by Berkay Terzi / info@eurohoops.net
NBA’de normal sezonun yarısına gelinirken çoğu takımın hedefi belli oldu. Kimisi çıtayı şampiyonluğa koydu, kimisi daha mütevazı davrandı ve playoffları yeterli gördü. Geleceğe daha umutlu bakmak isteyenler ise gözünü NBA Draftı’na dikti.
Son kategoriye dahil olan takımların heyecanını diri tutmak için büyük sebepleri var çünkü 2023 Draftı’nda Victor Wembanyama gibi bir anomali, Scoot Henderson gibi bir teselli ödülü mevcut. Tabi üçüncü sıra ve sonrasındaki yetenekleri de unutmamak gerek, bildiğiniz üzere her draft sınıfı şapkadan en az bir tavşan çıkarıyor.
Merakla beklenen Haziran ayı gitgide yaklaşırken birçok prospect hakkında yeterince fikir sahibi olduk ve izlenimlerimizi kağıda dökmeye karar verdik.
*NOT: Oyuncuların bugünkü değil, draft günündeki yaşları yazıldı. (22 Haziran 2023)
*NOT-2: Sıralama yapılırken uyum faktörü ikinci plana atıldı.
Lotarya Kurası
Tankathon‘dan yaptığımız lotarya kurası sonucunda piyango San Antonio Spurs‘e vurdu. Uzun yıllar NBA’in tepesine oynayan ve büyüleyici bir istikrar yakalayan San Antonio, birkaç sene süren vasatlığın ardından nihayet beyaz bayrağı çekti ve gözünü drafta dikti. 1997 NBA Draftı’nda Tim Duncan ile yeni bir hikayeye adım atan Spurs, bu sezon aynısını Victor Wembanyama ile yapmak istiyor.
İlk sıradaki San Antonio’yu, Texas’ın diğer ekibi Houston Rockets takip etti. Kötü draft seçimleriyle tanınan Washington Wizards üçüncü sıraya sıçrarken Detroit Pistons, Charlotte Hornets ve Orlando Magic kura sonucunda düşüşe geçen takımlar oldular.
İlk 5
1- San Antonio Spurs: Victor Wembanyama (PF/C, 19.4 yaş)
Victor Wembanyama için fazla söze gerek yok. Dribling üstü şut atabilen, toplu-topsuz farklı yollardan skora ulaşabilen, her iki çemberde de uzunluğuyla tehdit yaratan, hareket kabiliyeti yüksek, NBA’de sürükleyici oyuncu olma ihtimaline sahip 2.21 metre boyunda bir oyuncu düşünün. 2023 NBA Draftı’nın ilk sırasında karşı karşıya olduğumuz potansiyel tam olarak böyle bir şey. Gelmiş geçmiş en iyi prospect mi bilemem, çünkü genç LeBron gibi bir gerçek de var. Ancak görüp görebileceğimiz en eşsiz prospect olduğu kesin. Bir daha böyle bir oyuncunun geleceğini hiç sanmıyorum.
Wemby’nin oyununa ve potansiyeline hepimiz aşinayız. Fakat oyuncuyu değerlendirirken sık sık düştüğümüz bir hata var. Wembanyama’yı her zaman potansiyeli ve tavanı üzerinden ele alıyoruz. 5 yıl sonra nerede olacak? Kariyeri bittiğinde en büyük efsanelerden biri olabilir mi? Ligi domine edebilir mi? Bu tür sorular hepimize cazip geliyor. Ama Wemby’i biraz da tabanından ele almamız gerek. Çünkü yaşanabilecek en kötü senaryoda bile All-Star potansiyeli gösteriyor.
