NBA Notları #5: Anthony Davis, De’Aaron Fox, Tyrese Haliburton ve Diğerleri…

22/Kas/22 09:30 Kasım 22, 2022

Berkay Terzi

22/Kas/22 09:30

Eurohoops.net

NBA’in beşinci haftasında dikkatimizi çeken konu başlıkları sizlerle…

by Berkay Terzi / info@eurohoops.net

NBA’de merakla beklenen 2022-23 sezonu başladı ve biz basketbolseverleri uykusuz geceler bekliyor.

Yoğun NBA programında her maçı ve her takımı detayına kadar takip etmek neredeyse imkansız. Bu yüzden Eurohoops olarak yardımınıza koşuyor ve kendi notlarımızı huzurunuza taşıyoruz.

Haftalık yayınlayacağımız bu yazı serimizde o hafta NBA’de dikkatimizi çeken konu başlıklarını listeliyoruz. NBA’in beşinci haftasında ne tür gelişmeler oldu? Neler ön plana çıktı? Kendi perspektifimizden yorumluyoruz…


Anthony Davis Geri Döndü

2019-20 sezonunda New Orleans Pelicans‘tan Los Angeles Lakers‘a takaslanan Anthony Davis, henüz ilk yılında takımının şampiyonluğa ulaşmasında pay sahibi olmuştu. Ancak Lakers kariyerinin ilerleyen safhaları o kadar da iyi geçmedi. Davis, sakatlıklar ve başarısızlıklarla dolu iki sezonu geride bıraktı.

2022-23 sezonuna girilirken Anthony Davis’ten beklentiler doğal olarak düşüktü. En büyük temenni, yıldız oyuncunun sahada kalabilmesiydi. Ancak ilk 14 maçlık periyotta birçok kişi yanıldı. 29 yaşındaki başarılı uzun, eski günlerini anımsatan performansıyla yeniden güven kazanmaya başladı. Anthony Davis için sezonun en iyi bölümüyse geçtiğimiz hafta yaşandı.

Anthony Davis, LeBron James’in yokluğunu fırsat bilip sahneye çıktı ve son 3 maçta 35.0 sayı – 17.3 ribaunt – 1.7 blok ortalamalarıyla mücadele etti. Bu maçlarda sırasıyla Brooklyn Nets, Detroit Pistons ve San Antonio Spurs‘ü mağlup eden Lakers, derecesini 5-10’a getirdi ve play-in yarışında tekrar umut depoladı.


Eski Dostlar: Fox & Haliburton

NBA’de geçtiğimiz haftanın oyuncuları Sacramento Kings‘ten De’Aaron Fox ile Indiana Pacers‘tan Tyrese Haliburton oldu. Fox bu hafta 25 sayı, 8 ribaunt, %60 şut yüzdesi ve birçok kritik şutla ön plana çıkarken Haliburton da 21 sayı ve 11 asist ortalamasıyla takımına liderlik etmeye devam etti. Her iki genç oyuncu da haftayı 3’te 3 ile kapattı.

Bu tesadüf, bize bir kez daha Sacramento – Indiana takasını hatırlattı. Hatırlayacağınız üzere, Sacramento Kings yönetimi geçen sezon iki oyuncuyu birbirinden ayırmayı tercih etmiş ve bu sebeple Domantas Sabonis – Tyrese Haliburton takasını yapmıştı. Sacramento bu hamlesinden ötürü çok fazla eleştirildi ancak Sabonis hamlesi şu ana kadar meyvelerini verdi.

Maç seçimlerinde Sacramento Kings’e yer veren NBA izleyicileri, Fox ile Haliburton’ın ikinci sezonda birbirine uyum sağlayamadığını hatırlayacaktır. Haliburton, ikinci sezonuyla birlikte topu daha fazla domine etmek isterken, bu durum topsuz oyunda nispeten başarısız olan Fox’un etkisini kısıtladı. Bu yüzden bir tercih yapmak zorundalardı ve seçimleri De’Aaron Fox’tan yana oldu. Fox’un bu sezonki performansı All-Star’a yakışır düzeyde, bundan ötürü takasın şimdilik win-win gözüktüğünü söyleyebiliriz. Kings’e yapılabilecek tek eleştiri, Haliburton karşılığında draft hakkı alamamak olur.

