by Melikşah Bayrav / info@eurohoops.net
Turkish Airlines EuroLeague normal sezonunun 34. ve son hafta müsabakasında temsilcimiz Anadolu Efes, sahasında ağırladığı AS Monaco’yu 87-72 mağlup etti. Böylelikle temsilcimizin hayal kırıklığı yaratan EuroLeague sezonu, galibiyetle noktalanmış oldu.
EuroLeague’de son 2 yılın şampiyonu Anadolu Efes, Avrupa basketbolunda son yıllara damgasını vuran takımların başında geliyor.
Geçtiğimiz sezon finalde Real Madrid‘e karşı gelen şampiyonluğun ardından Efes‘te yeni sezona dair birçok belirsizlik vardı. Öncelikle takımın süper yıldızı Vasilije Micic’in NBA yolcusu olacağına dair iddialar epey artmış durumdaydı, sözleşmesinde NBA çıkış opsiyonu yer alan Shane Larkin’in durumuyla alakalı da belli başlı belirsizlikler vardı.
Efes‘te asıl soru işareti ise uzun rotasyonundaydı. Artık yaşları ilerleyen Tibor Pleiss ve Bryant Dunston ikilisinin kontratları, sezon sonunda bitiyordu. Adrien Moerman ve Chris Singleton ikilisinin ise takımdan ayrılmalarına kesin gözüyle bakılıyordu.
Bu noktada Anadolu Efes’in önünde iki yol vardı: Ya Efes kadroda büyük çapta bir revizyona gidip yeni bir maceraya adım atacaktı, ya da yeni eklemeler yapıp mevcut yapıyla Three-peat için yola çıkacaktı. Vasilije Micic’in NBA’de aradığı fırsatı bulamayıp takımda kalmasıyla birlikte temsilcimiz, ikinci seçeneği tercih etti.
Öte yandan takımda flaş bir gelişme daha yaşandı. Gelen üst üste 2. EuroLeague şampiyonluğundan kısa bir süre sonra Anadolu Efes, EuroLeague’in en büyük yıldızlarından biri olan Will Clyburn ile sözleşme imzaladığını açıkladı.
Böylelikle Vasilije Micic, Shane Larkin ve Will Clyburn gibi 3 çok büyük çapta yıldızı bir araya getiren Efes, kadronun uzun rotasyonundaki emektar parçaları Tibor Pleiss ve Bryant Dunston‘la da sözleşme yeniledi. Bu süreçte kadronun emektarları James Anderson, Krunoslav Simon, Adrien Moerman ve Chris Singleton’la yollar ayrılırken yerlerine ise Ante Zizic, Amath M’Baye ve Achille Polonara gibi eklemeler yapıldı.
Yeni yıldız üçlüsüyle birlikte Anadolu Efes, kağıt üzerinde EuroLeague tarihinin hücum potansyeli en yüksek kadrosu olarak görülüyordu. Ergin Ataman’ın özgürlükçü sistemiyle birlikte Efes, taşların yerine oturmasıyla birlikte Three-peat için çok büyük bir şansa sahip olabilirdi.
Evdeki hesabın çarşıya uymayacağı ise kısa süre içerisinde belli oldu.
Sezonun ilk yarısında Shane Larkin’den sakatlığı nedeniyle faydalanamayan koç Ergin Ataman’ın ekibi, kadronun yeni yüzlerinden de bir türlü istikrarlı katkı alamadı. Ayrıca yaşanan çok ciddi savunma problemleri, Efes’in ligin en istikrarsız takımlarından biri haline gelmesine yol açtı.
Sonuç olarak Three-peat hedefiyle başlanan sezonda Anadolu Efes, büyük hayal kırıklığına yol açarak ilk 8 sıranın dışında kaldı ve sezon başında kimsenin kolay kolay tahmin edemeyeceği şekilde beklenenden çok daha erken elendi.
Eurohoops Fırın, bugünkü serisinde Anadolu Efes’in hayal kırıklığı yaratan EuroLeague sezonuna bakış atıyor ve elde deilen başarısızlığın nedenlerini 4 farklı madde içerisinde açıklamaya çalışıyor.
1- 3 Yıldız, 1 Doğru Eder Mi?
