2022-23 Olimpia Milano: Büyük Hayal Kırıklığının Sebepleri

08/Ara/22 12:01 Aralık 8, 2022

Meliksah Bayrav

08/Ara/22 12:01

Eurohoops.net

Eurohoops Fırın, sezonun şu ana kadar hayal kırıklığı yaratan ekibi Olimpia Milano’daki sorunlara göz atıyor.

by Melikşah Bayrav / info@eurohoops.net

2021 yılında koç Ettore Messina’nın önderliğinde modern EuroLeague tarihindeki ilk Final Four biletini alan Olimpia Milano, geçtiğimiz sezon ise playofflarda temsilcimiz Anadolu Efes‘e elenerek bu başarıyı üst üste 2. kez tekrarlayamamıştı.

Bu durumun ardından Final Four seviyesinin bir kez daha uzağında kalmamak için harekete geçen Milano, yazın kadrosunu çok sayıda iddialı takviyeyle güçlendirdi.

Yaş ortalaması epey artan kısa rotasyonunu neredeyse baştan aşağı yenileyen İtalyan temsilcisi, bu pozisyona Kevin Pangos, Naz Mitrou-Long, Billy Baron ve Stefano Tonut gibi dikkat çekici hamleler yaptı. Kalan mevkiler için de kesenin ağzını açan Milano, başta Brandon Davies olmak üzere DeShaun Thomas ve Johannes Voigtmann gibi takviyelere imza attı.

Yenilenen kadrosuyla birlikte Olimpia Milano, bu sezon çoğu kişi için şampiyonluğun favorilerinden biriydi. Hatta son iki sezonun şampiyonu temsilcimiz Anadolu Efes‘in koçu Ergin Ataman, İtalyan basınına verdiği bir röportajda bu yıl EuroLeague finalinin Efes ile Milano arasında geçeceğini söylemişti. Yine de işler şu ana kadar İtalyan temsilcisi için hiç ama hiç yolunda gitmedi.

İlk 11 haftanın sonunda 3 galibiyet ve 8 mağlubiyet ile ligin dibine demir atan Olimpia Milano, özellikle hücumda çok ciddi sorunlar yaşıyor. Sakatlıkları nedeniyle takımın çok önemli 3 ismi Gigi Datome, Kevin Pangos ve Shavon Shields’tan faydalanamayan İtalyan temsilcisi, ligdeki son 7 maçını kaybederek korkunç bir seriye imza atmış durumda.

Eurohoops Fırın, bugünkü serisinde Olimpia Milano’nun saha içi problemlerine göz atıyor.

Üretimsizlik

Maç başına sadece 67.7 sayı ile açık ara lig sonunculuğu (17. sıradaki ASVEL’in ortalaması 72.0), 15.2 asist ile lig 12.liği, 16.2 ikilik isabeti ile lig 17.liği, 8.3 üçlük ile lig 13.lüğü ve son olarak 69.9 verimlilik puanı ile lig sonunculuğu. Olimpia Milano‘da takım olarak yüzler, ortaya çıkan bu felaket tablo nedeniyle bir süredir epey asık. Tıpkı yukarıda görmüş olduğunuz takım kaptanı Kyle Hines’ın yüzü gibi.

Aslında geçmiş yıllardan beri baktığımız zaman Ettore Messina takımları; kısaların bolca karar verme özgürlüğü bulduğu, hücumda pozisyon sayısını düşürme çabası yerine yüksek tempoyla oynamaya çalışan ve üretim konusunda büyük sorunlar yaşamayan takımlar oluyorlar. Son 2 sezona baktığımızda ise tablonun biraz değiştiğini net şekilde görebiliyoruz.

Geçtiğimiz yıl ligin normal sezon boyunca açık ara en iyi savunma takımı olan Olimpia Milano, 3. sırayı kaparak playofflar için saha avantajını elde etse de hücumda çok zorlanmıştı. Yaş ortalaması epey yüksek kısa rotasyonunun üzerine Gigi Datome, Nicolo Melli ve Malcolm Delaney gibi oyuncuların sakatlık problemlerinin eklenmesi, saha avantajına rağmen Milano’nun temsilcimiz Anadolu Efes‘e elenmesine yol açmıştı.

Bu yıl ise değişen kadroyla birlikte yapılan Kevin Pangos, Brandon Davies ve Naz Mitrou-Long gibi şaşalı eklemeler, insanların İtalyan temsilcisini ligin en potansiyelli hücum takımlarından biri olarak görmesine yol açtı. Bunun sonucunda ortaya çıkan bu korkunç tablo, hayal kırıklığının yanı sıra büyük şaşkınlığa da yol açtı. Elbette bu durumun belli başlı nedenleri var.