De’Aaron Fox, Domantas Sabonis ile daha uyumlu bir ikili haline geldi. Bu esnada Tyrese Haliburton için de işler iyi gidiyor. Genç oyun kurucu, yeni takımında topu rahatlıkla domine edebiliyor. Maç başına topla 100 kez buluşan Haliburton, bu alanda lig lideri. Kısacası, her iki taraf için de işlerin iyi gittiğini söyleyebiliriz. Bazen ayrılık en iyi çözüm olabiliyor. Bu da onun kanıtı.


PJ Tucker’ın Düşüşü

PJ Tucker kariyerinin hiçbir döneminde aranan bir hücum oyuncusu olmadı. Ancak özellikle Houston Rockets yıllarında köşe üçlükleri ve dış şutu sayesinde az çok tehdit yaratıp varlık gösterebiliyordu. 2021-22 sezonuysa PJ Tucker’ın en iyi hücum yılı oldu. 37 yaşındaki uzun forvet, Erik Spoelstra’nın marifetli elleri altında hücumda en azından bir faktör olmayı başarmıştı. Deneyimli oyuncu, Miami Heat‘in geçen sezonki başarısında önemli rol oynamıştı.

Geçtiğimiz yaz Philadelphia Sixers ile 3 yıl – 33 milyon dolarlık kontrat imzalayan PJ Tucker, şimdilerde kariyerinin en etkisiz hücum performanslarından birini sergiliyor. Tucker, James Harden ve Joel Embiid gibi oyuncuların etrafında iyice etkisiz elemana döndü. Geçen senenin aksine neredeyse hiçbir aksiyonun içinde yer almıyor ve topa bile değmediği birçok pozisyon gerçekleşiyor.

Deneyimli oyuncu hala çok iyi bir savunmacı ve oyunun bu tarafında tüm eforuyla mücadele ediyor. Ancak Tucker, savunmada da bir adım geri gitmiş gibi duruyor.,


Ne Olacak Miami Heat‘in Hali?

Geçen sezon NBA Finallerinin kapısından 1 şutla dönen Miami Heat, yaz döneminde PJ Tucker’ı kaybetti. 37 yaşındaki oyuncu, Miami için sıradan bir yan parça değildi. Neredeyse savunmanın lideri konumundaydı. Onun gidişi Miami’yi özellikle fiziksel açıdan etkiledi. 4 numaradaki boşluk hala doldurulamadı. Caleb Martin sahada elinden geleni yapsa da, savunmada fiziksel olarak küçük kaldıkları bir gerçek.

Sezona 7 galibiyet ve 10 mağlubiyetle başlayan Miami Heat, şu anda play-in turnuvasının dışında yer alıyor. Açıkçası Miami Heat kadrosunun tavanı son derece tartışılır. Sezon ortasında uzun forvet takası gelse bile bu takımın sorunları yine değişmeyecek. Playofflarda sıkıntı yaratacak bir takım oldukları gerçek. Ancak bu sezon 7-10’luk başlangıç bazı şeylerin sinyali olabilir. Örneğin, eldeki oyuncu grubunun yeterli olmadığının.

Açıkçası 2020-21 Toronto Raptors gibi drafta yönelmek hiç fena olmazdı Miami Heat için. Elbette Pat Riley her zaman kazanmaya oynayan bir yönetici, bu yüzden bu ihtimal çok muhtemel durmuyor. Ancak takımının tavanını arttırmak adına böyle bir yola başvurmak mantıksız değil. Eğer sezonun bir noktasına kadar işler iyi gitmezse, ben Miami Heat’in takasa girişmeden drafta yönelebileceğini umut ediyorum hala.


Orlando – Chicago Maçı ve Takası

NBA’de geçtiğimiz hafta müthiş bir Orlando MagicChicago Bulls maçına tanıklık ettik. Chicago, son dakikasına 4 sayı önde girdiği maçı Jalen Suggs’ın son saniye basketiyle 107-108 kaybetti. 1/14 üçlük atan ve maçı 4 sayıyla tamamlayan Zach LaVine, mağlubiyetin baş sorumlusuydu ancak göze batan bir isim daha vardı: Nikola Vucevic. Sezon boyu %90 ile serbest atış kullanan Vucevic, son saniyelerde 2’de 0 attı ve maçı adeta Orlando’ya hediye etti.