EuroLeague’de son 2 sezonun şampiyonu Anadolu Efes, bilindiği üzere Avrupa basketbolunda son yıllara damgasını vurdu. Hatta bu süreçteki en dominant basketbolunu 2019-20 sezonunda oynayan Efes, eğer o sezon COVID-19 nedeniyle yarıda kalmasaydı üst üste 3 kez EuroLeague şampiyonluğuna ulaşıp modern EuroLeague tarihinde bir ilki başarabilirdi. Ortaya başarılarla dolu bu tablonun çıkmasındaki en büyük faktörlerin başında ise koç Ergin Ataman’ın özgürlükçü hücum kurgusu geliyordu.
Ergin Ataman dönemindeki Anadolu Efes, bilindiği üzere son 5 yıldır kadrosunda Shane Larkin ve Vasilije Micic gibi iki büyük yıldız oyun kurucuyu bulunduruyor. Avrupa’nın en büyük yıldızlarından biri olan Larkin’i ve Zalgiris‘ten sırf daha büyük bir rol edinmek istediği için ayrılan Micic’i aynı beş içerisinde son derece verimli şekilde kullanabilmek, her koçun yapabileceği türden bir iş değil.
Koç Ergin Ataman, topu domine etmeyi çok seven bu ikiliden düzenli olarak büyük katkı almayı başarabildiği için Avrupa basketboluna damga vuran bir hücum kurgusu inşaa edebildi.
Sahada topla sınırsıza yakın bir karar verme özgürlüğüne sahip olan Larkin – Micic ikilisi, zamanla topsuz oyunda da çok büyük gelişim göstererek müthiş bir ikili oluşturdular. Bu noktada Micic’in top Larkin’in elindeyken nerede ne yapması gerektiğini çok iyi bilmesi, Larkin’in de top Micic’in elindeyken ne yapması gerektiğini çok iyi şekilde kavramasıyla birleşince ortaya skor potansiyeli çok yüksek bir hücum kurgusu çıktı.
Bu noktada Rodrigue Beaubois, Krunoslav Simon, Adrien Moerman, Sertaç Şanlı, Chris Singleton, James Anderson ve Tibor Pleiss gibi oyuncular, topsuz oyundaki verimlilikleriyle Larkin – Micic ikilisini yıllarca en iyi şekilde tamamladılar. Böylelikle Shane Larkin ve Vasilije Micic ikilisinin topla üst düzey becerileri, kendilerini en iyi şekilde tamamlayan yan parçalarla birleşince Anadolu Efes, Avrupa basketbolu tarihinin gelmiş geçmiş en iyi hücum takımlarından birine dönüştü.
Efes’in hücum kurgusuna dair sorunlar ise aslında bu sezon değil, geçtiğimiz sezon baş göstermeye başlamıştı. Her ne kadar geçtiğimiz yıl üst üste 2. kez EuroLeague şampiyonluğuna ulaşsa da temsilcimiz, hücumda eski görüntüsünden çok uzaktı. Playoff ve Final Four’da oynadığı toplam 6 maçta 1 kez bile 80’li sayıları göremeyen Efes, tahmin edilenden ziyade hücumuyla değil, savunmasıyla kupaya uzandı.
Temsilcimizin hücumda sorun yaşamasına neden olan 1 numaralı faktör ise yan parçalardan beklenen skor katkısının bir türlü gelmemesiydi. Krunoslav Simon ve Rodrigue Beaubois ikilisinin yaşadıkları sakatlık problemleri, 4 numarada Chris Singleton ve Adrien Moerman’ın formsuzluklarıyla birleşince Efes hücumu, neredeyse tamamen Larkin ve Micic ikilisinin birebirlerine kalmıştı. Buna karşın savunmada çok sağlam duran temsilcimiz, bir şekilde kupaya uzanmayı başarmıştı.
Bu sezon ise Larkin – Micic ikilisinin yanına Will Clyburn’ün eklenmesi, kağıt üzerinde Efes’in hücum potansiyelini epey arttırıyordu. Buna karşın basketbolda işler kağıt üzerinden değil, sahada yürüyor. Sezonun ikinci yarısını yan yana oynayan Larkin – Micic – Clyburn üçlüsü, 2 maç dışında (Olimpia Milano, Virtus Bologna) beklenen verimlilik düzeyinin epey uzağında kaldılar.
