by Melikşah Bayrav / info@eurohoops.net
2021 yılında koç Ettore Messina’nın önderliğinde modern EuroLeague tarihindeki ilk Final Four biletini alan Olimpia Milano, geçtiğimiz sezon ise playofflarda temsilcimiz Anadolu Efes‘e elenerek bu başarıyı üst üste 2. kez tekrarlayamamıştı.
Bu durumun ardından Final Four seviyesinin bir kez daha uzağında kalmamak için harekete geçen Milano, yazın kadrosunu çok sayıda iddialı takviyeyle güçlendirdi.
Yaş ortalaması epey artan kısa rotasyonunu neredeyse baştan aşağı yenileyen İtalyan temsilcisi, bu pozisyona Kevin Pangos, Naz Mitrou-Long, Billy Baron ve Stefano Tonut gibi dikkat çekici hamleler yaptı. Kalan mevkiler için de kesenin ağzını açan Milano, başta Brandon Davies olmak üzere DeShaun Thomas ve Johannes Voigtmann gibi takviyelere imza attı.
Yenilenen kadrosuyla birlikte Olimpia Milano, bu sezon çoğu kişi için şampiyonluğun favorilerinden biriydi. Hatta son iki sezonun şampiyonu temsilcimiz Anadolu Efes‘in koçu Ergin Ataman, İtalyan basınına verdiği bir röportajda bu yıl EuroLeague finalinin Efes ile Milano arasında geçeceğini söylemişti. Yine de işler şu ana kadar İtalyan temsilcisi için hiç ama hiç yolunda gitmedi.
İlk 11 haftanın sonunda 3 galibiyet ve 8 mağlubiyet ile ligin dibine demir atan Olimpia Milano, özellikle hücumda çok ciddi sorunlar yaşıyor. Sakatlıkları nedeniyle takımın çok önemli 3 ismi Gigi Datome, Kevin Pangos ve Shavon Shields’tan faydalanamayan İtalyan temsilcisi, ligdeki son 7 maçını kaybederek korkunç bir seriye imza atmış durumda.
Eurohoops Fırın, bugünkü serisinde Olimpia Milano’nun saha içi problemlerine göz atıyor.
Üretimsizlik
Maç başına sadece 67.7 sayı ile açık ara lig sonunculuğu (17. sıradaki ASVEL’in ortalaması 72.0), 15.2 asist ile lig 12.liği, 16.2 ikilik isabeti ile lig 17.liği, 8.3 üçlük ile lig 13.lüğü ve son olarak 69.9 verimlilik puanı ile lig sonunculuğu. Olimpia Milano‘da takım olarak yüzler, ortaya çıkan bu felaket tablo nedeniyle bir süredir epey asık. Tıpkı yukarıda görmüş olduğunuz takım kaptanı Kyle Hines’ın yüzü gibi.
Aslında geçmiş yıllardan beri baktığımız zaman Ettore Messina takımları; kısaların bolca karar verme özgürlüğü bulduğu, hücumda pozisyon sayısını düşürme çabası yerine yüksek tempoyla oynamaya çalışan ve üretim konusunda büyük sorunlar yaşamayan takımlar oluyorlar. Son 2 sezona baktığımızda ise tablonun biraz değiştiğini net şekilde görebiliyoruz.
Geçtiğimiz yıl ligin normal sezon boyunca açık ara en iyi savunma takımı olan Olimpia Milano, 3. sırayı kaparak playofflar için saha avantajını elde etse de hücumda çok zorlanmıştı. Yaş ortalaması epey yüksek kısa rotasyonunun üzerine Gigi Datome, Nicolo Melli ve Malcolm Delaney gibi oyuncuların sakatlık problemlerinin eklenmesi, saha avantajına rağmen Milano’nun temsilcimiz Anadolu Efes‘e elenmesine yol açmıştı.
Bu yıl ise değişen kadroyla birlikte yapılan Kevin Pangos, Brandon Davies ve Naz Mitrou-Long gibi şaşalı eklemeler, insanların İtalyan temsilcisini ligin en potansiyelli hücum takımlarından biri olarak görmesine yol açtı. Bunun sonucunda ortaya çıkan bu korkunç tablo, hayal kırıklığının yanı sıra büyük şaşkınlığa da yol açtı. Elbette bu durumun belli başlı nedenleri var.
Yaşanan tüm sorunlara rağmen şunu unutmamak lazım: Olimpia Milano, koç Ettore Messina tarafından yönetilen bir takım. Messina’nın olduğu yerde organizasyon ve düzen açısından büyük problemlerin yaşanmasını beklemek pek gerçekçi olmaz. Zaten hücumdaki tüm üretim problemlerine rağmen İtalyan temsilcisi, yarı sahadaki düzen bakımından ligin sorunsuz ekiplerinden biri.
Kısalarda Kevin Pangos ve Naz Mitrou-Long gibi çok değerli iki yıldıza, uzunlarda ise Brandon Davies, Nicolo Melli ve Kyle Hines gibi müthiş ikili oyun opsiyonlarına sahip olan Milano, haliyle bu oyuncuların pick and roll tehdidini arttırmak için elinden gelen çabayı gösteriyor.
İkili oyun aksiyonlarının dışında kalan diğer 3 oyuncunun topsuz hareketliliğini çok aktif kullanan İtalyan temsilcisi, bunu yaparken özellikle baseline cut dediğimiz dip çizgiden yapılan topsuz hareketliliği çok aktif kullanıyor. Bunun yapılmasındaki başlıca amaç ise topsuz hareketliliği sağlayan oyunculara pozisyon hazırlamak değil, ikili oyun için sahada gerekli boş alanı yaratmak.
