by Mike Trudell / Çeviri: Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı NBA‘de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
1979’dan vefat ettiği 2013 yılına kadar Los Angeles Lakers‘ın sahibi olan Dr. Jerry Buss, spor ve eğlence tarihindeki en büyük süreçlerden birini yönetti.
Buss’ın Lakers‘ı sadece iki kez playoff’u kaçırırken 16 kez NBA Finalleri’ne çıktı (33 yılın neredeyse yarısı) ve 10 kez şampiyon oldu.
Bütün bunların yanında ailesinde, oyuncularında, çalışanlarında ve taraftarlarında sevgi ve sadakat duygularını uyandırdı.
Bu insanlardan birçoğu Dr. Buss hakkında en sevdikleri hikayeleri paylaştılar.
Her şey Dr. Buss’ın hayalini satın almasıyla başladı
Jeanie Buss (Lakers’ın sahibi, Jerry Buss’ın kızı): 1970’li ortalarından sonlarına kadar Dr. Buss, World Team Tennis’ten Los Angeles Strings’in sahibiydi. 1978 yılında Forum’dan Sports Arena’ya taşındılar. Babam da büyük bir sporseverdi, Lakers maçlarına giderdi. Takımın sahibi Jack Kent Cooke’un Lakers maçlarına gelmediğini fark etti. Burada bir fırsat olduğunu, eğer onunla görüşebilirse Jack Kent Cooke’u hayal ettiği takımı almaya ikna edebileceğini düşündü. O zamanlar Jack Kent Cooke boşanma sürecinden geçiyordu ve farklı kanunları olan Nevada’ya taşınmıştı. Babam da sürekli Cooke ile görüşmek için oraya gitti ve Lakers’ın sürekli görünen, orada olan birinin sahibi olmasına ikna etti. Cooke’u takımı satmaya ikna etmek için iki yılını harcadı. Ben lise sona gidiyordum ve babam, bize durumu “Her Lakers maçında salonda olmayı hayal edebiliyor musunuz? Her konseri en önden izlemeyi hayal edebiliyor musunuz? Favori grubunuz neydi sizin?“ diye açıklardı. Forum’dan pay sahibiydik, bu yüzden birçok etkinliğe gitmiştik. Bir de o zamanlar Cooke, Washington’da bir NFL takımının da sahipliğini yapıyordu. Jerry Buss’ı Lakers, Los Angeles Kings ve Forum’un sahibi olmaya değer biri olarak görmüştü.
Jamaal Wilkes (1977-85 yılları arasında Lakers forveti): Onunla ilk kez Forum’daki Muhammad Ali’nin emeklilik töreninde tanıştım. Bay Cooke altında iki yıl oynamıştım bu yüzden farkı direkt olarak hissedebiliyordum. Dr. Buss takımı aldığı anda beni bir partiye davet etti ve “Jamaal, bilirsin ki Muhammad dağa gelmezse, dağ Muhammad’e gelir.” demişti. Bunun altında hemen göze çarpmayan bir hikaye yatıyor. Demek istediği aslında ikimizin de ulaşabileceğiydi. Sadece benim için geçerli değildi. Bu şekilde onunla olan ilişkimi rayına oturttum. Bu beni sakinleştirdi, mutlu etti çünkü Bay Cooke için oynarken çok gergindim. Dr. Buss için oynamak harikaydı.
Pat Riley (1981-90 yılları arasında Lakers Başantrenörü): Onunla ilk kez takımı Jack Kent Cooke’tan satın aldığında tanıştım. Chick Hearn ile yayın ekibinde çalışıyordum. Forum’da onunla tanıştığımızda emlak işleri hakkında konuştuğumuzu hatırlıyorum. Onun Santa Monica’daki dairelerinden birini kiraladığımı fark ettim. Bana “Evet, o benim dairem!” demişti. Ben de “Harika, belki kiram bedavaya gelir!” demiştim. Ama Lakers’ı satın aldığında sahip olduğu bu şevki, bu mutlak heyecanı ve coşkuyu hatırlıyorum. Takıma dair düşündüğü ve yapmak istediği her şeyi bilmiyorum fakat Lakers’ın sahibi olduğu için büyük heyecan duyduğunu biliyordum. Ben de bunun bir parçası olduğum için mutluydum çünkü Jack Kent Cooke her ne kadar harika bir işadamı olsa da zor bir insandı. Jerry’e göre daha çok ordu yönetme stili vardı. Jerry’nin tam tersi olduğunu söylemiyorum fakat Jack’ten çok daha eğlenceli olduğunu söyleyebilirim.
Mychal Thompson (1985-91 yılları arasında Lakers uzunu): Portland’da oynayan genç bir oyuncuydum fakat Jack Kent Cooke’u ve lig genelindeki repütasyonunu biliyordum. Sonrasında hepimiz bu Dr. Buss denen adamın Lakers’ı aldığını duyduk. İnsanlar onun değerinden fazla ödeme yaptığını düşünüyordu ve kim olduğunu merak ediyordu. Sonrasında Lakers hemen şampiyonluklar kazanmaya başladı ve “Showtime” tabiri ortaya çıktı.
Jerry West (1960-74 yılları arasında Lakers guardı, 1982-2002 yılları arasında Lakers GM’i): Takımı alması resmen bir hayalini gerçekleştirmek gibiydi. Bana hep Lakers’ı almak istediğini söylerdi. Bu şansı yakaladığında onun için o zamanlar en büyük heyecan organizasyonun büyümesini, Lakers’a yaptığı etkiyi görmekti. Takımının oynamasını istediği yönler konusunda inanılmaz bir vizyonu vardı. Harika bir takımla eğlencenin karışık olmasını istiyordu ve buna sahip olacak kadar şanslıydı.
