by Kirk Goldsberry / Çeviri: Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 6 Eylül 2022 tarihinde The Athletic‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Birçok kişiye göre Manu Ginobili’nin Basketbolun Şöhretler Müzesi’ne giden yolu, spor tarihindeki en eşsiz yolculuklardan biri. 1999 NBA draftında 57. sıradan seçilen Ginobili, üç sezon sonra -25 yaşına geldiğinde- ligdeki ilk maçını oynamıştı. Hepsini küçük pazar takımı San Antonio Spurs‘te geçirdiği 16 yıllık NBA kariyeri boyunca oynadığı 1057 maçın 700’ünden fazlasında bençten gelmişti.
Her şeye rağmen Ginobili, Şöhretler Müzesi için kolay bir seçimdi. Ginobili, spor tarihinin en başarılı uluslararası isimlerinden biri. Bir kez EuroLeague, dört kez NBA şampiyonu oldu ve Arjantin’i 2004 Olimpiyatları’nda efsanevi bir altın madalyaya taşıdı.
Bıraktığı etki ise bu rakamlardan çok daha fazlası. Cumartesi günü yapılacak olan törenden önce beş ayrı mirasın nasıl bir araya gelerek yakın geçmişteki en etkileyici miraslardan birini oluşturduğunu anlamak için onun muhteşem kariyerine tanık olan insanlarla konuştuk.
Zorlukların arasında parlayan elmas
Spurs‘ün şu anda CEO’luğunu yapan R.C. Buford, 1997 yazında baş yetenek avcısı görevinden yetenek avcılığı departmanın başına geçmişti. O görevde yaptığı ilk işlerden biri de Avustralya’da düzenlenen 22 Yaş Altı Dünya Kupası’na gitmek olmuştu.
O yazın başında Spurs, 1. sıradan Tim Duncan’ı seçmişti ve Buford henüz bilmese de Melbourne’a yaptığı yolculuk San Antonio’nun kaderini sonsuza kadar değiştirecekti.
Birkaç NBA takımı daha etkinliği izlese de Buford, o zamanlar 22 yaşında olan Ginobili’ye ilk bakışı atabildi.
“Tutkusu ve rekabetçiliği çok yüksekti. Arjantin madalya turuna kadar çıktı ve bu, o ana kadar geldikleri en yüksek seviyeydi.” diyor Buford, Ginobili hakkındaki ilk izlenimlerini aktarırken ESPN’e.
O zamanlar Spurs’ün genel menajeri olan Gregg Popovich de Arjantinli potansiyeli izlediğinde benzer bir tepki veriyordu.
“Onu ilk izlediğimde belki de uzun süre sonra gördüğüm en korkusuz rekabetçiydi. Vücudu inceydi fakat yüreği ve arzuları sahadaki herkesten farklıydı.” diyor Popovich, ESPN’e.
Ginobili, turnuva boyunca 10.9 sayı – 1.5 asist ortalamaları tutturdu ve takımın yarı finalde Avustralya’ya kaybettiği maçta 20 sayı üretti.
Bundan iki yıl sonra Ginobili, İtalya’da profesyonel basketbol oynuyordu ve Viola Reggio Calabria’nın ilk lige yükselmesinde rol oynadı. O sıralarda Spurs de ilk NBA şampiyonluğunu kazanmıştı ve 29. sıradaki ilk tur seçim haklarını ellerinde tutmak için çok sebepleri yoktu. Takımın düşüncesi şampiyon kadroyu korumaktı, böylece San Antonio, o draft hakkını Dallas Mavericks‘e takasladı.
“Oynatmakta zorlanacağımız kimseyi draft etmek istemiyorduk.” diyor Buford.
Spurs, ikinci turda ise 57. sıradan Ginobili’yi seçti. Plan onun NBA haklarını ele almak fakat İtalya’da iki sezon daha pişmesini istemekti.
Spurs bekleyişten Ginobili, İtalya’da Ettore Messina ile oynarken parlamaya başladı.
“Zaman geçtikçe Avrupa’da harika işler başardı ve Koç Messina ile birlikte şampiyon oldu.” diyor Popovich.
“2000-01 yılında onu ekledik ve hızlıca ilk 5 başlayacak seviyeye geldi. Yılın sonuna geldiğimizde EuroLeague Finalleri’nin ve İtalya Ligi’nin MVP’siydi. Bütün turnuvaları süpürüp sildik.” diyor Messina, ESPN’e.
