by Eurohoops Team / info@eurohoops.net
NBA izleyicileri, sezon öncesinde birçok varsayımda bulunur ve çeşitli beklentiler altına girer.
Ancak beklentilerimizi yüksek tuttuğumuz bazı özneler, o çıtanın altında kalır. Bu bakımdan birçok isim sayılabilir. Bu yüzden sezon başında beklentileri daha farklı ayarlatıp buna karşılık veremeyen kaydadeğer isimleri konu etmek gerekir.
Eurohoops Fırın, NBA’de yeni sezonda beklentileri karşılayamayan isimleri derliyor:
Scottie Barnes
NBA’de geçtiğimiz sezon Yılın Çaylağı Ödülü’nü evine götüren 4. sıra seçimi Scottie Barnes, fiziği, enerjisi ve çok yönlülüğüyle oyunun her iki tarafında da müthiş katkı vermişti Toronto Raptors‘a. Tabi, Scottie’nin Toronto sistemi içerisinde böyle oynadığını, başka bir takımda bu kadar iyi gözükemeyeceğini iddia edenler de yok değil. Kısacası, birçok kişi Scottie’yi sistem oyuncusu olarak görüyor. Ancak bu sezon Toronto sistemi içerisinde bile yeterince etkili değil.
NBA’de ikinci yıl oyuncusu olmanın zor ve tehlikeli bir yanı var. Artık bir çaylak değilsiniz ve ilk sezonunuzda iyi işlere imza attıysanız rakibin gözlem raporlarında daha fazla yer alıyorsunuz. Bu da demek oluyor ki, karşınızda daha çetin bir savunma görmeniz kuvvetle muhtemel. Geçmişte birçok oyuncu “sophomore duvarına” çarptı. Scottie de onlardan birisi gibi duruyor. Üçlük rakamlarındaki gelişim, bu sezon onun adına tek olumlu nokta.
Ancak oyunun bazı yönlerinde geriye gitti. Örneğin savunma… Scottie’nin sakat sakat oynadığını iddia edenler var. Artık sakat mı yoksa sağlıklı mı orasını bilemem. Ancak savunmada bu kadar kolay geçildiğini, bu denli ağır kaldığını hiç görmemiştim. Scottie, şu anda çaylak yılında yaptığı etkiyi yapmakta zorlanıyor. Henüz net bir şey söylemek için çok erken ancak şu ana kadar beklentilerin çok altındaydı.
Evan Mobley
Beklenti altında kalan bir diğer ikinci yıl oyuncusu ise 2021 NBA Draftı’nın 3. sıra seçimi Evan Mobley. Aslında Mobley için Scottie kadar olumsuz konuşamam. Çünkü Evan Mobley’in geçerli sebepleri var. Bunun yanı sıra savunmada hala takımı için büyük artı yazıyor. Ancak hücum tarafında beklentilerin aşırı altında kaldı diyebilirim. Özellikle Fantasy oyuncuları için…
Cleveland Cavaliers‘ta Donovan Mitchell’ın takıma gelişi, Evan Mobley’in hareket alanını bir nebze kısıtladı. Bu, Mobley’nin son durumunda bir faktör. Ancak bu düşüş genç oyuncudan da kaynaklanıyor. Mobley, “Bam Adebayo sendromu” dediğimiz hastalığa yakalanmış. Kısacası, hücumda yanındaki oyunculara güvenip bireysel oyunu açısından pasif kalmaya niyetli.
Sezona 14.8 sayı ortalamasıyla başlayan Evan Mobley, sezonun ilerleyen kısımlarında vites yükseltebilir. Ancak beklenen oyuncu olabilmesi için hücum tarafında daha fazla parıltı göstermesi gerekecek.
Pat Riley
Miami Heat‘in “kurt” yöneticisi Pat Riley, alanında şüphesiz NBA’in en iyilerinden birisi. Fakat en iyiler bile beklenti altında kalabilir. 77 yaşındaki Riley, geçtiğimiz sezon Kyle Lowry ve PJ Tucker hamleleriyle Miami Heat‘i bir şampiyonluk yarışmacısı haline getirmişti. Birkaç yıl içerisinde Hassan Whiteside’lı Josh Richardson’lı vasat kadroyu getirdiği nokta hakikaten takdire şayan. Ancak bu süreçte hataları da oldu.
