By Utkan Şahin / info@eurohoops.net
“Bas bas paralara leylaya, bir daha mı geleceğiz dünyaya?”
EuroLeague’de bu hafta büyük paralar adeta havada uçuştu. Anadolu Efes, Darius Thompson’ı Avrupa’da en çok kazanan oyunculardan biri yaparken Panathinaikos ise Kostas Sloukas transferiyle Yunanistan basketbol tarihine geçti.
EuroLeague’in genelinde ise ilk iki hafta tam 15 yeni transfere şahit olduk. Maccabi Tel Aviv, Virtus Bologna ve Barcelona kendileri adına bu yazın ilk hamlelerini yaparken Real Madrid, Partizan, Fenerbahçe Beko, ALBA Berlin ve Bayern Münih ise sakinliklerini hala koruyor.
Gelecek haftayla birlikte ortalığın daha kızışmasını bekliyorum çünkü Yaz Ligi’nin de bitimiyle birlikte birçok oyuncu gelecekleri için yavaş yavaş karar vermeye başlayacak. Neler olacağını hep beraber göreceğiz ama öncesinde gelin bu haftanın transferlerini değerlendirelim.
Yazıya geçmeden tekrardan hatırlatalım; bu notlandırmaları takımların durumuna göre yapıyoruz. Daha açık bir anlatımla, sadece isimi büyük diye bir oyuncunun transferine yüksek bir not vermiyoruz. Keza EuroLeague’in daha düşük bütçeli bir takımın yaptığı transfer de bu notlandırmada A, B gibi notlar alabiliyor.
Lafı daha fazla uzatmadan, EuroLeague’de bu haftanın transfer karnesi:
Turkish Airlines EuroLeague’de ilk iki haftanın transfer karnesini aşağıdaki linke tıklayarak okuyabilirsiniz.
EuroLeague’in Haftalık Transfer Karnesi #1: Efes’in Yenileri, Milutinov ve Grimau
EuroLeague’in Haftalık Transfer Karnesi #2: Punter’ın Dönüşü, Monaco ve Rogkavopoulos
Yaz dönemi boyunca EuroLeague’deki transfer hamlelerini, sözleşme uzatmalarını ve kadroların son halini kaçırmamak için transfer dosyamızı takip etmeyi unutmayın!
Turkish Airlines EuroLeague Transferleri – 2023/2024
NOT: Sözleşmelerini uzatan oyuncular bu değerlendirme yazısına alınmamıştır.
ASVEL’in 3 Transferi
LDLC ASVEL bu haftanın transferde hızlı takımlarındandı.
Hem yerel ligde hem de EuroLeague’de geçen sezon kötü bir performans sergileyen Fransız ekibi, yeni sezon için kadrosuna 3 ekleme daha yaptı.
Bunlardan biri tanıdık bir oyuncu. Geçtiğimiz sezon Gaziantep’te oynayan Josh Egbunu, ASVEL yolcusu oldu. Son yıllarda sıklıkla gördüğümüz bir transfer hikayesinin bir benzeri aslında bu hamle. Geçtiğimiz yıllarda da Moustapha Fall, Mam Jaiteh, Tonye Jekiri, Alpha Kaba gibi uzunlar BSL’de gösterdiği performansla kendisini EuroLeague’de bulmuştu. Gaziantep’te fena bir sezon geçirmeyen Egbunu da bunu yaptı.
Nijerya asıllı uzun bu oyuncular kadar potansiyel değil belki ama Avrupa’da her zaman iş yapacak bir oyuncu. 2.10 boyundaki pivot, oldukça güçlü ve çok iyi bir atlet. Dolayısıyla da ikili oyun sonrasında pota çevresinde hareketli bir şekilde topla onu buluşturduğunuzda size katkı verebilecek bir oyuncu. Tam tersi şekilde potadan uzaklaştığı zaman ise ASVEL için eksi yazacak bir oyuncu çünkü topla ilişkisi EuroLeague için kabul edilebilir değil. Fransız ekibi adına ne bir pas istasyonu olabilir ne de sırtı dönük oynayabilir.
Savunmada ise ASVEL’in mobilite eksikliğini kapatabilir. Egbunu; Youssoupha Fall ve Joffrey Lauvergne ikilisinden çok daha hareketli ve kısa karşısında kalabilecek bir oyuncu. İnanılmaz bir fark yaratacağını sanmıyorum ama en azından ellerindeki uzunlardan daha farklı bir profil.
