Tanıklar Anlatıyor: Derrick Rose’un Lider Olduğu 2010-11 Chicago Bulls

16/Ara/22 12:17 Aralık 16, 2022

Bilal Baran Yardımcı

16/Ara/22 12:17

Eurohoops.net
derrick-rose-chicago-mvp
Nathaniel S. Butler/ Getty Images/ Ideal Image

Eurohoops Çeviri, talihsiz sakatlıkla yolu yarıda kalan 2010-11 Chicago Bulls kadrosunun hikayesini başrollerinden dinletiyor…

by Darnell Mayberry / Çeviri: Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı 25 Kasım 2019 tarihinde The Athletic‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Eğer Miami Heat Hollywood’u temsil ediyorsa 2010-11 Bulls da tamamıyla Chicago’ydu.

Heat efsanesi ve ezeli rakipleri Dwyane Wade, “Oynadığımız herhangi bir takım kadar mücadeleci.” diyor.

Heat forveti Udonis Haslem de “Onlara karşı ne zaman sahaya çıkarsak çıkalım fiziksel bir mücadele olacağını biliyorduk, eski tip bir Doğu Konferansı maçı gibi… O maçlardan sonra muhtemelen vücudunuz için buza ihtiyacınız olurdu.”

Ağrılar için buz. Bulls, bütün sezon boyunca kaybettiği maçlarda bile rakiplerine bunu yaşatmıştı.

Bulls o sezon 62 maç kazandı. Jordan sonrası dönemin zirvesiydi. Bir tanesi NBA Finalleri’ne çıkana kadar her Bulls kadrosunun karşılaştırılacağı takım onlar.

O Bulls takımı Chicago’daki insanların sevgisini kazandı, ligin geri kalanına da ilk yılındaki çılgın koçları Tom Thibodeau ile birlikte başı dik bir oyun sergileyerek sürpriz yaşattı. Boğucu savunmalarıyla maçları kazandılar, sahipsiz toplar için vücutlarını feda ettiler ve takım içinde bireyselliklerini kaybettiler. Takımda 22 yaşında, şehrin çocuğu durdurulamayan, zirvesinde Derrick Rose vardı.

O Bulls takımı, doğru oyuncularla doğru personeli doğru zamanda yakalamıştı. Kurdukları ve bugüne kadar devam eden bağ, onları takım arkadaşları ya da şehirlerine karşı yüz üstü bırakmayacaktı.

“Sadece koç olarak değil, asistan koç olarak da birçok harika takımın parçası oldum.”  diyor Thibodeau. “Fakat sadece gösterdikleri mücadeleden dolayı onları en üste koyarım. Bütün beklentileri karşıladıklarını, hatta belki de aştıklarını düşünüyorum. Bir takımı bu şekilde değelendirirsiniz.”

Serttiler. Birdiler. Rose’ları vardı. Thibs’leri vardı. Bençleri sağlamdı. Hem o gün hem de gelecekleri umutluydu.

Güçlü kalması beklenen, şöhretleri günleri geri getirmesi ve er ya da geç yedinci filamayı asması beklenen bir takımdı. Olmadı. Sakatlıklarla, sporun acı gerçeklikleriyle trajediyle son buldu.

Yine de sezondu ama…

Eski Bulls uzunu Carlos Boozer, “Spesifik olarak o sezon, Bulls’u tekrar resme kattı.” diyor.

Bütün yaptıklarıyla, temsil ettikleriyle o sezonun Bulls’u hala çok seviliyor ve böyle olmaya devam da edecek.

Kimse 2010-11 Bulls’u unutmayacak. İşte onların hikayesi.

ÇABA

Joakim Noah, pivot: K*çımız yırtılana kadar çalıştık.

Derrick Rose, oyun kurucu: Kimse bunu tam anlamıyla anlayamaz. Ne çalıştık ama… İnsanların bu takımdaki herkesin ne kadar işine odaklı olduğunu anladığını düşünmüyorum.

Taj Gibson, uzun forvet: Herkesin kanıtlayacak bir şeyi vardı. Herkes savunma yapmayı biliyordu fakat aslında sadece açtık ve kazanmak istiyorduk. Kazandığınız zaman en aşağıdan en üste herkesin kazandığını erkenden fark ettim. Mantalitemiz buydu. Birbirimizi besledik. Spor salonunda sıkı çalıştık. Sürekli spor salonundaydık.

Luol Deng, kısa forvet: Kimse istatistikleri için hırs yapmıyordu. Her şey maç kazanmaktan ibaretti. Sezon başında ne kadar iyi olduğumuzu ve fark ettik ve kazanmayı öncelik haline getirdik.

Ronnie Brewer, kanat: Şehir için kalbimizi ortaya koyduk. Kazanma tutkumuz çok yoğundu ve bunu şehir için yapmak istiyorduk çünkü hak ediyorlardı. Her şey şehir içindi, taraftarların bunu bilmesi gerekiyor.

Gibson: Chicago öncelikle harika bir taraftar grubuna sahip. Eğer mücadele ederseniz, yüreğinizi, terinizi ve gözyaşınızı ortaya koyarsanız ve takıma, organizasyona, şehre yardım etmek için elinizden geleni yaparsanız şehir de sizi hayatınızın geri kalanı boyunca sever.

