by Eurohoops Team / info@eurohoops.net
Fenerbahçe Beko’da Genel Menajer Derya Yannier, kulüp televizyonuna açıklamalarda bulundu. 2022-23 sezonunu değerlendiren Derya Yannier, transfer konusuyla ilgili de açıklamalarda bulundu.
Derya Yannier’in açıklamaları şu şekilde:
„Öncelikle basketbol özelinde değil tüm Fenerbahçe Ailesi ile ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. Birçok branşta sezon tamamlandı, başta bizim şube olmak üzere bazı branşlarda da istenilen hedeflere ulaşılamadı. İki senedir bizzat kendim de şahit oluyorum. Fenerbahçe yarıştığı her kulvarda zirve mücadelesi veriyor. Bu çok çok özveri ve çok büyük spor kulübü gerektiren bir durum. Sadece ülkemizde değil, Avrupa’da ve Dünya’da çok örneği yok bunun. 9 branşta mücadele ve sonuna kadar zirve yarışının içinde olmak spor kültürüyle alakalı bir şey. Başkanımıza ve Yönetim Kurulumuza burada kocaman bir parantez açmak isterim. Sporda maalesef finansal karşılık çok fazla alınmıyor. Bu da çok büyük özveri gerektiriyor. Bunu yapan Başkanımıza ve Yönetimimize kendi adıma çok çok teşekkür ediyorum. Gönül ister ki her branşta şampiyon olalım ama bence bu fedakârlık için çok büyük tebriği hak ediyorlar.
„FENERBAHÇE’NİN KUPA ALAMADIĞI BİR SEZON HİÇBİR ZAMAN BAŞARILI SAYILAMAZ“
Erkek basketbol özeline gelirsek benim Fenerbahçe Beko’da genel menajerlikteki ilk yılımdı. Geçen sene genel menajer yardımcısı pozisyonundaydım. Sezon başında da bir risk aldığımızı söylemiştim. Fenerbahçe’nin geleceğine bakarak, yeniden bir yapılanmaya gitmek istedik. İlk senede başarıya ulaşma konusunda risk görüyorduk. Sonuçta ligde şampiyon olan bir koçu değiştirip, bambaşka bir düzene ve yapıya geçmeye karar vermiştik. Burada da orta ve uzun vadeli bir vizyonla ortaya çıktık. Bu riski göze almayı kabul etmiştik. İlk günde de söylemiştim, başarıda yönetim, teknik heyet ve oyuncular, başarısızlıkta ise ben her zaman öne çıkmayı kabul etmiştim. Sadece bu sezonu değerlendirirsek Fenerbahçe’nin kupa alamadığı bir sezon hiçbir zaman başarılı sayılamaz. Dolayısıyla ne EuroLeague’de play off oynamakla ne de ligi kupa alamamaktan dolayı tatmin oluyorum. Sebepleri ne olursa olsun günün sonunda sonuca bakılıyor. Günün sonunda kupa kazanmıyorsunuz Fenerbahçe gibi bir kulüpte başarılı sayılmanız çok mümkün değil. Bir başarısızlık varsa ben bunu sonuna kadar üstüme alırım. Ne Başkanımızın ne de Sertaç beyin bize tam destekten başka bir şeyleri olmamıştır. Bizim arkamızdalar ve sonuna kadar destek oluyorlar. Sezonu değerlendirdiğimiz de bir parantez açmak isterim. Yeni koç, 7-8 ana oyuncu ve yeni bir sistem oturtulmaya çalışıyor. Böyle bir takımla sonuca ulaşamadık ama hem EuroLEgaue’de hem de Türkiye Ligi’nin normal sezonun son maçlarında bambaşka bir yola girme seçeneği de elimizdeydi. O yollardan gitsek belki bambaşka yerlerde olacaktık. Girdiğimiz yollarda her iki kulvarda da belki de son saniyelerde aslında şansa da inanamam ama işini bir parçası da o. O toplar girmemiş olsa Final Four ve Türkiye Ligi’nde final oynamış olacaktık. Aslında bu yeni yapı bir şeyleri başarmaya yaklaştı. Dolayısıyla ilk çıktığımız yoldaki vizyonun arkasındayım. Bu yapıyı destekler ve doğru hamlelerle arkasında durursak 2-3 sene içerisinde bu takımın istenilen yerlere geleceğine sonuna kadar inanıyorum.
