adım olabilir.


Detroit’te Bojan Bogdanovic Etkisi

Geçen sezon Cade Cunningham seçimiyle temel yapıtaşını bulan Detroit Pistons, merkez oyuncusunun etrafını doldurmakta güçlük çekmişti. Bu anlamda 2022 yazını iyi geçirdiler diyebiliriz. Cade’in yanına atletik ikincil top yönlendirici, dikey tehdit yaratan ikili oyun partneri eklendi. Fakat yeni hamlelerin en önemlisi belki de Bojan Bogdanovic’ti. 33 yaşındaki deneyimli forvet, geçtiğimiz ay Utah Jazz‘den takasla alındı.

Detroit’in geçen sezon spacing konusunda ligin en kötülerinden biri olduğunu düşünürsek, Bojan Bogdanovic eklemesini tartışmaya bile gerek yok. Sezona 23 sayı ortalamasıyla giren ve maç başı 4 üçlük atan Bojan, artık savunmaların köşelerde tehdit algılamasına sebep oluyor. Bu yüzden yardım savunmacıları Detroit’e karşı eskisi kadar pasif olamıyor.

Bojan Bogdanovic’in gelişi en çok Cade Cunningham’a etki etti. Cade’in şu anda en fazla pas attığı ve en fazla asist yaptığı Detroit oyuncusu Bojan Bogdanovic. Deneyimli şutör, Detroit’in birçok hücum aksiyonunu etkili bir şekilde uygulamasını sağladı ve Detroit hücumunun kilidini açtı Bojan, Detroit’te set oyunlarına nokta koyan bitirici rolüne oturdu.

Yukarıdaki klipte gördüğünüz ve genelde erken hücumlarda kullanılan wide pindown aksiyonu ise Bojan Bogdanovic’in önemli hücum silahlarından. Detroit, bunu sürekli kullanıp topu Bojan’ın bireysel yeteneklerine emanet ediyor. Bojan, perde çıkışından sonra üç yönlü tehdide sahip: Hareket üstü üçlük atabilir, 1-2 driblingle orta mesafeye gidebilir veya topu yere vurup çembere doğru kıvrılabilir (curl).


Orlando’da Uzun Beş Çılgınlığı

Orlando Magic, bu hafta oynanan maçlarda alışık olmadığımız bir beşle sahaya çıktı. Franz Wagner – Terrence Ross – Paolo Banchero – Bol Bol – Wendell Carter beşlisiyle sahaya çıkan Koç Jamahl Mosley, bu hamlesiyle herkesi şaşırttı. Orlando zaten hem boy hem kanat uzunluğu bakımından ligin en uzun takımlarından birisi. Üstüne bir de takımın guardları sakatlanınca ortaya böyle bir durum çıktı.

Açıkçası bu beşin başarısız olduğunu iddia edemeyiz. Orlando, uzun beş çılgınlığını 3 maçta kullandı ve toplam 33 dakika sahada tuttu. Yani şu anda Orlando’nun en sık kullandığı 2. oyuncu grubu durumunda. Üstelik bu beş oyuncu sahada olduğunda rakiplerine 11 sayı fark atıyorlar. Bu beşin başarılı olmasını sağlayan en önemli faktör, Franz Wagner ve Paolo Banchero’nun top yönlendirme becerisi. Bu iki oyuncu, bu oyuncu grubunun çimentosu çünkü çok yönlülük sağlıyorlar. Forvet fiziğine sahip olmalarına rağmen takımın en çok ikili oyun yönlendiren oyuncuları arasında yer alıyorlar. O yüzden bu iki isim olmazsa olmaz.

Bununla birlikte Terrence Ross’a da ayrı bir parantez açmak lazım. Geçen sezon kendi standartlarının çok altında kalmıştı ve “takımın yapılanmasında yerim yok” gibi sözler sarf etmişti. Ancak bu sezon kadroda kendine rol bulmayı başardı. Terrence Ross, perde çıkışı üçlükleri ve topsuz oyunuyla hücuma hareketlilik katıyor. Bu 4 oyuncuyla aynı anda sahada olduğunda Ross’un artı yönlerini daha net görebiliyorsunuz.

Ligde Orlando Magic‘in uzunluğuna yanıt verebilecek çok az takım var. Bu beşin yarattığı etki buradan kaynaklanıyor zaten. Uzun beş çılgınlığı daha ne kadar sürecek merak ediyorum ancak ligde farklı şeyler deneyen takımların olması güzel.


 

Julius Randle’a Jalen Brunson Ayarı

2020-21 sezonunda New York Knicks‘i playofflara taşıyan Julius Randle, kariyerinin en olgun basketbolunu oynuyordu. Ancak 2021-22 sezonunda işler bir anda tersine döndü. Bir nevi egosuna yenik düşen Randle, hücumda iyice aksayan bir parça haline geldi. Düdükler konusunda hakemlerden beklediği muameleyi alamadı. İş, Knicks taraftarıyla atışmaya kadar gitti. Fakat herkes bir şansı daha hak eder.

27 yaşındaki uzun forvet, bu sezon çok daha farklı bir görüntü çiziyor. Bunda Jalen Brunson’ın payı oldukça yüksek. Randle, belki de kariyerinde ilk kez bu kadar kaliteli bir oyun kurucuyla birlikte oynuyor. Takımdaki guard eksiği, geçen yıllarda Randle’ın aleyhine işliyordu. Çünkü topla daha fazla karar almak zorunda kalıyordu ve Randle’ın kusursuz bir karar verici olduğunu söyleyemeyiz. Bu sezon Brunson gelince top Randle’ın elinden biraz olsun çıktı.