Fransız ekibinin üç hamlesinden en dikkat çekici olanı ise Frank Jackson.
Lise döneminde bir süper star olması beklenen Amerikalı skorer, o seviyelere çıkamasa da 2017’de 31. sıradan draft olmayı başardı. Draft sonrasında da işin hücum tarafında aslında hiç fena değildi. Hatta Detroit Pistons‘ta çift haneli sayı ortalaması da yakaladı ama savunmada çok küçük kalması onun NBA’de tutunamamasına neden oldu.
Kariyerinde ilk kez Avrupa’ya gelen bir Amerikalının ne yapacağını tahmin etmek her zaman çok zordur. Frank Jackson için de bu böyle. Amerikalı gerçekten çok iyi bir skorer. Eğer eski kıtaya adapte olabilirse gerçekten çok fark yaratabilir ve hatta EuroLeague’in daha büyük takımlarına da gidebilir ama onun gibi Amerikalı yeteneklerin buralara hiç uyum sağlayamayıp, kaybolduğuna da daha öncesinde sıklıkla şahit olduk. Avrupa’ya ilk kez gelen Amerikalılar kendilerini genellikle kurtarıcı olduğunu sanıyor ama sonrasında takım yapısında böyle bir durum olmadığında mental olarak bu duruma cevap veremiyor. Avrupa ile NBA arasındaki oyun mentalitesi farkına hiç girmiyorum bile.
Dolayısıyla bu transferin nasıl sonuç vereceğini tahmin etmek kolay değil. Jackson, geçen sene ASVEL forması giyen Jonah Matthews’tan daha iyi bir skorer ama Matthews daha öncesinde Avrupa’da oynamıştı. Yine de Amerikalı skorer, sezon başında ASVEL’i izlemek için bir sebep olacak. Eğer buralara adapte olabilirse gelecek sezon onu fazlasıyla konuşabiliriz.
ASVEL’in son hamlesi ise Bogdan Bogdanovic, Davis Bertans, Nikola Milutinov, Joffrey Lauvergneli unutulmaz Partizan kadrosunun da bir parçası olan Boris Diallo oldu. Fransız guard, alt yaş gruplarında önemli bir potansiyel olarak gözükse de beklenen seviyeye çıkamadı.
Partizan sonrasında Fransa’da takım takım gezen Diallo, Cholet’te gösterdiği performansın ardından kendini tekrardan EuroLeague’de buldu. Açıkçası Fransız guard rotasyona bir ekleme. Antonie Diot’un ayrılmasının ardından ortaya çıkan boşluğu o dolduracak. Özellikle de De Colo’nun sahada olmadığı anlarda takımın organize olmasına yardımcı olmaya çalışacak. EuroLeague için bence yeterli bir yedek değil ama ASVEL’in de parası belli.
Genel olarak değerlendirirsek; ASVEL, Alex Tyus yerine John Egbunu’yu, Jonah Matthews yerine Frank Jackson’ı ve Antonie Diot yerine Boris Diallo’yu kadrosuna ekledi. Geçen seneye göre rotasyonda bir ilerleme var ama eğer Frank Jackson çok büyük bir patlama yapmazsa ASVEL’i bu transferler bir üst seviyeye çıkarmaz.
Jackson’ın olası bir patlama yapma ihtimali için C notunu veriyorum ama Amerikalı skorer uyum sağlamazsa bu transferlerin hakkı D notu bile olabilir.
Notu: C
Virtus Bologna Sezonu Açtı
Uzun zaman sonra geçtiğimiz yıl EuroLeague’e geri dönen Virtus Bologna, ilk senesinde pek beklediğini bulamamıştı. Şu ana kadar transfer dönemini sessiz sakin geçiren İtalyan ekibi, bu hafta anlaştığı iki yerli oyuncuyla bu sessizliği bozdu.
Bu isimlerden birisi ülkemizde de oynayan Achille Polonara’ydı.
Kariyerinde patlama yaptığı Baskonia‘dan beri büyük beklentilere rağmen düşüş yaşayan İtalyan forvet, sırasıyla Fenerbahçe Beko, Anadolu Efes ve Zalgiris Kaunas’ta vasat sezonlar geçirse de kendisine EuroLeague’de şans bulmayı başardı.