Wembanyama’nın en büyük soru işaretleri güç ve sakatlık. Güç eksiğinin zaman zaman abartıldığını düşünmekteyim. İnsanüstü uzunluklara sahip bir oyuncunun skor bulmak veya savunma yapmak için sadece fiziğe ihtiyacı yok. 2021’de Evan Mobley, 2022’de Chet Holmgren benzer soru işaretleriyle karşılaştı. Wemby, yetenek seti ve vücut gelişimine yatkınlık bakımından ikisinden de önde. Sakatlık konusunda ise argümanların birçoğu varsayımlardan ibaret.
Uzun lafın kısası, karşınızda böylesine eşsiz bir genç yetenek varsa fazla düşünmeden onu seçersiniz. Üzerinde uzun uzadıya düşünmeye gerek yok.
2- Houston Rockets: Scoot Henderson (PG, 19.3 yaş)
Scoot Henderson normal şartlarda herhangi bir draft sınıfında ilk sıradan giderdi. Ancak Victor Wembanyama’nın varlığı, Scoot Henderson’ın yoluna taş koyuyor. Yine de bu draftta ikinci sıraya düşen takımın karalar bağlayacağını sanmam. Genç oyuncu, kulübün kaderini değiştirebilecek türden bir potansiyel.
Scoot; Morant, Westbrook ve Rose seviyesinde bir atletizme sahip. Hem dikey sıçraması hem de çabukluğu elit düzeyde. Dış şutu henüz ciddi bir tehdit oluşturmadığı için savunmacılar ona boşluk tanıyıp biraz uzaktan savunabiliyor. Ancak bu Scoot’u durdurmak için yeterli değil. İlk adım patlayıcılığı ve yön değiştirme becerisi öyle iyi ki, savunmacılarını eksiltmekte zorlanmıyor. Boyalı alana böylesine rahat ulaşan bir oyun kurucunun başarısız olma ihtimali düşük. Müthiş delici. Orta mesafe yaratıcılığı ise şimdiden NBA seviyesinde. Bu draft sınıfında ana top yönlendirici olarak Scoot’tan daha iyisini bulmak zor.
Scoot Henderson’ın şu anki en büyük soru işareti dış şutu gibi görünüyor. Dediğim gibi, ciddi bir tehdit yaratmadığı için rakip savunmacılar ona karşı perdenin altından geçip boşluk veriyor. Scoot, şutuna saygı duymayan savunmaları istikrarlı olarak cezalandıramıyor. Ancak dribling üstü orta mesafelerdeki başarısı ve üçlük yüzdesindeki artış (%21’den %35’e) umut verici.
Scoot’un saha içindeki olgunluğu geçen sezondan bu yana oldukça gelişti. Yarı saha oyunu ve top yönlendirme becerisi de aynı şekilde. Buna rağmen zaman zaman kötü kararlar alabiliyor. Bu durum şut seçimlerine ve basit top kayıplarına yansıyor. Fakat henüz 19 yaşında olduğunu unutmamak lazım.
3- Washington Wizards: Amen Thompson (PG/SG, 20.3 yaş)
Amen Thompson’ı değerlendirmesi zor. Neden mi? Çünkü geçtiğimiz yıl kurulan ve basketbolun hemen hemen lise seviyesinde oynandığı Overtime Elite adlı organizasyonda top koşturuyor. Rekabetin böylesine düşük olduğu bir yerde oyuncunun yeteneğini ölçmek bir hayli zorlaşıyor. Tüm bu soru işaretlerine rağmen ilk 5 sıranın dışına düştüğünü görmedim.
Bunun sebebi, bünyesinde bulundurduğu insanüstü atletizm. Bu kelimeyi duyduğunuzda aklınıza gelen her detay, Amen Thompson’da en üst seviyede mevcut. Açık sahada durdurulamaz, ilk adım patlayıcılığı müthiş, dikey sıçrama ve hızlanma/yavaşlama konusunda inanılmaz. Amen, bu özelliğini yaratıcı top hakimiyeti ve müthiş pasörlüğüyle kombinliyor. Kendine yaratabildiği gibi takım arkadaşlarına da pozisyon hazırlayabiliyor. Özellikle ikili oyun yönlendirme konusunda önü çok açık. Belki ikili oyunları biraz daha sabırlı oynaması gerekebilir ama bu zamanla kazanılacak bir deneyim.