Messina, Ginobili’nin Avrupa kariyerinin başlarında ham, çembere atak eden bir kanat olduğunu söyledi fakat Bologna’ya gittiğinde “Şutunu geliştirdi ve içeri penetre ederken boştaki takım arkadaşlarını görme yeteneğini geliştirdi, pick&roll oynarken en iyi şutörün nerede konumlandığının farkındalığını edindi.”
“EuroLeague ve İtalya Finalleri gibi baskının yüksek olduğu maçlarda her pozisyonun ettiği değeri anlamaya başladı.”
Indianapolis’te düzenlenen 2002 FIBA Dünya Kupası’nda Arjantin’i Amerika karşısında şok edici bir galibiyete taşımıştı. ABD Milli Takımı, NBA oyuncuları oynuyorken ilk defa kaybetmişti.
“Birçok takıma umut verdik. ABD artık dünyadaki en iyi takım değil. Onlar şu an mutlu değildir.” demişti Ginobili zamanında.
NBA’de oynamasına daha bir aydan fazla vardı fakat Ginobili’nin muhteşemliğe olan yolculuğunun başladığı kesindi. O sonbaharda Spurs’e geldiği anda Popovich’in rotasyonuna dahil oldu ve bir çaylak olarak San Antonio’nun ikinci şampiyonluğunu kazandığı senede maç başına ortalama 20.7 dakika sahada kaldı.
Ginobili, draft tarihinin en büyük “steal”larından biri oldu ve onun 57. sıradan nihai bir kazanana dönüştüğü yolculuk, NBA yönetimlerini yabancı oyuncuların incelenmesi ve draft haklarının kullanımı konusunda tekrar düşünmeye itti.
“Eğer böylesine iyi olduğunu bilseydik onu 29. sıradan alırdık.” diyor Buford gülerek.
Altın jenerasyonun en iyisi
Indianapolis’te gümüş madalyayla yetindikten iki yıl sonra Ginonili, Atina’daki 2004 Olimpiyatları’nda Arjantin’i bir adım daha ileri taşıdı.
Yarı finalde Gionbili; Duncan, Allen Iverson, LeBron James ve Dwyane Wade’in bulunduğu bir ABD takımı karşısında 29 sayı attı ve Arjantin’i 89-81’lik bir galibiyete taşıdı. Altın madalya maçında Arjantin ilk Olimpiyat şampiyonluğunu yaşarken İtalya’ya karşı da altı asist yapmıştı. Ginobili, turnuvayı 19.3 sayı ortalamasıyla sayı krallığında dördüncü sırada tamamlamıştı.
“Dünyanın oyuna bakış açısını değiştiren gruba dahildi o da.” diyor Buford.
Hala çoğu Amerikalı o turnuvayı fiyasko olarak görüyor, dünyanın geri kalanı da ABD Milli Takımı’nı yenmenin formülü olarak görüyor. “Dream Team” Barcelona’daki uluslararası turnuvayı darmadağın ettikten 12 yıl sonra Ginobili ve Arjantinli takım arkadaşları basketbolun sadece ABD’ye ait olmadığını kanıtlamıştı.
Ginobili ve Arjantin’in altın jenerasyonundaki Luis Scola, Fabricio Oberto, Pepe Sanches gibi oyuncular, Diego Maradona ve Lionel Messi’nin topraklarında basketbolu popülerleştirmekle kalmamıştı, aynı zamanda milli takımlarını spor tarihinin en büyük zaferlerinden birine taşımışlardı.
Doğduğu kıtanın en iyi basketbolcusu olma unvanı çok fazla oyuncuya nasip olmuyor fakat Ginobili, açık ara Güney Amerika’dan çıkmış en iyi basketbolcu. Oberto’nun dediğine göre Ginobili’nin başarısı, o kıtadan birçok oyuncunun da yolunu açtı.
“Güney Amerikalı oyuncular için en iyi örnek oydu. Manu’nun NBA’e yapabildiklerini göstermesi birçoğumuzun da imzalamasına kapı açtı.” diyor Olberto ESPN’e.
2004 Arjantin takımı, 1992 yılında NBA oyuncuları ABD forması giymeye başlayabildiğinden beri ABD’den başka Olimpiyatlarda altın kazanan tek takım olmaya devam ediyor.