Magic Johnson (1979-91 yılları arasında Lakers guardı): Dr. Buss ile ilk kez 1979 yılında draft edildikten sonra Los Angeles’a ikinci gelişimde tanıştım. Anlaşma tamamlandığında beraber yemek yedik ve bütün hafta sonu beraber takıldık. O, ilk kez bir takım sahibi oluyordu, ben de çaylaktım. Uyum sağlamıştık, harikaydı. Beni partilere götürdü, insanlarla tanıştırdı. Sonrasında eve döndüm ve onu sonraki görüşüm antrenman kampında oldu. Her gün antrenmanlar arasında vakit geçirirdik. Çok iyi uyuyorduk. Sahip-oyuncu ilişkisi değildi, iki adam takılıyordu sadece. Benim için bir baba figürü olmuştu. Buna ihtiyacım olduğunu, aksi halde bu şehirde kaybolacağımı biliyordu. O günden sonra sezon boyunca her hafta sonu onun evindeydim. Benim kazanma konusunda ciddi olduğumu hemen fark etmişti ve buna saygı duyuyordu. O, beni anlıyordu; ben, onu anlıyordum. Eğlenmeyi seven fakat aynı zamanda her şeyde rekabetçi olan biriydi. Kazanmak ikimiz için de çıkış noktasıydı.
Kareem Abdul-Jabbar (1975-89 yılları arasında Lakers pivotu): Bana her zaman iyi davrandı. İkimiz de madeni para koleksiyonuna sahiptik ve Dr. Buss’ın çok değerli madeni paraları vardı. Bana karşı çok arkadaş canlısıydı, kapısı her zaman açıktı. Kaybettiğimiz maçlar dışında konuşmalarımızda herhangi bir sorundan bahsedilmezdi. Muhteşem bir profesyonel ilişkimiz vardı, yıllar geçtikçe ve onu tanıdıkça arkadaş da olduk. Özellikle emekliliğimin ardından çok vakit geçirdik. İnanılmazdı.
James Worthy (1982-94 yılları arasında Lakers forveti): 1982 yılında Lakers beni draft ettiğinde Jerry West, benim gelip herkesle tanışmamı istemişti. West, havalimanından beni 944 Porsche’siyle aldı. Daha önce hiç Porsche’ye binmemiştim. O günün ilerleyen saatlerinde Dr. Buss, bütün çalışanlarıyla bir piknik düzenliyordu. Etrafında çalışan insanları tanıyordu ve onlara saygı duyuyordu fakat henüz onu görmemiştim. Sadece bu piknikten haberim vardı. Piknik sırasında dolaşırken pantolon ve eski bir spor ceketi giyen adamın yanından geçtim. Belinin altında tuttuğu bir purosu vardı. Yanından yürüyüp geçtim. Onun Dr. Buss olduğunu bilmiyordum. Güney’den gelen biri olarak sahibin takım elbise giyeceğini, gördüğüm an tanıyacağımı düşünmüştüm. Sonrasında beni geri çağırdılar ve Dr. Buss olduğunu söylediler. Çok havalı gelmişti. İlk izlenimim kesinlikle beni rahatlamıştı.
NBA’de “iş”leri değiştirmek
Jeanie Buss: Babam, işe olan bakış açısıyla NBA’deki anlayışı değiştirdi. Takımı aldığı zaman maçı izleyecek alt kat ve üst kat vardı. Emlak işlerinden gelen tecrübesini kullanarak saha kenarındaki koltukları yerleştirdi. O koltukları herhangi bir spordaki en değerli şey haline getirdi.
Forum’u aldığında ismi Forum’du. Staples Center gibi isim hakları yoktu. Salonun isim haklarını satma fırsatını ilk gören oydu. Artık Forum yerine Great Western Forum’a gidiyordunuz ve Great Western, o zamanlar Güney California’nın en büyük bankalarından biriydi. Bunu yapan ilk insanlardan biriydi, artık her yerde var. Magic Johnson
Magic Johnson: The Forum Club… Daha iyi bir gece kulübü yoktu. Yeni gelir kaynakları oluşturmuştu, bu yüzden şimdi herkesin bir kulübü var. Dr. Buss yaptı bunu. Bir keresinde herkesi şaşırtmıştık. O, Hugh Hefner’ı çağırmıştı, ben de Michael Jackson’ı davet ettim. Dr. Buss’ın yapmak istediği de buydu – Disneyland gibi büyülü bir mekan yaratmak.
“Showtime”
Organizasyon tarihine geçen oyun kurucusu direksiyondayken Dr. Buss, 12 yılda dokuz kez NBA Finalleri’ne kalan ve beş kez şampiyon olan, spor tarihinin en büyük hanedanlıklarından “Showtime”ın oluşumuna şahit oldu.
Jerry West: Dr. Buss, her türlü görüşe açıktı. Her şeyi dinlerdi. Benim onunla olan ilişkim her pozisyonun ne kadar önemli olduğunu, hepsinden neler beklemek gerektiğini ve uyumlarını açıklamaya çalışırken iyice sıkılaştı. Earvin’in yanında Kareem Abdul-Jabbar ve James Worthy gibi iki ideal oyuncumuz vardı. Mükemmel bir yapboz gibiydi. Rollerini bilen harika oyuncularımız vardı ve hiçbiri dikkat çekmeye çalışmıyordu.
Jamaal Wilkes: 1980’deki şampiyonluktan sonra resmen roket uçuşa geçmişti.
Magic Johnson: 1980 yılında ilk şampiyonluğumuzu kazandıktan sonra sarıldık ve “Buna inanabiliyor musun?” dedik. Çaylak takım sahibi, çaylak oyuncu ve başardık. İlk yılımızda! Sonrasında otele döndük ve bütün gece dans ettik. Dr. Buss da o isimlerden biriydi. Oyuncularını ve onlarla vakit geçirmeyi çok severdi. Herkesin beraber olmasını istiyordu ve bizim aramızdaydı. Bu, ikimiz için de büyük bir şeydi. NBA’de oynayabileceğimi kanıtlamak zorundayım. Onun da kanıtlayacak bir sürü şeyi vardı: Takım elbise giymediği ve kravat takmadığı için birçok insan ona bakardı, farklı bir takım sahibiydi. Lige izini hızlıca bıraktı ve sonrasında bir de şampiyon olduk. Herkes “Kim bu adam?” diyordu. Bunu beraber başarmıştık. Her şampiyonluktan sonra herkesten uzaklaşıp kutlardık. İlkinde Palm Springs’e gittik. Diğerlerinde ise Las Vegas’a gittik. İskambil oyunlarına bayılırdı. Sezon hakkında konuşurduk, sonra ise takımı nasıl daha iyi hale getirebileceğimizi konuşurduk. Dr. Buss hiçbir zaman oturup bir iki ay beklemedi. Hemen işe koyulmayı severdi. Kutlamayı yapar, geçiş törenini düzenler, parti verirdik ve sonrasında Vegas’a giderdi. Sonra bana “Bir hafta içinde Vegas’a gelmeni istiyorum.” derdi. Gittiğimiz her yerde insanlar isimlerimizi haykırırdı. Dr. Buss’ı o zamanın sahiplerinden ayıran şeylerden biri de buydu: O da bir ünlüydü. İnsanlar onu tanıyordu. Dr. Buss olmasa Jerry Jones da olmazdı. Dr. Buss, tüm sporlardaki ilk ünlü takım sahibiydi.