Amen Thompson hakkında beğendiğim şeylerden birisi, savunmada da potansiyel vadediyor olması. 2 metre boyunda bir guard olduğu için aynı zaman kanatlarla da eşleşebiliyor. Özellikle bire bir savunmada olumlu şeyler gösterdi. Ancak birinin Amen Thompson’ı savunma yapmaya ikna etmesi gerek. Bazen savunmasıyla sizleri büyülüyor, bazen de stance duruşuna bile geçmeyip perdelerde oyundan düşüyor. İstikrar sağladığı müddetçe NBA’de iyi bir savunmacıya evrilebilir.
Fakat draft zamanı geldiğinde takımların aklını kurcalayabilecek çok mühim eksikleri var. Özellikle iki detay bu noktada ön plana çıkıyor. Bunların ilki şutuyla ilgili. Amen Thompson, OTE’de %27 ile yalnızca 0.8 üçlük isabeti buluyor. Asıl sorun, yüzdelerden ve rakamlardan daha ciddi. Amen, son dönemdeki prospectler arasında gördüğüm en ilginç şut mekaniğine sahip olabilir. Şut mekaniği üzerine yoğunlaşması şart çünkü sahip olduğu problemin ana kaynağı bu. Dribling üstü şutlardaki etkisini, dolaylı olarak skorerliğini kısıtlayabilecek bir durum. Rakipler onun şutunu ciddiye almıyor ve uzaktan savunuyor.
İkinci problem ise yarı saha yaratıcılığı. Amen Thompson, sayılarının kayda değer bir kısmını hızlı hücumlarda ve açık sahada buluyor. Ancak oyun yarı sahaya hapsolduğunda etkisi azalıyor. Yaratıcılığının büyük ölçüde patlayıcılığına bağlı olduğunu söyleyebiliriz. NBA seviyesinde yarı saha skorerliği soru işareti. Özellikle savunmaların onu geriden savunacağını, perdelerin altından geçeceğini düşünürsek en azından ilk aşamada problem yaşayabilir.
Amen, Wemby ve Scoot’tan sonra yıldız ışığı taşıyan üçüncü oyuncu. Ancak önünde bu ikiliden çok daha uzun bir yol var.
4- Detroit Pistons: Cam Whitmore (SF/PF, 18.9 yaş)
Cam Whitmore, güçlü vücudu ve dış şutu sayesinde güvenilir seçenek gibi duruyor. Eğer beklenti Cam Whitmore’u tamamlayıcı parça olarak kullanmaksa lige girdiği gibi katkı vermeye başlayabilir. Geçiş hücumlarında, topsuz cutlarda ve hücum ribauntlarında aktif. Savunmada ise gayet yeterli. Ancak ondan daha büyük bir role soyunmasını istiyorsanız, bu biraz uzun ve sancılı bir süreç olabilir.
Dribling üstü şutlarda ufak parıltılar gösterse de, henüz bir hücumda yaratıcı rolüne geçecek kadar güvenilir değil. Close-outlara hücum edebiliyor, gücünü nasıl kullanacağını biliyor ve iyi bir sabit şutör. Fakat farklı yollardan nasıl skor üretebileceğini henüz bilmiyor. Skorerliği genel olarak sabit şutlar ve fırsat sayıları üzerine kurulu. Topla yaratmakta daha çok yol gitmesi gerekiyor. Top hakimiyetini çeşitlendirmesi gerekebilir çünkü bazen gücüne fazla bağlı kalıyor. Bu yüzden Cam Whitmore bende Miles Bridges’ı andırıyor. Bridges da lige geldiğinde benzer sorunlarla karşı karşıyaydı. Ancak zamanla daha istikrarlı bir yaratıcıya evrildi ve skorer yelpazesini genişletti. Whitmore’da da bu türden bir potansiyel olabilir.