Açıkçası Polonara için son iki sezon kötü geçse de İtalyan oyuncunun gözüktüğü kadar kötü olduğunu düşünmüyorum. Polonara spesifik şeyleri iyi yapan bir oyuncu. Onun sahada değerli olması için yarı saha temposunun yüksek olması ve bir 4 numaradan daha çok 5 numara gibi oynatılması gerekiyor. Mesela Virtus değil de Kızılyıldız’a eski hocası Dusko Ivanovic’ın yanına gitseydi Polonara’yı bu sezon sürpriz yapabilecek oyuncular arasına yazardım. Virtus’tan o kadar umutlu değilim. Sergio Scariolo’nun geniş rotasyonunda şans bulacaktır ama bu süreleri 4 numarada Tornike Shengelia’nın yedeği olarak alacaksa yine hayal kırıklığı yaratacaktır.
Bu transfer için olumlu konuşabileceğim tek durum; Polonara’nın son 2 yılda milli takımda gösterdiği performans! İtalyan oyuncu, kulüp takımlarında bekleneni veremese de milli takımda kendi değerini korumayı başardı. Kim bilir ülkesine dönmek bu açıdan bir toparlanmayı da yanında getirebilir.
Virtus’un diğer hamlesi ise İtalyan guard Bruno Mascolo oldu.
Yıllardır İtalya Ligi’nde alt sıra takımlarında oynayan 27 yaşındaki guard, geçen sezon Brindisi’de gösterdiği performansla kendini kariyerinde ilk kez EuroLeague’de buldu.
İtalyan guard, takımdan ayrılan Niccolo Mannion’a benzer bir oyuncu aslında. O da oldukça atletik ve genellikle potaya gitmeyi tercih eden bir oyuncu. Fakat elbette ki Mannion kadar büyük bir potansiyel değil. Hatta muhtemelen EuroLeague’de sezon içerisinde onu fazla görmeyeceğiz.
Notu: D
Joel Parra – Barcelona
En merakla beklenen takımlarından olan Barcelona ilk hamlesini Joel Parra’yla yaptı.
Ekonomik olarak küçülmeye gitmeye karar veren Katalan ekibi, kontratı devam eden birçok yıldızının ayrılmasına izin verdi. Juan Carlos Navarro’nun yönettiği yeni yapılanmada ise yerli oyuncuların öne çıkması bekleniyor.
Bunun için NBA’den Juancho ve Willy Hernangomez kardeşleri getirmeye çalışan Barcelona, Joel Parra transferini de bu plana göre gerçekleştirdi. İspanya Milli Basketbol Takımı’nın da bir parçası olan 23 yaşındaki bir oyuncuyu kaçırmak istemediler ve 4 yıllık sözleşmeyi verdiler.
23 yaşındaki forvet bana biraz Sasha Vezenkov’un gençliğini hatırlatıyor. Parra, elbette potansiyel olarak Bulgar yıldızla aynı seviyede değil ama oyun tarzı ve vücut tipiyle onu andırıyor. EuroCup’ta geçen sezon %48 ile maç başına 1.8 üçlük attı. Keza sırtı dönük oyunlarıyla da yüksek posttan potaya yaklaşarak sayılar bulabiliyor.
Parra kendisini ilk kez bu seviyede test edecek ama hem milli takım hem de EuroCup maceraları ona önemli bir tecrübe kazandırdı. Söylendiği gibi eğer Nikola Kalinic de takımdan ayrılacaksa yeni Barcelona planlamasında kanat rotasyonunda bir rol oyuncusu olabilir. Daha fazlası içinse aynı Sasha Vezenkov gibi kariyerinde gelişerek önemli bir patlama yapması gerekiyor.
Yine de şu haliyle bile Barcelona, gelecek adına rotasyona önemli bir ekleme yaptı diyebiliriz.
Notu: C+
Dinos Mitoglou – Panathinaikos
Koç Ergin Ataman’ın Panathinaikos‘un başına geçtiği zaman Olympiakos’la mücadele edebilmesi adına en büyük sorunlarından biri, elindeki yerli rotasyonuydu.
Çünkü Yeşiller, son yıllarda yerli oyuncu rotasyonundaki üstünlüğü Olympiakos’a kaptırmıştı. Ataman gelir gelmez Kostas Antetokounmpo ve Dimitris Moraitis hamleleri yapsa da açıkçası bu iki hamle dengeleri değiştirecek türden değildi.
Panathinaikos‘un dengeleri değiştirecek hamleleri ise bu hafta belli oldu: Dinos Mitoglou, Kostas Sloukas ve Ioannis Papapetrou!