Kareem Abdul-Jabbar: Michigan’da oynadığımız ilk maçı hatırlıyorum, ev sahibiydik. Dr. Buss oradaydı, Earvin’in ailesi oradaydı, her şey çok özeldi. Magic’in ailesiyle o zaman tanıştım. Magic’in annesinin inancından müslümanlığa benzer diyet kısıtlamaları vardı, bu yüzden deplasmanlarda benim için yemek pişirirdi. Bunlar, takım arkadaşlarımızla ve yönetimle kurduğumuz ilişkinin özel kısımlarıydı. Takıma yeni katılan ve önemli katkı verecek birinin isteyeceği her şey vardı. Bu, sık gözlemlenen bir kesişim değildi. Dr. Buss da anın keyfini çıkarmayı iyi bilen biriydi. Onun vizyonu bu tarz şeyleri mümkün kıldı.
Pat Riley: Bana kapıyı açan isimler Jerry West ve Jerry Buss’tı fakat özellikle Dr. Buss’tı. Dr. Buss, o zamanlarda basketbol hayatımı kurtarmış ya da daha önceden bu konumda olacağımı hiç düşünmediğim bir noktadayken yeniden yönlendirmişti. Jack McKinney’in sakatlığı sebebiyle asistan koç oldum, sonrasında birden geçici bir şekilde koç oldum. Jerry Buss, muhtemelen Jerry West’e “Daha önce koçluk yapmamış birine 100 milyon dolarlık mirası emanet edeceğim.” diyordu. Jerry West ile aram iyiydi fakat onun benim koçluk için yeterli olduğumu düşündüğüne inanmıyorum. İlk yılımda tecrübesizliğime rağmen oyuncularımla birlikte şampiyon olduk, gerisi zaten efsane. Jerry West ve Jerry Buss beni yetiştirdi, bana yol gösterdi. Dr. Buss, birçok gece herkes gittikten sonra soyunma odasına gelirdi. Basketbol konuşmayı seviyordu. Onunla birlikte içer, strateji konuşur, oyun hakkında sohbet ederdik. Hayatın diğer alanlarına da girerdi ve çok zeki, çok parlaktı. Birçok alandan benim için heyecan vericiydi. Farkında olmadan hem bir koç hem de bir insan olarak hayat boyunca geçerli olacak bir eğitim alıyordum.
Jerry West: Pat ve ben çok iyi arkadaştık. Kariyerini basketbola döndürmeye çalışıyordum. O zamanlar belli sebeplerden dolayı Jerry, ikimizin ortak koç olmasını istiyordu. Üç yıldır koçtum ve yapmamam gerektiğini düşünüyordum. Benim için iyi değildi. Ben, oyunculardan çok fazla şey bekliyorum ve oyuncularla kurduğum iletişim berbat. Böyle biri değilim ve bunu yapmak istemiyorum. Bu yüzden bana ve Pat’e ortak koçluk işini sordu, ben de bir ay boyunca bunu düşüneceğimi söyledim. Basın toplantısı düzenledik ve Pat ile birlikte bir ay geçireceğimi, ardından Pat’in başantrenör olacağını söyledim. Sanırım herkes buna şaşırdı fakat onun için ve Lakers için harika oldu.
Kareem Abdul-Jabbar: Pat, işi aldığını uçaktayken öğrendi. Oyunculuktan Chick ile çalışmaya, oradan asistan koçluğa, sonra da başantrenörlüğe ne kadar sürede, iki buçuk yılda mı geldi? Ben bunu denemek bile istemezdim. Pat, harika iş çıkardı. İyi bir basketbol zekası var ve bu başarılar için yeterli iş etiğine de sahipti.
Byron Scott: 1985 yılındaki şampiyonluk öne çıkıyor çünkü Celtics‘i yenmiştik ve Dr. Buss, muhtemelen herhangi bir takıma duyabileceği en büyük gururu duyuyordu. Ofisimde oyuncuların ona şampanya döktüğü bir fotoğraf var. Onun yanında hepimiz çok konforlu hissediyorduk çünkü hepimize insanmışız gibi muamele ediyordu. Neler yaptığımızı, ailemizin nasıl olduğunu merak ediyordu. O tarz bir insandı.
Kareem Abdul-Jabbar: 1985 şampiyonluğu en çok keyif aldığım anlardan biriydi. 2. ve 6. maçlar arasında dominant oynadım ve sonunda eşiği aştık. Garden’da Celtics dışında şampiyon olan tek takımdık. Bu çok özeldi. Dr. Buss da orada bizimleydi. Kupayı hep beraber kaldırdık. Güldük eğlendik, şampanyamızı içtik ve Beyaz Saray’a gittik. Bazı kısımlar kaybolsa da bunları hatırlıyorum. Aile ortamı vardı. Jerry West çok mutluydu. O şampiyonluğu hep beraber, organizasyon olarak kazanmıştık. Bunun etkileri de Los Angeles’a kadar hissedildi.
Magic Johnson: 1985’te 5. maçtan sonra Los Angeles’tan ayrılırken oyunculara sadece birer parça kıyafet almalarını söyledim. 7. maç filan olmayacaktı. Hepimiz öyle yaptık. O uçağa bindiğimizde 6. maçta Celtics’i yeneceğimizi biliyorduk. Dr. Buss bunu söylediğinde hepimizin aklından bu geçiyordu. Sadece kendimiz için değil, herkes için oynuyorduk. Pat Riley’nin bu konuda harika bir konuşması var. Dr. Buss ile başladı ve hepimiz 1984’teki hayal kırıklığından dolayı üzgündük. Çok istiyorduk. 1985’te onlarla tekrar oynamayı, kendimize ve dünyaya onları yenebileceğimizi göstermeyi görev haline getirmiştik.