Fakat Miles Bridges’ta olup Cam Whitmore’da olmayan bir şey var: Pasörlük. Bridges zamanla ikili oyun yönlendirebilen bir kanat halini almıştı. Whitmore ise bu görüntüden çok uzak. 12 maçta 10 asiste karşılık 23 top kaybı yaptı. Tamamen bitirici rolünde oynuyor olsa bile bu rakamlar pek parlak değil. Eğer ileride Bridges gibi yaratıcı rolünde sivrilmek istiyorsa bundan daha iyisini yapmak zorunda.
5- Charlotte Hornets: Ausar Thompson (SG/SF, 20.3 yaş)
Amen Thompson’ın ikiz kardeşi Ausar da üst sıralardan gitmek için güçlü bir şansa sahip. Ausar, Amen’e kıyasla yıldız ışığını daha az veriyor. Amen’in ilk oyuncu olarak görüldüğü OTE’de bir miktar arka planda kalıyor ama sahada iki yönlü etki yapıyor. Üst düzey atletizme sahip, savunmada kanatlar ve guardlarla eşleşebiliyor, penetrelerle çembere gidip bitirebiliyor.
Ausar’ın pasör becerilerini ve çember etrafındaki yaratıcılığını seviyorum. Ancak bunları ikili oyunlar üzerinden değil hücumun akışı içerisinde gerçekleştiriyor. Yıldız ışığının Amen kadar parlak olmamasının sebebi biraz da bu. Daha çok bir tamamlayıcı parça gibi oynuyor. Savunmada ise daha istikrarlı.
Amen’deki şut sorunlarının bir benzeri Ausar’da da var. Ausar Thompson’ın şutu Amen’den biraz daha iyi. Ancak sabit şutu bile güven vermiyor. NBA seviyesinde tamamlayıcı olmak istiyorsa bu konuda ilerleme kaydetmesi şart. Neyse ki şut mekanikleri Amen kadar umutsuz vaka değil.
6-10
6- Orlando Magic: Brandon Miller (SF, 20.6 yaş)
Aralık ayında 36 sayıyla sezonun en skorer performanslarından birine imza atan Brandon Miller, beklentilerimizi doğru ayarlamamız gereken bir isim. 2.05 metre boyunda, %44.8 ile 3.3 üçlük ortalaması yakalayan, savunmada uzunluğuyla etkili bir oyuncu, kendisini ilk 10 sıraya atmakta güçlük çekmez zaten. Pasör becerileri de zaman zaman göz ardı edilebiliyor.
Ancak konu Miller’a geldiğinde, ortaya şöyle bir ikilem çıkıyor: Bu becerilere sahip bir oyuncu ilk 10 sıradan seçilmeye değer. Peki, ilk 5 sıra hakkınızı harcar mısınız? Miller’ın NBA ilk beşlerinde faydalı bir tamamlayıcı olma ihtimali çok yüksek. Fakat ilk 5 sırada takımların bakış açısı daha farklı oluyor. Genç çekirdeğine yıldız potansiyeli eklemek isteyen takımlar, Miller’a karşı burun kıvırabilir. Neden mi? Miller’ın topsuz oyunda skor bulma yönü çok kuvvetli olsa da, top eline geldiğinde etkisi gözle görülür düzeyde azalıyor.
Atletizm/patlayıcılık eksiği olduğu kesin. Top hakimiyeti trafikte çok dağılıyor ve bire birde alan yaratmaya müsait değil. Bu iki detay, Brandon Miller’ın topla skor üretme potansiyelini ciddi şekilde kısıtlıyor. Miller’ın iç skorerliği ise gerçekten düşündürücü. Boyalı alanda yarım daire dışındaki kısımda %21.6 ile isabet buluyor. Orta mesafe oyunu ise “zayıf”tan ziyade “yok” denecek gibi. Brandon Miller, yayın gerisinden hayat bulan bir skorer ve bu tür oyuncuların NBA’de büyük rollere gelmesi genelde pek mümkün olmuyor. (Miller, ikili oyunlar üzerinden pozisyon başına sadece 0.39 sayı üretebiliyor.)
