by Joe Vardon / Çeviri: Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 9 Eylül 2022 tarihinde The Athletic‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Tom McMillen’ın Olimpik basketbol takımları vefat ediyor.
Dwight Jones, diyabet hastalığı sebebiyle vefat etti. Jimmy Forbes, COVID-19’a yenik düştü. Herkesin sevgili asistan koçu Johnny Bach ise kalp kriz geçirdi.
Bunların hepsi, 1972 ABD Milli Takımı, 2012 yılında 1972’deki Olimpiyat tarihine geçen tartışmalı mağlubiyetin ardından ilk ve son kez bir araya geldikten sonraki 10 yılda yaşandı.
ABD kongre üyesi McCmillen, Georgetown’daki o buluşmayı duygu yoğunluğu yüksek, Ağustos sıcağında nemli bir ortamda hatırlıyor. O ve takım arkadaşları Jack Daniels’larını yudumladılar, bonfilelerini yediler ve yıllarını almış, bazıları Pearl Harbor’da efsanevi koç Hank Iba altında yaptıkları yorucu antrenman kampına dayanan bazı “inside” şakalar yaptılar.
Birbirlerinin gözlerine baktılar 19 Eylül 1972 sabahında Münih’teki bir soyunma odasında başlattıkları protestoyu sürdüreceklerini söylediler. O gümüş madalyaları asla kabul etmeyeceklerdi.
“Yaşadığımız deneyim hakkında hissettiklerimizi aktarmanın tek yolu buydu.” diyor Jim Brewer. “O maçı kazanmıştık, hem de iki kere.”
Maçın skoru 51-50 Sovyetler lehine sonuçlanmıştı fakat bunun için hakemler iki defa maçın bitiminin ardından saate süre eklemiş ve Sovyetlere topu oyuna sokma fırsatı vermişti. Eninde sonunda öne geçen turnikeyi attılar.
Oyuncular, ABD Olimpiyat Komitesi tarafından yapılan temyiz başvurusunun da ret yemesinin ardından bir sonraki gün düzenlenen madalya seremonisine katılmadı.
Doug Collins, geçen ay zaman zaman güldüğü, zaman zaman ağladığı ve onca yıl sonra saf duygularla konuştuğu The Athletic röportajında “Gümüş madalyayı kabul etmeme konusunda hepimiz anlaştık. Kimse madalyasını istemedi.” dedi.
Olimpiyat yetkilileri onlara tekrar düşünmelerini mektuplarla, telefonlarla söylese de onlar her seferinde reddettiler. Takımın iyi üyesi Kenny Davis ve Tommy Henderson, öldüklerinden sonra da aile üyelerinin madalyaları kabul etmemesini istedi.
Bu takım, Olimpiyat tarihinde protesto yaparak madalyasını reddeden tek takım.
Fakat artık 50 yıl geçti ve o isimlerin ölümleri, o gece Münih’te yaptıkları McMillen’ın omuzlarına ağır gelmeye başladı. 12 gümüş madalyanın Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nden Chicago’daki temsilci, Donald “Taps” Gallagher’a geçmesini istedi. Böylece hiçbir oyuncu madalyayı almama fikrinden vazgeçmiyorken Gallagher, onlara Naismith, Smithsonian ve Amerika’daki Olimpiyat müzelerine bağışlayabilecekti.
“Böylece bu olayın Amerika’da kalıcı bir anısı olacak.” dedi McMillan The Athletic’e. “Aksi halde 1972 takımı, tarihin tozlu sayfalarında yok olacak.”
IOC’ye yazılan mektupta McMillen, “takımın bu anlaşmadan bireysel bir ekonomik gelir elde etmeyeceğini” ve “pozitif bir şey başarmak istediklerini, madalyaları İsviçre’deki kasada sonsuza kadar çürümeye bırakmaya bir alternatif aradıklarını” belirtmişti.
IOC, birkaç ay sonra McMillen’a geri dönüş yaptı. Cevap ne miydi? Vurgulu bir “Hayır”.
10 Ocak 2022’de yazılan mektupta Olimpiyat Komitesi avukatı Mariam Mahdavi, “Bu durumun Olimpiyat madalyalarının ruhuna saygı gösteren bir durum olmadığını size bildiriyorum.” demişti. Olimpiyat Komitesi’nin yasal olarak onların isteğini karşılaması mümkün değildi.
“IOC’deki herkes, 50 yıl önce ödülü sizin reddetmeniz sonucu bırakılan etkiyi pozitif bir şeye çevirme eforunuzu takdir ediyor.” diye eklemişti ayrıca.
McMillen, geçen ay verdiği röportajda Mahdavi’nin kullandığı son cümleyi ucuz bir deneme olarak gördüğünü söyledi. The Athletic ona ne Mahdavi ne de IOC’nin daha önce hiç söylemediği bir şeyi söylediğinde ise daha da huzursuz oldu.
IOC, bütün madalyaları elinde bulundurmuyor bile. Asla bulundurmadı. Günümüzde madalyaların beşi kayıp. O beş madalyanın sonuncusu son bilgilere göre Nazi bağlantıları bulunan bir Alman Olimpiyat görevlisindeydi.
Willi Daume, 1996 yılında kanserden dolayı vefat ettiğinde o zamanlar IOC Başkanı olan Juan Antonio Samaranch, kendisini “Almanya tarihinin en büyük spor lideri” olarak yüceltmişti.
Samaranch, “Olimpiyat oyunlarından ayrımcılık olmadan bütün sporcuların yer alması onun sayesinde.” demişti.
Daume, Olimpiyat organizatörlerini 1972 oyunlarını Münih’te yapmaya ikna eden insanlar arasındaydı. Batı ve Doğu Almanya Olimpik programlarının birleşimini önceden görmüştü, Alman Olimpik Komitesi’nin 30 yıl boyunca başkanlığını yapmıştı, Amerikalıları Münih’i protesto etmeme konusunda ikna etmişti. 1972 Olimpiyat Oyunları’nın baş organizatörlerinden biriydi ve ardından 20 yıl kadar IOC’de görev aldı.
Ayrıca 1937 yılında, 2010 yılında Alman bilim insanı Jan C. Rode’un yayınladığı bir araştırmaya göre Daume, Hitler’in Nazi partisine katılmıştı. 2. Dünya Savaşı sırasında muhbir olarak çalışmıştı. Dortmund’da ailesinin işlettiği demir fabrikası 65 işçiyi zorla çalıştırıyordu. Araştırmada Daume’nin ayrıca Almanya’nın nazilerden arındırma sürecinden geçtiği söyleniyordu.
Amerikalıların 50 yıl önce Sovyetlere tartışmalı şekilde kaybettiği maçın ardından yaptığı protesto, madalyaları reddetmesi birçok kez gazetelerde, kitaplarda, filmlerde yer aldı.
Daume’nin Amerikalıların reddettiği madalyalardan birini nasıl ele geçirdiği ise belki de o geceden şu ana kadar anlatılmayan tek hikayeydi. Şu ana kadar…