Mitch Kupchak (1981-86 yılları arasında Lakers uzunu, 2000-2017 yılları arasında Lakers GM’i): 1985’te genç olarak onunla birlikte soyunma odasında kutlama yapmak güzeldi. 25 yıl sonra da hayatımın farklı bir noktasında aynı takıma karşı tekrar kutlama yaptık. Maçtan sonra elinde kupa varken “İngilizce dilindeki en iğrenç cümlenin bitişi bu… Bir daha asla ‘Lakers asla Celtics’i yenemedi’ denmeyecek.” dedi.
Pat Riley: Bazı günler beni arar ve “Koçluk yap! Kareem olduğu için, Magic olduğu için korkma. Koçluk yap!” derdi. O günlerde oyunculara karşı sesinizi yükseltebilirdiniz ve onlar durumu anlardı. Bugün bunu yapamıyorsunuz. Karım Chris ile beraber Dr. Buss ile yemek yediğimizde Chris’e çok iyi davranmıştı. Gerçek bir aile ortamı vardı. Jeanie Buss henüz 18-19 yaşlarındaydı. Gerçek bir aileydik, takım olarak birdik ve bütün aileler kendini buna adamıştı. Oyuncuların dikkatini dağıtacak bir şey yoktu çünkü her şey Lakers ile ilgiliydi, her şey maçlara hazırlanmak ve maçlarda keyif almak içindi, Showtime, Los Angeles’ta ailecek keyif almak içindi. Sosyal medya yoktu, dikkatinizi dağıtacak bir şey yoktu. Medyayla uğraştıktan sonra hayatınıza devam ederdiniz. Baskı çoktu fakat Dr. Buss, üzerimizden o baskıyı almak için çok şey yaptı. Harika bir takımımız olduğunu biliyordu, iyiyle de kötüyle de başa çıktı. Her yıl kazanmak istiyordu fakat aynı zamanda bunun imkansız olduğunu da biliyordu. John Wooden olmadığınız sürece her yıl kazanamıyordunuz.
James Worthy: Evimde televizyondan draftı izliyordum ve kimse benim takaslanmam hakkında konuşmuyordu, ben de herhangi bir dedikodu duymamıştım. Bir anda “Dallas Mavericks‘in sırası. Söylenene göre Lakers, James Worthy’i Dallas’a Roy Tarpley ve birkaç diğer oyuncu ile draft hakkı karşılığında yollayabilir.” dediler. Bundan sonra da birinin Magic Johnson ile konuştuğunu ve Johnson’ın bunu onayladığını söylediler. Duyduğum buydu. Hayretler içinde kalmıştım. İnanamıyordum. İyi oynamaya başladığımı, takıma dahil olduğumu düşünüyordum. Los Angeles Herald’da spor yazarlığı yapan Frank Grady beni yakaladı. Hala çok üzgündüm ve duygu yoğunluğum yüksekti. “Lakers organizasyonundan kimseyle konuşmadım, beni kimse aramadı, doğru mu bilmiyorum.” dedim. O da “Sanırım doğru. Jerry West ile konuştuk.” dedi. Ben de “Biliyor musunuz, bu takımın yöneticisi kim bilmiyorum. Jerry West mi, Magic mi bilmiyorum, neler oluyorum bikmiyorum.” dedim. İnanamıyordum. En azından bir telefon araması ya da başka bir şey bekliyordum. Fakat “yönetim kim bilmiyorum” dediğimi hatırlıyorum.
Los Angeles’a geri döndüm ve Dr. Buss beni ofisine çağırdı. “Bu bir iş, bu şekilde oluyor, sana söylemek zorunda değiliz.” dedi. “En azından telefon bekliyordum.” dedim. “Üzgün olmanı anlıyorum, ben bağlamın dışında bırakıldım.” dedi. Bende etki bırakan şeylerden biri de Dr. Buss’ın iyi biri olduğu kadar iyi bir takım sahibi olmasıydı… Fakat bana baktı ve “Üzgün olmanı anlayabiliyorum, kendini ifade etme hakkın var.” dedi. Purosundan duman aldı ve “yönetim dediğin zaman… o benim.” dedi. Ondan sonra da bir şey söylemedi. Bakakaldım. Bu, benim için bir ders oldu.
Byron Scott: 1988’de ikinci kez üst üste kazanmak ve Pat Riley’nin kehanetini tamamlamak özeldi… fakat o yıl çok zordu. Forum’daki sahnede onu söylediğinde bir önceki şampiyonluğumuzu kutluyorduk fakat o ne yaptığını biliyordu. Bizim o baskı altında parlayacağımızı biliyordu. O sene fiziksel, mental ve duygusal olarak en çok zorlandığım senelerden biriydi. Her şey bittiğinde Dr. Buss ise sadece çok gururluydu. Oğlum Thomas’ı beş-altı yaşlarındayken kollarımda zıplattığımı hatırlıyorum… Çok yorgundum, zar zor taşıyabildim. O, her zaman maçlarda bençin arkasında dururdu. Basketbolu seviyordu. Dr. Buss’a şampiyonluğun takdim edildiği podyum hakkında çok şey hatırlamıyorum fakat Kareem’in Pat Riley’nin ağzına bir sonraki sene şampiyon olacağımızı söylemesin diye havlu sıkıştırdığını hatırlıyorum.
Pat Riley: Asistan koç ve başantrenör olarak çalıştığım 11 yılda takım, sekiz ya da dokuz kez NBA Finalleri’ne gitti ve beş kez şampiyon olduk, muhtemelen iki tane daha şampiyonluğumuz olmalıydı. Büyük başarı elde ettik. Takım olarak zirvemize 1987, 88 ve 89’da ulaştık. Pistons‘a üçüncü kez üst üste şampiyonluk yolunda kaybetsek de bence o sene açık ara en iyi halimizdeydik. Finallerde Magic ve Byron sakatlanana kadar yenilmeden gelmiştik. 1985’te kontratım hakkında yaptığımız görüşmeleri hatırlıyorum. O zamanlar menajerim yoktu. Kontratım gelmişti, Celtics’i Boston’da yenmiştik ve herkes mutluydu. Dr. Buss mutluydu. Ben mutluydum. Beni ofisine çağırdığını ve 10 dakika boyunca sohbet ettiğimizi, sonra da masadaki kağıdı çıkardığını hatırlıyorum. Onun üzerinde bir şey yazıyordu fakat ters çevrilmişti. Konuşmanın sonunda tersine çevirdi ve “Yapmak istediğim şu Pat: Senin işini adil bir şekilde halletmek.”. Rakamları bana doğru itti, baktım ve “Bu, adilden daha fazla Dr. Buss.” dedim. Elini sıktım ve üç yıllık yeni bir kontrat imzaladık. Hep böyleydi o. Sizi şaşırtırdı. “Hey Pat, gel konuşalım.”. Sonrasında bir bakmışım önümde hayal edemeyeceğim bir kontrat var. Öyle biriydi. Çok cömertti.