Yukarıda bahsettiğim pasör becerilerini de biraz açmak gerek. Hücumun akışı içerisinde veya topla hareket halindeyken oyunu hızlı okuyup şaşırtıcı paslar çıkartabiliyor. Fakat bunu birincil veya ikincil top yönlendirici olarak yapmıyor. Henüz topu eline teslim edebileceğiniz bir oyuncu değil. 36 sayılık Gonzaga maçında bile son dakikalarda bunu çok net şekilde gördük. İkili oyunlarda gelen sıkıştırmaların hemen hemen hepsinde hata yaptı. Top hakimiyetini geliştirebilirse, pasör potansiyelinin de kilidini açabilir.
Peki Miller’ı neden draft etmelisiniz? Şöyle ki, onun gibi oyuncular günümüz NBA’inde gittikçe değerleniyor. İlk paragrafta, “beklentilerimizi doğru ayarlamamız gerekiyor” dememin sebebi buydu. Eğer Brandon Miller’ı “yeni Kevin Durant” beklentisiyle alırsanız, hayal kırıklığına uğramanız kaçınılmaz. Fakat başarıya oynayan bir takımın 3 veya 4. parçası (bkz. Mikal Bridges) düşüncesiyle kadronuza katarsanız, memnun kalmanız daha mümkün. Bu da bizi yeniden draft sırası ikilemine düşürüyor.
Topsuz etkisine, şutuna ve savunma uzunluğuna güvenip 5-10 aralığından seçerim. Ancak 3-4’ten seçmek için topla oynama deneyimi ve yaratıcılık parıltıları gerekebilir.
Orlando Magic – Brandon Miller birlikteliğine de ayrı bir parantez açmak gerek. Bu draft tahminlerini hazırlarken “uyum faktörü”nü pek göz önünde bulundurmadım. Ancak Magic için biçilmiş kaftan. Topsuz skor becerisi, dış şutu ve savunma uzunluğu sayesinde Banchero ile Wagner’in yanına müthiş bir uyum sağlayacaktır.
7- New Orleans Pelicans (via LAL): Keyonte George (SG/PG, 19.6 yaş)
Sahada her zaman en doğru şut seçimlerini yapmıyor olsa da, Keyonte George’un combo guard profili ve skor potansiyeli heyecan verici. Bu sezon 17.8 sayı ortalamasıyla mücadele eden Keyonte George, bunun yanına %39.6 şut yüzdesi, 3.4 asist ve 2.7 asist ekledi. Şut menzili geniş, dribling üstü şutlarda etkili, ikili oyunlarda iyi pasör, çembere gidip sık sık çizgiye gelebiliyor. Fakat George’a dair en beğendiğim şey bunlardan birisi değil. Keyonte, top eline geldiğinde çok hızlı karar alıyor ve kafasında her zaman bir planla oynuyor. Aldığı kararlar her zaman en doğrusu olmuyor. Ancak pası aldığı anda, boşluğu bulduğu anda harekete geçiyor. Birçok kişi onu D’Angelo Russell’a benzetiyor ama bana göre fark burada. Keyonte, D’Angelo kadar hücumun ritmini bozan bir oyuncu değil. Özellikle oyunu hızlı ve basit oynadığı zamanlarda tehlikeli bir skorere dönüşüyor. Keyonte’nin savunma istikrarı, ana top yönlendirici olup olamayacağı soru işareti. Fakat şut menzili ve skorer potansiyeli kafa karıştırıcı.