Bu noktada bence Will Clyburn’ün takım içerisindeki rolüne bakmamız lazım. 5 yıllık CSKA Moskova sürecinde Will Clyburn, takımının en önemli skor opsiyonlarından biri olmasına karşın topu sürekli domine eden bir isim değildi. Genellikle oynanan aksiyon esnasında zayıf tarafta bekleyen ve pas trafiğinin sonucunda topla buluşup ceza atışını atan veya çembere atak eden Clyburn, bunun yanı sıra avantajlı olduğu eşleşmelerde sıkça sırtı dönük atak ederek kendisine skor opsiyonu yaratırdı.
ABD’li yıldızın Efes’teki rolü ise CSKA dönemine kıyasla çok daha farklı oldu. Shane Larkin’in sağ elinden yaşadığı sakatlık nedeniyle sezonun ilk yarısını kaçırması, hücumda işlerin Micic ve Clyburn’ün etrafında ilerlemesine sebebiyet verdi. Böylelikle CSKA döneminden farklı olarak topu neredeyse bir oyun kurucu kadar sık domine etmeye başlayan Clyburn, bir anlamda Larkin’in yokluğunda Larkin’in rolüne soyundu.
Shane Larkin’in takıma dönmesiyle birlikte Larkin – Micic – Clyburn üçlüsü arasındaki uyum sorunları baş göstermeye başladı. İlk yarıda topu sürekli domine eden ve bir süre ligin sayı krallığının zirvesinde yer alan Clyburn, artık haliyle topla daha az oynamaya başladı. Bu durumun ABD’li yıldızın tadını epey kaçırdığı ise, Efes’in Basketbol Süper Ligi’nde Galatasaray NEF’i mağlup ettiği karşılaşmada ortaya çıktı.
Maç içerisinde kullandığı top adedinden şikayetçi olan ABD’li yıldız, koç Ergin Ataman’ın yanına giderek ‘Koç, oynamama izin ver’ dedi. Larkin’in sakatlığı nedeniyle forma giyemediği süreçte topu sürekli domine eden Clyburn, topla daha az oynadığında ise mutsuzluğunu açık şekilde ifade ediyordu.
Bu noktada Larkin – Micic – Clyburn üçlüsünün daha verimli işleyebilmesi için koç Ergin Ataman tarafından daha farklı formüller denenebilir miydi? Bana kalırsa bu sorunun cevabı bariz şekilde evet. Yine de oluşturduğu özgürlükçü hücum kurgusuyla Avrupa basketboluna damga vuran koç Ataman, takıma yeni bir yıldızın katılmasının ardından bazı şeyleri değiştirmek yerine mevcut sistemle devam etmeyi tercih etti. Efes’in son yıllarda elde ettiği başarılara bakarsak bu karar elbette anlaşılabilir ama temsilcimizin mevcut kadrosunun bazı dokunuşlara ihtiyaç duyduğu da bariz bir gerçekti.
Larkin – Micic – Clyburn üçlüsünün sezon içerisinde en verimli işlediği anlar ise Clyburn’ün 4 numaradan süre aldığı anlar oldu. Sezonun 31. haftasındaki Olimpia Milano maçında ABD’li yıldızı tamamen 4 numaraya çeken koç Ataman, arka arkaya oynanan Milano ve Virtus Bologna maçlarında Clyburn’den ciddi katkı aldı.
Elbette Will Clyburn’ün 4 numara pozisyonunda süre alması, Anadolu Efes’in savunmada fiziksel açıdan rakiplerle eşleşmekte ciddi problemler yaşaması ihtimalini de doğuruyordu. 33. haftada Efes’e karşı Dyshawn Pierre ve Nigel Hayes-Davis ikilisiyle sürekli belli başlı eşleşmelere sırtı dönük atak eden Fenerbahçe, maçı tam 103 sayıyla tamamlayarak bu kısa beş formülünün pek uzun ömürlü olmamasına neden oldu.