Knicks‘teki işi aldığımda Dr. Buss beni aradı ve Los Angeles’ta olup olmadığımı sordu. Eşim Chris ve benle yemek yemek istiyordu. Bu, ayrılığımdan bir sonraki yıldı ve Sunset Boulevard’da yemek yediğimizi hatırlıyorum. Bu devasa kontratı imzaladığımı hatırlıyorum. Gözlerimin içine baktı ve “Bunun ne denli bir para olduğunun farkında mısın?” dedi. New York’ta yapmaya hazır olduğum şeylerden, bana ödeyecekleri paradan ve bunu hak ettiğimden, Los Angeles’a yaptığım her şeyden gurur duyduğundan ve New York’a gidip kariyerlerimizi orada tekrar başlatacağımız için gurur duyduğundan bahsetti. Takımdan ayrı olduğum dönem boyunca şampiyon oldukları her seferde ona bir not yolladım. Los Angeles’ta çeşitli mekanlarda onunla karşılaştım ve selamlaştım. Bu şekilde iletişimde kaldık. Miami’ye geldiğimde ise benim için burada bambaşka bir dünya vardı. Birbirimize karşı samimi bir ilişkimiz ve saygımız vardı çünkü o, hayalini satın aldığında ben de oradaydım, benim de bir hayalim vardı. Onun hayali Lakers’a sahip olmaktı, benim hayalim bu işin bir parçası olmaktı. İkimiz beraber tarihe geçen bir takımın parçası olduk, sonrasında o, Shaq ve Kobe ile bir tane daha böyle takım yarattı. Beş şampiyonluk daha kazandı.
Kareem Abdul-Jabbar: Earvin HIV pozitif olduğunu açıkladığında hepimiz için zor bir gündü. Dr. Buss ve organizasyonun Earvin’e sahip çıkması beni mutlu etmişti. Earvin de durumdan en iyi şekilde çıktı. Bu çok güzel.
Kobe, Shaq ve “Showtime” dönemi
Rekabetçi fakat şampiyonluk adayı olamayan takımlarla geçen 10 yılın ardından Dr. Buss ve Jerry West, serbest oyuncu Shaquille O’Neal ile imzaladı ve 1996 yılında genç oyuncu Kobe Bryant’ı takasla takıma kattı. Sonra da Lakers‘ın bir sonraki şampiyonlukları için Phil Jackson’ı takımın başına getirdi.
Jeanie Buss: Magic Johnson, tahmin ettiğimizden çok daha erken emekli oldu. Takım, 1990’ların başı ve ortasına kadar rekabetçi kalmayı başardı fakat babam tekrar kazanmak istiyordu. Bu yüzden Jerry West’e kazanmaya geri döndürecek birini almak zorunda olduklarını söyledi. Jerry West de 1996 yılında Shaquille O’Neal ile imzalayarak o güne kadarki en büyük serbest oyuncu imzasını gerçekleştirdi.
Jerry West: Muhtemelen Lakers hakkında stresli hissettiğim tek andı. Sonrasında üç gün boyunca hastaneye gitmek zorunda kaldım. Duygusal ve mental olarak yıpranmıştım. Gerçekten de yıldız olan tek serbest oyuncu Shaquille O’Neal’dı. Ondan önce NBA draftında Vlade Divac’ı takasladık ve açıkçası draftın en iyi oyuncusu olduğunu düşündüğüm Kobe Bryant’ı aldık. Yeni bir şey kuruyorduk. Eğer bir yıldızınız varsa bunun en önemli getirilerinden biri de insanların onu izlemek için para vereceği. Eninde sonunda insanların Kobe’yi izlemeye geleceğini hissetmiştim. Jerry Buss’ın da her zaman yapmak istediği şeylerden biri takımında böyle bir oyuncu bulundurmaktı. Bu sadece bir oyun değil, aynı zamanda eğlence aracı. Kobe de bu isimlerden biri olacaktı bizce.
Shaquille ile telefonda konuşmaya başladık ve bir nebze arkadaş olduk. Beni arada sırada arardı. Bir noktada “Bence burda Orlando’da oynadığından daha iyi oyuncular var. Buna inanmayabilirsin fakat bana güven, öyle. Ayrıca muhteşem olacağını düşündüğümüz bir çocuğu draft ettik.” dedim. Ona kolejde o ismi gördüğümde olanları anlattım: “Seni gördüğümde Jerry Buss’ın yanına gittim ve bu çocuk bir gün Lakers forması giymeli dedim.” Shaq, eninde sonunda finansal olarak durum ayarlanabilirse geleceğini. söyledi. Ben de Jerry Buss’ı aradım ve bunu yapıp yapamayacağımızı sordum. Evet dedi. Ona Jerry’nin numarasını verdim. Jerry’i aradı ve iş bitmişti.
Kobe’yi draft etme şansımız olacağını düşünmüyordum. İlk üç veya dörtte seçilir diye düşünüyordum. Herkese ilk beş başlayan pivot Vlade Divac’ı önerdim. Eninde sonunda draft esnasında Charlotte onu aldı ve biz de Kobe’nin haklarını ele geçirebildik. Bu süreçte Kobe ile ondan önce seçilmesi beklenen iki oyuncuyu çalıştırmıştık ve ortaya komik manzaralar çıkmıştı. Yakın bile değildi. Sonrasında bizle bir kez daha antrenmana çıkmak istedi. Biz de Michael Cooper’dan gelmesini istedik. Eğlenceli bir antrenman olmamıştı. 17 yaşındaki bir çocuk, 30’lu yaşlarındaki bir adamı yeniyordu ve biraz daha dengeli geçmesini bekliyordunuz. 40 dakika kadar sonra “Bu yeterli.” dedim.