8- Toronto Raptors: Jarace Walker (PF, 19.8 yaş)
2.03 metre boyunda, 108 kg ağırlığındaki Jarace Walker, fizik olarak Julius Randle ile Isaiah Stewart düzeyinde. Basketbolu bu iki isimden daha farklı olsa da fiziksel açıdan onlardan hiçbir eksiği yok ve NBA’e hazır. Güçlü vücudunun yanı sıra, 2.18 metrelik kanat uzunluğu ve müthiş hareket kabiliyeti sayesinde savunma çok yönlülüğü vadediyor. Jarace Walker, 2023 sınıfının en komple savunmacılarından birisi. Perimetrede kalça mobilitesi sayesinde hızlı guardlara yenilmiyor, forvetlere karşı fizik koyuyor, savunma rotasyonlarında çok başarılı.
Ancak Walker’ın potansiyeli yalnızca savunma tarafından ibaret değil. Houston Cougars’ta hücumdaki rolü kısıtlı. Buna rağmen sahaya etki yapabiliyor. Walker, yüksek volümlü bir nokta şutör değil ama %40 ile 17 maçta 12 üçlük attı. Göz ardı edilen özelliğiyse pasör becerileri. Walker, gerek kısa devrilmede gerek hücumun akışı içerisinde doğru oyun okumalarını yapıp hızlı paslar çıkarabilen bir oyuncu. Bu özelliği işlenebilir. Walker, skor tehdidi yüksek bir oyuncu değil ama sahanın her iki tarafında da önemli detayları hallediyor. Hücumda kariyerinin ilerleyen bölümde daha farklı bir oyuncuya da evrilebilir. Çok yönlülüğü ilgi çekici.
9- Orlando Magic (via CHI): Nick Smith Jr. (PG/SG, 19.1 yaş)
Nick Smith, ilk 4 sıranın önemli adaylarından birisiydi. Sezona sakat başladı. Döndükten sonra ritmini bulmakta biraz zorlandı ve 5 maç sonra yeniden sakatlandı. Bu 5 maçlık süreçte gözlemciler için yeterli malzemeyi sunamadı. İşin kötüsü, Şubat ayından önce sahalara dönmesi beklenmiyor. Sakatlık sorunları onun elini zayıflattı. Buna rağmen Nick Smith’ten hemen vazgeçmemek gerek. Yaratıcılık parıltıları, üç seviyeli skorer potansiyeli, combo guard profili ve çabukluğu sayesinde hala aklımızın bir köşesinde yer ediniyor.
10- Phoenix Suns: Jett Howard (SG/SF, 19.9 yaş)
19 yıllık eski NBA oyuncusu Juwan Howard’ın oğlu olan Jett Howard, Michigan Wolverines’te babasının koçluğu altında müthiş bir sezon geçiriyor. %38.8 üçlük yüzdesi ve 2.8 üçlük isabetiyle maç başına 15.4 sayı üretiyor. Volümlü bir şutör olması sebebiyle topsuz oyunda kayda değer bir tehdit yaratıyor. Fakat Jett Howard’ın yetenek seti bundan ibaret değil. Basketbol zekası oldukça yüksek ve topsuz oyunda çok iyi konumlanıyor/hareket ediyor. Ayrıca topu eline aldığında da bir faktör olabiliyor.
Yüksek profilli bir yaratıcı ve yüksek profilli bir pasör değil ama her ikisini de bir miktar yapabiliyor. Jett Howard, hücuma değer katan bir oyuncu. NBA’de kariyerinin ilerleyen safhalarında ikincil top yönlendiriciye evrilebilir. Bir takımın ana skoreri olmayabilir ancak kaliteli bir ilk beş oyuncusu olarak her gece çift haneli katkı sağlayabilir.
