by Zach Lowe / Çeviri: Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net
Eurohoops’un deprem felaketinden etkilenen vatandaşlarımız için düzenlediği açık arttırmaya buraya tıklayarak katılabilirsiniz.
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 7 Şubat 2023 tarihinde ESPN‘de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
NBA’de tüm zamanların sayı kralı olmadan yaklaşık bir hafta kadar önce LeBron James, Brooklyn’deki Barclays Center’da bir duvara yaslanırken kendisinin adının neden NBA tarihinin en “saf skorerleri” tartışmalarında anılmadığını düşünüyordu.
Medya ve taraftarların diğer daha çok Kobe Bryant, Kevin Durant, James Harden, Carmelo Anthony gibi diğer süper yıldızlara “saf skorer” anlatısında odaklanmasını kabullenmiş miydi? James’in bir zamanlar “skorer” kelimesiyle ilişkisi çelişkilerle doluydu. Zaman zaman çoğu rakibini özellikle verimlilik açısından çoğu sayı istatistiğinde geride bıraksa da bu tanımı red bile etti.
“Hala sevmiyorum.” diyor James, rekoru kırmasına günler kala “skorer” yakıştırması için. “Sadece skorerliğe sıkıştırılması hoşuma gitmiyor. Her zaman ilk önce pası önceleyen, herkes için hayatı kolaylaştıran bir oyuncu olmaktan gurur duydum.” James’in “skorer” damgasını küçümseyerek reddetmesi onun bu tartışmanın dışında kalmasında rol oynamış mıydı?
HBO’da yayınlanan “The Shop: Uninterrupted”ın 2022’de yayınlanan bir bölümünde “en iyi skorer” tartışmalarında anılmamasından şikayetçi oldu. Şimdi ise tarihe geçmenin kıyısındayken geride kaldığını hissediyor mu? Umurunda mı?
“Görüyorum ve gülüyorum,” diyor James, ESPN’e. “Basketbol oynamış en iyi skorerlerden bahsederken benim adım hiç geçmiyor.” diyor ve duraksıyor.
“Artık başka seçenekleri yok,” diyor. “Hiç yok.”
James, en azından yarı saha hücumunda kendisiyle özdeşleşmiş olan bir imza hareketi olmadığı için insanların onu “skorer” olarak tanımlamayabileceği fikrini kabulleniyor. James’in o an ne gerektiriyorsa ona yönelik bir oyun oynayan skorer olması toplum olarak onu “skorer” olarak tanımlamamamıza yol açmış olabilir.
Attığı bütün adımlar bilinçliydi. “Her zaman gelişmeye ve hiç zayıf karın bırakmamaya çalıştım.” diyor James. “Savunmaların beni savunma tarzına bağlıydı biraz: Tamam, bu konuda gelişeyim ki daha da savunulamaz olayım.”
James’in büyük maçlarda en çok karşılaştığı rakiplerden biri olan Iguodala, James’in 2011 yılında Miami Heat formasıyla Dallas Mavericks‘e karşı kaybettiği final serisinden, o dip noktasından hücumuna sırtı dönük oyun, perde, kat gibi etkenler ekleyerek çıkmasına hayranlık duyuyor.
“O mağlubiyetten sonra adil bile değildi.” diyor Iguodala. “Geri döndü ve çok kızgındı. Bambaşka bir seviyeye çıktı.”
Fakat hala James’in imza hareketi bir savunma hamlesi: Cleveland Cavaliers ile Golden State Warriors arasında oynanan 2016 NBA Finalleri 7. maçından Iguodala’ya yaptığı takip bloğu. O maçın “büyük şutu” James’e değil, 53 saniye Stephen Curry’nin üzerinden yolladığı üçlükle Kyrie Irving’e ait. James’in herkesin ellerinin titrediği, gerginliğin hat safhada olduğu son çeyrekte Cleveland’ın attığı son 18 sayının 11’ini attığı gerçeği bir şekilde unutuluyor. O 12 dakika susmayan bir çığlık gibi izleyenlerin kafasını alt üst etmişti.
“Kıran kırana geçen bir boks maçıydı.” diyor James. “O maça dair her şeyi hatırlıyorum. O çeyrekte takımın attığı 18 sayının 11’ini attığımı söyleseniz kimse inanmaz.”
Belki de James’in herkese üstün gelen gücüyle istediklerini yapması için aynı seviyede ustalık ve kurnazlık gerektirmemesi bu durumu oluşturmuştur.
“Alan yaratmak için dribbling ve ayak hareketlerinden oluşan bir yetenek setine bel bağlamıyor.” diyor James ile Cleveland’da üç sezon takım arkadaşlığı yapan Kyle Korver. “Şutu öncesinde yaptığı çok fazla hareket yok. Bence insanlar bu yüzden onu ‘skorer’ kategorisine koymuyor. Artık bunu yapmak kolay değil, değil mi?”