Vlade Divac: O günlerde o takas benim için zordu tabii ki. Fakat ondan sonra bile Dr. Buss ile ilişkimiz devam etti. Yazları birbirimizle görüşürdük. Las Vegas’ta Lakers ile oynadığımız hazırlık maçlarında bana hep nazik davranırdı ve her zaman selamını verirdi.
Mitch Kupchak: Jerry West ayrıldıktan sonra geçiş süreci çok doğal ilerledi diyebilirim… şu an. Jerry emekli olduğunda ise durum biraz garipti. Beni kimse aramadı. Bir sonraki GM’in kim olacağını düşünüyordum. Biri benden Dr. Buss’a ulaşmamı istedi ve Dr. Buss bana “Mitch, tabii ki sen olacaksın.” dedi. Ben de teşekkür ettim. Sanırım o tahmin ediyordu fakat ben tabii ki tahmin etmemiştim. Birkaç gün olayın farkına varamadım.
Kobe Bryant (1996-2016 yılları arasında Lakers guardı): Bende en çok etki bırakan özelliği sabrıydı. Evinde oturur ve sürekli aynı şeyi yerdik, sadece konuşurduk. İş hakkında konuşurduk. Dediği şeylerden biri iş dünyasında en önemli şeyin sabır olduğuna yönelikti. Hızlı kararlar vermemek, acele hareket etmemek gerekiyordu. Oturup dumanın dinmesini bekledikten sonra karar zaten kendisini sana gösterecekti. Bana öğrettiği en önemli şeylerden biri bu.
Mitch Kupchak: Her ay onun evinde buluşurduk ve ilk saat hep normal şeylerden konuşarak, hikayeler anlatarak geçerdi. Sonrasında iş kısmına gelirdik ve her seferinde bir görüşü olurdu. Her zaman sohbeti “Mitch, benim fikrim bu fakat uzman sensin ve senin kararına güveniyorum.” diyerek bitirirdi. Onun hakkındaki eşsiz şeylerden biri de, eğer işin içinde rakamlar varsa onu bir kez bile yazarak veya hesap makinesi tarzı bir şey kullanırken görmedim. Her şeyi kafasında hesaplardı. Onu bir kez bile elinde kalemle gördüğümü hatırlamıyorum. Orada boş masa önünde otururdu, ben ona işleri anlatırdım ve nadiren “Bunun hakkında düşünüp dönüş yapacağım.” derdi. Sanki her zaman tam olarak o an bir görüşü veya kararı olurdu. Açıkçası kötü bir karar verdiğini de hatırlamıyorum. Bu kadar hızlı karar veren biri nasıl hata yapmaz? İnanılmaz.
Vlade Divac: Emekli olmadan önceki son yılımda serbest oyuncuydum. Onun açtığı bir telefon ve söylediği şeyler ise benim için karar sürecini kolaylaştırmıştı: “Lakers’ta başladın, Lakers’ta emekli olmalısın.”. Benim kararım bu adama güvenmek oldu.
Kobe Bryant: Pistons‘a kaybettikten* sonra organizasyon yemeği tarzı bir şey düzenleniyordu. Dr. Buss beni yanına çağırdı ve onun yanında oturdum. Ne denli çılgın bir yolculuktan geçtiğimiz hakkında konuştuk. İki arkadaş gibi konuşuyorduk. O da geleceği bilmiyordu, ben de. Shaq, ben, tüm takım, kimse bilmiyordu. Sadece orada oturup konuşuyorduk ve o anlar çok özeldi.
*2004 NBA Finalleri’nde Lakers, Pistons‘a 4-1 kaybetti.
İki şampiyonluk daha ve artık aile zamanı
Lakers‘ta birçok şey yaşansa da Dr. Buss; Lakers, Kobe-Shaq’lı yıllardan Kobe-Pau Gasol-Lamar Odom’lı yıllara geçerken Mitch Kupchak, Phil Jackson, Jim Buss, Jeanie Buss ve Magic Johnson’a güvenmeye devam etti.
Magic Johnson: Vegas’ı, Hawaii’yi, Palm Springs’i her zaman hatırlayacağım… Onun favori yerleri. İtalyan mutfağına da bayılırdı. Ne zaman buluşsak İtalyan restoranına giderdik. Sonra ayda bir İtalya’ya gitmeye başladı. Sonrasında ise yazlarını İtalya’da geçirmeye başladı.
Kobe Bryant: Sadece işi bitireceğini söyledi. Bu kadardı. Ne olursa olsun bir şampiyonluk takımı kuracaktı. Organizasyon için gerçekten de zor zamanlardı ve ben de kazanmak için gereken her şeyi yaptıklarını düşünmüyordum. İyi oyuncuları katabileceğimiz iyi teklifleri pas geçmiştik. Benim şampiyonluk konusunda verdiği sözlerin değişmediğinden emin olmamı istiyordu. Süreçte sabırlı olmak gerektiğini ve doğru parçanın gelmesini beklemenin gerektiğini söylüyordu. Ondan bunlarıd uyduktan sonra ona güvenmeye karar verdim. Bundan kısa süre sonra Pau Gasol’u takıma kattık, gerisini biliyorsunuz.
Kalma kararım %100 Dr. Buss ile alakalıydı. Bir oyuncu olarak organizasyona güvenmelisiniz. Bugünlerde bazı organizasyonların çok farklı hissedarları, yönetim üyeleri, karar verici insanları ve birçok delice işleri var. Lakers’ta olay tek bir adamdı. Ben de ona güvenmek zorundaydım. Yaklaşık iki saat konuştuk ve ben ona, o da bana inandı. Bu konuşmayı sadece ben ve o biliyorduk. Mitch Kupchak’e söylemedik, kimseye söylemedik. Sadece ikimiz arasındaydı. Davaya bağlı kaldık. Ben ailemle tatildeydim, Dr. Buss İtalya’daydı ve uçağa atlayıp yanıma geldi. Tesadüf eseri bir sonraki sabah antrenmana çıktım ve etraftaki spor salonlarına baktım. Otel bir salon önerdi ve oraya gittiğimde Pau Gasol de oradaydı. Oraya sabah gitmiştim. Nadir rastlanan bir olaydı çünkü Pau asla çalışmak için sabahları uyanmaz! Memphis’ten gitmek istediğine dair konuşuyordu ve ben de “Birlikte oynasak harika olurdu.” dedim. Ona her zaman saygı duyuyordum, ailesini tanıyordum. Aylar sonra takım arkadaşı olacağımızı bilmiyorduk. Gerçekten de şans eseri.