11-14
11- Oklahoma City Thunder: GG Jackson (PF/SF, 18.5 yaş)
Bu draft sınıfının en genç oyuncusu olan Gregory “GG” Jackson, 3-4 numaradan yaratıcılık sağlayan oyuncuların sayıca arttığı bu dönemde iyice ilgi çekici hale geliyor. Pascal Siakam’ı andıran fiziksel altyapısı, atletizmi ve skorer parıltıları Jackson’ın NBA’de önemli yerlere gelebileceğine ikna ediyor. Fakat bu uzun vadeli ve riskli bir varsayım. Topu eline aldığında basit pas opsiyonlarını kaçırabiliyor. Deneyimsizliğinin bir göstergesi olarak hatalı kararlar verebiliyor. Sahanın iki tarafında da kötü alışkanlıklara sahip. Uzun lafın kısası, NBA’e geldiğinde Jonathan Kuminga’dan bile ham bir oyuncu izleyebiliriz. Ancak bu demek değil ki, GG Jackson için lotarya hakkı feda edilmez. Genç oyuncu, ileride bir takımın hücumunda söz sahibi olup aynı zamanda savunmada varlık gösterebilir.
12- Utah Jazz: Cason Wallace (PG, 19.6 yaş)
Cason Wallace, savunmada resmen bir ayna gibi. Fakat NBA’deki tavanını hücumu belirleyecek. Wallace’un lige girdiği ilk dönemde Jalen Suggs ile benzer sorunları yaşaması ihtimal dahilinde. Wallace, tıpkı Suggs gibi pozisyonuna göre çok güçlü bir oyuncu ve perimetre savunmasında draft sınıfının en iyi isimlerinden. Güçlü fiziği ve ayak çabukluğu sayesinde kanatlarla da eşleşebiliyor. Onu draft edecek takım, sahanın bu tarafında gayet tatmin olacaktır. (maç başı 1.9 top çalma)
Fakat hücum tarafına geçtiğimizde aynı doyum noktasına ulaşmak biraz zor. %47 şut yüzdesi, %40 üçlük yüzdesi, 1.8 üçlük isabeti ve 3.9 asist üretmesine rağmen söylüyorum bunları… Kolejdeki her oyuncunun şutu, bire bir şekilde NBA’e geçemeyebiliyor. Wallace’un %60 ile serbest atış atıyor olması dış şutunun güvenilirliğini zedeliyor. Bunun yanı sıra, Wallace sahada zaman zaman plansız hareket ediyormuş gibi görünüyor.
Jalen Suggs ile benzerlik kurmamın sebebi buydu. Güçlü, savunmada rakibe müthiş baskı kuruyor, iyi pasör, atletizmi etkili, çembere gitmekte zorlanmıyor ancak kendisine bir takım emanet ettiğinizde bunu ne kadar kotarabileceği belirsiz. Cason Wallace’un şut verimliliği, geleceğe daha umutlu bakmamızı sağlıyor. Mart ayındaki performansı, Wallace için çok kritik olacak.
13- Portland Trail Blazers: Anthony Black (PG/SG, 19.4 yaş)
NBA’de uzun boylu guardların sayısı son yıllarda artış gösteriyor. Bu sınıfın yeni üyesi Anthony Black olabilir. 201 cm boyundaki Black, sahanın iki tarafında da oyuna pozitif etki ediyor. Elit bir savunmacı olmasa da 1’den 3’e eşleşmekte sorun yaşamıyor. Hücumda ise çabukluğu, çember baskısı, geçiş oyunu ve pasör becerileri sayesinde kendini lotaryaya atıyor. Topsuz oyunda varlık gösterebiliyor, ikili oyunları yönlendirebiliyor, topla çembere gidip bitirebiliyor.
Black’in en büyük problemleri, dış şut ve topla yaratıcılık. Şut formuna dokunuş gerekiyor. Topu ağır çıkarıyor, ayaklarını kurup yüzünü çembere tam dönmesi gerekiyor. Şut formundaki bu ağırlık, skorer potansiyeline darbe vuruyor. Bu sezon %33 ile 0.9 üçlük isabeti bulan Black, aynı zamanda 4 asiste karşılık 3.1 top kaybı yapıyor. Anlayabileceğiniz üzere, tamamlanmış bir proje değil. Şutunun, top hakimiyetinin ve pas tercihlerinin üzerinde çalışması gerekiyor. Çok yönlülüğü, uzunluğu ve işlenebilir kumaşı ilgi çekici.