„KIZILYILDIZ VE ANADOLU EFES MAÇLARINI KAZANSAK BAŞKA BİR YOLDAN KUPALARA UZANMA ŞANSI OLACAKTI“
Hem EuroLeague, hem de lig sezonu çok benzer gelişti. Avrupa’da Kızılyıldız maçı ligde de son haftalardaki Anadolu Efes maçı… Yensek başka bir yoldan kupaya uzanma şansımız olacaktı. Ne olacağını tabii ki bilemezseniz ama ikisinde de kaderi kendimiz belirledik. Bu bakımdan özeleştiri yapmamız gerekiyor. Kızılyıldız maçı bizim için çok kirikti. Kızılyıldız’ı yensen play offta Monaco ile eşleşecektik. Günün sonunda Monaco’da Final Four oynadı. Yenecektik Final Four’a kalacaktık tabii ki diyemeyiz ama kağıt üzerinde normal sezonda iki defa yendiğimiz bir takımla oynama şansımız vardı. Becerisizlik deyin, şansızlık deyin ama bir şekilde olmadı. Yanlış hatırlamıyorsam 30 saniye kala 3 sayı öndeydik ve top bizdeydi. Bütün maçın kontrolü o zorlu atmosferde bizdeydi. Belki biraz daha doğru kararlar versek o maçı kazanmış olacaktık. Başka bir yoldan gidip sezonu hak ettiğimiz gibi beşinci bitirecektik. 8’inciliği hak etmemiştik. Bambaşka bir senaryo olabilirdi. Günün sonunda son saniyede finali kaybeden takıma, evimizdeki son saniye basketi olmasa 2-1 öne geçecektik ve son maçta oradan seriyi vereceğimize inanmıyordum. İnanılmaz bir seyirci desteği de vardı. Oradan bambaşka bir senaryoya da gidebilirdik ama spor böyle bir şey. Hayatımız sporla geçti. Çok fazla bu iniş ve çıkışları yaşamamayı öğrenmeniz gerekiyor. Her şeyi kontrol edemiyorsunuz. Sporun güzelliği zaten her şeyin hesaplanamıyor olması. Bu yüzden bu kadar ilgili duyuluyor. Bazen önünüze gelenleri kabul edip, onunla yaşamanız gerekiyor.
Bu sene özellikle bazı dönemlerde ciddi sakatlık problemleri yaşadık. Play-offta Wilbekin ve Booker ligde en önemli rotasyon oyuncularımızdan Metecan ve Şehmus …Aslında her kırılma anında eksik oynadık. Tekrar söylüyorum, hiçbir zaman bahanelerin arkasına sığınmayı doğru bulmuyorum. İçinde bulunduğumuz basketbol takvimi maalesef çok talepkâr. Dolayısıyla buna hazırlık olmak ve planlamanızı mümkün olduğu kadar buna göre yapmanız gerekiyor. Tabii ki ne kadar planlama yapsanız da ana roldeki oyuncuların başına sakatlık geldiğinde bu sizi etkiliyor. Partizan-Real Madrid serisinden örnek verecek olursak eksikliklerde takımların performanslarının ne kadar etkilendiğini gördük. Bununla ilgili çok örnek var. Anadolu Efes EuroLeague’de şampiyon olduğu sezon eksilmeden yoluna devam etmişti ama son eksenlerde sakatlıklar yaşadı ve bambaşka iniş çıkışlar yaşadı. Maalesef bu işin içinde bu var bizim de başımıza bu sene fazlasıyla geldi. Bunun önlemini elimizden geldiği kadar almaya çalıştık. Birinci önlem, kadro kurulurken hesap kitapla açıkları doldurmaya çalışmak. İkinci önlem de, sağlık ekibi, kondisyoner ve teknoloji desteğiyle