by Berkay Terzi / info@eurohoops.net
NBA’de hemen hemen her takım ilk 41 maçını tamamladı ve böylelikle normal sezonun ilk yarısını geride bırakmış olduk.
Bu birkaç aylık süreçte birbirinden etkileyici bireysel performanslar ortaya çıktı ve sezon ödüllerinde yarışmacılar yavaş yavaş belirginleşmeye başladı. MVP yarışında yaklaşık 5 oyuncu savaşırken Altıncı Adam veya Yılın Koçu gibi ödüllerde de birden fazla isim ortaya çıkıyor.
Yazıya geçmeden önce şunu hatırlatmakta yarar var: Bu yazı, sezonun ilk yarısının ödüllerini içermekte. Yani, “sezon sonunda ödülü kim kazanır” tahmininden ziyade “lig bugün bitseydi ödül kime giderdi” sorusu mevcut.
Eurohoops Fırın, NBA’de sezonun ilk yarısının ödüllerini dağıtıyor.
Yılın Çaylağı: Paolo Banchero
2022 NBA Draftı’nın 1 numarası, neden ilk sıradan seçildiğini kanıtlarcasına oynuyor. Geçtiğimiz hafta birkaç maçlık süreçte çaylak duvarına çarpmış olsa da son maçlarda kendini toparladı ve etkileyici performansına devam ediyor. Paolo Banchero, henüz 20 yaşına yeni girmiş olmasına rağmen ligin kaliteli hücum güçlerinden birisi olmayı başardı.
Fiziği ve uzunluğu, topla hareket etme becerisi, ikili oyun yönlendirme ve pasör potansiyeli, skorer yetenekleri derken ortaya komple bir paket çıkıyor. Şu ana kadar 21.2 sayı – 6.9 ribaunt – 3.9 asist ortalamalarıyla mücadele eden İtalyan yıldız, şimdiden kendini draft sınıfının diğer üyelerinden ayırmayı başardı. Paolo Banchero ile aşık atabilecek tek oyuncu Indiana Pacers çaylağı Bennedict Mathurin’di. Ancak o da her maç 20 sayının üzerine çıktığı dönemi geride bıraktı ve ufak bir düşüş yaşadı.
Mathurin, bir çaylağa göre hala etkileyici ve olgun bir basketbol oynasa da, Paolo Banchero sahaya çok daha farklı şeyler katıyor. Mathurin, Pacers hücumlarında bir bitirici olarak oynarken, Banchero ise Magic hücumlarını yönlendiren kişi oluyor. Bu yüzden ilk sıra seçimin yaptığı ve vadettiği şeyler çok daha özel.
Yılın Savunmacısı: Brook Lopez
NBA’de bu sezon Yılın Savunmacısı yarışı ilginç bir biçimde seyrediyor. Neden mi? Çünkü alışık olduğumuz isimlerin hiçbiri yok. Kawhi Leonard’ın gidişine zaten bir süre önce alışmıştık. Ancak Draymond Green, Giannis Antetokounmpo, Rudy Gobert gibi her sezon adından söz ettiren savunmacıların hiçbiri öne çıkmıyor. Bu yüzden 2022-23 sezonunda yarışı kazanacak kişi, muhtemelen bu ödülü ilk kez evine götürecek.
Bana kalırsa, bu ödülü evinde sergileyecek kişi Brook Lopez. Geçen sezon sakatlığı sebebiyle yalnızca 13 maça çıkabilen deneyimli uzun, “artık toparlanamaz” diyen herkesi yanılttı. 34 yaşındaki pivot, sakatlık öncesinden bile daha iyi gözüküyor. P&R’de drop savunmasındaki başarısı, uzunluğu ve elit zamanlamasıyla çember savunmasına etkisi, pota etrafındaki caydırıcılığı… Bunlar zaten bildiğimiz şeyler. Ancak bu sezon bunları gözümüze soka soka yapıyor ve takdir etmemek elde değil.
Yarışta Lopez’in hemen ensesinde beliren isim Memphis Grizzlies‘tan Jaren Jackson Jr. Fakat sezona sakat girdiği için 41 maçta yalnızca 24 kez parkeye çıkabildi. Az sayıda maça çıkmış olması ve hala devam eden faul problemi, Jaren Jackson’ın elini bir miktar zayıflatıyor.