Kostas Sloukas transferini aşağıda değerlendireceğiz ama bu yerli hareketin şu anda resmileşen ismi Dinos Mitoglou’yu da konuşmamız gerekiyor.
Bildiğiniz gibi Yunan uzun, Panathinaikos’ta gösterdiği performansla Olimpia Milano yolunu tutmuş ancak 2022 Mart ayında kanında doping çıkınca 2.5 yıl basketboldan men edilmişti. Fakat yapılan itirazların ardından Mitoglou’nun cezası 16 aya inince Panathinaikos bu fırsatı kaçırmadı ve eski oyuncusuyla 3 yıllık sözleşme yaptı.
27 yaşındaki oyuncu, hem uzun forvet hem de pivot olarak oynayabildiği için Panathinaikos adına rotasyon için çok iyi bir ekleme oldu. Üstelik Mitoglou, EuroLeague’in en iyi ribaundçularından biri ve Panathinaikos’un bir diğer uzunu Mathias Lessort’u da hesaba katarsak Yunan ekibinin gelecek sene EuroLeague’de bu konuda en iyi takımlardan biri olmasını bekleyebiliriz.
Elbette bu kadar uzun bir süre oynamaması onun için iyi bir durum değil ve kendini bulması, özgüven kazanması zaman alacaktır ama Panathinaikos’un böyle yerli oyunculara ihtiyacı var. Bu sebeple de C+’yı hak eden bir hamle bu.
Notu: C+
James Webb – Maccabi Playtika Tel Aviv
İlk olarak şunu söyleyebilirim ki James Webb, kişisel olarak EuroLeague’de en sevdiğim oyuncular arasında yer alıyor.
Valencia geçtiğimiz sezon çok parlak olmadığı için belki Amerikalı oyuncu çok fazla dikkatinizi çekmemiş olabilir ama çok iyi bir rol oyuncusu. Her iki forvet pozisyonunda da oynayabiliyor ve en önemlisi takımının kazanması için vücudu dahil olmak üzere her şeyini ortaya koyuyor.
Belki hücumda çok üst düzey bir oyuncu değil. Hatta onun çift hanelere çıktığını çok fazla görmezsiniz ama kendisini yaratılan fırsatları değerlendirme konusunda ona güvenebilirsiniz. Üstelik işin savunma tarafında gerçekten çok değerli. Belki de pozisyonun en sert oyuncularının başında geliyor.
İyi takımların başarıya giden yolda her zaman onun gibi sahaya ruhunu koyan iyi rol oyuncularına ihtiyacı olur. Bu sebeple Maccabi‘nin oyuncu karakteri olarak çok iyi bir transfer yaptığını kesinlikle söyleyebilirim. Fakat işin saha içi kısmı açısından bazı sıkıntılar var.
Şöyle ki; Maccabi‘nin mevcut kanat rotasyonunda onunla benzer işleri yapabilen ve hatta hücumda daha keskin olan Bonzie Colson var. 4 numarada ise yine Alex Poythress var. Dolayısıyla Webb’in sahaya getirdikleri az çok zaten Maccabi’nin elinde mevcut. Bu açıdan bana birazcık Fenerbahçe‘nin DyShawn Pierre – Nigel Hayes ikilisini andırıyor.
Hatırlarsınız, geçen sene Fenerbahçe bu ikiliyi kurduğu zaman bu iki oyuncunun rolleri gereği üst üste binebileceği çok fazla konuşulmuştu. Hayes, hücumda kariyer sezonunu geçirdiği için pek öyle olmadı ve hatta bu ikili Fenerbahçe’nin en güçlü yanı bile oldu ama her seferinde böyle olacak diye bir durum yok. Saha içerisinde uyumu yakalayabilmek için Webb – Colson ikilisinden en az birisinin daha efektif şut atması gerekiyor.
Hücum tarafında bu çözülmesi gereken bir sorun ama savunmada bu ikili kesinlikle artı yazacaktır. Hatta bence EuroLeague’in bu konuda en iyi ikililerinden biri olabilirler.
Webb, başka bir takıma gitseydi kesinlikle B+ verebilirdim ama ellerinde halihazırda zaten Colson olduğu için biraz not kıracağım ve üzülerek bu transfere B- vereceğim.
Notu: B-
Brandon Davies ve Diğerleri
Bu yaz yeni bir yapılanmaya giden Valencia Basket, bu hafta transferde 3 hamle birden yaptı.