Yaşanan tüm sorunlara rağmen şunu unutmamak lazım: Olimpia Milano, koç Ettore Messina tarafından yönetilen bir takım. Messina’nın olduğu yerde organizasyon ve düzen açısından büyük problemlerin yaşanmasını beklemek pek gerçekçi olmaz. Zaten hücumdaki tüm üretim problemlerine rağmen İtalyan temsilcisi, yarı sahadaki düzen bakımından ligin sorunsuz ekiplerinden biri.

Kısalarda Kevin Pangos ve Naz Mitrou-Long gibi çok değerli iki yıldıza, uzunlarda ise Brandon Davies, Nicolo Melli ve Kyle Hines gibi müthiş ikili oyun opsiyonlarına sahip olan Milano, haliyle bu oyuncuların pick and roll tehdidini arttırmak için elinden gelen çabayı gösteriyor.

İkili oyun aksiyonlarının dışında kalan diğer 3 oyuncunun topsuz hareketliliğini çok aktif kullanan İtalyan temsilcisi, bunu yaparken özellikle baseline cut dediğimiz dip çizgiden yapılan topsuz hareketliliği çok aktif kullanıyor. Bunun yapılmasındaki başlıca amaç ise topsuz hareketliliği sağlayan oyunculara pozisyon hazırlamak değil, ikili oyun için sahada gerekli boş alanı yaratmak.

Milano hücumlarını dikkatli izlerseniz yarı sahanın iki köşesinde bulunan oyuncuların sürekli dip çizgiden bir topsuz hareketliliğe başlayarak yer değiştirdiğini görürsünüz. Baseline cut denilen bu aksiyon sayesinde İtalyan temsilcisi, rakip savunmayı konfor alanından çıkararak rotasyon yapmaya zorluyor. İki köşedeki oyuncuyu topsuz hareket ettirerek rakipte ikili oyun için yardım savunmasına gelecek oyuncuların da dikkatini dağıtan Milano, böylelikle serbest atış çizgisi ve çember arasındaki alanı boşaltıp istediği boşluğu yaratabiliyor.

Bu noktada ortaya çıkan sorunlar ise ilk pasın kime gideceği, yarı sahada açılan alanlara kimin nasıl atak edeceği ve hücumun kalan kısmının nasıl şekilleneceği oluyor. Sezon başında yıldız kısalarının yanı sıra Shavon Shields gibi müthiş bir opsiyona sahip olan Milano, hücumun kalan kısmını şekillendirip pozisyon üretme konusunda şu sıralar olduğu kadar zorlanmıyordu. Shields’ın henüz sezon başında sakatlanarak formasından uzak kalması, hücumda çok ciddi sorunlara yol açtı.

Yarı saha hücumlarında topsuz hareketliliği sağlayıp alanları açabilmek için hücum süresinin büyük çoğunluğunu kullanan Milano, ilk pas yanlış yere atıldığında veya bir oyuncu ne yapmaya karar veremediği zaman yeniden toparlanıp hücum etmek için çok az süreye sahip oluyor. Bu sebeple İtalyan temsilcisinde kısaların zorlama atışlarına sıkça şahitlik edebiliyoruz.

Şu sıralar Olimpia Milano kısa rotasyonunun en çok süre alan isimlerinden biri olan Devon Hall, her ne kadar ikili oyun yönetebilme ve çembere atak gibi özelliklere sahip olsa da sürekli topla karar vermesini isteyeceğiniz bir oyuncu değil. Çoğu zaman rakibin savunma rotasyonlarını okuyup doğru kararı verme konusunda sorunlar yaşan Hall, Shavon Shields’ın sakatlığıyla birlikte hücumda Shields’ın üstlendiği rolü üstlenmeye başladı.

Topla belki de olması gerekenden çok daha fazla oynayan, sürekli topsuz perde çıkışı aksiyonlarında kullanılsa da topla karar vermekte çok zorlanan ve şut yüzdesi konusunda ciddi istikrar sorunları yaşayan Hall, takımının üst üste ağır yenilgiler aldığı bölümde Shields’ın yokluğunu fazlasıyla arattı.

Olimpia Milano hücumlarındaki bir diğer ciddi sorun ise yarı sahada gerekli çeşitliliğinin bir türlü sağlanamamış olması. Geçtiğimiz sezon kadrosundaki Gigi Datome, Dinos Mitoglou ve Ben Bentil gibi oyuncuların varlığı sayesinde Milano, ligin belki de en çok köşe üçlüğü bulan takımıydı. Saha yerleşiminde mutlaka köşelerde en az bir oyuncu bırakan İtalyan temsilcisi, böylelikle rakip takımın yardım savunmasına cezayı kesebiliyordu.