En Çok Gelişen Oyuncu: Shai Gilgeous-Alexander
En Çok Gelişen Oyuncu (MIP), genelde sezon başında tahmin edilmesi en güç ödüllerden birisi olur. Bu sezon EuroBasket performansının ardından Lauri Markkanen’den çıkış bekleniyordu ama asıl tahmin edilemeyen şey, Shai Gilgeous-Alexander’in performansı oldu. Sayı ortalamasını 30.9’a, şut yüzdesini %51’e yükselten Shai, bunun yanına 5.6 asist, 1.6 top çalma ve guard olmasına rağmen 1.1 blok ekledi.
Bu sezonki yarış, bu iki isim arasında geçecek gibi duruyor. Tam bu noktada, her sezon düştüğümüz ikilem bir kez daha ortaya çıkıyor. Markkanen, geçen sezon sıradan bir ilk beş oyuncusuyken bu sezon belki de All-Star yedeklerinde yer bulacak. Shai ise geçen sezon All-Star seviyesinin bir altında yer alıyordu. Bu sezon ise süper yıldız gibi oynuyor. Bu iki gelişim arasından hangisi daha değerli?
Ben bu noktada Shai’nin tarafındayım. Markkanen’in oyun olgunluğu ve ilerlemesi çok değerli olsa da, kullandığı top sayısının artmasıyla da doğrudan ilişkisi var. Shai ise geçen seneye kıyasla 4 top daha az kullanıyor, topu elinde 1 dakika daha az tutuyor. Buna rağmen pozisyon verimliliği inanılmaz şekilde arttı. Top kullanma sayısında bir artış olmamasına rağmen sayı ve yüzde artışı tek kelimeyle müthiş.
Bana kalırsa, yıldız adayıyken süper yıldıza evrilmek, ilk beş oyuncusuyken All-Star’a evrilmekten çok daha zor bir olay. Geçtiğimiz sezonda Morant, Ingram, Randle gibi oyuncular ödülü evine götürürken temel mantık buydu. Bu yüzden sezonun ilk yarısı özelinde Shai’nin ödülü alması gerektiğini düşünüyorum. Ancak ödülü Lauri alırsa kimsenin buna itiraz edebileceğini sanmam.
Yılın Koçu: Jacque Vaughn
Brooklyn Nets, ilk 7 maçta alınan 5 mağlubiyetin ardından Steve Nash’e kapıyı gösterdi ve takımı devralması için Jacque Vaughn’un kapısını çaldı. Vaughn, takımın başına ilk geçtiğinde geçici bir çözüm gibi gözüküyordu. Ancak kısa sürede ibre tersine döndü. Brooklyn’i bundan sonraki 32 maçta 25 galibiyete taşıyan Vaughn, sahanın her iki tarafında da elindeki malzemeyi müthiş kullandı.
Hücumda Steve Nash yönetimindeki dağınık Brooklyn Nets gitti, artık topu daha iyi paylaşan ve rollerin daha net çizildiği bir Brooklyn geldi. Ben Simmons’ı hala daha agresif, daha aktif kullanabileceğini düşünsem de burada iş koçtan çok oyuncunun mentalinde bitiyor sanki. Savunmada da switch temelli bir kurgu oturtmayı başardı ve takımı ortalama üstü bir düzeye çıkardı. Kevin Durant, Golden State zamanlarından beri ilk kez çember korumasında bu kadar etkili oldu. Steve Nash’in ayrılığı takımın savunma çabasına pozitif etki yaptı, bu bir gerçek. Ancak Vaughn’un payı da bunda çok fazla.
Üstelik Vaughn görevi devraldığında Brooklyn Nets’in ne kadar kaotik bir ortama sahip olduğunu da unutmamak gerek. Çok kısa sürede takımın atmosferini 180 derece döndürdü ve şu anda son 19 maçının 17sini kazanan bir Brooklyn izliyoruz. Jacque Vaughn, bu sebepten ötürü sezonun ilk yarısında ödülün mutlak sahibi. Plase aday ise Sacramento Kings‘ten Mike Brown.