2- Yan Parçalar
Hücumun son derece iyi işlediği, pas trafiğinin epey akışkan olduğu ve Avrupa basketbolu tarihinin gelmiş geçmiş en iyi hücum takımlarından biri olarak görüldüğü süreçte Anadolu Efes, kadrosunda belki de olabilecek en iyi yan parçalara sahipti.
Öncelikle oyun zekası çok yüksek olan ve zaman zaman bir oyun kurucu gibi topu yönlendirip ikili oyun oynayabilen Krunoslav Simon, Larkin ve Micic ikilisinin üzerindeki baskının arttığı anlarda sahneye çıkıp hücumun işlemeye devam etmesini sağlayabiliyordu. Rodrigue Beaubois ise hem skor potansiyeli, hem de topsuz perde çıkışı aksiyonlarında yarattığı üst düzey tehditle Efes hücumlarına farklı bir boyut katabiliyordu.
4 numara pozisyonunda ise özellikle Adrien Moerman, topsuz oyundaki artılarının yanı sıra keskin dış şut tehdidi ve ribaundlara yaptığı katkıyla Efes için olabilecek en iyi 4 numara profiliydi. Uzun rotasyonunda bir dönem Avrupa’nın en dikkat çeken uzunlarından biri haline gelen Sertaç Şanlı, çember etrafındaki bitiriciliği ve dış şut tehdidiyle Efes‘in hücum kurgusuna çok değerli katkılar sağlıyordu.
Bu noktada özellikle yan parçalarda Adrien Moerman, Krunoslav Simon ve Chris Singleton’ın performanslarının düşüşe geçtiğini bir önceki maddede belirtmiştim. Bu yaz Moerman, Simon, Singleton (her ne kadar sezon ortasında takıma geri dönse de) ve James Anderson’la yollarını ayıran Anadolu Efes, yerlerine ise Amath M’Baye, Achille Polonara, Ante Zizic ve Egehan Arna gibi isimleri kadrosuna kattı.
Yine de yan parçalarda yaşanan bu değişim, Anadolu Efes’in geçtiğimiz sezon yaşadığı dertlere deva olamadı.
Yazın Fenerbahçe Beko’dan büyük umutlarla transfer edilen ve kadronun ana 4 numarası olması beklenen Achille Polonara, sergilediği performansla çok büyük hayal kırıklığı yarattı. Polonara’nın özellikle dış atışlarda korkunç bir yüzde tutturması, rotasyondaki sürelerinin zamanla azalıp dibe vurmasına neden oldu.
Hücumu tamamen top yönlendiricilerin üzerinden şekillendirmesi nedeniyle Efes sisteminde 4 numaralardan gelecek köşe ve forvet üçlükleri, çok büyük bir öneme sahip. Kısanın çembere ataklarda yardımı üzerine çekip 4 numaraya boş şutu hazırladığı anlarda Polonara’nın cezayı kesememesi, büyük hayal kırıklığı yaratıp sezon ortasında takımdan ayrılmasına sebebiyet verdi.
Kadroya yapılan 2. 4 numara takviyesi ise Amath M’Baye’ydi. Polonara’ya kıyasla çok daha etkili bir performans ortaya koyan Fransız forvet, buna karşın önceki takımı Pınar Karşıyaka’da takımın ana top yönlendiricilerinden bir tanesiydi. Efes’te topla çok daha az oynadığı bir role adapte olmak durumunda kalan 33 yaşındaki M’Baye, ilerleyen yaşını da göz önünde bulundurduğumuz zaman yeni rolünde düzenli katkı sağlayamadı.
Bu noktada Anadolu Efes, M’Baye ve Polonara ikilisi yerine hem köşe ve forvetten keskin bir üçlük tehdidine sahip olan, hem de tıpkı Moerman gibi ribaundlara ciddi katkı veren bir 4 numara profiline gidebilir miydi? Elbette şu an ortada bir başarısızlık olduğu için konuşmak sezon başına göre daha kolay ama sanki böyle bir profil kadroya eklenseydi Efes, hücumda daha dengeli bir takım olabilirdi.
Uzunlarda ise Ante Zizic, Tibor Pleiss ve Bryant Dunston üçlüsü, bir türlü kendilerinden beklenen istikrarı yakalayamadılar. Bu noktada Maccabi‘den büyük umutlarla transfer edilen Ante Zizic, özellikle savunmada neden olduğu büyük zaafiyetler nedeniyle düzenli süre bulmakta zorlandı.
