by Melikşah Bayrav / info@eurohoops.net
Geçtiğimiz sezon boyunca beklentilerin bir hayli üzerine çıkan Olympiakos, kadro kalitesi bakımından en üst seviyelerde görülmese de adını Final Four’a yazdırmış ve 4 senelik Final Four hasretini noktalamıştı. Her ne kadar yarı finalde temsilcimiz Anadolu Efes‘e son topta kaybederek elenmekten kurtulamasa da Yunan devi, yıl boyunca taraftarlarını memnun eden bir performans ortaya koymayı başarmıştı.
Bu yaz çoğu kişi Olympiakos’un kadrosunu geliştirerek yeni sezona daha iddialı bir başlangıç yapmasını beklese de Tyler Dorsey’nin ayrılığı, planları bir miktar bozdu. Kadrosunun en önemli skor opsiyonunu kaybeden kırmızı-beyazlı ekip, yine de Alec Peters ve Joel Bolomboy gibi eklemelerle rotasyonunu kuvvetlendirdi.
Yeni sezona başlarken Olympiakos’a dair belli başlı soru işaretleri vardı. Her ne kadar tüm NBA dedikodularına rağmen Sasha Vezenkov takımda kalsa da Tyler Dorsey’nin yerine Isaiah Canaan transfer edilmişti. Oyuncu profili bakımından Dorsey’den farklı bir isim olan Canaan’ın takıma uyumu bir soru işaretiydi.
Nitekim Isaiah Canaan şu ana kadarki performansıyla beklentileri karşılamanın epey uzağında kaldı. Buna rağmen EuroLeague ve Yunanistan Ligi’nde yeni sezona harika bir başlangıç yapan Olympiakos, daha ilk haftalardan Final Four için son derece iddialı olduğunu kanıtladı.
EuroLeague’deki ilk 4 maçını kazanan Yunan devi, bu süreçte Barcelona, Real Madrid ve Baskonia gibi iddialı ekipleri deplasmanda devirmeyi başardı. Sonrasında üst üste AS Monaco ve Valencia‘ya evinde kaybetmesine rağmen çabuk toparlanan Olympiakos, 8 maçın sonunda 6 galibiyet ve 2 yenilgiyle EuroLeague’in ikinci sırasında yer alıyor.
Eurohoops Fırın, bugünkü serisinde Olympiakos’a teknik yönden bir bakış atıyor.
İstikrarın Önemi
EuroLeague’de bu sezon çoğu takım kadrosunu büyük ölçüde değiştirdi. Örnek vermek gerekirse temsilcilerimiz Fenerbahçe Beko ve son şampiyon Anadolu Efes, önemli takviyelerle ciddi yapısal değişikliklere gittiler. Diğer favorilerden Barcelona, Real Madrid ve Olimpia Milano da benzer bir yol tercih etti. Olympiakos ise eldeki yapıyı çok büyük ölçüde koruyarak zirve yarışındaki diğer adaylardan ayrıştı.
Kırmızı-beyazlı ekibin kadrosuna isim isim baktığımız zaman eldeki takımın “kalite” bakımından zirve bir takım olmadığı aşikar. Hatta hücum potansiyeli bakımından AS Monaco, Baskonia veya Maccabi gibi kulüpler bile muhtemelen Olympiakos’un önündedir. Yunan devinin sıralamada bu ekiplerin çok daha önünde olmasının başlıca nedenleri ise takım kimyası, koç Georgios Bartzokas’ın takım üzerindeki hakimiyeti ve kadro istikrarı.
Evet, Olympiakos’un kadrosunda Sasha Vezenkov ve Kostas Sloukas gibi çok değerli iki yıldızı bulundurduğu doğru. Yine de takımın diğer ana parçalarına bakarsak Thomas Walkup, Zalgiris‘teki başarılı sezonlarına rağmen en üst seviye için yeterliliği sorgulanmaya açık bir isimdi. Moustapha Fall, Shaq McKissic ve Kostas Papanikolaou da “yıldız” statüsündeki isimler değillerdi. Buna rağmen Olympiakos’ta koç Georgios Bartzokas’ın önderliğinde tüm parçaların birbirlerini tamamladığı bir yapının ortaya çıkması, kırmızı-beyazlı ekibi EuroLeague’in zirve takımlarından biri haline getirdi.
Başta sezonun MVP adayı Sasha Vezenkov olmak üzere Thomas Walkup, Moustapha Fall, Shaq McKissic ve Giannoulis Larentzakis gibi oyuncular, takım halinde birbirleriyle vakit geçirdikçe seviye atladılar. Bu yaz kadroya eklenen Isaiah Canaan, Alec Peters ve Joel Bolomboy gibi isimler henüz beklenen katkının çok uzağında kalsalar da son 2 sezondaki mevcut yapının aynı oyun istikrarını sürdürmesi, Olympiakos’un zirve yarışında yer almasını sağlayan başlıca faktörlerden biri oldu.