Kontratlar her zaman Pat Riley için bir sorundu. Öyle de olmaya devam ediyor… Çıkış gösteren ve sevdiği oyunculara karşı kesenin ağzını açıyor. Bunun en yakın örneği Duncan Robinson ve Tyler Herro. Özellikle Robinson’ın tuzlu maaşı Miami Heat’in elini kısıtlıyor. Ancak Riley’nin bu sezon beklenti altında kalmasının asıl sebebi bu değil. İlki, kadroyu hiç geliştirememesi ve geçen sezon NBA finallerini zorlayan oyuncu grubuna güvenmesi. PJ Tucker’ın yerini Caleb Martin ile doldurmayı beklemek pek gerçekçi değildi.
Miami Heat sezona kötü başladı, son maçlarda durumu biraz olsun toparlayıp %50 galibiyet yüzdesine ulaştı. Ancak eldeki oyuncu grubuyla yeniden NBA finallerini zorlamaları imkansız. Kadroda çok fazla aksayan parça var. 30 milyon maaş alan Kyle Lowry onlardan birisi… Victor Oladipo ve Ömer Faruk Yurtseven’in sakatlıkları da Miami rotasyonunu iyice kalitesiz hale getirdi. İkinci sebep, 4 numarada yıllardır kalıcı bir çözüm bulamamış olması. Miami Heat yıllardır Jae Crowder, PJ Tucker, Trevor Ariza gibi isimleri Bam Adebayo’nun yanına koyuyor. İyi katkı alıyor. Ancak ikinci kontratı vermiyor ve bir sonraki yıl tekrardan 4 numara bulma telaşına düşüyor. Artık Adebayo’nun partnerini bulmak şart.
2019-20 NBA sezonunu şampiyon tamamlayan Los Angeles Lakers, o günden sonra bir daha gün yüzü görmedi. Sürekli sakatlık sorunlarıyla uğraşan Lakers kadrosu, önce ilk turda elendi sonra playoffların dışında kaldı. Bu sezon yeni koç Darvin Ham ile umutlanan Lakers, ilk 14 maçta 11 mağlubiyet alarak bir kez daha hüsrana uğradı. Russell Westbrook takasını geciktirdikleri sürece durum böyle devam edecek.
Açıkçası benim Lakers’tan pek bir beklentim yoktu zaten. Ellerindeki oyuncu grubu o kadar kusurlu ki, iyi bir hücum takımı olmalarına imkan yok. Fakat bu kadar kötü olmalarını da beklemiyordum doğrusu. 3-11’lik sezon derecesi beklentilerin çok çok altında. Her ne kadar yan parçalar kalitesiz olsa da bu takımda LeBron James – Anthony Davis gibi bir ikili var. Bu yüzden sırf sorun çözücülerin bireysel yeteneklerinden ötürü 2-3 galibiyet fazladan alabilirlerdi.
Ancak LeBron James de eski görüntüsünden çok uzak. Sahada Russell Westbrook olduğu zamanlarda hareket alanı kısıtlanıyor, buna şüphe yok. Fakat form durumu açısından da çok kötü bir imaj çizdi. İlk paragrafta da dediğim gibi, Westbrook takaslanmadığı sürece bu takımdan bir şey beklememek lazım. Westbrook son zamanlarda kendini toparladı ancak bu takımın aradığı oyuncu değil.
Jabari Smith
2022 NBA Draftı’nın 3. sırasından Houston Rockets‘a seçilen Jabari Smith, beklentilerin çok altında bir giriş yaptı. İlk 12 maçında 10.3 sayı – 6.8 ribaunt – 1.7 üçlük isabetiyle oynadı ve %31 ile isabet buldu. Benim nezdimde bu kötü başlangıcın birkaç sebebi var. İlk olarak, Jabari’nin dış şutlarla yaşayan bir oyuncu olduğunu belirtmekte yarar var. Bildiğiniz üzere, NBA’de üçlük çizgisi koleje kıyasla daha uzak. Bu da birçok çaylak oyuncu için belirleyici olabiliyor. Ancak bu sorunların en küçüğü çünkü Jabari kolejde de NBA menzilinden isabet bulabiliyordu.
Ciddi problemlerin ilki, genç oyuncunun şut tercihleri. Jabari Smith, kolejde de zor şut kullanmayı seven bir isimdi ancak NBA’e geldiyseniz artık daha iyi şut seçmeniz gerekiyor. Jabari, bu konuda gerek orta mesafede gerekse yayın gerisinde olumlu bir imaj çizemedi. Bu noktada yaratıcılık ve atletizm eksiğinin de payı var doğrusu. Jabari, topla kendine kolay kolay alan yaratamadığı için el üstü şutlara kalıyor biraz.
