by Melikşah Bayrav / info@eurohoops.net
Turkish Airlines EuroLeague normal sezonunun 34. ve son hafta müsabakasında temsilcimiz Anadolu Efes, sahasında ağırladığı AS Monaco’yu 87-72 mağlup etti. Böylelikle temsilcimizin hayal kırıklığı yaratan EuroLeague sezonu, galibiyetle noktalanmış oldu.
EuroLeague’de son 2 yılın şampiyonu Anadolu Efes, Avrupa basketbolunda son yıllara damgasını vuran takımların başında geliyor.
Geçtiğimiz sezon finalde Real Madrid‘e karşı gelen şampiyonluğun ardından Efes‘te yeni sezona dair birçok belirsizlik vardı. Öncelikle takımın süper yıldızı Vasilije Micic’in NBA yolcusu olacağına dair iddialar epey artmış durumdaydı, sözleşmesinde NBA çıkış opsiyonu yer alan Shane Larkin’in durumuyla alakalı da belli başlı belirsizlikler vardı.
Efes‘te asıl soru işareti ise uzun rotasyonundaydı. Artık yaşları ilerleyen Tibor Pleiss ve Bryant Dunston ikilisinin kontratları, sezon sonunda bitiyordu. Adrien Moerman ve Chris Singleton ikilisinin ise takımdan ayrılmalarına kesin gözüyle bakılıyordu.
Bu noktada Anadolu Efes’in önünde iki yol vardı: Ya Efes kadroda büyük çapta bir revizyona gidip yeni bir maceraya adım atacaktı, ya da yeni eklemeler yapıp mevcut yapıyla Three-peat için yola çıkacaktı. Vasilije Micic’in NBA’de aradığı fırsatı bulamayıp takımda kalmasıyla birlikte temsilcimiz, ikinci seçeneği tercih etti.
Öte yandan takımda flaş bir gelişme daha yaşandı. Gelen üst üste 2. EuroLeague şampiyonluğundan kısa bir süre sonra Anadolu Efes, EuroLeague’in en büyük yıldızlarından biri olan Will Clyburn ile sözleşme imzaladığını açıkladı.
Böylelikle Vasilije Micic, Shane Larkin ve Will Clyburn gibi 3 çok büyük çapta yıldızı bir araya getiren Efes, kadronun uzun rotasyonundaki emektar parçaları Tibor Pleiss ve Bryant Dunston‘la da sözleşme yeniledi. Bu süreçte kadronun emektarları James Anderson, Krunoslav Simon, Adrien Moerman ve Chris Singleton’la yollar ayrılırken yerlerine ise Ante Zizic, Amath M’Baye ve Achille Polonara gibi eklemeler yapıldı.
Yeni yıldız üçlüsüyle birlikte Anadolu Efes, kağıt üzerinde EuroLeague tarihinin hücum potansyeli en yüksek kadrosu olarak görülüyordu. Ergin Ataman’ın özgürlükçü sistemiyle birlikte Efes, taşların yerine oturmasıyla birlikte Three-peat için çok büyük bir şansa sahip olabilirdi.
Evdeki hesabın çarşıya uymayacağı ise kısa süre içerisinde belli oldu.
Sezonun ilk yarısında Shane Larkin’den sakatlığı nedeniyle faydalanamayan koç Ergin Ataman’ın ekibi, kadronun yeni yüzlerinden de bir türlü istikrarlı katkı alamadı. Ayrıca yaşanan çok ciddi savunma problemleri, Efes’in ligin en istikrarsız takımlarından biri haline gelmesine yol açtı.
Sonuç olarak Three-peat hedefiyle başlanan sezonda Anadolu Efes, büyük hayal kırıklığına yol açarak ilk 8 sıranın dışında kaldı ve sezon başında kimsenin kolay kolay tahmin edemeyeceği şekilde beklenenden çok daha erken elendi.
Eurohoops Fırın, bugünkü serisinde Anadolu Efes’in hayal kırıklığı yaratan EuroLeague sezonuna bakış atıyor ve elde deilen başarısızlığın nedenlerini 4 farklı madde içerisinde açıklamaya çalışıyor.