Hal böyle olunca Anadolu Efes, sezon boyunca EuroLeague’de çok dar bir rotasyonla oynamak durumunda kaldı. Özellikle sezonun neredeyse tamamında her maç 30 dakikanın üzerinde süre alan Will Clyburn ve Vasilije Micic ikilisi, yoğun fiziksel yıpranma yaşadılar. Sezon ortasında kısa rotasyonuna eklenen Isaiah Taylor da bu krizin önüne geçemedi.
Dar rotasyon ve bu ikilinin yaşadığı fiziksel yıpranmaların bir araya gelmesi, Anadolu Efes’in sezonun ikinci yarısındaki maçların dördüncü çeyreklerinde çok büyük düşüş yaşamasına yol açtı.
Anadolu Efes’in dördüncü çeyreklerde yaşadığı büyük kriz, temsilcimiz için 2022-23 sezonunu tanımlayan en önemli noktalardan biri oldu.
Ayrıca yan parçalardan bir türlü beklenen istikrarlı katkının gelmemesi, tıpkı geçtiğimiz sezon olduğu gibi hücumun sürekli birebirler üzerinden şekillenmesine yol açtı. Skorun kadroda dengeli şekilde dağılmaması, Efes’in hücumda geçtiğimiz sezonlara kıyasla çok daha kolay tahmin edilebilir bir takıma dönüşmesini sağladı.
3- Savunma Krizi
Geçtiğimiz sezon Anadolu Efes‘in EuroLeague şampiyonluğuna uzanan yolu hücumdan değil, savunmadan geçmişti. Özellikle playoff turundan itibaren hücum çeşitliliğini yakalamakta çok zorlanıp sürekli birebirlere kalsa da temsilcimiz, savunmada belirli bir agresiflik seviyesini korumuş ve üst üste 2. kez kupayı müzesine götürmüştü.
Bu noktada öne çıkarmamız gereken 4 isim vardı: Bu isimler Shane Larkin, James Anderson, Chris Singleton ve Bryant Dunston.
Özellikle playofflardaki Olimpia Milano serisinde ve Real Madrid finalinde bu dörtlü, tüm eşleşmelerde rakiplerine üstünlük kurmuş ve Anadolu Efes‘in savunma sertliğini koruyabilmesindeki en önemli faktörler olmuşlardı.
Bu sezona baktığımızda ise Anadolu Efes, maç başına 82 sayıyla ligin en çok sayı yiyen 11. takımı konumunda. Rakiplerinin maç başına tam 18.2 asist yapmasına izin veren Efes, bu departmanda da ligin en kötü 3. takımı olarak EuroLeague macerasını noktaladı.
Elbette bu tablonun ortaya çıkmasında kadrodaki oyuncu profillerinin çok büyük payı var. İlk olarak uzun rotasyonuna büyük beklentilerle dahil edilen Ante Zizic, her ne kadar hücumca çok değerli bir profil olsa da kariyeri boyunca yarattığı büyük savunma zaaflarıyla ünlenen bir isim oldu. Zizic’in günümüz basketbolu için epey yavaş ayaklara sahip olması, ikili oyun savunmasında sürekli aksamasına ve kısalara ekstra yük bindirmesine sebebiyet veriyor.
Eğer savunmada geçtiğimiz sezonki Shane Larkin’i görebilseydik Zizic’in yarattığı savunma zaafları, Anadolu Efes için bir nebze tolere edilebilir hale gelebilirdi. Buna karşın Larkin’in hem sezonun ilk yarısını kaçırmış olması, hem de geri döndüğünde savunmada geçtiğimiz sezonki halinin epey uzağında kalması, Zizic’in ikili oyun savunmasında yol açtığı sorunların daha belirgin hale gelmesine ve sahada düzenli olarak süre alamamasına yol açtı.
Bu noktada uzun rotasyonunun bir diğer alternatifi Tibor Pleiss da tıpkı Zizic gibi savunmada neden olduğu zaafiyetlerle ünlü bir isim. Uzun rotasyonunun tek savunmacı profili olan Bryant Dunston‘ın da artık 36 yaşına gelmesi nedeniyle düzenli olarak süre alamaması, Anadolu Efes’in savunmadaki potansiyelini epey sınırladı.