14- Atlanta Hawks: Maxwell Lewis (SF, 20.9 yaş)
Max Lewis bir hücum bitirici. Ancak insanları asıl heyecanlandıran şey, zaman zaman sergilediği yaratıcılık parıltıları. Lewis, topsuz oyunda hareketliliği ve şut becerisi sayesinde sahaya etki etmeyi başarıyor. Perdelerden çıkıyor, nerede konumlanacağını biliyor ve potaya yaptığı cutlarla kolay sayılar elde ediyor. Atletik bir oyuncu ve bu sayede sık sık çemberin üstüne çıkıyor. Fakat konu topla yaratmaya ve hücumda daha fazla söz sahibi olmaya gelince işler karmaşık bir hal alıyor.
Max Lewis, 1v1 skor üretmek konusunda ortalama üstü. Bunu NBA’de ne düzeyde sergileyeceği ise soru işareti. NBA’in daha atletik, daha uzun savunmacıları ona karşı zorluk yaratabilir ve onu zorlama şutlara sürükleyebilir. Lewis, özellikle orta mesafede buna müsait. Orta mesafe atmayı çembere gitmekten daha çok seviyor. Bu yüzden Lewis’in şut profiline bir dokunuş gerekebilir. Atletizmi, step-back şutları sizi zaman zaman şaşırtsa da, henüz yayın gerisinde istikrarlı bir yaratıcı olduğunu düşünmüyorum.
Birçok kişi, hikayelerinin yakınlığından ötürü Jalen Williams’a (22 draftı 12. sıra) benzetiyor Lewis’i. Ancak iki oyuncuyu birbirinden ayıran ciddi bir fark var. Lewis, Williams gibi bir pasör değil. Jalen Williams, kolejde ciddi düzeyde topla oynama ve ikili oyun yönlendirme deneyimi kazandı. Bu yüzden NBA’de topla karar almakta sorun yaşamıyor. Fakat Lewis için aynısı geçerli diyemem. Topu emanet etmekte rahat hissetmeyebilir NBA takımları. En azından ilk etapta. Çünkü takım arkadaşları için pozisyon yarattığı söylenemez. Max Lewis, Jalen Williams’tan ziyade Trey Murphy’i andırıyor. (2.8 asist – 3.1 top kaybı)
Lewis, vücut uzunluğuna ve beklenmedik bir atletizme sahip. Tıpkı Trey Murphy gibi. İhtiyacı olan şey ise savunmada süreklilik. Topsuz savunmada sık sık oyundan düşüyor. Toplu oyuncu savunmasında da durum pek farklı değil. Max Lewis için kötü bir savunmacı diyemem. Tam aksine, savunma potansiyeline hayranım. All-Defense potansiyeli yok. Ancak onu iki yönlü bir kanat haline getirebilecek kadar etkili olabilir. Tabi süreklilik sağlayıp kötü alışkanlıklarını törpülediği sürece… 2.01 metre boy, 2.09 metre kanat uzunluğu ve hızlı bir ilk adıma sahip olunca, doğal olarak sık sık pas arası yapmaya çalışıyorsunuz. Bunun zamanlamasını yakalayamadığınızda kendi takımınıza eksi yazıyor. Lewis’in durumu ancak bu şekilde özetlenebilir. Fakat çabukluk ve uzunluk kombinasyonu, özellikle perimetre savunmasında çok umut vadediyor. Yalnızca ufak dokunuşlar lazım. NBA’de hücumda daha ufak bir role sahip olursa, odağını ve enerjisini savunmaya saklayabilir. Max Lewis, her gece çift haneye çıkıp savunmada artı yazan bir ilk beş oyuncusuna evrilebilir.