bunları elinizden geldiği kadar engellemeye çalışmak. Aslında bu anlamda çok da eksiğimizin olduğunu düşünmüyorum. Kulübe bu anlamda yeniden teşekkür ediyorum. Hem teknoloji yatırımı yapıyoruz, oyuncuların yorgunluklarını, ağrılarını, kas kütlelerini takip eden bir sistem kullanıyoruz. Sistem bize uyarılar veriyor. ‘Kas sakatlığı olabilir, dikkatli olun. Sağ tarafında daha fazla yüklenme var. Bu idmanda dinlendirin’ gibi uyarılar veren sistem kullanıyoruz. Mümkün olduğu kadar kullanmaya çalışıyoruz. En önemli maçta önce ‘bu oyuncuyu kullanma’ dediğinde çok mümkün olmuyor. Türkiye’nin belki en iyi en tecrübeli kondisyonerlerinden biri bizde. EuroLeague Kondisyonerler Birliği’nin Başkanı olan kondisyoner bizim. Buradan doktorumuza tekrar tekrar teşekkür etmem lazım. Bir doktorun 7/24 kulübe bağlı olması çok zor. O da Fenerbahçe sevgisi ile bu işi yapıyor. Oyuncularla her anında bizle ilgileniyor. Onun altındaki fizyoterapist ve masör ekibi de çok tecrübeli. Sayı olarak da diğer takımlardan çok fazla. Bütün antrenmanları bilimsel yapmaya çalışıyoruz. Günün sonunda bu işin içerisinde şans biraz var. Sakatlıklarımızın çoğu da maçta darbeyle oldu. Yüzde yüz kontrol edemediğimiz ama önlemini almaya çalıştığımız bir konu.
„ANADOLU EFES SERİSİNDE ÜÇÜNCÜ MAÇTA BARİZ HAKEM HATALARI OLDU“
Anadolu Efes ile oynadığımız üçüncü maçta bariz hakem hataları vardı. Kulüp olarak da hem federasyon nezdinde hem de kamuoyunda gerekli tepkileri verdik. Hakem üzerinden olayları yorumlamayı seven biri değilim ama o maçta hakemden canımız yandı. Kulüp tepkisini sonuna kadar her platformda dile getirdi. Play offlar psikolojik bir savaş. Kamuoyuna yaptığınız açıklamayla, sahadaki jest mimiklerinizle, hem maçlardaki teknik stratejilerinizle santraç, hem de psikolojik bir santraç. Özellikle yerel play offlarda bu daha öne çıkıyor. Sadece Türkiye olarak da değil. Tüm play offlara bakın, İtalya, Yunanistan…Basketboldan ziyade işin psikolojik tarafı biraz daha öne çıkıyor. Biraz özeleştiri yaparak bütün yerel platformlarda bunu düzeltmemiz gerekiyor. Bir kere yarı final serisinde Anadolu Efes ile karşılaşmak onların da bizim de beklediğimiz bir şey değildi. Şartlar öyle gerektirdi. Ev sahibi avantaj bizdeydi. İlk maçı beklemediğimiz kadar kolay kazandık. Belki bu durum psikolojik savaşta bize negatif, onlara pozitif bir motivasyon kaynağı da yaratmış olabilir. İkinci maçta bizim kontrolümüzde giden maçta üçüncü ve dördüncü periyotta biraz kontrolü kaybettik. Sonuna kadar mücadele ederek, sonda maç bize geldi ama yine çok ufak nüanslar…Belki yine orada 6 saniye kala oyun durmasa organize olamayıp doğru atışı bulamayacaklardı. Belki de bulacaklardı, yaşanmamış şeyi bilemezseniz. Her şeye rağmen iki kişinin üstünden o şutu