Pau Gasol: Zamanlama garipti çünkü Kobe de o zamanlar mutlu değildi ve onun takaslanmasına yönelik haberler vardı. Ben de kariyerimde farklı yerlere gitmeyi hissettiğim bir dönemdeydim çünkü Memphis, eski takım sahibi Michael Heisley’in takımı satmaya çalıştığı ve yeniden yapılanmada geçirilen zor bir zamandaydı. Takımımın olmasını istediğim seviyeye gelemiyorduk. Bu yüzden de ailesiyle Barcelona’ya yaptığı ziyarette karşılaşmamız gerçekten de çok ilginçti. Birlikte oynasak ne iyi olacağına dair konuştuk fakat buna çok az ihtimal veriyordum çünkü beni Lakers’a asla takaslamayacaklarını düşünüyordum. Aklımın ucundan bile geçmiyordu. Gerçek olmak için fazla güzeldi. Tahmin edin ne oldu… Birkaç ay sonra bu gerçekleşti, yollarımız kesişti ve inanılmaz bir yolculukla şampiyonluklar kazandık. Hayat bu açıdan eğlenceli. Kobe beni yanında istediği için ve Dr. Buss’ın da bu konuda destekleyici olmasından dolayı minnettarım. O takasta emeği geçen bütün paydaşlara minnettarım çünkü gerçekten de NBA’deki kariyerimi değiştirdi, bana ikinci bir yaşam şansı sundu.
Mitch Kupchak: Lamar Odom serbestti ve o zamanlar finansal durumumuzun ne olduğunu tam bilmiyordum fakat pazarlık süreci zor geçmişti çünkü 2009’da yeni şampiyon olmuştuk. Teklif yaptık, sonra teklifi geri çektik ve kabul edilebilir gibi değildi. Eninde sonunda başka bir teklifle geri döndük ve Lamar da kabul etti. Şampiyon olduktan sonra Lamar’ı getirmesek işimiz zor olurdu. 2010 finallerinde Boston’a karşı oynadığımız 7. maçta bütün tantananın ortaasında Dr. Buss ile bir araya gelip gülümsediğimizi hatırlıyorum. İlk kim söyledi hatırlamıyorum fakat Lamar olayı ortaya çıktı ve pazarlık süreci her ne kadar zorlu olsa da o zamanlarda bunu başarmak harika bir histi. Birlikteliği ilk kurduğunuzda ne olacağını bilemiyorsunuz. Lamar’a ödediğimiz her şeyi sonuna kadar hak etti. Eşsiz bir yetenekti. Dramatik şekilde bir kez daha şampiyon olduk ve Dr. Buss’ın yüzündeki “Doğru kararı verdik.” bakışını hatırlıyorum.
Kobe Bryant: 2008’de Celtics‘e kaybettikten sonra Dr. Buss ile konuşmuştuk. Ona “Kötü hissediyorum, Celtics‘e kaybettik. Bir daha sana ve bu organizasyona asla bu acıyı yaşatmak istemiyorum.” dedim. O da “Onlara kaybetmek berbat hissettiriyor.” demişti. “Sana söz veriyorum, bir daha onlara kaybetmeyeceğiz.” dedim. İki yıl geçti ve onları yendik. Bu arada 7. maçtaki galibiyetin ardından sonuna kadar keyif aldık.
Magic Johnson: Lamar Odom’u kaybetmeye yaklaştığımızda Phil Jackson ve diğerleri beni aradı ve Dr. Buss’ın dinleyeceği tek kişinin ben olduğumu söylediler. O sıralar Hawaii’deydi. Onu aradım ve “Tekrar kazanmaya çalışıyoruz, senin de şampiyon olmaya bayıldığını biliyorum, bunun da anahtar parçalarından biri Lamar Odom. Onun gitmesine izin veremeyiz.” dedim O da “Biliyorum Earvin. Herkes arıyor fakat benim beklediğim arama buydu. Senin ne düşündüğünü direkt söyleyeceğini biliyorum.” dedi. Jerry West’i, Phil’i dinlerdi… fakat sonrasında doğrulamayı bende yapardı.
Dr. Buss’ı hürmetle anmak…
Dr. Buss, kendisine yakın olanlar tarafından aktarılan kalıcı bir miras bıraktı arkasında…
Derek Fisher: Dr. Buss her zaman inanılmaz seviyede bir tevazuya sahipti. Bana göre bu, kim olduğuna ve oyuncularının kendisi ve organizasyon hakkında iyi hissetmesini ne kadar önemsediğine dair her şeyi özetliyor – özellikle de Lakers‘ta benim kadar oynayanlar için. Sonsuza kadar hatırlayacağım olağanüstü bir deneyimdi.
Kobe Bryant: Sonlara doğru sadece eski günleri yad ediyorduk. Onu görmek gerçekten de güzeldi. Onunla konuşmak harikaydı, hala mizahi yönü duruyordu. Bu organizasyonda iki oğlu olduğundan bahsetti: Magic ve ben. Bunu duymak gerçekten de çok özeldi.
Magic Johnson: Ne ben ne de o böyle bir ilişki kurmamıştık kimseyle. 30 yılı aşkın süre boyuna ilişkimizi koruduk, her konuda, her kararda ona her zaman danıştım. Sürekli yaptığım işleri yapma sebebimden ve nasıl başarılı olacağımdan konuştuk. Onun hayatında nasıl bir konumda olduğuna dair konuştuk. Lakers hakkında konuştuk. Her şeyi konuştuk. İdolünüz, baba figürünüz ve en iyi arkadaşınızın tek bir kişide birleşmesi garip… Jeanie bana vefat ettiğinin haberini vermek için aradığında hayatımın en zor günlerinden biriydi. Birinin sizi veda etmek için aradığını düşünün. İkimiz de kim bilir kaç saat boyunca ağladık.
Pat Riley: Birkaç söz söylemek için söz verilmesi bile onur. Benim için çok özel biriydi. Gerçekten öyleydi. Bu tarz şeyleri benim yaşıma gelmeden anlayamıyorsunuz. Patronunuzdan daha fazlası olan bu tarz insanlar oluyor. Birçok açıdan bana yol gösterdi. Bana karşı her zaman klas davrandı. Bana bağırmadı, çağırmadı. Emir vermedi. Kazanmak istediğini biliyordum, takımın başındayken yaptıklarımdan tatmin olduğunu düşünüyorum. İşte, hayatta ve basketbolda benim için yol göstericiydi. Muhtemelen NBA tarihinin en iyi takım sahiplerinden biri. Jerry Buss’ı asla unutmayacağım. Asla ama asla. Onu ve ailesini seviyorum, verdiği fırsat için bugün bile minnettarım.