Jabari’nin bir diğer sorunu ise bitiricilik. 208 cm boyunda olup çember etrafında bu kadar zorlanan bir oyuncuyu uzun süredir görmemiştim. Bu noktada yine atletizm eksiği devreye giriyor. Jabari, uzak mesafeli şutlarda kendine alan yaratamadığı gibi, rakibini ilk adım çabukluğuyla da geçemiyor. Çember etrafında yükselemiyor. Bu durum, NBA’in uzun ve atletik çember savunmacılarına karşı büyük dezavantaj yaratıyor.
Tabi son derece dağınık bir hücum takımında oynuyor, bunun da etkisini göz ardı edemeyiz. Ancak genç oyuncunun yaratıcılık ve bitiricilik konusundaki eksikleri, ondan uzun vadeli beklentilerimi düşürmeme sebep oldu. Jabari illa ki şut ritmini bulacaktır çünkü şut mekaniklerinde hiçbir problem yok. Ancak şu anda All-Star potansiyelli bir oyuncu profilinden çok uzakta. Kendi skorunu üretmekte bu kadar zorlanırsa, ilk beş düzeyinde kalması şaşırtmaz.
Gözlerimizi sahanın savunma tarafına çevirdiğimizde Jabari Smith hakkında çok daha olumlu konuşabiliriz. 19 yaşındaki uzun forvet, adam değişiminde kısaların karşısında hayatta kalabiliyor. Bunu kolejde de yapabiliyordu, yeni bir şey yok. Yeni olan şey ise yardım savunmalarındaki aktifliği. Kolejde Walker Kessler gibi bir oyuncuyla oynadığı için yardıma gelip çember savunduğu pozisyonlara sık rastlamıyorduk. Ancak Houston Rockets‘ta bunu daha fazla yapıyor ve şu ana kadar başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Gerçekten etkili ve modern bir savunmacı.
Rudy Gobert Eklemesi
Sezon öncesinde takasla Rudy Gobert’i kadrosuna katan Minnesota Timberwolves, sezona umduğu gibi başlayamadı. Timberwolves ilk 14 maçında 8 mağlubiyet aldı ve lig şu an bitiyor olsa play-in turnuvasına bile katılamıyorlar. Peki Rudy Gobert hamlesi bu takımda neleri değiştirdi?
Hücum anlamında bakacak olursak, Towns ile Gobert arasındaki uyum fena değil. Veya en azından göze batmıyor. Ancak savunma tarafında geçen seneye oranla birçok şey değişti. Minnesota Timberwolves, geçen sezon Towns’ı ikili oyun savunmasına dahil ediyordu ve arkada Jarred Vanderbilt’in yardım savunmalarıyla çemberi kapatmaya çalışıyordu. Keza Pat Beverley’in varlığı da ön bölgenin direncini arttırıyordu. Bu sezon ise ikili oyun savunmasına Rudy Gobert dahil oluyor. Gobert her zamanki gibi drop yaparak içeri gömülüyor ve rakibine alan tanıyor. Bu, playofflarda takımın başını ağrıtacak bir konu.
Fakat bahsetmek istediğim asıl mesele bu değil. Gobert’in gelişiyle birlikte Karl Anthony Towns, 4 numaraların savunmasında daha fazla kalmaya başladı ve çemberden uzaklaşıp perimetre savunmasına daha fazla yaklaştı. Bu durum, normal şartlarda pek tercih edeceğiniz bir şey değil. Çünkü topu biraz olsun yere vurabilen forvetler, Towns’ın yanından rahatça geçip gidebiliyor. Towns, kalçadan dönüşleri ve hareket kabiliyeti iyi olmadığı için closeout savunmasında çok zorluk yaşıyor. Geçen sene orada Jarred Vanderbilt veya Jaden McDaniels oynadığı zaman böyle problemler yaşanmıyordu.
Hücum tarafındaki en önemli problem ise Anthony Edwards’ı kapsıyor. Bu takas gerçekleştiğinde, birçok kişi bu hamleyi Towns-Gobert uyumu üzerinden okudu. Fakat Edwards gibi bir gerçeğin olduğunu unuttuk. Çember etrafındaki güçlü bitiriciliği ve estetik smaçlarıyla tanıdığımız Anthony Edwards, boyalı alan ve çevresinde sürekli Rudy Gobert’in varlığından ötürü kendine rahat bir şekilde koridor bulamıyor.