Buna ek olarak forvet rotasyonunda James Anderson gibi müthiş bir savunmacının takımdan ayrılması, Efes’e beklenenden çok daha fazla zarar verdi. Her ne kadar topa baskıda fena bir isim olmasa da Elijah Bryant, kendisinden daha fizikli forvetlere karşı olması gerekenden fazla şekilde aksayabiliyor. Will Clyburn’ün de savunmacılığıyla öne çıkan bir profil olmaması, Efes’in fizikli takımlara karşı sürekli eşleşme dezavantajı yaşamasına neden oldu.
Son olarak koç Ergin Ataman, kısa rotasyonundan da beklediği savunma katkısını bir türlü alamadı. Geçtiğimiz sezon hücumdaki artılarına ek olarak savunmadaki agresifliğiyle şampiyonluğun kahramanlarından olan Shane Larkin, sakatlık dönüşünde beklenen savunma performansının çok uzağında kaldı. Larkin’e ek olarak Vasilije Micic’in de hücumdaki büyük rolü sebebiyle savunmaya yeterince ağırlık vermemesi, Anadolu Efes’in savunma sorunlarının artarak çoğalmasına sebebiyet verdi.
Tüm bu faktörleri yan yana koyduğumuz zaman Efes’in geçtiğimiz sezonki savunmasının uzağında kalması kaçınılmazdı.
Bu noktada uzun rotasyonunda Zizic’ten ziyade daha savunmacı bir profile gidilseydi ne olurdu? Forvet pozisyonu için fizikselliğiyle öne çıkan bir yan parçayla anlaşılsa veya James Anderson takımda tutulsa ne olurdu? Bu soruların cevabını hiçbir zaman bilemeyecek olsak bile muhtemelen ortaya şu ankinden çok daha pozitif bir tablo çıkardı.
4- Takım İçi Problemler
Evet, elbette EuroLeague sezonu boyunca Anadolu Efes‘te yaşanan sorunlar yalnızca saha içerisinden ibaret değildi. Öncelikle lafa şunu belirterek başlamak lazım: Profesyonel takım sporlarında, özellikle uzun süre birlikte çalışan takımlarda zaman içerisinde ilişkilerin yıpranabildiğine sıkça şahitlik ettik. Koç Ergin Ataman, her ne kadar takımına saha içerisinde çok büyük bir özgürlük tanısa da yıllardır oyuncularına karşı talepkarlığıyla bildiğimiz bir koç.
Bu noktada uzun süredir aynı oyuncular (büyük çoğunluğu) ve aynı teknik ekiple devam eden bir kulüpte belli başlı anlaşmazlıkların ortaya çıkmaması, elbette bir mucize olurdu. Anadolu Efes‘in hayal kırıklığı yaratan sezonuna dair asıl sorun ise takım içerisindeki problemlerin büyük çoğunluğunun gün yüzüne çıkması oldu.
Sezon içerisinde yaşanan ilk sorun (en azından kamuoyunun bildiği), Anadolu Efes‘in Basketbol Süper Ligi’nde Manisa Büyükşehir Belediyespor’u mağlup ettiği maçın ardından çıktı. Karşılaşmanın ardından takımdaki yerli oyuncuları medyanın önünde eleştiren koç Ataman, katkı veremeyen isimleri EuroLeague’de çift maç haftası için kadroya almayacağını ve bu oyuncuların İstanbul’da bırakıp günde çift idman yapacaklarını duyurdu.
Bu olayın farklı bir boyuta taşınması ise ilerleyen süreçte gerçekleşti. İtalya turu için kadroya alınmayıp günde çift idman yapan oyuncular, kulübü EuroLeague Oyuncular Birliği’ne şikayet ettiler. EuroLeague’de kulüplerin çift maç haftasında oyunculara günde iki idman yaptırmasının yasak olması nedeniyle Anadolu Efes, EuroLeague tarafından para cezasına çarptırıldı.