atamayabilirdi. Kariyeri boyunca belki 50 tane atmıştır, atıyorum 10 tanesi girmiştir. Sloukas’ın şutuna dejavu olan bir pozisyondu. Bizim daha iyi yapabileceğimiz şeyler vardı ama zor bir şuttu, girmeyebilirdi. O şut girmese seri 2-0 olsaydı oradan serini çok döneceğine inanmıyorum. Biraz şans, biraz psikolojik faktörler. Sonrasında onlarda reaksiyon verdiler ve seriye tutundular. Üçüncü maçta hakem hataları olmasa kazanma şansımız vardı, dördüncü maçta sonuna kadar maçın içerisindeydik. Kazanma şansımız vardı. Beşinci maç olsa kendi sahamızda kazanarak o seriden çıkardık. Basketbol böyle bir spor, her anda iki tarafa da gidebiliyor. Bu anlamda biraz futboldan da farklı. Çok konsantrasyon ve dayanıklılık gerektiriyor. Kendi tarafımızdan özeleştiri yaparsam biraz daha saha içine odaklanıp, dış faktörlerden kendimizi arındırıp, daha basketbol odaklı olsaydık bence bir tık daha iyi işi yapabilirdik. Geleceğe yönelik kendimize alacağımız bir ders.
TRANSFER ÇALIŞMALARI
Taraftarların en keyif aldığı döneme geldik. Bizim için de en zor dönem. Bizim için transfer dönemi şu an başlamıyor. Sezon içerisinde fırsat buldukça hem koçla hem de teknik heyetle istişarede bulunup, gelecek sezonu planlamaya çalıştık. Kadromuzun içerisinde planımıza dahil olan oyuncuların hepsiyle sezon içerisinde aslında kontrat uzatma işlerini bitirdik. Şu anda kadromuzun %70-80’i kontrol altında. İstikrar önemli. En başta söylediğim gibi 3 senelik projenin başlangıcında kurduğumuz iskelet bizim inandığımız iskelet. Bence doğru yolda olduğumuzu sezon içerisinde birçok anda gösterdi. Biz buna sadık kalmak istiyoruz. İlk sermayemiz bu. Kimyamıza ve oluşturduğumuz iskelete inanıyoruz. Sil baştan yapmak çoğunlukla doğru sonuçlar vermiyor. 2-3 tane esnek olduğumuz pozisyon var. Bu pozisyonlar için çalışmalarımız devam ediyor. Basında şu dönem okuduklarınızın %99’una itibar etmeyin. Çok bilgi kirliliği var. Play off oynarken de birçok haber çıktı. Hepsi gerçeklikten uzak. Hiçbirinin bir dayanağı yok. (Willy Hernangómez ismin sorulması üzerine) Birçok isim yazılıyor. Avrupa piyasası çok dar. Yazılan isimlerin bazıları listemizde olan, takip ettiğimiz ve menajerleriyle durumlarını kontrol ve istişare ettiğimiz isimler. 7/24 menajerlerle ilgilendiğiniz oyuncularla ilgili konuşuyorsunuz. Bu demek değildir ki, teklif ve pazarlık yapıyorsunuz. Şu ana kadar duyurduklarımızın dışında bizim pazarlık haline geçtiğimiz, karar verip almaya çalıştığımız, aldığımız ya da alamadığımız hiçbir oyuncu olmadı. Bunun net olarak söyleyebilirim ama tabii ki düşündüğümüz isimler var. Çok fazla esnekliğimiz olmadığı için bütçeyi de tutturmayı gerektiğimiz için aradığımız pozisyonların dinamikleri kendi arasında değişebiliyor. Bazen oraya biraz daha para aktarıp