John Paxson, basketbol operasyonları başkan yardımcısı: Heyecanlılardı. Bunun büyük kısmı Derrick’in şehirden gelen ve başarıya ulaşan bir çocuk olmasından geliyordu. Bence herkesin gururlandığı şey buydu. Karşımızda şehirden parlayan bir genç vardı ve takım artık uzun süre boyunca özel olacak bir seviyeye dönmüş gibiydi.

Üst üste 41 galibiyet alınan ve ilk turda elenilen sezonlardan sonra Bulls, 2009-10 sezonunun ardından Vinny Del Negro’yu kovdu. Organizasyonu uzun süredir asistan koçluk yapan, iki yıl önce Boston’da Doc Rivers’ın altında çalışan Tom Thibodeau’ya teslim ettiler.

Thibodeau’nun tek koçluk tecrübesi 26 yıl önce tek sezonluğuna Division II’dan Salem State ileydi. 25 yaşındaydı. Şimdi ise saygı duyulan bir NBA asistanı, pazardaki en gözde isimlerden biri ve Bulls organizasyonunun takımı tekrardan öne çıkarmak için güvendiği isim olmuştu. Thibodeau, söylenen kadar iyiydi de. O sezon Yılın Koçu ödülünü kazandı. Yazı birçok oyuncuyla birlikte Deerfield’taki Bulls antrenman tesisi Berto Center’da geçirdi. Oyuncular şut veya ağırlık antrenmanına gittiğinde Thibodeau ile saatler geçirirdi. Bu çalışmalar, onun da takımdan beklediği şeylerin temelini attı.

Paxson: O sezon Tom’u işe almadan önce birçok oyuncuya çalışmıştık. Vinny bizdeydi fakat bizim için o işin yürümediği açıktı. Tom’u araştırmaya başladığınızda onu daha fazla tanıyor ve hayatının basketbol olduğunu görüyordunuz. Hayatı buydu. Evli değildi. Onun işi buydu. Derrick ve diğer parçalarla birlikte yeterince yetenekli olduğumuzu düşünüyorduk. Onlara her gün koçluk yapacak, her gün öğretecek birine ihtiyacımız olduğunu hissettik. Geriye dönüp baktığımızda da Tom’un asistan koçluğundan da birçok hikaye duyuyorduk. Borcunu ödeyen ve kendisine fırsat verilen insanların söyleyecek bir şeyleri olur. Ona da bu fırsat verildi ve mükemmel bir yıl geçirdik.

Brian Scalabrine, yedek forvet: Mükemmelliği kurdu. O, bunun peşindeydi. Antrenmanlar hızlıydı, çok vakit harcamazdık. Top gelsin, herkes yerine geçsin. Eğer perdeden çıkarken topun kontrolünü kaybettiyseniz, baştan. Eğer kat yapmakta geciktiyseniz, baştan. Yüksek seviyede bir mükemmelliyetçilik vardı. Çok fazla 5’e 5 oynamazdık fakat detaylara çok önem veriyorduk. Bizden bunu istiyordu. Her antrenman mükemmel olmalıydı.

Gregg Popovich, San Antonio Spurs koçu: O bir savaşçı, rekabetçi ve savaşlarını kazanacak. Bunu derken savunmada belli standartları olacağından bahsediyorum. Talepkar olacak ve geri adım atmayacak. Genellikle de o savaşı kazanacak. Thibs hakkında en çok bunu hatırlarsınız. Herkesten işin özellikle savunma kısmında sonuna kadar mücadeleyi alır. Her pozisyonda yüreği orada olur. Bunu ondan duyarsınız. Bunu herkesten çok yaşıyor ve hissediyor.

Gibson: Her zaman bağırırdı fakat bu, onun sizi sürekli düşündüğünü göstermesinin bir yoluydu. Bunu fark ettim. Size bağırıyorsa sürekli onun aklındasınızdır. Sizi düşünüyordur. İstediğinizi yapmanıza izin verdiği ve ağzını açmadığı biri olmak istemezsiniz.

Paxson: Tom gerçekten de iyi bir liderlik gösterdi. Takımı mücadeleye sürükledi. Savunma yaptırdı ve bunları yapmak kolay değildir. Bizim de buna inanan ve bu yönde koçluk görmek isteyen oyuncularımız vardı. Tom da bu konuda çok iyi iş çıkardı.

Scalabrine: Teknik kısmına inmek istiyorsanız -ki sizin için çok keyifli bir hikaye olmaz bu- Thibodeau o yıl pick&roll’larda ilk kez “downing” veya “icing” taktiklerini kullanmıştı. Guardlar bununla ilk kez karşılaşıyordu ve ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Günümüzde yıldızlar pick&roll’larda ice’ı direkt çözüyor fakat o zamanlar bu yeniydi. Bir şeyler deniyorduk. Taj Gibson adam değişiyordu ve bu çok görülen bir şey değildi. Savunmada yenilikçiydik. Zamanın ötesindeydik. Fizikli ve güçlüydük.

Brewer: Koç Thibs, “Evet, çok yetenekliyiz fakat maçları yetenek kazanmaz. Sıkı çalışma ve adanma maçları kazanır.” felsefesini oturtmakta çok iyiydi.

Kyle Korver, yedek forvet: Bize sertlik mantalitesini yerleştirdi.

Deng: Thibs geldiğinde detaylara önem veren harika bir savunma koçu olduğunu biliyorduk sadece. Koçluk tarzının nasıl olacağını bilmiyorduk. Ne bekleyeceğimizi bilmiyorduk fakat sadece kazanmak istiyorduk. Kaybetmekten bıkmıştık.