by Melikşah Bayrav / info@eurohoops.net
Turkish Airlines EuroLeague’de normal sezon heyecanı, özellikle ilk 8 sıra için oynanan birbirinden çekişmeli karşılaşmaların ardından geçtiğimiz hafta son buldu. Artık sırada basketbolseverlerin her yıl büyük hevesle beklediği Playoff etabı var.
Geçtiğimiz yıl her ne kadar EuroCup’a Son 16’da veda etmiş olsa da yazın Wildcard yoluyla EuroLeague biletini cebine koyan Partizan, böylelikle tam 8 yıl aradan sonra Avrupa’nın en büyük sahnesine geri döndü.
Sezona istikrarsız bir başlangıç yapmasına karşın devamında toparlanarak etkileyici bir performans ortaya koyan Partizan, beklentilerin üzerine çıkarak Playoff biletini almayı başardı ve ligi 6. sırada tamamladı.
Böylelikle Partizan’ın Playoff turundaki rakibi, İspanyol devi Real Madrid oldu.
Her ne kadar kadro kalitesi bakımından arada ciddi bir fark olsa da Real Madrid, normal sezonun sonunu hiç istediği gibi getiremedi. Koç Chus Mateo’nun ekibinin İspanya Ligi’nde de istikrarsız bir görüntü çizmesi, Partizan’ın zorlu rakibine karşı seride epey rekabetçi olabilmesine yol açabilir.
Eurohoops Fırın, bugünkü serisinde Real Madrid – Partizan eşleşmesinin ilgi çekici 5 hikayesine göz atıyor.
1- Büyük Efsane Zeljko Obradovic, Çaylak Chus Mateo’ya Karşı
Playofflarda Zeljko Obradovic: 11 seride toplam 10 kez kazandı, 1 kez kaybetti
Playofflarda Chus Mateo: İlk Tecrübesi
EuroLeague Playofflarında bilindiği üzere oyuncuların saha içerisindeki performansları kadar koçların maç planları ve kenardan yaptıkları müdahaleler de belirleyici oluyor. Bu noktada Partizan, her ne kadar kadro kalitesi bakımından Real Madrid‘in gerisinde olsa da Playoff tarihinin açık ara en tecrübeli koçuna sahip.
Avrupa basketbolunun gelmiş geçmiş en büyük başantrenörü konumundaki Zeljko Obradovic, modern EuroLeague tarihinde tam 11 Playoff serisine çıktı. Bu 11 serinin 10’unda takımını Final Four’a yaşayarak müthiş bir iş başaran koç Obradovic, yalnızca 1 kez takımının Final Four’un uzağında kalmasına engel olamadı (2005-06, Panathinaikos – Baskonia serisi).
Zeljko Obradovic’in kariyerinde modern EuroLeague döneminin dışına baktığımız zaman tablonun çok daha etkileyici bir hal aldığını görüyoruz. 1992’den beri çalıştırdığı takımlarda toplam 21 Playoff serisinde yer alan koç Obradovic, bunların 20’sinde takımını Final Four’a taşıdı.
Efsanevi çalıştırıcı, Playoff vakti geldiği zaman taktiksel hamlelerle de karşısındaki koça nasıl üstünlük kurabileceğini çok iyi biliyor. Mesela Obradovic’in ülkemizde Fenerbahçe‘yi çalıştırdığı esnada sarı-lacivertli ekip, 2016 Playofflarında Real Madrid ile eşleşmişti. Normal sezonun aksine Nikola Kalinic‘i serinin önemli bölümünde 5 numara olarak kullanan efsanevi çalıştırıcı, bu sayede Real Madrid koçu Pablo Laso’nun epey aklını karıştırmıştı.
Pablo Laso’nun geçtiğimiz sezon Real Madrid’den gönderilmesinin ardından takımın başına geçen koç Chus Mateo, şu sıralar epey sert eleştiriler alıyor. Özellikle İspanya Ligi’nde Real Madrid’in Barcelona karşısında aldığı ağır yenilgi, Mateo’ya yönelik soru işaretlerini fazlasıyla arttırdı.
Bu noktada Real Madrid, şu sıralar belki de sezonun en formsuz dönemini geçiriyor. Takımın istikrarsız görüntüsünden dolayı yoğun eleştirilen Chus Mateo, Playoffta Avrupa basketbolu tarihinin en iyisine karşı üstünlük sağlamak durumunda kalacak. Hal böyle olunca Mateo’nun serideki koçluk performansı, kulüpteki kaderine direkt olarak etki edecek.