farklı bir oyuncuya gidelim mi, orada fizikselliği arttırıp burada yaratıcılığa gidelim mi diye…Burada bu oyuncu yoksa bu oyuncu. Aslında öyle olmuyor. Pozisyonlar birbirine bağlı çünkü kimyayı tamamlamayı çalışıyorsunuz. Tek ricam taraftarlarımızdan bizim ağzımızdan duymadıkları şeylere itibar etmesinler. Konu Fenerbahçe olduğunda konuşulma katmanı çok daha fazla arttığı için daha fazla insanlar bunu yazıyor, sahipleniyor ve sosyal medyada da büyüyor. Şu ana kadar yazılanların gerçekliğe yakınlığı yok. Zaten bir gelişme olduğunda biz birebir bilgilendirme yapıyoruz. Çıkarlarımıza zarar gelmeyeceğini gördüğümüz zamanlamayla bu iletişimi yapıyoruz. Tahminim 2-3 haftalık süreçte kafamızdakileri şekillendiriyor, oluruz. Avantajımız aynı koçla devam ediyor, olmamız. Kimyamızın %80-90’ının devam ediyor olması. 7/24 koçla istişare ediyoruz. Sürekli yazıp çizerek doğruyu bulmaya çalışıyoruz. Günün sonunda Sertaç bey ve Başkanımızın onayı ile de ilerleyip son aradığımız hamleleri nihai haline getirmeyi umuyoruz. Kısa pozisyonda ve uzun pozisyonda eksikliğimiz var, belki bir iki Türk oyuncu değişikliği olabilir. Toplamda 3-4 hamleyle maksimum 5 hamleyle kadromuzu şekillendirmiş oluruz.
„KONTRATLI OYUNCUMUZ BİZİM PLANIMIZA DAHİL OLAN OYUNCUDUR“
Bu dönemde sosyal medyada okuduğunuz şeylerin %99’una itibar etmeyin, bunu çok net olarak söylüyorum. Tyler Dorsey’in durumu ile ilgili olarak biliyorsunuz sezon ortasında bizim yapmış olduğumuzu bir hamleydi ve kendisiyle 2,5 yıllık kapalı bir kontrat imzaladık. Tyler’ı o dönemde bizim getirmemizin amacı daha çok ileriye dönük bir hamleydi. Tabii ki bu sezon bize yardım etmesini bekliyorduk fakat sezonun son döneminde gelip de bir oyuncunun bir yere adapte olup %100’ünü vermesi çok kolay değil. Dolayısıyla onu yaz döneminde almanın zor olacağını düşündüğümüz için böyle bir fırsat gelince değerlendirip, önümüzdeki 2 senelik plana dahil etmiştik. Bizim planlamamıza değişen hiçbir şey yok. Tyler ile ilgili pek çok söylenti var, ‘Koç ile arasında problem var’ vs. gibi ancak hepsi tamamen gerçeklikten uzak! Şunu da söyleyebilirim, bırakın Tyler’ı her oyuncunun birebir sezon içinde mutlu olduğu, mutsuz olduğu, rolünden memnun olduğu ve tatmin olmadığı, daha çok oynamak istediği ya da teknik olarak bazı şeylere kafasının takıldığı, gerek koçla gerekse benimle konuşması gerektiği bir çok an oluyor. Bu, bu işin doğasında olan şey. Bunun yaşanmadığı takım yok diyebilirim. Ben oyuncuyken çok yaşandığı da oldu, az yaşandığı da…