Rudy Gobert hamlesi beklentilerin altında kaldı diyebiliriz. İşin kötüsü, Gobert gibi sorunları belli bir oyuncu için 5 adet ilk tur hakkı çıkardılar.
Golden State Gençleri
2021-22 sezonunu şampiyon tamamlayan Golden State Warriors, yeni sezonda hayal kırıklığı yaratan takımlardan birisi. Yaz döneminde Warriors’ın şampiyon kadrosunda önemli katkılar sağlayan bazı rol oyuncuları takımdan ayrıldı. Warriors ise Jonathan Kuminga – James Wiseman – Moses Moody’e güvenmeyi tercih etti. Ancak bunun yanlış bir seçim olduğunu çok geçmeden anladı.
Üç oyuncu da sezonun ilk bölümünde ana rotasyonda süre buldu. Fakat sonuç olumsuz. Görünen o ki, şu noktada Warriors sistemini anlamakta ve uyum sağlamakta güçlük çekiyorlar. Özellikle 2020 NBA Draftı’nın 2. sıra seçimi James Wiseman, sahada takıma eksi yazmaktan başka bir şey yapmıyor. Wiseman, savunmada hala çok güçsüz ve ribaunt mücadelelerinde gördüğüm en yetersiz oyunculardan birisi. Hücumda ise Warriors’ta oynamanın temel gerekliliklerini anlamıyor. Warriors uzunları, her zaman hızlı karar alan ve güçlü perde koyan oyunculardan oluşur. Wiseman’de ikisi de yok.
Jonathan Kuminga ve Moses Moody ise Wiseman’e kıyasla biraz daha masum. Daha fazla umut vadediyorlar ancak sezona bu kadar kötü başlamışken onları sahaya atmak mantıklı olmaz. Bu noktada Jordan Poole’a da ayrı bir parantez açmak lazım. Sezon başında yüklü bir kontrata imza atan Poole, geçen seneki görüntüsünden çok uzakta. Verimlilik problemleri bir yana, onun sorun çözme becerisi devreden çıkınca Warriors’ta işler kötüye gitti.
Uzun lafın kısası, Warriors yönetimi bu oyunculardan yeni bir Curry-Klay-Green çekirdeği yaratmayı hayal ediyorsa, etmese daha iyi.
Ben Simmons
Ben Simmons, NBA’in son döneminde sakatlık dışı sebeplerle en fazla hype kaybeden oyuncu olabilir. 2016 yılında Kral LeBron’un veliahtı olarak lige giren “Prens” lakaplı oyuncu, şimdilerde NBA’in en az saygı gören oyuncularından birisi. Ben Simmons’tan LeBron çıkmayacağı anlaşılalı birkaç sene oluyor. Ancak en azından kendine has özellikleriyle All-Star seviyesinde bir oyuncu olarak ligde yer edinmişti. Fakat ne olduysa 2021 playofflarından sonra oldu.
Geçen sezon Brooklyn Nets‘e takaslanan 26 yaşındaki Avustralyalıdan beklentiler büyüktü. Yanında Kyrie ve Durant gibi iki süperyıldızla oynayacağı için daha fazla alan bulacaktı ve güçlü yönlerini daha iyi sergileyebilecekti. Fakat bunların hepsi kağıt üstünde kaldı. Simmons şu anda Draymond Green’den bile pasif bir hücum oyuncusu haline geldi. En azından Draymond bunu bir sistem içerisinde gerçekleştiriyor. Simmons’ta ise durum farklı.
9 karşılaşmada maç başına 5 şut kullanan Simmons, bu konuda kariyerinin en düşük rakamlarına sahip. Bunun en önemli sebebi Simmons’ın pasif kalmayı tercih etmesi. Zaten Simmons, mental açıdan her zaman zayıf bir oyuncu oldu ama şimdi farklı bir boyuta ulaştı. Şut kullanmamasını geçtim, çembere atak bile yapmıyor. Sixers‘ta ortalama 11 kez çembere atak yapan Simmons, bu sezon bunu maç başına 3 kez gerçekleştiriyor.
Nets onu aynı zamanda perde yapan oyuncu olarak kullanmayı deniyor. Fakat perde yaptıktan sonra içeri devrilmek konusunda çok isteksiz görünüyor. Devrilen bir uzunun doğal içgüdülerine sahip değil. Bazen nerede pozisyon alacağını kestiremiyor. Bu yüzden Simmons’ı uzun gibi kullanma deneyimi şimdilik başarısız duruyor.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!