Eurostep’in öncüsü
Ginobili, 2018 yılında emekli olduğunu açıkladıktan sonra LeBron James, oyuncuyu tebrik eden ve “Basketbol, sana şu anda oyundaki en tarz hareket için teşekkür etmeli, o da ‘Euro Step!!!” cümlelerini içeren bir tweet atmıştı.
Eurostep’in mucidi Ginobili değil, ligde bu hareketi yapan ilk NBA oyuncusu da değil… Fakat bu hareketi ünlü yapan ve günümüz süper yıldızları için temel bir yetenek haline getiren o…
“Tarz değiştiren bir oyuncu oldu. Yaptığı birçok şeyi Amerika’daki herkes kopyalamaya başladı.” diyor Popovich.
Ginobili, NBA’e Eurostep’i tanıtma konusunda kısmen pay sahibi. Bu hareket Ginobili’nin NBA kariyerinin başlarında teknik olarak o kadar kıvraktı ki hakemler, hareketin kurallara uygun olduğuna karar vermekte zorlandı. Çaylak yılındayken Ginobili’ye sık sık yanlış şekilde top taşıma düdüğü çalındı.
Bu hareket, penetre eden oyuncunun hakkı olan iki adımı maksimize etmek üzerine. Top taşıma olmamasına rağmen o düdüğün kıyısından geçiyor. Eurostep kullanan hücum oyuncusu iki tane büyük adım atıyor; biri bir tarafa, diğeri öbür tarafa. İlk adım genelde savunmacının savunmaya çalıştığı tarafa, diğer adım ise diğer yöne atılıyor ve çemberde boş bir fırsat veriyor veya faul almak için yeterli teması kurmanızı sağlıyor.
“Bunu ilk yapan o değildi fakat bunu ustaca yapan ilk oydu. Daha önce kimsenin şahit olmadığı bir seviyedeydi.” diyor Buford.
Ginobili hız kesebiliyor, yön değiştirebiliyor ve çember çevresinde bitirebiliyordu. Fakat onun Hall of Fame kariyeri aynı zamanda basketboldaki evrimle aynı ana denk geldi.
Duncan, Shaquille O’Neal, Yao Ming gibi uzunların domine ettiği bir lige gelmişti. Ginobili emekli olduğunda ise ligin bütün estetik anlayışı tempo ve geniş alana dayalı oyunda Stephen Curry, James Harden ve Luka Doncic gibi üst düzey perimetre oyuncularına kaymıştı.
Ginobili NBA’e adımını attıktan 20 yıl sonra en önemli maçların en önemli anlarında gösterdiği o hareket modern NBA’in merkezine yerleşti. Şu anda Ginobili gibi çembere atak eden kanatlar ligdeki en önemli yıldızlar. Ligin boyalı alandaki en dominant skoreri Giannis Antetokounmpo bile nadiren sırtı dönük oyun oynuyor.
Spurs‘ün kalbi
Spurs‘teki insanlar ne kadar şanslı olduklarını biliyordu. Duncan, Ginobili ve Tony Parker üçlüsünden Duncan tarihe en yeteneklileri olarak adını kazısa da onun çekingen tavırları Ginobili’ye hanedanlığın kalbi olma yolunu açtı.
“Tim’den daha çok göze çarpıyordu. Takımın duygusal kaynağı ondan geçiyordu.” diyor Barry.
Ginobili’nin kariyeri boyunca Spurs, Konferans Finalleri’ne yedi kez kaldı ve o serilerin beşini kazandı. Oynadıkları beş finalin dördünü kazanırken Ginobili de 14.0 sayı ortalaması tutturmuştu. Bu ortalama, kariyer normal sezon ortalamasından yüksekti – hem de oyunun en büyük sahnesindeyken. Fakat Ginobili, bunlardan çok Spurs’e basketboldaki en zor savaşları atlatacak yoğunluğun sağlanmasında yardımcı oluyordu.
“Acil durumda camı kırınız’ yazan o yangın alarmlarını bilirsiniz. Bizim için o camın arkasında Ginobili vardı. Bu konuda yaslandığımız isim Manu’ydu. Timmy muhteşem bir karakterdi fakat bazen Manu’ya ihtiyacımız oluyordu.” diyor Barry.