Bu sezon ise Milano’nun köşe üçlüğü konusunda bir hayli eksik kaldığını görüyoruz. Gigi Datome’nin yokluğunda bir köşe üçlükçüsünün yokluğunu derinden hisseden koç Ettore Messina’nın ekibi, yazın 4 numaradan sahaya getirdiği üçlük tehdidi nedeniyle kadroya katılan Johannes Voigtmann’ın da korkunç bir sezon geçiriyor olması nedeniyle beklenen dış şut katkısını bulamıyor.

Milano’da son olarak kadroya katılan Timothe Luwawu-Cabarrot, profili itibariyle köşe üçlüklerini son derece yüksek yüzdeyle atabilecek bir isim. Yine de forvet rotasyonunda Shavon Shields’ın eksikliği, şu ana kadar Fransız oyuncunun topla daha sık oynadığı bir rolde tercih edilmesine yol açtı.

Tıpkı Kevin Pangos, Shavon Shields ve Gigi Datome gibi sakatlığı nedeniyle bir süredir sahalardan uzak kalan Billy Baron, Baskonia maçıyla birlikte formasına kavuştu. Hücumu çeşitlendirememenin ciddi bir sorun olduğunun haliyle bilincinde olan koç Ettore Messina, bu karşılaşmada Billy Baron’u sürekli topsuz perdelerden çıkartarak hücuma bir çeşitlilik katmaya çalıştı. Yine de Baron’ın maçı 2 sayı ve 0 üçlük isabetiyle tamamlaması, bu hedefin amacına ulaşamamasına neden oldu.

Olimpia Milano’da sakatlıklar nedeniyle top yönlendirme işinin neredeyse tümüyle Naz Mitrou-Long ve Devon Hall’a kalmış olması, dış şutlar konusunda yaşanan sorunlarla birleşince ortaya son derece tahmin edilebilir bir takımın çıkmasına sebebiyet verdi. Hücumda kısaların birebir tercihleri ve uzunların boyalı alandaki sırtı dönük oyunları dışında herhangi bir yarı saha üretimi sergileyemeyen İtalyan temsilcisi, en azından eksik parçalar takıma geri dönene kadar bu görüntüsünü sürdürecek gibi gözüküyor.

Uzun Rotasyonu

Uzun rotasyonunda bir süredir Nicolo Melli ve Kyle Hines gibi çok deneyimli iki isme sahip olan Olimpia Milano, bu yaz hem derinliği, hem de kaliteyi arttırmak için çok kıymetli eklemeler gerçekleştirdi. Başta Barcelona’dan ayrılan Brandon Davies olmak üzere Johannes Voigtmann ve DeShaun Thomas eklemeleri, kağıt üzerinde uzun rotasyonunu bir hayli kuvvetlendirse de bunun sahaya yansıması çok sınırlı oldu.

Elbette yine bunun belli başlı sebepleri var. Ana beşinde ağırlıklı olarak Brandon Davies ve Nicolo Melli‘yi yan yana kullanan koç Ettore Messina, yarı saha hücumlarında bu iki isimden birini kısayla ikili oyun oynaması için kullanırken öbürünü ise köşeye yolluyor. Fenerbahçe döneminden hatırladığımız Melli, aslında şut ve pas tehdidiyle tam olarak Davies’i tamamlayacak türden bir 4 numara olabilirdi. Yine de son 2 sezona baktığımız zaman İtalyan oyuncunun profilinde bazı değişimler görüyoruz.

NBA dönüşünden sonra üçlük yüzdesi konusunda büyük problemler yaşayan Melli, artık 4 numaradan sahayı genişletip dış şut tehdidiyle rakip savunmalar üzerinde tehdit oluşturan bir oyuncudan ziyade perdeleme sonrası devrilme becerisi, alçak posttan sırtı dönük atakları ve kısa devrilmeler üzerinden bir pas istasyonu olabilmesiyle öne çıkıyor. Bu durum, bir anlamda Brandon Davies’le aralarında bazı uyum sorunları yol açıyor.

Bu sezon şu ana kadar yüzde 38’lik bir üçlük yüzdesine sahip olan Nicolo Melli, maç başına ortalama 2’den daha az dış şut deniyor. Köşelerde konumlandığı zaman yardım savunmasının dikkatini üzerine çekmekte pek başarılı olamayan deneyimli oyuncu, artık bariz şekilde 5 numara pozisyonundayken daha çok katkı veren bir isme dönüştü.