Yöneticilikte de bu sorunları çözmeniz gerekiyor. O yüzden bu iş 7/24 yaşayan bir iş. Bu işi böyle yaparsınız diye tarif etmek çok kolay değil çünkü her an karşınıza farklı problemler geliyor. Dolayısıyla belli nedenlerle memnuniyetsiz olan her oyuncu gelip bizi bununla paylaşmakta özgürdür. Tyler’ın durumuna bakacak olursak da, bildiğiniz gibi Türkiye Ligi play-offlarında kadroya giremedi. Çünkü Türkiye Ligi’nde 5 yabancı kuralı var. Metecan ile Şehmus’un sakatlıklarından dolayı insanlar bunu çok fazla böyle okumuyor ama 2 tane Türk oyuncunuz rotasyondan gittiği zaman sizin o 5 kişilik yabancı seçiminiz de bundan etkileniyor. Onları kullanamayacağınız için ona göre farklı 5 kişilik rotasyon seçmeniz gerekiyor. Bu tamamen teknik bir karar. Koç böyle bir karar aldı. Serinin sonuna kadar da seçiminin arkasında durdu. Doğrudur ya da yanlıştır, bu eleştirilebilir veya eleştirilmeyebilir. Kamuoyunun takdirinden olan bir şey. Bizim Tyler ile ilgili planlamamızda hiçbir değişiklik yok. EuroLeague’deki diğer takımlar sadece Tyler’ı değil, başka oyuncularımıza da ilgi gösteriyorlar. Bu haberlerin kaynağının oralardan çıktığını tahmin ediyorum. Bu da bir anlamda yaptığımız seçimlerin doğru olduğunu gösteren bir işaret. Şu an kontrat altında olan oyuncularımızın herhalde çoğu piyasaya çıksa çok ciddi talipleri olacak oyunculardır. Bildiğiniz üzere Tyler’ın Yunan pasaportu da var, Yunan takımları ilgileniyor olabilirler. Bizi çok fazla bağlayan bir durum yok. Herhangi bir oyuncumuz bize gelip ayrılmak istediğini söylerse, bizim kontratlı olan oyuncumuza bir teklif gelirse biz de yönetimimizle oturur o günün şartlarında değerlendiririz ama dediğim gibi Tyler, Melih ya da Motley… hiç fark etmez kim olursa olsun bizim bakış açımız aynıdır. Kontratlı oyuncumuz bizim planımıza dahil olan oyuncudur.
„BİZİM ÖNCELİĞİMİZ İKİ TARAFTA DA MAÇ TAKVİMİNİN OLDUĞUNDAN DAHA DA FAZLA YOĞUNLAŞMAMASI OLACAK“
Takım sayısının arttırılması takvim anlamında çok ciddi problem. Bırakın bizleri, koçları ama oyuncular için gerçek anlamda çok ciddi bir problem. Bence sakatlık probleminin altında yatan faktörlerden biri de b. Uzun vadede bu yıpranmışlık maalesef ki ortaya çıkıyor. EuroLeague’nin bir genişleme planı var. Bildiğiniz üzere play-off içerisinde de bazı gelişmeler oldu. O da ciddi anlamda mesai alan bir konu. Biz EuroLeague’nin ortaklarından bir tanesiyiz. Şu an 13 kulübe çıktı. 13 ortak, hisse sahibi, hissedar kulüpten bir tanesiyiz. Dolayısıyla ortada business odaklı bakmalıyız. Oradaki genişleme buradaki işleyiş, gelir olanaklarını büyütecekse o eksende değerlendirmek gerekiyor. Türkiye Ligi’nde ise açıkçası biz federasyonumuzla sürekli istişare halindeyiz ve onların kararını bekliyoruz. Bize ‘Takım sayısı arttırılacak’ gibi gelen bir şey yok, olursa ve fikrimizi sorarlarsa iletiriz ancak karara da saygı duyarız. Ama ben normal şartlarda 16 takımla devam edileceğiniz düşünüyorum. Bizim önceliğimiz iki tarafta da maç takviminin olduğundan daha da fazla yoğunlaşmaması olacak.