Ginobili’nin takımın ihtiyacı olduğunda takımı taşıma huyu vardı ve takım da buna uygun reaksiyon veriyordu. Bu, 2014 finallerinde daha da belirgin şekilde gözüktü. San Antonio, bir önceki sezon Ginobili için zor geçen seride Miami Heat‘e karşı kalp kırıcı bir yenilgi almıştı. 6. maçın bitimine 28 saniye kala kaçırdığı serbest atışlar Heat‘in geri dönüşüne kapı açmıştı ve uzatmanın bitimine 44 saniye kala yaptığı top kaybı, Spurs’ün tekrar öne geçmesini engellemişti.
2014 Finalleri’nin 5. maçında o kötü anılar neredeyse tamamen silinmişti. Spurs evindeydi ve final tarihinin en dominant iki performansıyla 3-1’lik bir üstünlük yakalamıştı. Yine de Miami, 5. maçın başında öne geçti. İkinci çeyrekte Ginobili, içeriye penetre etti ve Chris Bosh’un üzerinden epik bir poster smacı vurdu. Bu smaç, Miami’nin herhangi bir geri dönüş ihtimalini sıfırlıyordu.
Bu, Ginobili’nin büyük anlardaki ilk ikonik hareketi değildi, sonuncusu da olmayacaktı. 2017 yılında Batı Konferansı Yarı Finalleri’nde 40. yaşına iki ay kalmışken 5. maçta Houston Rockets‘a karşı James Harden’ın beraberliği getirmeyi hedefleyen üçlüğünü bloklayarak Spurs’ün 5. maçtaki galibiyetini perçinlemişti.
Barry’e göre Ginobili’nin kritik anlarda öne çıkma özelliği onun karakterini tanımlayan şeylerden biri: “Soyunma odasına etki ediyor. Spor salonuna etki ediyor. Bir ülkeye etki ediyor.”
Nihai kazanan
Bunu en baştan basit bir istatistikle detaylandıralım: NBA tarihinde 1.000’den fazla maç yapan 141 oyuncu arasında Ginobili’den daha yüksek bir galibiyet yüzdesine sahip isim yok. Ginobili, NBA’de forma giydiği maçların %72.1’inden galip ayrıldı.
Popovich, bu inanılmaz istatistiğin en büyük sebeplerinden biri olarak Ginobili’nin takım başarısını bireysel ödüllerin önünde görmesi olarak vurguladı.
“Bunu yapması halinde daha fazla şampiyonluk ve maç kazanacağımızı düşündüğüm için kariyerinin büyük bölümünde bençten gelen bir Hall of Fame oyuncusu olarak baktığımda o, muhtemelen tanıdım en bencil olmayan oyuncu. Bu fedakarlığı yapacak çok fazla oyuncu bulamazsınız.” diyor Popovich.
Ginobili, %70 sınırının üstündeki üç oyuncudan biri. Diğer ikisi de şansa bakın ki Ginobili’nin takım arkadaşları, Duncan ve Parker…
Bu istatistik, Ginobili ve Spurs‘ün mükemmelliğinin gerçekliğini ve istikrarını kanıtlayan inanılmaz bir done.
Her şeye rağmne NBA, 75. yıla özel açıkladığı 75 oyunculuk listede Ginobili yoktu.
Ginobili’nin mirası her ne kadar All-Star seçilimleriyle dolu olmasa da bu kesiği yiyen oyuncularla gayet karşılaştırılabilir seviyede. Dört kez şampiyon olmuş takımın tartışmasız şekilde en iyi ikinci ya da üçüncü oyuncusuydu. Sadece kariyerinin son senesinde 50 galibiyet barajını aşamadığı organizasyon için bir ikondu.
Basite dökmek gerekirse, Ginobili’nin bıraktığı miras, “efsane” listesindeki her kutucuğa tik atıyor. Dört yüzüğü ve kazanma yüzdesi kendi adına konuşuyor zaten. İmza hareketi NBA’i köklü bir değişime sürükledi. Lig tarihinin en önemli uluslararası oyuncularından biri. Bütün bunlara rağmen lig, bu listeye onu almadı ve bu cümlelerin hiçbirinin kurulamayacağı güncel oyuncuları aldı.
Fakat onunla vakit geçirme şansı elde etmiş insanlar, onun basketbol tarihindeki en iyi liderlerden ve şampiyonlardan biri olduğunu ve bıraktığı mirasın basketbol tarihinin en etkileyicilerinden biri olduğunu biliyor.
“Bir takım arkadaşı olarak süperdi, bir oyuncu olarak olağanüstüydü. Aynı zamanda hayatımda tanıdığım en kibar ve ilgili insanlardan biriydi.” diyor Popovich.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!