Bu olaydan kısa süre sonra takımın Sırp yıldızı Vasilije Micic, ülkesinin Türkiye A Milli Basketbol Takımımıza karşı oynayacağı Dünya Kupası Elemeleri müsabakasının kadrosunda yer alıyordu. Uçak biletinin ve bavullarının hazır olmasına karşın Micic, son anda kulüp kararıyla milli takımına gönderilmedi ve “dinlenmesi gerektiği” gerekçesiyle kritik mücadelede forma giyemedi.
Vasilije Micic’in konuya dair yaptığı açıklama ise şu şekildeydi:
“Dinlenmeyi ben istemedim, bu koçun kararıydı.”
Takım içerisindeki bir diğer sorun ise koç Ergin Ataman ile Will Clyburn arasında yaşandı. Anadolu Efes’in deplasmanda Olympiakos’a 76-70 mağlup olduğu maçın ardından koç Ataman, Vasilije Micic ve Will Clyburn’ün performanslarından hiç memnun değildi.
Basın toplantısında iki yıldızını eleştiren Ergin Ataman, şunları söyledi:
“Herkes bizim çok kaliteli hücumculara sahip olduğumuzdan bahsediyor ama bizim bu kaliteli oyunculara Türkiye Ligi’nde zayıf rakiplere karşı değil, böylesine kritik maçlarda ihtiyacımız var. Özellikle Will Clyburn ve Vasilije Micic’ten bahsediyorum. Bu iki oyuncunun Olympiakos gibi önemli rakipler karşısında iyi oynamalarına ihtiyacımız var.”
Will Clyburn ise maçın ardından yaptığı açıklamalarda koçunun sözlerinden dolayı duyduğu rahatsızlığı şu cümlelerle ifade etti:
“Herkesin fikri kendine, ben tüm sezon boyunca düzenli olarak sayı atıyordum. Demek ki kötü bir maç geçirmeye hakkım yokmuş.”
Son olarak ise Anadolu Efes, geçtiğimiz hafta Fenerbahçe Beko’ya 103-87 gibi farklı bir skorla mağlup olarak playoffların dışında kaldı. Bu ağır yenilginin üzerine Basketbol Süper Ligi’nde Pınar Karşıyaka deplasmanına giden Efes, maçı 98-83’le kaybederek bir tatsız yenilgi daha aldı. Maç sonunda ise bu beklenmedik skorun önüne geçecek türden bir durum yaşandı.
Anadolu Efes, İzmir’de maçın geç bitmesi nedeniyle İstanbul’a döneceği uçağı kaçırdı. Bu durumun ardından Efes, İstanbul’a otobüsle dönme kararı aldı.
Öte yandan Anadolu Efes, bu otobüs yolculuğunu takımın iki yıldızı Shane Larkin ve Will Clyburn olmadan yapmak durumunda kaldı. Takımın izni olmamasına karşın otobüse binmeyi reddeden bu ikili, İstanbul’a kendi imkanlarıyla döndü.
Koç Ergin Ataman, EuroLeague’de son olarak AS Monaco galibiyetinin ardından yaptığı açıklamalarda takım içerisindeki yıpranmışlığı şu cümlelerle ifade etti:
“Açıkçası bu sezon çok yıprandık. Basketbol bu, bu sporda yapılanları tarih yazacaktır ama bugün baktığımızda bu sezon başarısız olduk. Bu nedenle sezon sonunda herkes için bir değişim gerekebilir. Buna birlikte karar verilir. Ben Anadolu Efes’te yalnızca başantrenör olarak görev yapmadım, bu kulüpte 20 yılım geçti. Biz bir aile gibiyiz, ben gitsem bile Anadolu Efes benim her daim ailem olarak kalacak. Ben geçmişte de ayrıldım, sonra tekrar döndüm. Dediğim gibi henüz ortada net bir karar yok ama bir değişim ihtiyacı gözüküyor.”
Artık büyük bir sürpriz olmadığı takdirde Anadolu Efes, gelecek sezon yoluna farklı bir koç ve yeni bir yapılanmayla devam edecek. Bu sezon beklenen sonuçların alınamamış olmasına karşın Efes’te Ergin Ataman dönemi sadece ülke basketbolunda değil, Avrupa basketbolunda da uzun yıllar boyunca güzel hatıralarla hatırlanacak.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!