Bu durum, akıllara doğal olarak Orlando – Chicago takasını getirdi. 2020-21 sezonunun ortasında Wendell Carter Jr. ve iki draft hakkı karşılığında Orlando’dan Nikola Vucevic’i kadrosuna katan Chicago, DeMar DeRozan – Zach LaVine – Lonzo Ball- Nikola Vucevic çekirdeğinin temellerini atıyordu. Chicago’da işler pek beklenildiği gibi gitmedi. Vucevic geçen sezon kendi standartlarının epey altında kalırken Lonzo’nun sakatlığıyla takım iyice dağıldı. İşin kötüsü, son yılların en tek taraflı takaslarından birine imza attıklarının farkında değillerdi.

Orlando Magic, 2021 NBA Draftı’nda Chicago hakkıyla Franz Wagner’i seçti. Alman oyuncu, ikinci yılında olmasına rağmen son derece olgun bir basketbol oynuyor. Chicago’da pek beğenilmeyen Wendell Carter ise Orlando’da adeta bir istikrar abidesi haline geldi ve hücum anlamında kendini çok ilerletti. All-Star seviyesi bir oyuncu olmasa da kaliteli ilk beş oyuncusunun sözlükteki karşılığı. Üstelik 2023 NBA Draftı’ndaki Chicago hakkı da Orlando’nun elinde bulunuyor.

Cole Anthony’nin Instagram hesabından Franz ve Wendell’ın fotoğrafını paylaşıp “Teşekkürler Chicago” yazması bile her şeyi anlatır nitelikte.


John Collins Çıkmazı

Yeni sezona 10-7 ile başlayan Atlanta Hawks‘ta Trae Young – Dejounte Murray ikilisi oturmuş gibi duruyor. Keza DeAndre Hunter da hücumda bir adım daha ileri attı diyebiliriz. Fakat takımdaki opsiyonların bu denli artması, bazı isimlerin geri planda kalmasına yol açtı. Bu oyuncuların başında kuşkusuz John Collins geliyor.

Collins, her ne kadar Trae ve Dejounte için iyi bir ikili oyun partneri olsa da, hiçbir zaman gerçek bir 4 numara olamadı. Şutunun keskin olmaması, daha çok dikey tehdidiyle var olması onu her zaman 4 ve 5 numara arasında bıraktı. Üstelik geçen sezon %36 ile üçlük atarken bu sezon %23 ile atıyor. Sayı ortalaması ise 16.2’den 12.4’e kadar geriledi.

Hal böyle olunca, Atlanta’nın John Collins’i takasa açtığı söylendi. Ancak bu haberleri uzun süredir duyuyoruz. Yıllardır John Collins takasa açılıyor ve bir şekilde alıcı bulunamıyor. Collins’in yıllık 25 milyon kazandığı 4 yıllık kontratı da işleri kolaylaştırmıyor.


Light The Beam!

NBA’de son dönemlerin en kötü organizasyonu kim diye sorsak, muhtemelen 10 kişiden en az 8’i Sacramento Kings der. Hakikaten de üst üste yapılan beceriksizlikler bunu kanıtlar nitelikte. Özellikle Vlade Divac dönemi tam bir facia. Ancak iki sezon önce takımın GM koltuğuna oturan Monte McNair hiç fena işler yapmıyor.

Sacramento Kings, yeni oyuncuları ve yeni koçuyla birlikte 2022-23 sezonuna 9-6 başladı ve son yıllarda playoff için hiç bu kadar heyecanlanmamışlardı. Bu durum, oyunculardan taraftara kadar herkese yansıdı. Sacramento taraftarı, lig sonuncusu Detroit’e karşı bile salonu tıka basa doldurur oldu.

Takımdaki değişimle birlikte “Light The Beam” adı altında yeni bir gelenek, yeni bir kimlik inşa etmeye çalışıyorlar. Sacramento Kings, bu sezon her galibiyetten sonra salondan gökyüzüne doğru bir lazer ışını yansıtıyor. Bu, yalnızca Sacramento taraftarı içinde değil, tüm NBA izleyicileri arasında karşılık buldu ve takımın pozitif atmosferine yardımcı oldu. O yüzden bu proje kimin aklına geldiyse takdir etmek gerek.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!