EuroLeague’de CEO ve Başkan değişimleri ilginç ve uzun bir konu. Şunu söyleyebilirim ki Fenerbahçe bütün bu konuların konuşulduğu masalarda en etkin kulüplerden bir tanesi! Normalde başkan pozisyonu yoktu. Bir önceki CEO’nun değişim sürecinde ek bir pozisyon eklendi ve hatta o geçiş çok hızlı olduğundan dolayı da roller çok fazla oturmamıştı. En son yaptığımız toplantıda bütün kulüpler ki en pozitif taraf bu, çünkü son dönemde kulüplerin arasında da bazı anlaşmazlıklar vardı. Bütün kulüpler aynı paydada birleşerek bir değişimin gerektiğine karar verdi. Değişim derken de aslında CEO’muzla da görüşüp kontratının uzatılmaması konusunda bir karar çıktı. Bu herkesin paylaştığı bir vizyondu. Bu tabii olabilecek şeyler. Hiçbir organizasyonda her sene yönetimin değişmesi çok pozitif bir şey değildir. Fakat bir yandan da çok olağan durumlardan geçmiyoruz. 20 senelik bir CEO’nun değişim süreci, o bütün alışkanlıklara hakim olan ve bilen, birinin tekrar gelip devralması ki kısa vadede devralması… Dolayısıyla doğru yönetimi, doğru insanları bulabilmek burada önemli olan şey. Avrupa basketbolu için de kritik dönemlerden geçiyoruz. Bir yandan FIBA ile hiç olmadığı kadar etkileşim var; takvim, milli takım, Avrupa kupası sayısı… ki bence hepsinden önemlisi elimizdeki oyuncu havuzunun NBA’e karşı tamamen korunaksız olması. Bunların hepsi masada olan konulardır. Biz eğer ürünümüzü daha değerli hale getirmek istiyorsak sembol oyunculara ihtiyacımız var. Şöyle düşünün, herhangi bir marka ya da firma reklam yapacağı zaman ne yapıyor? Ünlü bir oyuncuya, aktöre, aktrise gidiyor ve onu kullanıyor. Sosyal medya da artık günümüzde ünlüler üzerinden dönmeye başladı. Dolayısıyla markaları spora çekmek istiyorsak sporda da insanların takip edebileceği figürlere ihtiyacımız var. Bizim yarışmamız istediği kadar iyi olsun, istediği kadar basketbolumuz çekişmeli olsun işi paraya dönüştürmek o figürlerden geçiyor. Ve o figürler koçlardan çok oyuncular olmak zorunda. Biz maalesef mevcut düzende o figür oyuncularımızı artık daha da küçük yaşlarda –kolej, üniversite- Amerika’ya kaybediyoruz. Dün NBA finallerini izledim yani baktığınızda NBA’in en iyi oyuncusu Avrupalı oyuncu. Bir tek o da değil, NBA’in başını çeken Avrupalı oyunculardan bahsediyoruz. Eskiden Avrupa’nın en iyi oyuncuları NBA’de bench oyuncuları oluyordu, şimdiyse NBA’in en iyi oyuncuları Avrupalı. Böyle bir düzendeyiz ve bu düzene karşı Avrupa basketbolu maalesef korunmuyor. Aslında oyuncu kalitesi düşerken fiyatlar artıyor. Yani çalışmaya bir düzen var. FIBA ile olan ilişkilerden bütün bu sorunların ele alınması, bir yandan EuroLeague’in kendi hukuksal düzeni içerisinde bazı yeni düzenlemeler yapmak gerekiyor. Çok kritik dönemlerdeyiz ve bu dönemlerde de işin baş yönetiminin rolü çok büyük. Umuyorum bu hafta bir karar verilecektir. EuroLeague için de en hayırlı yönetim başa gelecektir.