Geçtiğimiz hafta Semi Ojeleye’yi bonservis ödeyerek kadrosuna katan İspanyol ekibi, bu hafta ise Brandon Davies, Boubacar Toure ve Damien Inglis’le de anlaştı.
Elbette bu transferler arasında en çok dikkat çeken Brandon Davies’ti.
Amerikalı uzun, son 2 sezonunu çok çok iyi geçirmese de Avrupa’da kendi pozisyonunda akla gelen oyunculardan. Dolayısıyla onun baş üstü bir takımdan, Valencia gibi EuroLeague geleceği belli olmayan bir takıma gitmesi bana ilginç geldi. Şöyle söyleyeyim; Brandon Davies, Milano için hayal kırıklığıyla geçen sezonda bile 10.2 sayı ve 3.2 ribaund ortalamaları tutturdu.
İşin ekonomik tarafını bir kenara koyuyorum, bu transferi bana mantıklı kılan tek durum; Davies’in Messina’nın yoğun sisteminden inanılmaz bunalmış olması. Muhtemelen Amerikalı oyuncu, daha özgür ve rahat olabileceğini düşündüğü için Valencia’yı tercih etti.
Tabii bu durum da Valencia’nın çok işine geldi çünkü Bojan Dubljevic gibi önemli bir yıldızlarını kaybettikleri bu yazda yerine yine önemli bir oyuncu getirmeyi başardılar. Davies belki bu takımı tamamıyla sırtlayamaz ama İspanyol ekibi kısa rotasyonunda da önemli hamleler yaparsa takımın üç ayağından biri olabilir.
Valencia, Davies’ın arkasını ise tanıdığımız bir isimle doldurdu.
Geçtiğimiz sezon TOFAŞ’ta dikkat çeken bir performans sergileyen Boubacar Toure, Valencia’yla birlikte EuroLeague’in kapılarını kendine açmayı başardı.
Bursa’da seviye atlayan Senegalli pivot, özellikle Orhun Ene’yle birlikte sezonun ikinci yarısında iyi performanslara imza atmıştı. Toure, ülkemizde başarılı olan uzun oyuncular profiline çok uygun bir isim. İnanılmaz atletizmi ve hızlı ayaklarıyla birlikte pota çevresinde oldukça etkili olabiliyor.
Senegalli pivot geç olgunlaştığı için hala kat etmesi gereken yollar var ama EuroLeague’i tecrübe etmesiyle birlikte zaman içerisinde iyi bir yedek pivot haline gelebilir.
Valencia’nın son transferi ise Fransızların beklediği patlamayı bir türlü yapamayan oyuncusu Damien Inglis oldu.
28 yaşındaki kanat oyuncusu, NBA Draft 2013’te 31. sırada seçilse de bir türlü kariyerinde o beklenen gelişimi gösteremedi. NBA’de tutunamadıktan sonra Avrupa’da EuroCup seviyesinde gezen Inglis, takımları başarılı olsa da oralarda da öyle aman aman performanslar sergilemedi.
Evet, İspanya’da geçirdiği sezonlar oyunun olgunlaşmasına yardımcı oldu. Oyunun güçlü yanları daha da kuvvetli hale geldi ama şut problemini çözemediği için pozisyonlar arasında sıkışmaktan kurtulamadı. Açıkçası EuroLeague seviyesinde çok fark yaratabileceğini düşünmüyorum.
Valencia’nın birbirine çok benzeyen kanat oyuncuları arasında ortaya farklı bir şey de koymayacaktır. Bu sebeple açıkçası bu transfer benim pek hoşuma gitmedi.
Bütün bu transferlere tek tek bakarsak; Davies hamlesi B’yi, Toure hamlesi C’yi ve Inglis hamlesi de D’yi hak ediyor. Bir bütün olarak ise sanırım Davies’in etkisiyle C+ hak ettikleri not olacaktır.
Notu: C+
Jerian Grant – Panathinaikos
Transferin en gözde takımlarından Panathinaikos bir diğer hamlesini ülkemizden yaptı ve geçtiğimiz sezon Türk Telekom’da başarılı bir performans sergileyen Jerian Grant’le anlaştı.
Transfer döneminin başından beri biliyoruz ki; Amerikalı oyuncu, Panathinaikos‘un ilk tercihi değildi. Yeşiller, uzun bir süre Kevin Punter’ın peşinde koştu ama yıldız oyuncu Partizan’da kalmayı tercih edince Panathinaikos’ta Grant’le 1 yıllık sözleşme imzaladı.