Kobe Bryant: Zor bir yıldı, zor bir gündü. Dr. Buss’ın vefatı insanların bu formayı giymenin ne anlama geldiğini anlamalarını sağlayacak. Sadece çıkıp basketbol oynamak değil, daha fazlası. Ligdeki başka bir takımdan bahsetmiyoruz. Daha fazla şey ifade ediyor ve bunun sebebi “o” adam ve onun getirdiği her şey. O konuşmayı yapmamın tek sebebi onun anısını ve mirasını onurlandırmak değildi, hepimizin onu onurlandırdığından ve mirasını geleceğe taşıdığından emin olmak istiyordum.
Pau Gasol: Anma töreninde ailesinin benden de konuşmamı istemesi benim için çok dokunaklı ve anlamlıydı. Dr. Buss’ın Lakers ve basketbol için, NBA için ne ifade ettiği hakkında konuşmak… “Girişimci”, “Doktor”… Bu oyunu ve bu ligi seven bizler için çok fazla anlam ifade eden tarihi bir figür.
Shaquille O’Neal: Onun için oynamak hayatımın en özel kısımlarından. Takaslandıktan sonra bile iletişimi koparmadık. Şehre döndüğümde birbirimizle görüşürdük. Dr. Buss, sonsuza kadar kalbimde olacak. Onun ismi her zaman hatırlanacak fakat burada (şorlarda) da olması büyük bir şey.
Jeanie Buss: Dr. Buss, öğretmen olmaktan mutluluk duyardı. Hayatında yapmak istediği şey buydu. Muhteşem bir zekası vardı ve emlak işinde şansı yaver gitti çünkü fırsatı görmüş ve her şeyi bir araya getirebilmişti, bu şekilde zenginliğini de oluşturdu. O bir öğretmendi ve insanları motive etmeyi biliyordu. Bir öğretmen, öğrencisini bağırarak susturmaz. Olay, o insandan alabileceğinin en iyisini almak. Babam, yeteneği görebiliyordu ve her insana nasıl yaklaşması gerektiğini, nasıl en yüksek verimi alabileceğini biliyordu.
Kareem Abdul-Jabbar: Bir takım sahibinin sadece oturup kazanacağı para hakkında düşünmesini doğru bulmuyorum. Dr. Buss tutkuya sahipti. Bill Sharman, Jerry West, Pete Newell gibi isimlerin büyük kararlar vermesine izin verecek yeteneği vardı. Diğer organizasyonlar bunu akıl edene kadar çok uzun zaman geçti. Elindeki fırsatı çok iyi değerlendirdi ve onun vizyonu basketbola da çok şey kattı. Onun için çalışmak güzeldi.
Jerry West: Hayattan keyif alan çok iyi bir insandı. Nereden geldiğimiz hakkında, eski hayatlarımız hakkında konuşurduk ve hayatlarımızda birçok benzerlikle karşılaşırdık. Yanlış hatırlamıyorsam babası kömür madeni işçisiydi. Sevdiğiniz insanla paylaşacağınız birçok kişisel şeyi birbirimizle paylaştık. Jerry, bana uzun süre boyunca inanan eşsiz bir insandı. Hayatımda onun kadar bana açık konuşan biri yoktu sanırım. Onun başarısı insanların, taraftarların onu sevdiği noktaya taşıdı. Benim de bu işin bir parçası olmam için verdiği fırsat için minnettarım. Onun gibi biriyle beraber çalışmak bana çok şey öğretti. Hayatının aşkı Lakers ve çocuklarıydı. Harika bir insandı ve ona çok değer verirdim.
Magic Johnson: Günümüzde ESPN’de “Spor Tarihinin En İyi Takım Sahipleri” filan konuşuluyor… Hadi ama, bu delice! Listede sadece o var! Neyi tartışıyıoruz? 10 şampiyonluk, sayısız kez Batı Konferansı Finali… ama hayır, biz konferans finallerinin filamalarını asmıyoruz. Her şey onun ellerindeydi. O, üst akıldı. Bugün herkes ona teşekkür etmeli. Günümüzde insanların kazandığı paralar… Geniş pencereden bakan ilk insan oydu ve bununla birlikte NBA’i bambaşka bir seviyeye çıkardı. Eşsiz bir insandı.
Jeanie Buss: Dr. Buss çok düşünceli biriydi. Bir sorunla karşılaştığında asla paniklemez, bağırıp çağırmazdı. Sistemli şekilde yaklaşırdı. Onun için çalışan insanlara güç verirdi ve sorunları çözerdi. Asla sesini yükseltmezdi ve bu, insanlara örnek oldu. Babamın çocukları vardı evet fakat Lakers, onun bebeğiydi. Lakers’ın, kazanarak oluşturduğu şeyin ve bunun topluma yansımasının devam ettiğinden emin olmak istiyordu. Bu yüzden karar aldığı zaman bana arkasındaki süreci anlatırdı, böylece kararın nasıl geldiğini ve neden buna inandığını bilirdim. Los Angeles’ta doğmamıştı ancak orası onun eviydi, orayı çok seviyordu. “Jeanie; Lakers, toplumu birbirine bağlayan şey ve kazanamadıklarında toplumun bir parçası olmaktan çıkıyoruz.” derdi. Sanki Lakers’ın sahibi taraftarlar gibiydi. Her yıl kazanamayabilirsiniz fakat onlara gurur duyacakları, bağlılık hissedecekleri bir şey vermek zorundasınız. İnsanlar bunun takımda süper yıldız bulundurmakla alakalı olduğunu düşündü fakat olay bu değildi, olay kazanmaktı. Sonrasında ise kazandığımız için insanlar süper yıldızları görürdü. İşte bu yüzden onun başarı formülünde büyük öneme sahipti bu. Bana bu başarı formülünün neden önemli olduğunu ve takımı kazanmaya odaklı tutmanın önemini anlattı. Ben de bunu yapmaya çalışıyorum.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!