2- Uzunların Çarpışması
Real Madrid – Partizan eşleşmesinde uzunların performansı, serinin kaderine direkt olarak etki edecek. Bu noktada EuroLeague’in belki de en etkili uzunu Walter Tavares, sezonun parlayan yıldızlarından Mathias Lessort’la boyalı alanda çok çetin bir mücadele verecek.
2.21 boyundaki Walter Tavares, EuroLeague tarihinin gelmiş geçmiş en dominant isimlerinden bir tanesi. Savunmada müthiş blok tehdidi sayesinde rakiplerinin korkulu rüyası olan Yeşil Burun Adalı uzun, hücumda ise topu boyalı alan çevresinde aldığı zaman durdurulması imkansıza yakın bir oyuncuya dönüşüyor.
Partizan cephesine baktığımızda ise Mathias Lessort isminin ön plana çıktığını görebiliyoruz. Avrupa’da daha önce birçok farklı EuroLeague takımının formasını giyen ve bir türlü beklenen seviyeye ulaşamayan Lessort, Zeljko Obradovic‘le çalışmaya başladıktan sonra bambaşka bir oyuncuya dönüştü.
Sahada bitmek bilmeyen enerjisi, blok tehdidi, ribaundlara yaptığı müthiş katkı, toplu kısanın karşısında kalabilmesi ve gün geçtikçe gelişen pasör yönüyle Fransız uzun, EuroLeague’de sezonun en dikkat çekici yıldızlarından biri oldu.
Bu noktada iki oyuncu arasındaki yaklaşık 15 santimlik (Lessort 2.06, Tavares 2.21) boy farkı nedeniyle Walter Tavares, avantajlı olan tarafmış gibi gözükebilir. Buna karşın iki takım arasında oynanan son maçta Lessort, atletizm ve çabukluk avantajıyla Tavares’e karşı büyük üstünlük kurmuş ve takımının farklı galibiyetinde çok önemli bir rol oynamıştı.
Playoffta da Mathias Lessort’un Walter Tavares’e karşı etkili performansını sürdürmesi durumunda Partizan, Real Madrid‘e karşı önemli bir avantaj yakalayacaktır.
3- Atmosfer!
Bu sezon Partizan dendiğinde akıllara gelen başlıca konulardan biri taraftar desteği oluyor. Avrupa basketbolu tarihinin en köklü kulüplerinden biri olan Sırp temsilcisi, EuroLeague’deki en ateşli taraftar kitlelerinden birine, hatta belki de en ateşlisine sahip!
Siyah-beyazlı ekip, bu sezon maçlarını geçtiğimiz yıllardan farklı olarak 19.000 kişilik Stark Arena’da oynuyor. Yazın EuroLeague’de kombine satış rekorunu kıran Partizan, normal sezonda maç başına 17.773 kişilik bir seyirci ortalaması tutturdu.
Bu epey yüksek seyirci ortalamasıyla birlikte Sırp temsilcisi, maç başına seyirci ortalaması sıralamasında 18 takım arasında zirveye yerleşti.
Partizan, seyirci konusunda yalnızla bunu başarmakla kalmadı. Başkan Ostoja Mijailovic’in ifadelerine göre bu sezon toplamda 5 milyon euronun üzerinde bir bilet ve kombine geliri bekleyen siyah beyazlı ekip, kulüp rekorunu daha şimdiden kırdı bile.
Partizan’ın bundan 6 sene önce yıllık sadece 36.000 euroluk bir bilet geliri olduğunu düşünürsek 5 milyon euro rakamının etkileyiciliği, çok daha fazla artıyor.
Bu noktada 8 yıldır EuroLeague’e hasret kalan Partizan taraftarları, bu sezon her iç saha maçında inanılmaz bir atmosfer yarattılar. Taraftarının çok büyük desteğiyle tam 13 yıl aradan sonra EuroLeague Playofflarına kalmayı başaran siyah-beyazlı ekip, Real Madrid‘e karşı iç saha maçını veya maçlarını müthiş bir taraftar desteğinin önünde oynayacaktır.
Hatta Partizan’ın deplasmanda oynayacağı ilk 2 maçtan birini kazanması durumunda 19.000 kişilik Stark Arena, Real Madrid için tam anlamıyla bir cehenneme dönüşecektir.
4- Real Madrid‘de Kısaların Performansı
EuroLeague’in en yüksek bütçeli ekiplerinin başında gelen Real Madrid, yüksek bütçesine ve kadrosundaki çok kaliteli oyunculara karşın son 3 sezondur kısa rotasyonundan bir türlü istikrarlı katkı alamıyor. Facu Campazzo’nun ayrılığının ardından İspanyol devi, halen aradığı oyun kurucu profilini bulabilmiş değil.