1- 3 Yıldız, 1 Doğru Eder Mi?
EuroLeague’de son 2 sezonun şampiyonu Anadolu Efes, bilindiği üzere Avrupa basketbolunda son yıllara damgasını vurdu. Hatta bu süreçteki en dominant basketbolunu 2019-20 sezonunda oynayan Efes, eğer o sezon COVID-19 nedeniyle yarıda kalmasaydı üst üste 3 kez EuroLeague şampiyonluğuna ulaşıp modern EuroLeague tarihinde bir ilki başarabilirdi. Ortaya başarılarla dolu bu tablonun çıkmasındaki en büyük faktörlerin başında ise koç Ergin Ataman’ın özgürlükçü hücum kurgusu geliyordu.
Ergin Ataman dönemindeki Anadolu Efes, bilindiği üzere son 5 yıldır kadrosunda Shane Larkin ve Vasilije Micic gibi iki büyük yıldız oyun kurucuyu bulunduruyor. Avrupa’nın en büyük yıldızlarından biri olan Larkin’i ve Zalgiris‘ten sırf daha büyük bir rol edinmek istediği için ayrılan Micic’i aynı beş içerisinde son derece verimli şekilde kullanabilmek, her koçun yapabileceği türden bir iş değil.
Koç Ergin Ataman, topu domine etmeyi çok seven bu ikiliden düzenli olarak büyük katkı almayı başarabildiği için Avrupa basketboluna damga vuran bir hücum kurgusu inşaa edebildi.
Sahada topla sınırsıza yakın bir karar verme özgürlüğüne sahip olan Larkin – Micic ikilisi, zamanla topsuz oyunda da çok büyük gelişim göstererek müthiş bir ikili oluşturdular. Bu noktada Micic’in top Larkin’in elindeyken nerede ne yapması gerektiğini çok iyi bilmesi, Larkin’in de top Micic’in elindeyken ne yapması gerektiğini çok iyi şekilde kavramasıyla birleşince ortaya skor potansiyeli çok yüksek bir hücum kurgusu çıktı.
Bu noktada Rodrigue Beaubois, Krunoslav Simon, Adrien Moerman, Sertaç Şanlı, Chris Singleton, James Anderson ve Tibor Pleiss gibi oyuncular, topsuz oyundaki verimlilikleriyle Larkin – Micic ikilisini yıllarca en iyi şekilde tamamladılar. Böylelikle Shane Larkin ve Vasilije Micic ikilisinin topla üst düzey becerileri, kendilerini en iyi şekilde tamamlayan yan parçalarla birleşince Anadolu Efes, Avrupa basketbolu tarihinin gelmiş geçmiş en iyi hücum takımlarından birine dönüştü.
Efes’in hücum kurgusuna dair sorunlar ise aslında bu sezon değil, geçtiğimiz sezon baş göstermeye başlamıştı. Her ne kadar geçtiğimiz yıl üst üste 2. kez EuroLeague şampiyonluğuna ulaşsa da temsilcimiz, hücumda eski görüntüsünden çok uzaktı. Playoff ve Final Four’da oynadığı toplam 6 maçta 1 kez bile 80’li sayıları göremeyen Efes, tahmin edilenden ziyade hücumuyla değil, savunmasıyla kupaya uzandı.
Temsilcimizin hücumda sorun yaşamasına neden olan 1 numaralı faktör ise yan parçalardan beklenen skor katkısının bir türlü gelmemesiydi. Krunoslav Simon ve Rodrigue Beaubois ikilisinin yaşadıkları sakatlık problemleri, 4 numarada Chris Singleton ve Adrien Moerman’ın formsuzluklarıyla birleşince Efes hücumu, neredeyse tamamen Larkin ve Micic ikilisinin birebirlerine kalmıştı. Buna karşın savunmada çok sağlam duran temsilcimiz, bir şekilde kupaya uzanmayı başarmıştı.
Bu sezon ise Larkin – Micic ikilisinin yanına Will Clyburn’ün eklenmesi, kağıt üzerinde Efes’in hücum potansiyelini epey arttırıyordu. Buna karşın basketbolda işler kağıt üzerinden değil, sahada yürüyor. Sezonun ikinci yarısını yan yana oynayan Larkin – Micic – Clyburn üçlüsü, 2 maç dışında (Olimpia Milano, Virtus Bologna) beklenen verimlilik düzeyinin epey uzağında kaldılar.