“Estetik var.” diyor o seride başlarda James’i savunan Harrison Barnes. “Kyrie turnikesi izlerken sanatı görüyorsunuz.”
James, 2008 Konferans Finalleri’nin 7. maçında Boston Celtics‘e karşı 45 sayı attığında Barnes lisedeydi, bir arkadaşının evinde maçı izliyordu. Barnes resmen mest olmuştu. “Skorer olmadığı söylenen bir adam… Wow.” diyor Barnes. Bir yıl önce de James, savunmasıyla öne çıkan Detroit Pistons‘a karşı Konferans Finalleri’nin 5. maçında üst üste 25 sayı atmıştı.
James’in skorerliğiyle en çok bağdaşan maçı muhtemelen 2012 yılında Boston deplasmanında elenme tehlikesi yaşarken oynanan ve Dwyane Wade ile Chris Bosh’la oluşturduğu “büyük üçlü”nün dağılmasını engelleyen 45 sayılık performansı. “Karar anları geldiğinde skor motorunu çalıştırır ve neredeyse içgüdülerine karşı gelecek şekilde ne gerekiyorsa onu yapardı.” diyor James’e Miami’de koçluk yapan Erik Spoelstra.
İçgüdülerine karşı gelecek şekilde… James, geçtiğimiz günlerde tarihin asist krallığında Steve Nash’i geride bırakarak dördüncü sıraya yükseldi. Pas atmaktan aldığı keyif kadar hiçbir şeyden keyif almıyor.
“Onun hakkında düşündüğünüzde gerçekten de sayıdan çok pasörlüğe odaklanan, muhteşem bir pasör olan ‘point forvet’ görüyorsunuz.” diyor James’e karşı finallerde çokça kez rakibe koçluk yapan Steve Kerr. “Bir de yanında tüm zamanların sayı kralı olacak… İnanılmaz.”
2012’deki o başyapıtta Miami, Boston’ı farklı mağlup etmişti. O maçta efsanevi bir son saniye basketine ihtiyaç kalmamıştı. James’in kariyerinde bunlardan da çok var. Bazıları Toronto Raptors, Chicago Bulls gibi James’in takımlarının zaten elemesi beklenen takımlara karşı playoffun erken zamanlarında geldi. Bir diğeri ise Cavaliers‘ın kaybettiği bir konferans finalindeydi: 2009 yılında serinin 2. maçında Orlando Magic‘e karşı attığı buzzer-beater.
James’e göre birçok insan onun kariyerinin “en büyük şutu”nu 2014’te Miami forması giyiyorken All-Star arasından hemen önce oynanan Golden State maçındaki maç kazandıran üçlüğü olduğunu düşünüyor. James için ise kariyerinin en büyük şutu anın büyüklüğünü geride bırakırsak normal bir şut: 2013 Finalleri’nin 7. maçında 27 saniye kala Miami’yi San Antonio Spurs karşısında 93-89 öne geçiren orta mesafesi.
Çok normal bir basket gibi görünüyor. Kawhi Leonard, James’e alan bırakıyor. James de şutu kaldırıyor. O maçta James 12/23 isabetle 37 sayı atmıştı.
“Tam olarak sağ dirsekte,” diyor James. “O şut kariyerimin en büyük şutu çünkü o seri boyunca beni şut atmaya zorladılar. Seri boyunca şutuma güvenimin bir nebze kırıldığı anlar da oldu. O şutu atabilmek büyüktü. Gerçekten büyüktü.”
Gregg Popovich ve Spurs aynı stratejinin daha da abartılı halini 2007 yılında James ve Cavaliers’ı süpürdükleri seride kullanmıştı.
“Kariyerinin başlarında savunmalar ona bu şutu veriyordu.” diyor Spoelstra. “Günün sonunda şampiyonluk kazandırdığı şut da bu oldu.”
Kerr, 2013’teki o 7. maçı koçluk yapmaya hevesli bir taraftar olarak izlemişti. “Hala o serinin kariyerinde önemli bir rol oynadığını, o şutun da belirleyici anlardan biri olduğunu düşünüyorum.” diyor Kerr. “İzlerken ‘has*iktir, işler artık farklı’ diye düşünmüştüm. Eğer şutuna da güveniyorsa kendinizi kollayın.”
James’i savunma konusunda çokça tecrübesi olan Shane Battier sağ forvetteydi. “Kariyerinin başlarında şut atamıyordu.” diyor Battier. “Ona boşluk verirdim ve işe yarardı. Şut atmayı öğrendiğinde ‘Aman Tanrım, Aman Tanrım! Lig bitti!’ olmuştuk.”
Genellikle James’in skorerliği yerine başka büyük olaylarla hatırlanan üç final maçı, James’in tarihteki herkesten çok sayı atacak seviyede çeşitli bir skorere dönüşme yolculuğunu kısa ve öz biçimde açıklıyor. Bu maçlar altı yıl içinde, iki farklı organizasyonda, farklı savunma şemalarına sahip çok farklı takımlara karşı oynandı.