Grant benim beğendiğim bir oyuncu. Milano‘da kötü geçen sezonun arkasından da kendisini Türk Telekom’da kanıtladı. Ankara ekibinin başarılı sezonunda takımın saha içi lideriydi ve özellikle hücumun tıkandığı birçok maçta kişisel becerileriyle hücumu açtı. Ergin Ataman’ın da birden çok yaratıcı kısayla oynamayı sevdiğini düşünürsek kağıt üstünde fena bir hamle olarak durmuyor ama benim bazı şüphelerim de var.
Panathinaikos’un elinde şu anda halihazırda Kostas Sloukas, Luca Vildoza, Marius Grigonis ve Jerian Grant var. Grigonis’i bir kenara koyarsak bu üç isim de topsuz oyunda çok verimli olan oyuncular değil. Hatta Sloukas ile Grant’in tercih ettikleri orta mesafeler bile çok benziyor. Dolayısıyla hücumda bunları bir ayara getirmek kolay değil.
İnsanların aklına hemen Efes geliyor ama hafızası kuvvetli olan seyirciler hatırlayacaktır ki; Efes‘in kısaları arasındaki denge kolay kolay oturmadı. Uzun bir süre saha içerisinde Ataman bu dengeyi oluşturmakla uğraştı. Hatta dengenin oturmasını bazı oyuncuların egolarını küçülterek bu durumu kabul etmesi sağladı. Aynısının her zaman olacağını beklemek çok doğru bir mantık gibi gelmiyor bana.
Üstelik Grant’in Milano macerası da bu konuda iyi bir örnek değil. Milano’da Ettore Messina’nın sisteminde topsuz oyunda verimli olamamıştı. Elbette Ergin Ataman’ın daha özgürlükçü oyun planı işleri değiştirecektir ama sonuçta basketbol da sadece tek bir topla oynanan bir oyun.
Dediğim gibi Grant’in iyi bir oyuncu olduğundan şüphem yok. Başka bir takıma gitseydi, bu transferi fazlasıyla da övebilirdim ama sanki Sloukas hamlesinin arkasından Panathinaikos’un Grant gibi bir oyuncudan daha çok bir Rodrigue Beaubois’e ihtiyacı vardı.
Bu sebeple de biraz not kıracağım ve bu transfere C+ vereceğim.
Notu: C+
Marko Simonovic – Kızılyıldız
EuroLeague, bu yaz NBA’e Vasilije Micic ve Sasha Vezenkov gibi iki önemli yıldızını kaybetti ama teselli olarak Marko Simonovic’i kaptı.
NBA Draft 2020’de 44. sıradan Chicago Bulls tarafından seçilen Karadağlı uzun, kendini NBA’de göstermeye çalışsa da açıkçası çok başarılı olamadı. 2 sezonda sadece 16 maça çıkabilen Simonovic, Haziran ayında serbest bırakılınca Kızılyıldız önemli bir hamle yaparak ona 3 yıllık sözleşme verdi.
Elbette Simonovic, Micic ve Vezenkov gibi olmuş bir oyuncu değil ama yetenek paketi olarak bir gün oralara çıkabilecek bir isim.
Alt yaş gruplarından beri önemli bir oyuncu olması beklenen Simonovic, her iki pozisyonunda da oynayabiliyor. Dahası işin hücum tarafında potansiyel olarak her şeyi yapabiliyor. Üç sayı çizgisinin dışarısında oynayabiliyor, atletizmi ve yumuşak bilekleriyle pota çevresinde bitirebiliyor ve topla ilişkisi fena olmadığı için de dripling yapabiliyor.
Altını çizerek söylemek istiyorum; bunların hepsini potansiyel olarak yapıyor. 23 yaşında olması sebebiyle oyunu henüz keskinlik kazanmadı. Hatta vücudu bile bence yeterince fiziksel olarak güçlenmedi. Dolayısıyla maç tecrübesine ve oynamaya ihtiyacı var. Kızılyıldız da ona bunu fazlasıyla sunabilir.
Üstelik Dusko Ivanovic de onun için doğru bir koç. Mutlaka Ivanovic’in tavırları ve antrenmanları Simonovic’e ağır gelecektir ama bütün bu potansiyeli gerçekliğe dönüştürmesi için de yardımcı olacaktır. Önemli olan Simonovic’in de buna hazır olması.