Campazzo’dan sonra takıma büyük beklentilerle dahil edilen Nigel Williams-Goss, yaşadığı sakatlıkların da etkisiyle son 2 yıldır büyük hayal kırıklığı yarattı. Ayrıca geçtiğimiz sezon kadroda yer alan Thomas Heurtel de Real Madrid’in aradığı çözüm olamamıştı.
Bu yaz ise kadrosuna kulübün simge isimlerinden Sergio Rodriguez’i yeniden dahil eden Real Madrid, halen oyun kurucu rotasyonunda beklediği istikrarı yakalayabilmiş değil. Şu sıralar oyun kurucu rotasyonunda Sergio Rodriguez, Sergio Llull, Adam Hanga ve Nigel Williams-Goss’u kullanan koç Chus Mateo, yine de şu ana kadar tatmin edici sonuçlar alamadı.
Artık 36 yaşına gelen Sergio Rodriguez, skor tehdidi ve oyun zekasıyla halen değerli bir oyun kurucu olsa da savunmada çok büyük zaaflara neden oluyor. Bu durum, El Chacho’nun sürelerinin azalmasına neden oluyor.
Takımın ilerleyen yaşına rağmen bu noktadaki en güvenilir ismi olan Sergio Llull ise uzun süredir sakatlığı nedeniyle uzak kalıyor. Llull’ün Partizan serisine yetişmesi beklense de çok sayıda maç kaçırmış olması, oyun ritmini ve temposunu olumsuz etkileyecektir.
Bu noktada kısa rotasyonunun yükünü sırtlayacak isim, takımın genç yıldızı Dzanan Musa olacaktır. Buna karşın Musa’nın bir oyun kurucu olmaması ve kariyerinin ilk Playoff serisine çıkacak olması, Real Madrid’in Partizan’ın fizikli ve formda kısalarına karşı işini epey zorlaştırabilir.
5- Partizan, 13 Yıllık Hasreti Dindirebilecek Mi?
2022-23 sezonu, şu ana kadar Partizan için hasretlerin bir bir sona erdiği bir sezon oldu. Öncelikle yazın Wildcard yoluyla EuroLeague sahnesine geri dönen siyah-beyazlı ekip, 8 yıllık bir hasreti dindirdi. Devamında özellikle sezonun ikinci yarısındaki harika performansıyla birlikte Partizan, tam 13 yıllık Playoff hasretini dindirmeyi başardı.
Şimdi ise siyah-beyazlı ekibin önünde dindirilmeyi bekleyen bir hasret daha var: O hasretin adı Final Four!
Avrupa basketbolunun en köklü kulüplerinden biri olan Partizan, modern EuroLeague tarihinde ilk kez 2009-10 sezonunda Final Four biletini alabildi.
O sezon unutulmaz koçu Dusko Vujosevic’in önderliğinde müthiş bir performans ortaya koyan siyah-beyazlı ekip, kadro kalitesi bakımından sınırlı bir takım olmasına karşın beklentilerin fazlasıyla üzerine çıkmış ve Final Four biletini almayı başarmıştı.
Öte yandan Partizan, 2009-10 sezonundan beri Final Four sahnesinin uzağında kalıyor. 2010’lu yılların ortalarından itibaren ekonomik açıdan çok büyük sıkıntılar yaşayan siyah-beyazlı ekip, arka arkaya hayal kırıklığıyla sonuçlanan sezonlar yaşadı.
Bu süreçte ezeli rakip Kızılyıldız’ın EuroLeague sahnesinde düzenli olarak boy göstermeye başlaması, siyah-beyazlı taraftarların yaşadığı hayal kırıklığını daha da arttırdı.
Partizan’da koç Zeljko Obradovic‘in göreve gelmesiyle birlikte tablo tamamen tersine döndü. Geçtiğimiz sezon bütçe arttırarak kadrosuna başta Kevin Punter ve Zach LeDay olmak üzere önemli isimleri dahil eden siyah-beyazlı ekip, EuroCup ve Adriyatik Ligi’nde hayal kırıklığı yaşamasına karşın EuroLeague’e geri döndü.
Bu sezon özellikle ligin ikinci yarısında müthiş bir performans ortaya koyan Partizan, EuroLeague’in izlemesi en keyifli takımlarından biri oldu. Atletik kadro yapısıyla birlikte yüksek tempolu bir basketbol anlayışını sahaya yansıtan siyah-beyazlı ekip, ligin en etkili hücum takımlarından biri olmayı başardı.
Şimdi ise Partizan’ın önünde İspanyol devi Real Madrid var. İki takımın son dönemlerdeki form durumlarına bakarsak aradaki kadro kalitesi farkına rağmen Partizan’ın Final Four için önemli bir şansı olacaktır.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!