Topla daha az buluşan ve buluştuğunda topu daha az elinde tutan başarılı oyuncu, bir de şu açıdan değişim yaşadı: Geçen sezon tüm toplar onun elinden geçtiği için topsuz oyunda neredeyse sıfırdı. Pası verdikten sonra hareketsiz şekilde tepede bekliyordu. Veya ribauntta sonra topu getiren o değilse, hücuma daha geç katılıyordu. Fakat bu sezon ana karar verici rolüne Brunson geçince Randle’ı ikili oyunlara daha fazla dahil etmek mümkün oldu.

Brunson etkisi, şu ana kadar pozitif gelişmelere sebep oldu. Randle’ın yüzdesine ve top kaybına baktığınızda bile bunu görmek mümkün. Muhtemelen sezonun ilerleyen kısımlarında bu iki istatistik dengeyi bulacaktır ancak bu önemsiz bir detay. En önemli husus, Julius Randle’ın ideal rolünü bulması.


Bennedict Mathurin ve Bir Sonraki Adım

2022 NBA Draftı’nda şu ana kadar Paolo Banchero ve Bennedict Mathurin düellosu izledik. Her iki oyuncu da çaylak yılına müthiş girdi. Paolo Banchero’nun yetenek seti çok daha özel ancak Mathurin’i de es geçmemek gerek. Lige girdiği andan itibaren böylesine skor katkısı verebilen kanatlara sık sık rastlamıyoruz.

Mathurin’in kısa sürede yaşadığı bir değişim benim çok dikkatimi çekti: Pota etrafında bitiricilik. Genç oyuncu, kolejde çembere gittiğinde pozisyonları bitirmekte zorluk yaşıyordu. Adımlamaları kuvvetli değildi ve temasa karşı vücudu dağılabiliyordu. Ancak NBA’de şu ana kadar yaptıklarıyla beni hayrete düşürdü. Çember etrafından %62.5 ile bitiren Mathurin, temas karşısında çok daha kuvvetli görünüyor. Aslında NCAA ile NBA arasındaki spacing farkı hakkında bir miktar fikir veriyor bu durum.

Peki Bennedict Mathurin için bir sonraki adım ne olmalı? Kesinlikle orta mesafe oyunu ve ikili oyun yaratıcılığı. Mathurin, topsuz oyunu, şutu ve atletizmi sayesinde şu ana kadar fark yarattı. Ancak bu iki meziyete sahip olmadan NBA’de elit skorer olmanız kolay değil. Mathurin, yalnızca 5 orta mesafe denedi ve 1 isabet bulabildi. Bununla birlikte, 4.6 kez ikili oyun yönlendirdi ve pozisyon başına yalnızca 0.58 sayı çıkarabildi.

Bunlar yeni şeyler değil. Bahsettiğim problemleri kolejde de yaşıyordu. Bitiricilik konusunda bu kadar kısa sürede ilerleme yakalaması, gelişimi adına umut veriyor. Indiana Pacers, Tyrese Haliburton – Bennedict Mathurin ile harika bir ikili yakaladı. Ancak Mathurin topsuz skorerden ziyade ikincil top yönlendirici rolüne oturmak istiyorsa bahsettiğim konularda gelişim şart.


 

Ben Simmons: Aynı Tas Aynı Hamam

Ben Simmons, NBA’in son döneminde sakatlık dışı sebeplerle en fazla hype kaybeden oyuncu olabilir. 2016 yılında Kral LeBron’un veliahtı olarak lige giren “Prens” lakaplı oyuncu, şimdilerde NBA’in en az saygı gören oyuncularından birisi. Ben Simmons’tan LeBron olmayacak anlaşılalı birkaç sene oluyor. Ancak en azından kendine has özellikleriyle All-Star seviyesinde bir oyuncu olarak ligde yer edinmişti. Fakat ne olduysa 2021 playofflarından sonra oldu.

Geçen sezon Brooklyn Nets‘e takaslanan 26 yaşındaki Avustralyalıdan beklentiler büyüktü. Yanında Kyrie ve Durant gibi iki süperyıldızla oynayacağı için daha fazla alan bulacaktı ve güçlü yönlerini daha iyi sergileyebilecekti. Fakat bunların hepsi kağıt üstünde kaldı. Simmons şu anda Draymond Green’den bile pasif bir hücum oyuncusu haline geldi. En azından Draymond bunu bir sistem içerisinde gerçekleştiriyor. Simmons’ta ise durum farklı.

6 karşılaşmada maç başına 5.7 şut kullanan Simmons, bu konuda kariyerinin en düşük rakamlarına sahip. Bunun en önemli sebebi Simmons’ın pasif kalmayı tercih etmesi. Zaten Simmons, mental açıdan her zaman zayıf bir oyuncu oldu ama şimdi farklı bir boyuta ulaştı. Şut kullanmamasını geçtim, çembere atak bile yapmıyor. Sixers‘ta ortalama 11 kez çembere atak yapan Simmons, bu sezon bunu maç başına 3 kez gerçekleştiriyor.

Nets onu aynı zamanda perde yapan oyuncu olarak kullanmayı deniyor. Fakat perde yaptıktan sonra içeri devrilmek konusunda çok isteksiz görünüyor. Devrilen bir uzunun doğal içgüdülerine sahip değil. Bazen nerede pozisyon alacağını kestiremiyor. Bu yüzden Simmons’ı uzun gibi kullanma deneyimi şimdilik başarısız duruyor.

 

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!