23 yaşındaki uzun için bu sezon biraz eğitim sezonu olabilir ama beklenen gelişimi gösterirse hem Kızılyıldız hem de EuroLeague adına önemli bir oyuncuya dönüşebilir. Gelecek sezon mutlaka bir gözünüz onun üstünde olsun.
Notu: C+
Devontae Cacok – Virtus Bologna
Transferi yerli oyuncularla açan Virtus Bologna üçüncü transferini ise ilginç bir oyuncuyla yaptı.
İtalyan ekibi, geçen sezon CSKA Moskova’yla ilk kez Avrupa’ya gelen Devontae Cacok’u kadrosuna kattı. Cacok’u biraz bile izleyen herkesin aklına Kyle Hines gelmiştir çünkü iyi özellikleriyle sahada onu andırıyor.
Elbette Hines gibi inanılmaz bir parmak hassasiyeti yok Cacok’un ama 2.03’luk boyuna rağmen çok iyi bir ribaundçu ve belki de atletizmi Hines’tan bile daha iyi. Aynı Hines gibi kalçaları çok geniş ve bu durum onu gerçekten çok değerli bir ikili oyun silahı haline getiriyor. Hatta Teodosic takımda kalıyor olsaydı gelecek sezon bu konuda ligin en iyilerinden biri olabilirdi. Ayakları çok hızlı olan Cook, ikili oyun sonrasında yüksek postta topu aldığı zaman dripling yaparak da bitirebiliyor.
İşin savunma tarafında ise tabii ki Hines gibi rakip savunmayı inanılmaz okumuyor ama hızlı ayakları karşısında rahatlıkla kısa karşısında kalabiliyor.
Bu kadar övdükten sonra beklentileri belki de çok yükselttim ama kağıt üstünde yapabildikleriyle gerçekten Hines’in yeni bir versiyonu gibi duruyor. Elbette bir günde Hines olmak kolay değil. Cacok, Hines’ın oyun tecrübesine, zekasına ve bilgisine sahip değil ama geliştirilirse gerçekten çok değerli bir oyuncu haline gelebilir. Üstelik fizik olarak NBA’de oynaması zor olduğu için de yıllarca onu buralarda görebiliriz.
Açıkçası ben bu transfere çok yükseldim. Hines’i yaş sebebiyle yavaş yavaş kaybetmek üzere olan EuroLeague’e yeni bir kan olabilir. Bu sebeple de bu transfere notum B-.
Notu: B-
Darius Thompson – Anadolu Efes
Anadolu Efes‘in Darius Thompson hamlesi bu haftanın en çok konuşulan transferlerindendi.
Vasilije Micic’i NBA kaptıran lacivert-beyazlılar, bütün Avrupa’nın peşinden koşturduğu Darius Thompson’a ciddi bir kontrat vererek kadrosuna kattı.
Senelik 2.3 milyon dolar, 600 bin dolarlık bonservisini de düşünürsek ciddi bir rakam. Üstelik EuroLeague’de sadece tek bir sezon geçirmiş ve o tek sezonu da Baskonia gibi kendine has bir ortamı olan bir takımda geçirmiş bir oyuncuya bu kontrat veriliyorsa…
Fakat Anadolu Efes, Vasilije Micic sonrasında iddialı olmaya devam edecekse bana göre bu hamleyi yapmalıydı.
Ergin Ataman ve Micic’in gibi iki önemli mihenk taşının ayrılmasından sonra insanlar, Efes‘in bu yapısının dağılabileceğini düşündü. Avrupa’da birçok iddialı takımın istediği Thompson’ı kadroya katmak lacivert beyazlılar için “devam ediyorum” mesajı oldu.
Saha içine bakarsak da bence Efes‘in tüm Avrupa’da alabileceği en doğru isimlerden biriydi.
Elbette Amerikalı guard, bir Vasilije Micic değil. Sırp guard bir fenomendi ve Avrupa’da işleri değiştiren bir oyuncuydu. Thompson’ı böyle bir seviyeyle karşılaştırmak doğru olmaz. Thompson başka ve değerli bir oyuncu.
Onun gibi hem takım arkadaşlarını organize edebilen hem de kendi skorunu atabilen bir kısa bulmak maalesef Avrupa’da hiç kolay değil. Üstelik Baskonia‘da sezonu başını hatırlarsınız, kendi skorunu üretmek için de ısrarcı bir oyuncu da değil. Ortam müsaitse Thompson, daha çok takım arkadaşlarını oynatmayı tercih eden bir oyuncu. Bu da Efes’in geçen sezon Micic – Larkin – Clyburn denkleminde yakalayamadığı uyumu lacivert beyazlılara getirebilir.