Milano hücumlarını dikkatli izlerseniz yarı sahanın iki köşesinde bulunan oyuncuların sürekli dip çizgiden bir topsuz hareketliliğe başlayarak yer değiştirdiğini görürsünüz. Baseline cut denilen bu aksiyon sayesinde İtalyan temsilcisi, rakip savunmayı konfor alanından çıkararak rotasyon yapmaya zorluyor. İki köşedeki oyuncuyu topsuz hareket ettirerek rakipte ikili oyun için yardım savunmasına gelecek oyuncuların da dikkatini dağıtan Milano, böylelikle serbest atış çizgisi ve çember arasındaki alanı boşaltıp istediği boşluğu yaratabiliyor.
Bu noktada ortaya çıkan sorunlar ise ilk pasın kime gideceği, yarı sahada açılan alanlara kimin nasıl atak edeceği ve hücumun kalan kısmının nasıl şekilleneceği oluyor. Sezon başında yıldız kısalarının yanı sıra Shavon Shields gibi müthiş bir opsiyona sahip olan Milano, hücumun kalan kısmını şekillendirip pozisyon üretme konusunda şu sıralar olduğu kadar zorlanmıyordu. Shields’ın henüz sezon başında sakatlanarak formasından uzak kalması, hücumda çok ciddi sorunlara yol açtı.
Yarı saha hücumlarında topsuz hareketliliği sağlayıp alanları açabilmek için hücum süresinin büyük çoğunluğunu kullanan Milano, ilk pas yanlış yere atıldığında veya bir oyuncu ne yapmaya karar veremediği zaman yeniden toparlanıp hücum etmek için çok az süreye sahip oluyor. Bu sebeple İtalyan temsilcisinde kısaların zorlama atışlarına sıkça şahitlik edebiliyoruz.
Şu sıralar Olimpia Milano kısa rotasyonunun en çok süre alan isimlerinden biri olan Devon Hall, her ne kadar ikili oyun yönetebilme ve çembere atak gibi özelliklere sahip olsa da sürekli topla karar vermesini isteyeceğiniz bir oyuncu değil. Çoğu zaman rakibin savunma rotasyonlarını okuyup doğru kararı verme konusunda sorunlar yaşan Hall, Shavon Shields’ın sakatlığıyla birlikte hücumda Shields’ın üstlendiği rolü üstlenmeye başladı.
Topla belki de olması gerekenden çok daha fazla oynayan, sürekli topsuz perde çıkışı aksiyonlarında kullanılsa da topla karar vermekte çok zorlanan ve şut yüzdesi konusunda ciddi istikrar sorunları yaşayan Hall, takımının üst üste ağır yenilgiler aldığı bölümde Shields’ın yokluğunu fazlasıyla arattı.
Olimpia Milano hücumlarındaki bir diğer ciddi sorun ise yarı sahada gerekli çeşitliliğinin bir türlü sağlanamamış olması. Geçtiğimiz sezon kadrosundaki Gigi Datome, Dinos Mitoglou ve Ben Bentil gibi oyuncuların varlığı sayesinde Milano, ligin belki de en çok köşe üçlüğü bulan takımıydı. Saha yerleşiminde mutlaka köşelerde en az bir oyuncu bırakan İtalyan temsilcisi, böylelikle rakip takımın yardım savunmasına cezayı kesebiliyordu.
Bu sezon ise Milano’nun köşe üçlüğü konusunda bir hayli eksik kaldığını görüyoruz. Gigi Datome’nin yokluğunda bir köşe üçlükçüsünün yokluğunu derinden hisseden koç Ettore Messina’nın ekibi, yazın 4 numaradan sahaya getirdiği üçlük tehdidi nedeniyle kadroya katılan Johannes Voigtmann’ın da korkunç bir sezon geçiriyor olması nedeniyle beklenen dış şut katkısını bulamıyor.
Milano’da son olarak kadroya katılan Timothe Luwawu-Cabarrot, profili itibariyle köşe üçlüklerini son derece yüksek yüzdeyle atabilecek bir isim. Yine de forvet rotasyonunda Shavon Shields’ın eksikliği, şu ana kadar Fransız oyuncunun topla daha sık oynadığı bir rolde tercih edilmesine yol açtı.
Tıpkı Kevin Pangos, Shavon Shields ve Gigi Datome gibi sakatlığı nedeniyle bir süredir sahalardan uzak kalan Billy Baron, Baskonia maçıyla birlikte formasına kavuştu. Hücumu çeşitlendirememenin ciddi bir sorun olduğunun haliyle bilincinde olan koç Ettore Messina, bu karşılaşmada Billy Baron’u sürekli topsuz perdelerden çıkartarak hücuma bir çeşitlilik katmaya çalıştı. Yine de Baron’ın maçı 2 sayı ve 0 üçlük isabetiyle tamamlaması, bu hedefin amacına ulaşamamasına neden oldu.
Olimpia Milano’da sakatlıklar nedeniyle top yönlendirme işinin neredeyse tümüyle Naz Mitrou-Long ve Devon Hall’a kalmış olması, dış şutlar konusunda yaşanan sorunlarla birleşince ortaya son derece tahmin edilebilir bir takımın çıkmasına sebebiyet verdi. Hücumda kısaların birebir tercihleri ve uzunların boyalı alandaki sırtı dönük oyunları dışında herhangi bir yarı saha üretimi sergileyemeyen İtalyan temsilcisi, en azından eksik parçalar takıma geri dönene kadar bu görüntüsünü sürdürecek gibi gözüküyor.