Bu yaz takımın en önemli skor opsiyonu Tyler Dorsey’i NBA’e uğurlayan Georgios Bartzokas’ın ekibi, önemli beklentilerle kadrosuna kattığı Isaiah Canaan, Alec Peters ve Joel Bolomboy üçlüsünden henüz istenen katkıyı alabilmiş değil. Buna rağmen hücum performansı bakımından şu ana kadar geçtiğimiz sezonun bile üzerine çıkan Olympiakos, maç başına 85.4 sayıyla ligin en çok sayı atan 2. takımı durumunda.
Kırmızı-beyazlı ekip, bu etkileyici hücum performansına ulaşırken geçtiğimiz sezona kıyasla ufak tefek farklılıklar dışında bariz bir değişiklik sergilemedi. Takımın iki yıldızından biri olan Kostas Sloukas, tıpkı bir önceki yıl olduğu gibi yine kenardan oyuna dahil oluyor. Uzun rotasyonunda Moustapha Fall’un alternatifi olarak bu sefer Hassan Martin değil, Joel Bolomboy öne çıkıyor. Yarı sahada Tyler Dorsey’nin birebirdeki becerilerini konuşturabilmesine yönelik hazırlanan setler, yerini Isaiah Canaan ve Giannoulis Larentzakis ikilisinin topsuz perde çıkışlarında üçlük atabilmeleri için kurgulanan aksiyonlara bırakmış durumda.
Daha önce belirttiğim gibi Olympiakos, kadro kalitesi bakımından zirvedeki çoğu rakibinin gerisinde bulunuyor. Buna rağmen maç başına 85.4 sayıyla lig ikincisi olan Yunan devi, verimlilik puanında ise maç başına 107.4’le açık ara ligin zirvesinde yer alıyor. Bu tablonun ortaya çıkmasındaki en önemli nedenlerden biri de koç Georgios Bartzokas’ın yarı saha hücumlarındaki dokunuşları.
Kadrosunda Thomas Walkup ve Kostas Sloukas gibi iki pick and roll ustasını bulunduran Olympiakos, gayet anlaşılabilir bir şekilde hücumlarını ikili oyunların üzerinden şekillendiriyor. Walkup veya Sloukas’ın dev uzun Moustapha Fall’la oynadıkları ikili oyun aksiyonlarında kalan 3 oyuncunun topsuz hareketlilikleri, rakip savunmalar için işleri epey zorlaştırıyor.
İkili oyun aksiyonları sırasında mutlaka en az iki oyuncuyu birbirlerinin tersi yönde hareket ettiren Olympiakos, bu sayede hem rakip savunmaları daha fazla rotasyona zorluyor, hem de risk almaya zorluyor. Rakibin ikili oyunlardaki baskıdan feragat edip topsuz hareketliliğe odaklandığı senaryoda Yunan devi, müthiş pasör özelliklere sahip iki oyun kurucusunun varlığı nedeniyle Moustapha Fall’u çember etrafında topla buluşturabiliyor.
Bunun tersi bir senaryoda, yani rakibin yardım savunmasını ağırlıklı olarak ikili oyuna yoğunlaştırdığı durumlarda ise forvetler ön plana çıkıyor. İlerleyen yaşı ve hücumda zaman zaman yaşadığı istikrar sorunlarına rağmen Olympiakos kadrosu için hayati bir konumda olan kaptan Kostas Papanikolaou, topu yere vurabilmesi ve dış şut tehdidiyle rakip savunmaları zor duruma sokuyor. Kendisine yardımın geciktiği anlarda rahatlıkla ceza şutunu atabilen Papanikolaou, rakip savunmacının closeout yaptığı durumlarda ise çembere atak ederek hücumun “akmasına” yardımcı oluyor.
Olympiakos kadrosunda topsuz hareketliliğiyle epey fark yaratan bir diğer oyuncu ise sezonun şu ana kadarki MVP adayı Sasha Vezenkov. Onun performansına birazdan uzun uzun değineceğim için bu kısmı şimdilik kısa kesiyorum.
Sahada birden fazla hücum tehdidi yaratabilen forvetlerinin varlığı nedeniyle yarı sahada tahmin edilmesi çok zor bir takım olan kırmızı-beyazlı ekip, topsuz hareketlilik başladıktan sonra hücumun kalan kısmında da rahatlıkla doğru atışı bulabiliyor. Bunun başlıca nedenlerinden biri ise saha yerleşimindeki ustalık.
Olympiakos hücumlarını dikkatlice izlediğiniz zaman artık oyuncuların birbirlerini ne kadar iyi tanıdıklarını ve toplu oyuncunun hareketine göre sahaya nasıl yerleştiklerini rahatlıkla görebilirsiniz. Artık takım kimyası bakımından neredeyse kusursuza yaklaşan Olympiakos, hücum sırasında oynanan aksiyona göre sahaya doğru yerleşerek hem toplu oyuncuya pas açısı yaratabiliyor.
Bu durumun belki de en büyük ispatı ise Olympiakos’un şu ana kadar maç başına 21.1 gibi harika bir asist ortalaması tutturmuş olması. Maç başına asist sayısında ALBA Berlin’in ardından ligin 2. sırasında yer alan Yunan devi, şu sıralar hücum verimliliği bakımından çoğu takıma göre apayrı bir seviyede bulunuyor.