„TÜRK SPORUNU GELİŞTİRMENİN SADECE YABANCI SAYISI ÜZERİNDEN TARTIŞILMASINI ÇOK YANLIŞ BULUYORUM“
Türkiye Ligi’nde yabancı kuralında değişiklikler konuşuluyor ki bütün planlamanızı ona göre yapmanız gerekiyor. Ben bu konuda genel kamuoyunun aksinde düşünüyorum. Ben, Türk sporunu geliştirmenin sadece yabancı sayısı üzerinden tartışılmasını çok yanlış buluyorum. Benim herhalde 20. senem ve sanırım 7-8 defa yabancı kuralı değişmiştir. Her seferinde yabancıyı düşürüyorsunuz, ‘Türk oyuncuların fiyatı arttı’ deniyor. Yabancıyı arttırıyorsunuz ‘Türk oyuncu yetişmiyor’ deniyor. Dolayısıyla bu tartışmadan ziyade projeler üretilmesi gerektiğine inanan biriyim. Bu tartışmayı her sene gündeme getirmenin çok doğru olduğunu düşünmüyorum. Bir proje getirilir ve bu 5 senelik bir vizyon olur. Bu konuya böyle bakıyorum ama günün sonunda şu anda Türkiye Ligi’nde 5 yabancı oynuyoruz. Arttırırlarsa ona göre adapte oluruz, 5 yabancıysa da planlarımızı ona göre devam ettiriyoruz.
Maskotumuz Yellow’a dair şunu söyleyebilirim, bu konuda ben tamamen kenara çekilip bütün ofis arkadaşlarıma sahneyi bırakmam gerekiyor. Çünkü benim tek yaptığım bir şey var, onlara şunu söylüyorum; ‘Yenilikten, cesur olmaktan korkmayın’. Tabii ki zor bir kulüpte çalışıyoruz, bu anlamda. Çok tutkulu ve yenilikleri kabul etmesi zor bir camia. Büyük camialar genel olarak böyle. Dolayısıyla bu konu da gündeme geldiğinde ben kendilerine ‘Cesur olun, doğru bildiğinizi projelendirelim ama sadece maskot değil, bu maskotun bütün iletişim planı, karakteri… tüm bunlar bir proje. Çok doğru projelendirdiler, biz sadece destek olduk ve günün sonunda da bence çok güzel karşılık buldu. Bu tarz yeniliklere, özellikle de yeni nesle hitap eden şeyler konusunda daha da atılımcı olmamız gerekiyor. Daha fazla yeni iletişim kanalları ve bunları da gelire dönüştürmenin yollarını buluyor olmamız gerekiyor. Sezon ortasında bir video paylaştık ki hatırladığım kadarıyla 2-3 milyon izlenilirliği vardı. NBA’de çok ciddi örnekleri var. Biz şöyle kurguladık, o bizim içimizden biri ve biraz da içimizdeki muzur kişi. Bence popülerliği büyüyerek devam edecektir ve kulübümüzün de çok güzel sembollerinden bir tanesi haline gelecektir.
Müze çok çok güzel bir proje! Orada da en büyük teşekkürü bence Sertaç Bey’e etmek lazım, onun nezdinde de tabii ki Başkanımıza ve Yönetim Kuruluma.. Ama kendisinin çok büyük emekleri oldu. Bizler için, kulüpte çalışan herkes için o müzede, o EuroLeague Kupası’nı, Türkiye Ligi şampiyonluklarını, fotoğrafları, isimleri görmek aslında bir hedef. O müzeye girebilmek çok büyük bir motivasyon kaynağı. Bambaşka bir örnek, U14 Takımımız olarak orada çok güzel bir jenerasyonumuz var Türkiye İkincisi oldu. Salonumuzda Açık Loca alanımız var ve orada aileleriyle birlikte yemekte ağırladık. Ardından Fenerbahçe Basketbol Müzesi’ni gezdiler. Çocukların o müzeyi gezerken ki duygularını gözünüzde canlandırın… Ben 13-14 yaşında Abdi İpekçi Spor Salonu’nda bir maça çıkmıştım ve ayaklarım titremişti. Şimdi düşünün ki Fenerbahçe’nin altyapısında oynayan bir çocuk Ülker Spor ve Etkinlik Salonu’nda geziyor ve sonra müzede hayalini kurduğu oyuncuların fotoğraflarını, ayakkabılarını, imzalarını, kupalarını, topları, formaları… her şeyi görüp şahit olabiliyor. Fenerbahçe Basketbol Müzesi, Fenerbahçe basketbol kültürü için çok önemli bir yatırım.