Takımın kısalarının ikili oyunu Nicolo Melli’yle oynadıkları senaryoda ise bu sefer bir benzer tablo da Brandon Davies için ortaya çıkıyor. Bir süredir Avrupa basketbolunun çember etrafındaki en dominant uzunlarından biri olan Davies, boyalı alandan uzaklaşıp köşelerde konumlandığı zaman verimliliğini büyük ölçüde yitiriyor.

4 numara pozisyonunda hem Melli, hem de Davies’i tamamlayabilmek açısından Johannes Voigtmann, kağıt üzerinde en doğru alternatif olarak gözüküyor. Kariyeri boyunca köşe ve forvetlerden bulduğu epey yüksek dış şut yüzdesiyle öne çıkan Voigtmann, bu sezon şu ana kadar geçmiş yıllardaki performansını mumla aratıyor.

Bu sezon denediği 23 üçlüğün sadece 5’inde isabet bulabilen Alman oyuncu, yüzde 21 gibi korkunç bir dış şut isabet oranına sahip. Üçlüklerden herhangi bir tehdit yaratamadığı zaman sahadaki anlamını çok büyük ölçüde yitiren Voigtmann, yavaş ayakları nedeniyle yarattığı savunma zaaflarıyla da şu sıralar sahada kalmakta çok zorlanıyor.

Şu sıralar Shavon Shields ve Kevin Pangos gibi kadronun iki çok değerli top yönlendiricisinden faydalanamayan Olimpia Milano, uzunlarından da kimya sorunları nedeniyle istikrarlı katkı alamıyor. Hal böyle olunca ortaya son derece kolay tahmin edilebilir, anlamlı pas sayısının çok az olduğu ve epey durağan işleyen Milano hücumları çıkıyor. 

Sonuç

Evet, şu sıralar Olimpia Milano ve koç Ettore Messina için neredeyse her şeyin kabus gibi ilerlediği bir gerçek. Yine de şunu unutmamak lazım: Şu sıralar hücum edebilme konusunda yaşanan bariz problemlere rağmen İtalyan temsilcisi, kadro kalitesi bakımından ligin en üst düzey ekiplerinden biri.

Son 3 sezondur Olimpia Milano kadrosunda yer alan Shavon Shields, takımının hücum kurgusunda çok önemli bir yere sahipti. Top elindeyken ortaya koyduğu yeteneklerinin yanı sıra topsuz oyunuyla da fark yaratan, güçlü fiziğiyle rakip savunmacılar üzerinde önemli bir eşleşme avantajı sağlayan ve kritik anlarda sorumluluktan hiç kaçmayan Shields, bu üstün becerileri sayesinde Avrupa basketbolunun en komple oyuncularından biri.

Haliyle Danimarkalı yıldızın sakatlığı nedeniyle bir süredir sahalardan uzak kalıyor olması, Olimpia Milano’nun hücum kurgusuna direkt olarak etki etti. Bu sezon sakatlanmadan önce 3 karşılaşmaya çıkan Shields, maç başına 14.7 sayıyla takımının açık ara en skorer ismiydi.

Daha önce de bahsettiğim gibi Shields’ın hücumdaki sorumlulukları, büyük ölçüde Devon Hall’un üzerine kaldı. Sahadaki üstün eforu ve belli başlı artılarına rağmen yetenek seviyesi bakımından Shields’ın epey uzağında bir oyuncu olan Hall, haliyle Danimarkalı yıldıza benzer bir etki yapamadı.

Yine her ne kadar sezona istikrarsız bir başlangıç yapsa da Kevin Pangos, kısa rotasyonunun ana yıldızı olarak Milano kadrosunun en önemli parçalarından biriydi. Shields’la birlikte Pangos’un da sakatlık problemi nedeniyle bir süreliğine denklem dışı kalması, henüz EuroLeague düzeyindeki ilk yılını geçiren Naz Mitrou-Long’un omuzlarındaki yükün epey artmasına neden oldu.

Şu bir gerçek ki Olimpia Milano, sakatlıkları bulunan Kevin Pangos, Shavon Shields ve Gigi Datome geri döndükten sonra çok daha etkili bir hücum takımı olacak. Bu noktada ortaya çıkan asıl soru işareti ise İtalyan temsilcisinin bu isimler dönene kadar nasıl maç kazanacağı.

Ligde şu ana kadar 11 hafta geride kaldı ve Olimpia Milano, sadece 3 galibiyetle ligin dibine demir atmış durumda. Son 7 maçında sahadan yenilgiyle ayrılan Milano, bu gidişatın önüne birkaç hafta daha geçemezse playoff hayalinin epey uzağında kalabilir. İtalyan temsilcisinin son yıllardaki en iddialı kadrosuyla playoff biletini alamaması, kulüp içerisinde ciddi anlamda bir hayal kırıklığına yol açacaktır.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!