Bu noktada bence Will Clyburn’ün takım içerisindeki rolüne bakmamız lazım. 5 yıllık CSKA Moskova sürecinde Will Clyburn, takımının en önemli skor opsiyonlarından biri olmasına karşın topu sürekli domine eden bir isim değildi. Genellikle oynanan aksiyon esnasında zayıf tarafta bekleyen ve pas trafiğinin sonucunda topla buluşup ceza atışını atan veya çembere atak eden Clyburn, bunun yanı sıra avantajlı olduğu eşleşmelerde sıkça sırtı dönük atak ederek kendisine skor opsiyonu yaratırdı.
ABD’li yıldızın Efes’teki rolü ise CSKA dönemine kıyasla çok daha farklı oldu. Shane Larkin’in sağ elinden yaşadığı sakatlık nedeniyle sezonun ilk yarısını kaçırması, hücumda işlerin Micic ve Clyburn’ün etrafında ilerlemesine sebebiyet verdi. Böylelikle CSKA döneminden farklı olarak topu neredeyse bir oyun kurucu kadar sık domine etmeye başlayan Clyburn, bir anlamda Larkin’in yokluğunda Larkin’in rolüne soyundu.
Shane Larkin’in takıma dönmesiyle birlikte Larkin – Micic – Clyburn üçlüsü arasındaki uyum sorunları baş göstermeye başladı. İlk yarıda topu sürekli domine eden ve bir süre ligin sayı krallığının zirvesinde yer alan Clyburn, artık haliyle topla daha az oynamaya başladı. Bu durumun ABD’li yıldızın tadını epey kaçırdığı ise, Efes’in Basketbol Süper Ligi’nde Galatasaray NEF’i mağlup ettiği karşılaşmada ortaya çıktı.
Maç içerisinde kullandığı top adedinden şikayetçi olan ABD’li yıldız, koç Ergin Ataman’ın yanına giderek ‘Koç, oynamama izin ver’ dedi. Larkin’in sakatlığı nedeniyle forma giyemediği süreçte topu sürekli domine eden Clyburn, topla daha az oynadığında ise mutsuzluğunu açık şekilde ifade ediyordu.
Bu noktada Larkin – Micic – Clyburn üçlüsünün daha verimli işleyebilmesi için koç Ergin Ataman tarafından daha farklı formüller denenebilir miydi? Bana kalırsa bu sorunun cevabı bariz şekilde evet. Yine de oluşturduğu özgürlükçü hücum kurgusuyla Avrupa basketboluna damga vuran koç Ataman, takıma yeni bir yıldızın katılmasının ardından bazı şeyleri değiştirmek yerine mevcut sistemle devam etmeyi tercih etti. Efes’in son yıllarda elde ettiği başarılara bakarsak bu karar elbette anlaşılabilir ama temsilcimizin mevcut kadrosunun bazı dokunuşlara ihtiyaç duyduğu da bariz bir gerçekti.
Larkin – Micic – Clyburn üçlüsünün sezon içerisinde en verimli işlediği anlar ise Clyburn’ün 4 numaradan süre aldığı anlar oldu. Sezonun 31. haftasındaki Olimpia Milano maçında ABD’li yıldızı tamamen 4 numaraya çeken koç Ataman, arka arkaya oynanan Milano ve Virtus Bologna maçlarında Clyburn’den ciddi katkı aldı.
Elbette Will Clyburn’ün 4 numara pozisyonunda süre alması, Anadolu Efes’in savunmada fiziksel açıdan rakiplerle eşleşmekte ciddi problemler yaşaması ihtimalini de doğuruyordu. 33. haftada Efes’e karşı Dyshawn Pierre ve Nigel Hayes-Davis ikilisiyle sürekli belli başlı eşleşmelere sırtı dönük atak eden Fenerbahçe, maçı tam 103 sayıyla tamamlayarak bu kısa beş formülünün pek uzun ömürlü olmamasına neden oldu.