2013 NBA Finalleri 6. maçı
Leonard’ın üzerinden attığı şampiyonu belirleyen şutun olduğu maçtan bir maç önce 2013 Heat kadrosu sezonunu kurtarmak için oynuyordu. James, neredeyse aynı şut fırsatı gelmesine rağmen skor 89-89’ken kullanmamayı seçmişti.
James, bu pozisyondan normal sürenin sonuna kadar iki top kaybı yaptı. Zaman zaman tecrübesiz gözüktü. Şimdi ise James o klibi izliyor ve kararının sebebini açıklıyor.
“Çembere baskı kurarak turnike bulmak veya hakemlerin faul çalması için baskı oluşturmak istedim.” diyor. “Şutu atmadım. Olabilecek en iyi şutu bulmak istiyordum ve o an o şutu atmak için dengemin olmadığını, ayaklarımı kurmadığını düşündüm. Fakat eğer o ana geri dönebilseydim şuta kalkardım.”
O maç başka birinin şutuyla hatırlanıyor: Ray Allen’ın beş saniye kala geriye doğru adımlayarak attığı maçı beraber getiren üçlüğü. O şut basketbol tarihinin en büyük, en çok sonuç doğuran şutlarından biri. O şuttan 15 saniye önce ise James, farkı ikiye indiren üçlüğü atmıştı.
“Kimse o şutu hatırlamıyor.” diyor Battier. “O üçlük her şeydi. Belki de NBA tarihinde değeri en az verilen üçlük, NBA tarihinin en büyük üçlüğünden hemen önce atıldı.”
James o maçta 16’sı Miami’yi çift haneden döndürdüğü son çeyrekte 7/11 isabetle olmak üzere 32 sayı attı. Normal sürenin sonu ve uzatmada Miami’nin attığı son 38 sayının 29’unda James ya sayıyı atan ya da asisti yapandı. Birbirinden farklı skorer yeteneklerinin karışımı belki de tarihi bir skor patlamasının yaşandığından haberdar olmamızı engelliyordu. İkili oyunlarda hem perdeyi yapan hem de topu yönlendiren olarak sayı attı, Leonard’a karşı sırtı dönük şutu soktu, Boris Diaw’a karşı geçiş hücumunda faul çizgisinden birebir oynadı… James, tekil ve unutulmayacak bir şut olmadan unutulmayacak bir skorer maçı oynadı.
“Sahanın her yerinden harika bir skorer olabilir.” diyor Battier. “O noktada ona karşı bir savunma planı yapmayı hayal bile edemiyorum. Hiçbir çare yok. Bütün çözümler yanlıştı. Sahanın her yerinden bunu başarabilen bir skorer gelmiyor aklıma, belki Larry Bird? Michael Jordan bile böyle değildi. Kareem bile böyle değildi.”
Savunmada ise James sahanın her yerindeydi. Tony Parker’a baskı yaptı, çember korudu, pas kanallarına tehdit oluşturdu… Açlığı ve çaresizliği sarsıcıydı. Bu sekansların büyük bölümü dördüncü çeyreğin başlarında bir smacın ardından James’in saç bandının düşmesiyle başladı.
“Şu adama başka bir saç bandı verin’ diye düşündüğümü hatırlıyorum.” diyor o zamanlar San Antonio’da oynayan Danny Green. “Sanki ekstra güçleri olmuş gibiydi.”
James’in ve Miami koç ekibinin oyuncunun sırtı dönük oyununu geliştirmek için harcadığı çabaya dair pek çok şey yazıldı, çizildi. Fakat James, bir perdeci olarak gösterdiği gelişimden de gurur duyuyor ve o epik 6. maçtaki bir smacını hatırlayarak gülümsüyor.
“Perde yapmak onun için fedakarlık demekti.” diyor Spoelstra. “Bu bizim için Wade ve James’i aynı anda aksiyona sokabilme fırsatıydı. Her büyük oyuncu topun elinde olmasına alışıktır. Genelde en çok o şekilde rahat olurlar. Sanırım Dwyane bunun LeBron için bir fedakarlık olduğunu fark etti ve minnettarlık duydu. LeBron da bence bir çırpıda ligdeki en tehlikeli devrilen oyuncusu oldu.”
“Her gün bunun üzerine çalıştık.” diyor James. “Fiz (eski Heat asistan koçu David Fizdale) ve Spo benimle perde açıları üzerine çok çalıştı. Savunmaların beni ve Wade’i boyalı alanın dışında tutmak isteyeceklerini biliyorlardı. İkimizle de savunmacıların perdenin altından geçemeyeceği açılardan perde yapmak konusunda çalıştılar. Pozisyonsuz bir basketbolcu oyuncusuna dönüşmem de o zaman oldu. Spo bunu bana anlattı ve ‘Senin sayende pozisyonsuz basketbol oynayacağız’ dedi. İkili oyunlarda her zaman topun elimde olmasına gerek olmadan da verimli olabileceğimi biliyordum.”