Eğer Thompson bir adım kenara çekilip bu oyuncuların saha içerisindeki verimliliğine odaklanırsa Efes daha verimli bir hücum takımı haline getirebilir.
Açıkçası Micic sonrası için Efes adına daha iyi bir tercih olamazdı. Kafamdaki tek kuşku Thompson’ı sadece Baskonia’da izlemiş olmamız. Eğer ortada herkesi kandıran büyük bir illüzyon yoksa bu transfer kesinlikle B’yı hak ediyor.
Notu: B
Kostas Sloukas’ın Kararı – Panathinaikos
Kostas Sloukas‘ın Olympiakos’tan kopup Panathinaikos‘a gitmesi sadece bu haftanın değil, belki de bu yazın hamlesi oldu.
Yakın dönemde Avrupa’da herkesi bu kadara şaşkına çeviren transfer sanırım yok. Belki Real Madrid‘den NBA’e giden Nikola Mirotic’in Barcelona’ya dönmesini sayabiliriz ama işin içinde Panathinaikos – Olympiakos rekabeti girince sanırım bu transferin tarihteki tek karşılığı Vassilis Spanoulis’in Panathinaikos’tan Olympiakos’a gitmesiydi.
Bu transferin herkesi bu kadar şaşkına çevirmesi sadece Yunanistan içerisinde bir değişim olmasından kaynaklanmadı. Sloukas‘ın aldığı kontrat da herkesi çılgına çevirdi.
Panathinaikos için yeniden para harcamaya karar veren Dimitris Giannakopoulos, Yunan oyuncuya 3 yıl için 10 milyon euro verdi. 33 yaşında kariyerinin en iyi günlerini yavaş yavaş geride bırakan bir oyuncu için inanılmaz bir para bu. Dahası belki Sloukas gelecek sezon bu paranın karşılığını verebilir ama 36 yaşına geldiğinde yıllık 3 milyon eurodan fazla kazanacak olması transferi daha çılgınca bir hale getiriyor.
Hayliyle bu paralar duyulunca Avrupa’da birçok kişi bunun oldukça yanlış bir transfer olduğunu düşündü. Ekonomik olarak belki haklı olabilirler ama bence konuşulduğu kadar kötü bir transfer değil.
Evet, Sloukas yaşlanıyor ve özellikle son yıllarda savunmada giderek daha büyük bir kara delik haline gelmeye başladı. Saha içerisindeki verimliliği de zaman zaman tartışılıyor ama Avrupa’nın mevcut guardları arasında hala en iyilerinden biri o. O olmasaydı bana göre Olympiakos geçen sezon Final Four’a bile kalamazdı.
Ergin Ataman, Sloukas gibi oyunu okuyan, tempoyu kontrol eden ve takım arkadaşlarını daha iyi oyuncu haline getiren kısaları her zaman sevmiştir. Yeni kurulan Panathinaikos kadrosunda da bunların hepsi ihtiyaç olacak. Vildoza da Grant de tempo oyuncuları. Bazen de birilerinin tempoyu kontrol etmesi ve oyunu başka bir pencereye getirmesi gerekir. Sloukas kariyeri boyunca belki de en iyi bunu yaptı.
Dahası bu her şeyiyle bir mesaj transferi!
Panathinaikos, önce Olympiakos’a sonra da Avrupa’ya geri döndüğünün mesajını bu transferle birlikte verdi. Başarılı olmak, en büyük kupayı kazanmak için gerekirse çılgınca paralar ödeyebileceğini ortaya koydu. Bunu da en büyük rakibine büyük bir darbe vurarak yaptı. Olympiakos’un elindeki yerli oyuncu üstünlüğünü tamamen kendisine çevirdi.
Bu transfer ileride büyük bir fiyasko olarak hatırlanabilir ama bugün itibariyle Panathinaikos’un bu psikolojik hamlesi bence önemliydi.
Bütün bu sebeplerden dolayı da ben bu transferin en az bir B-‘yi hak ettiğini düşünüyorum. Hatta şöyle 10 milyon değil de 7 milyona transfer bitseydi B+ bile verebilirdim.
Notu: B-
Eurohoops Fırın’daki son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!